NUR 43 / 44 |
أَلَمْ
تَرَ أَنَّ
اللَّهَ
يُزْجِي سَحَاباً
ثُمَّ
يُؤَلِّفُ
بَيْنَهُ
ثُمَّ يَجْعَلُهُ
رُكَاماً
فَتَرَى
الْوَدْقَ يَخْرُجُ
مِنْ خِلَالِهِ
وَيُنَزِّلُ
مِنَ
السَّمَاءِ
مِن جِبَالٍ
فِيهَا مِن
بَرَدٍ
فَيُصِيبُ
بِهِ مَن
يَشَاءُ وَيَصْرِفُهُ
عَن مَّن
يَشَاءُ
يَكَادُ سَنَا
بَرْقِهِ
يَذْهَبُ
بِالْأَبْصَارِ
{43} يُقَلِّبُ
اللَّهُ
اللَّيْلَ
وَالنَّهَارَ
إِنَّ فِي
ذَلِكَ
لَعِبْرَةً
لِّأُوْلِي
الْأَبْصَارِ
{44} |
43.
Görmez misin ki Allah, bulutları sürüyor, sonra aralarını birleştiriyor, sonra
onları üstüste yığıyor? Yağmurun onların aralarından çıktığını görürsün ve
gökten içinde dolu bulunan bazı dağlardan (dolu) indirir. Onu dilediğine isabet
ettirir, dilediğinden de uzak tutar. Onun şimşeğinin şiddetli ışığı gözleri
neredeyse alıverecek.
44.
Allah, gece ve gündüzü evirip çevirir. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için
bir ibret vardır.
"Görmez misin ki
Allah bulutları sürüyor ... " buyruğunda Yüce Allah, delillerinden bir
başkasını söz konusu etmektedir. Kalp gözlerinle "görmez misin ki Allah
bulutları" yine kendisinin dilediği yere "sürüyor" demektir. "Rüzgar
bulutları sürer, inek de yavrusunu sürer" demektir. "Haracın
toplanması kolaylaştı" tabiri de buradan gelmektedir. Şair en-Nabiğa da
şöyle demiştir: "Sana ailemin yanından ve vatanımdan geldim, Zayıf düşmüş
bir canı -onda bir ramak kaldıkça- sana doğru sürüyorum."
Yine şair şöyle
demektedir: "Cevza burcundan üzerine geceleyin bir yağmur yürüdü, Kuzey
(tarafından gelen bulut) onun üzerine dolu yağdırıyor."
"Sonra aralarını
birleştiriyor." Yani güçlensin, birbirine bitişsin, kesafeti artsın diye
dağınıkken onları toplayıp bir araya getiriyor. "Te'lif
(birleştirmek)" kelimesi aslında hemzelidir. O bakımdan:
"Birleşti" denilir. Hemzesiz olarak "vav" ile;
"Birleştiriyor" şeklinde de okunmuştur.
"Bulut
(anlamındaki; es-sehab)" kelimesi lafız itibariyle tekildir, ancak anlamı
çoğuldur. Bundan dolayı Yüce Allah: "Bulutları sürüyor" diye
buyurmaktadır.
"Araları"
kelimesi ancak iki ve daha fazlası için kullanılır. Burada (tekil olarak):
"Arasını (mealde; aralarını)" şeklinde kullanılması nasıl caiz olmuştur?
Cevab şudur: Burada bu kelime çoğul olan bulutlar hakkında kullanılmıştır.
Nitekim: "Ağaçlar arasında oturdum" denirken "ağaçlar"
anlamındaki kelime olan "eş-şecer" kelimesi de lafzen tekildir. Böyle
denilebilmesi mana itibariyle çoğul olmasından dolayıdır.
"Aralarında" kelimesindeki "he" zamirinin müzekker olarak
gelmesi raci olduğu "es-sehab; bulutlar" kelimesinin lafzı böyle
olduğundan dolayıdır, Bu anlamdaki açıklamayı el-Ferra yapmıştır.
Bir diğer cevab da şu
şekildedir: "es-Sehab: bulut" kelimesi tekil olduğundan dolayı;
"Arasında" demek caiz olmuştur, Çünkü bulut (tekil olmakla birlikte)
pek çok parçayı ihtiva etmektedir. Şairin şu mısraında olduğu gibi: "Dehul
ile Havmel arasında ... "
Görüldüğü gibi burada
şair "arasında" anlamındaki kelimeyi tekil olmasına rağmen
"Dehül" kelimesinin başına getirmiş bulunmaktadır. Buna sebeb ise
oranın bir çok yeri kapsaması dolayısıyladır.
Nitekim: "Küfe
arasında dolaşıp durdum" derken de böyledir. Çünkü Küfe'de pek çok yerler
bulunmaktadır. Bu açıklamayı da ez-Zeccac ve başkası yapmıştır. el-Esmai ise
böyle bir kullanımın caiz olmadığı kanaatindedir. O bakımdan o (az önce
naklettiğimiz mısraın bir bölümünü)
......... diye rivayet ederdi.
"Sonra onları
üstüste yığıyor." Yani topluca bir arada, biri diğerinin üstüne getiriyor.
Yüce Allah'ın şu buyruğu da buna benzemektedir: "Eğer gökten düşen bir
parça görseler: üstüste yığılmış bir buluttur diyeceklerdir. " (Tur, 42)
"er-Rakm: üstüste yığmak"; bir şeyi üstüste toplamak demektir. Bu
anlamdan hareketle bir şeyi toplayıp, birini diğerinin üzerine bırakan kimsenin
bu halini anlatmak üzere; "Bir şeyi üstüste yığdı, yığar" denilir.
Bir şey kendisine toplanıp, bir araya geldiği vakit de; "Terakum etti,
birikti" denilir. "er-Rukme" de bir araya gelmiş toplu çamur
demektir. "er-Rukam" da üstüste yığılmış kum anlamındadır. Bulut ve
benzeri şeyler de böyledir. (...) da, yolun yürünen geniş bölümü demektir.
"Yağmurun onun
aralarından çıktığını görürsün" buyruğunda (yağmur anlamı verilen):
''el-vedk" kelimesi ile ilgili iki görüş vardır. Bir görüşe göre bundan
kasıt şimşektir. Bu açıklamayı Ebu'l-Eşheb el-Ukayli yapmıştır. Şairin şu
beyiti de bu kabildendir: "Bir toz bulutu çıkardık biz, onlar da arasından
çıktılar, Tıpkı bulutun arasından şimşeğin çıkması gibi."
İkinci açıklamaya göre
bu kelime yağmur demektir. Cumhur böyle açıklamıştır. Şairin şu beyiti de bu
kabildendir: "Ne onun yağmuruna benzer bir yağmur yağdırabilmiştir bir
bulut, Ne de herhangi bir yer O'nun bitirdiğini bitirebilmiştir."
İmruu'l-Kays de şöyle
demektedir: "O iki gözün yaşı yağmurdur, ardı arkasına dökülen bir sudur,
uzun süre devam eden yağmurdur, Kesintisiz akandır, damla damla yaştır ve (iki
gözüm yaş) dökmektedir."
"Bulut yağmur
yağdırdı" denilir. "Yağışlı" anlamına; (...) denilir. "Yağmur
damla damla yağdı" demektir. "Ona yakınlaştım" anlamındadır. Bir
şeye olan tutkusu dolayısıyla boyun eğen kimseye misal olarak verilen;"
(...): Deve suya yaklaştı" tabiri de buradan gelmektedir.
Yakın olan yere;, (...)
denilir. "Bir şeyle teselli buldum, ünsiyet buldum"; "kısrak atı
istedi" demek olur." (...): Eşeği arzulayan dişi eşek";
"Karşı cinsi isteyen at veya kısrak" demektir. (...) da denilir.
"Aşırı sıcak" demektir.
"Aralar"
kelimesi (...) in çoğuludur. "Dağ" kelimesinin çoğulunun; (...) diye
gelmesi gibidir. Bu kelime, yağmurun arasından çıktığı boşluklar ve aralıklar,
çıkış yerleri demektir. Daha önceden el-Bakara Suresi'nde (164. ayet, 13.
başlıkta) Ka'b el-Ahbar'ın şöyle dediği kaydedilmiştir: Bulut, yağmurun
eleğidir. Şayet semadan su indiğinde bulut olmasa, inen bu su, yerde neyin
üzerine düşerse onu bozardı, tahrib ederdi.
İbn Abbas, ed-Dahhak ve
Ebu'l-Aliye bu kelimeyi tekil olarak "Arasından" diye okumuşlardır.
Nitekim günlük konuşma esnasında; "Ben kavim ortasında, arasında idim"
denilir.
"Ve gökten içinde
dolu bulunan bazı dağlardan (dolu) indirir." Denildiğine göre Yüce Allah,
sema da dolu dağları yaratmıştır. O bunlardan doluları yağdırır. İfadede
hazfedilmiş kelimeler vardır, yani, O dolu dağlarından dolu indirir. Buna göre
burada "dolu" anlamındaki mef'ul hazfedilmiştir. elFerra da buna
yakın bir açıklama yapmıştır. Çünkü ona göre ifadenin takdiri "dolu
dağlarından" şeklindedir. Ona göre dağlar ile dolu aynı şeylerdir. Ayet-i
kerimedeki "dolu" anlamındaki kelime de cer mahallindedir. Onun bu
açıklamasına göre anlam: (...): Orada dolu dağlarından indirir" burada
"dağlar" anlamındaki kelime tenvinli olmalıdır.
Şöyle de açıklanmıştır:
Allah, semada içlerinde dolu bulunan dağlar yaratmıştır. Buna göre ifadenin
takdiri şöyle olur: Ve O, içinde dolu bulunan semadaki dağlardan (dolu)
indirir. Buna göre buradaki: " ... dan" sıladır.
Bir başka görüşe göre
anlam şudur: O, semadan dağlar kadar yahut dağlar gibi doluları yere indirir. O
takdirde birinci: " ... dan" gaye içindir. Çünkü başlangıç yeri
semadan indirmektir. İkincisi ise teb'iz içindir, çünkü dağların bir kısmı
doludur. üçüncüsü ise cinsin beyanı içindir, zira o dağların türü doludan
olmaktır. el-Ahfeş dedi ki: Burada: "min; ... dan" edatı
"dağlarda" lafzında, "dolu" kelimesinden önce de, yani her
iki yerde de fazladan gelmiştir. "Dağlar" ve "dolu" nasb
mahallindedir. Yani O, semadan dağlar gibi olan dolu indirir, anlamındadır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Onu dilediğine isabet
ettirir, dilediğinden de uzak tutar." Bu durumda O'nun isabet ettirmesi
bir azap, uzaklaştırması da bir nimet olmaktadır. Daha önceden el-Bakara Suresi
(19. ayetin tefsiri) ile er-Ra'd Suresi (12, 13. ayetlerin tefsiri)nde geçtiği
üzere gök gürültüsünü duyan bir kimse üç defa: "Gök gürültüsünün kendisine
hamd ile meleklerin de korkusundan tesbih ettiği zat, her türlü eksiklikten
münezzehtir" diyecek olursa, o gök gürültüsü dolayısıyla meydana gelecek
musibetlerden esenliğe kavuşturulur.
"O'nun şimşeğinin
şiddeti" yani o bulutta meydana gelen şimşeğin ışığı, ileri derecedeki
parlaklığı ve ışığından dolayı "gözleri neredeyse alıverecek. " Şair
eş-Şemmah şöyle demektedir: "Şiddetli parıltısını yükselttiğinde, Mutlaka
ışığını görecekti neredeyse; gören müstesna."
Şair İmruu'l-Kays da
şöyle demektedir: "Aydınlatıyor ışığı ya da (onun ışığı) bir papazın bol
zeytinyağına Fitilini batırdığı kandil gibi etrafı aydınlatıyor."
Buna göre; (...); hem
şimşeğin ıŞığı hem tedavi amacıyla kullanılan bir bitki demektir. (...) ise
yükseklik anlamını ifade eder. İşte Talha b. Musarrif de bu kelimeyi bu şekilde
ve ışığının şiddeti ve netliği hususunda mübalağa ifade anlamında okumuştur. O
böylelikle hakkında "şeref" anlamını ihtiva eden kipi kullanmış olmaktadır.
el-Muberred dedi ki: Sonu hemzesiz olarak bu kelime parlaklık anlamındadır.
Eğer şeref ve şan manasına kullanılacak olursa, medli (sonu hemzeli) olarak
kullanılır. İkisinin de asıl anlamı birdir, o da parlamaktır. Talha b. Musarrif
de; "ışıklarının üstün aydınlığı" diye okumuştur. Ahmed b. Yahya dedi
ki: İkinci kelime; (...) in çoğuludur. en-Nehhas da şu açıklamayı yapmaktadır:
Bu, şimşek (anlamına gelen: el-berk)in bir miktarını ifade eder. "Be"
harfi üstün okunursa, bir tek şimşek çakışı anlamına gelir.
el-Cahderi ile
İbnu'l-Ka'ka' da: (...) şeklinde "ya" harfini ötreli ve
"he" harfini esreli olarak; (...) kökünden gelmiş bir fiil şeklinde
okumuşlardır. Bu durumda; (...) deki "be" zaid ve sıla demektir.
(Anlamı, cumhurun kıraatinde olduğu gibi, gözleri ... alıverecek, şeklindedir).
Diğerleri ise "ya" ve "he" harflerini üstün olarak;
"Gözleri ... alıverecek" diye okumuşlardır. Buradaki "be"
harfi de insak içindir.
Şimşek, bulutun kesif
olarak üstüste yığılmış olduğuna delildir. Ayrıca yağmurun şiddetli geleceğinin
müjdesidir. Yıldırım düşeceğinden de sakındırıcıdır.
"Allah gece ve
gündüzü evirip çevirir." Denildiğine göre onları evirip çevirmesi, birini
diğerinden sonra getirmesi demektir. Bir diğer açıklamaya göre, onları eksiltip
arttırması demektir. Bir başka açıklamaya göre bu, gündüzün kimi zaman bulutun
karanlığıyla, kimi zaman da güneşin aydınlığı ile değiştirilmesidir. Gece de
aynı şekilde kimi zaman bulutun karanlığı ile kimi zaman da ayın ışığı ile
değişmektedir. Bu açıklamayı en-Nekkaş yapmıştır.
Bir diğer açıklamaya
göre; evirilip çevirilmeleri bunlarda takdir edilmiş bulunan hayır ve şer,
fayda ile zararın farklılığı ile olur.
"Şüphesiz ki
bunda" yani sözünü ettiğimiz gece ile gündüzün evirilip çevirilmesi ile
yağmur, yaz ve kış hallerinde "basiret sahipleri" Benim yarattığım
insanlar arasından basiret ehli olanlar "için bir ibret" dersi
"vardır."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN