ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NUR

32

وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن

يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

 

32. İçinizden evli olmayanları köle ve cariyelerinizden de salih olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler, Allah onları lütfu ile Zengin kılar. Allah Vasi'dir, herşeyi çok iyi bilendir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız:

 

1- Bu Ayetin Önceki Buyruklarla ilişkisi:

2- Nikahlanmanın Hükmü:

3- Evli Olmayanlar:

4- Cariye ve Köleleri Evlendirmek:

5- Efendi Carıye ve Kölesini Nikahlanmaya Zorlayabilir mi?:

6- Eğer Fakir iseler Allah Onları Lütfuyla Zengin Kılar:

7- Fakirlik Sebebiyle Evlenmekten Uzak Durmamak Gerekir:

 

1- Bu Ayetin Önceki Buyruklarla ilişkisi:

 

Bu hitab tesettür ve salah bahsi ile ilgilidir. Yani aranızdan eşi bulunmayan kimseleri evlendiriniz, çünkü iffetli kalmanın yolu budur. Hitab velileredir. Kocalara olduğu da söylenmiş ise de doğru olan birincisidir. Zira Yüce Allah kocaları kastetmiş olsaydı, "Nikahlayınız (evleniniz)" demesi ve hemzesiz okunması gerekirdi. Elif de o takdirde vasl için olurdu.

 

İşte bu da kadının veli olmaksızın kendisini nikahlayamayacağının bir delilidir. çoğu ilim adamlarının görüşü de budur. Ebu Hanife dedi ki: Dul ya da bakire velisiz olarak denk birisi ile evlenecek olursa, bu nikah caiz olur. Bu hususa dair yeterli açıklamalar daha önceden el-Bakara Suresinde (221. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

2- Nikahlanmanın Hükmü:

 

İlim adamlarının bu hususta üç farklı görüşü bulunmaktadır. Bizim ilim adamlarımız derler ki: Bu hususta hüküm, mü'minin günaha düşmek korkusunun varlığına, sabredememesine ve sabretme gücü bulup bu hususta günaha düşme korkusunun sona ermesi farklılığına göre değişiklik arzeder. Eğer din veya dünya yahut her ikisinde helak olmaktan korkacak olursa, o takdirde nikahlanmak kesinlik kazanır. Şayet hiçbir korku söz konusu değilse, her iki hal de onun için müsavi ise Şafii bu durumda nikah mübahtır, demektedir. Malik ve Ebu Hanife ise müstehabdır demektedir. Şafii: nikahlanmak bir zevki karşılamaktır, o bakımdan bu da yemek ve içmek gibi mübah olur, der. Bizim ilim adamlarımız ise: "Kim benim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir" (mealindeki) sahih hadisi delil olarak almışlardır.

 

3- Evli Olmayanlar:

 

Yüce Allah'ın: "İçinizde evli olmayanları" buyruğu, erkek olsun, kadın olsun eşleri olmayanlar demektir. Bunun tekili: (...) dır. Ebu Amr dedi ki: Bu kelime; (...) ın maklubu (yani "mim" ile "ya" harfi arasında değişiklik meydana gelmiş şekli)dır. Dilciler bu kelimenin asıl itibariyle, ister bakire, ister dul olsun kocası olmayan kadın demek olduğunu ittifakla belirtmektedirler. Bu açıklama Ebu Amr, el-Kisai ve diğerlerinden nakl edilmiştir. Araplar: "Kadın evlenmeksizin kaldı" derler. Peygamber (s.a.v.)ın hadisinde de şöyle denilmektedir: "Ben ve ergenleşecekleri yahut ta Yüce Allah lütfundan onları zengin kılacağı zamana kadar küçük çocukları için evlenmeden duran (süslenmeyi terkedip, çocuklarının bakımına kendisini verdiğinden dolayı da) yanakları kararan kadın ile birlikte cennette şu ikisi gibi olacağız. ''

 

Şair de şöyle demektedir: "Eğer sen nikahlanırsan ben de nikahlanırım, şayet evlenmeden kalırsan, -Ben sizden daha genç olmakla birlikte- ben de evlenmeden kalırım"

 

Bu kelimenin müzekker ismi; (...), mastar ismi; (...) şeklindedir. Müennes mazi şekli; (...), müfred mütekellimi de; (...) şeklinde gelir. Şair der ki: "Ben evlenmeden kaldım, öyle ki herbir arkadaş beni kınadı, Benim evlenmeden kaldığım gibi, Selma da evlenmeden kalır ümidiyle."

 

Ebu Ubeyd dedi ki: Erkek için de, kadın için de; (...) denilir. Bu çoğunlukla kadınlar hakkında kullanılır. Erkekler için sanki istiare yoluyla kullanılmış gibidir. Umeyye b. Ebi's-Salt der ki:

 

"Alioğullarının mükafatlarını versin Allah, Onların evli olanlarına da, evli olmayanlarına da."

Bir kesim de şöyle demektedir: Bu ayet-i kerime Yüce Allah'ın: "Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikahlayabilir. Böylesi mü'minlere haram kılınmıştır. "(en-Nur, 23) buyruğunun hükmünü neshetmektedir. Biz bunu surenin baş tarafında açıklamış bulunuyoruz, Allah'a hamdolsun.

 

4- Cariye ve Köleleri Evlendirmek:

 

Yüce Allah'ın: "İçinizden evli olmayanları ... evlendirin" buyruğu ile kastedilenler, hür erkek ve kadınlardır. Daha sonra Yüce Allah başkasının mülkiyeti altında bulunanların hükmünü beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Köle ve cariyelerinizden de salih olanları evlendirin."

 

el-Hasen "köleleriniz" anlamındaki: (...) kelimesini, (...) şeklinde okumuştur. Bu ise çoğul isimdir.

 

el-Ferra der ki: "Cariyeleriniz" anlamındaki kelimenin nasb ile; (...) şeklinde okunması caizdir. Bu durumda onu "Salih olanlar" kelimesine atfetmektedir. Bu durumda kasıt erkekler ve dişiler olur. Salahtan kasıt iman olur. (İman sahibi köle ve cariyelerinizi nikahlayınız, demek olur).

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Salih olmaları halinde cariye ve kölelerin evlendirilmesi istenebilir. Onların evlendirilmesi caizdir, fakat bu hususta bir teşvik ve müstehablık söz konusu değildir. Nitekim Yüce Allah:

 

"Eğer onlarda bir hayır görürseniz, onlarla mükatebe yapınız. " (en-Nur, 33) buyruğu da buna benzemektedir. Diğer taraftan köle de hayır olduğu bilinmese dahi kitabet caiz olabilir. Ancak hitab burada teşvik ve müstehablık bildirmek sadedinde virid olmuştur. O bakımdan ancak kendisinde hayır bulunan kimselerle kitabet yapmak müstehab olur.

 

5- Efendi Carıye ve Kölesini Nikahlanmaya Zorlayabilir mi?:

 

İlim adamlarının çoğunluğu efendinin köle ve cariyesini nikahlanmaya (evlenmeye) zorlayabileceği görüşündedirler. Bu Malik, Ebu Hanife ve başkalarının da görüşüdür. Malik der ki: Ancak bu zararlı olduğu takdirde caiz olmaz. Buna benzer bir görüş Şafii'den de rivayet edilmiştir. Sonra da şunu kaydeder: Efendinin kölesini nikahlanmaya zorlama hakkı yoktur. en-Nehai der ki: Daha önceden köleleri nikahlanmaya zorluyorlar ve üzerlerine kapıyı kapatırlardı.

 

Şafii mezhebine mensub olanlar şöyle derler: Köle mükelleftir, o bakımdan nikaha mecbur edilemez. Zira onun mükellef oluşu, kölenin insan olmak bakımından kamil olduğuna delil teşkil eder. Köle olmak itibariyle mülkiyetin ona taalluku, efendisinin onun rakabesine ve menfaatine malik oluşu açısındandır. Cariye ise böyle değildir. Cariyede onun mülkiyet hakkı, cariye ile birlikte olup arzusunu gerçekleştirmek için de söz konusudur. Kölenin cinsi isteğinde ise efendisinin herhangi bir hakkı yoktur. İşte bundan dolayı hanımefendi kölesine mübah değildir.

 

Horasan ve Irak ilim adamlarının dayanağı budur. Diğer bir dayanakları da talik (boşama) hakkıdır. Köle kendi adına nikah akdine sahip olmakla birlikte, talak hakkına da sahip olur.

 

Bizim ilim adamlarımızın lehine olan delil ise, efendinin malik oluş hakkının, kölenin malik oluş hakkını da kuşatmış olması şeklindeki büyük inceliktir. Bundan dolayı kölenin ancak efendisinin izniyle evlenebileceği icma' ile kabul edilmiştir. Nikah vb. hususlar ise masIahatlar kabilindendir. Kölenin maslahatı ise efendinin yetkisi çerçevesindedir. Onun maslahatını görüp gözeten odur ve köle adına bu maslahatı yerli yerince o gerçekleştirir.

 

6- Eğer Fakir iseler Allah Onları Lütfuyla Zengin Kılar:

 

"Eğer onlar fakir iseler, Allah, onları lütfu ile zengin kılar" buyruğunda ifade, hürler hakkındadır. Yani erkek ve kadının fakirliği sebebiyle evlilikten kaçınmaya kalkışmayınız. Çünkü "eğer onlar fakir iseler, Allah, onları lütfu ile zengin kılar." Bu Yüce Allah'ın rızasını isteyerek, O'na masiyet olan hususlardan korunmak maksadı ile evlenen kimseleri zengin kılacağına dair bir vaaddir. İbn Mes'ud der ki: Nikah yoluyla zengin olmaya bakınız demiş ve bu ayet-i kerimeyi okumuştur.

 

Ömer (r.a) da şöyle demiştir: Yüce Allah: "Eğer onlar fakir iseler, Allah onları, lütfu ile zengin kılar" diye buyurmuşken nikahlanmak suretiyle zengin olmanın yolunu aramayana hayret ederim.

 

Bu anlamdaki bir ifade İbn Abbas (r.a)dan da rivayet edilmiştir. Ebu Hureyre (r.a)ın rivayet ettiği bir hadise göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "üç kişi vardır ki hepsine Allah'ın yardım etmesi Allah'ın üzerinde bir haktır. Allah yolunda cihad eden kimse, iffetli olmayı isteyerek nikah yapan bir kimse ve borcunu ödemek isteyerek efendisiyle kitabet (yazışma) akdi yapmış bir kimse." Bu hadisi İbn Mace, Sünen'inde rivayet etmiş bulunmaktadır.

 

Şayet: Bazen nikah yapmış fakat zengin olmamış kimseler görebiliyoruz, denilecek olursa, cevabımız şu olur: Bunun sürekli olması gerekmemektedir. Bu bolluk bir an dahi gerçekleşse, Allah'ın vaadi de doğru bir şekilde yerini bulmuş olur. Buradaki zengin kılmanın, "nefsini zengin kılar" anlamında olduğu da söylenmiştir. Nitekim sahih hadiste şöyle buyurulmuştur: "Zenginlik çokça dünya malına sahip olmakla değildir. Zenginlik ancak nefsin zenginliğidir. ''

 

Şöyle de denilmiştir: Bu, kendisine asla muhalif olunmayan bir vaad değildir. Aksine kastedilen şudur: Mal gider ve gelir, o bakımdan zengin olmayı ümid ediniz.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Yani Yüce Allah dilediği takdirde lütfundan onları zengin kılar. Bu da: "O dilerse yalvardığınız şeyi giderir." (el-En'am, 41) buyruğu ile; "Allah rızkı dilediğine genişletir." (Ra'd, 26) buyruğunu andırmaktadır.

 

Anlamı: Eğer nikaha muhtaç kimseler iseler, Yüce Allah, zinaya yaklaşmayıp iffetlerini korumaları için onları helal yoldan muhtaç olmaktan kurtarır, diye de açıklanmıştır.

 

7- Fakirlik Sebebiyle Evlenmekten Uzak Durmamak Gerekir:

 

Bu ayet-i kerime fakirin evlendirilebileceğine delildir. Fakir, benim malım yokken nasıl evlenebilirim, dememelidir. Onun rızkını vermek Allah'a aittir. Peygamber (s.a.v.) da kendisini Peygambere bağışlamak üzere gelmiş olan hanımı sadece bir tek elbisesi olan bir kimse ile evlendirmiştir. Böyle bir durumda kadının, fakirlik dolayısıyla nikahı feshetme hakkı yoktur. Çünkü kadın fakir olduğu halde kocasıyla evlenmeyi kabul etmiştir. Şayet onunla evlendiğinde zengin olmak şartıyla evlenmiş olup da fakir olduğu ortaya çıkarsa ya da daha sonra fakirleşecek olursa, ancak o vakit nikahı feshetme hakkı doğabilir. Çünkü açlığa sabretmek mümkün değildir. Bu görüş bizim (Maliki mezhebimize mensup) ilim adamlarının görüşüdür.

 

en-Nekkaş der ki: Bu ayet-i kerime: Hakim, koca nafakayı sağlamayacak kadar fakir olduğu takdirde, karı ile kocayı birbirinden ayırır, diyen kimselere karşı bir delildir. Çünkü Yüce Allah: "Allah onları zengin kılar" diye buyurmaktadır. Onları birbirinden ayırır, diye buyurmamıştır.

 

Ancak bu oldukça zayıf bir istidlaldir. Bu ayet-i kerime nafakasını sağlamaktan acze düşmüş kimseler hakkında hüküm bildirmemektedir. Bu sadece fakir olup da, evlenen kimseleri zengin kılmaya dair bir vaaddir. Önceleri zengin iken daha sonra nafakayı sağlayamayacak kadar fakirleşen kimseye gelince, bunlar hakim kararıyla birbirlerinden ayrılırlar. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Eğer birbirlerinden ayrılırlarsa Allah herbirini lutfu ile zengin kılar. "(en-Nisa, 130)

 

Yüce Allah'ın lütufları ise her zaman umulur ve bu lütfunu ihsan edeceği de vaadedilmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nur 33-34

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR