NUR 27 |
يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ آمَنُوا
لَا
تَدْخُلُوا
بُيُوتاً
غَيْرَ بُيُوتِكُمْ
حَتَّى
تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا
عَلَى
أَهْلِهَا
ذَلِكُمْ
خَيْرٌ
لَّكُمْ
لَعَلَّكُمْ
تَذَكَّرُونَ |
27. Ey iman edenler!
Kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp o ev halkına selam vermeden
girmeyin. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Olur ki öğüt alırsınız.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı onyedi başlık halinde sunacağız:
1- Başkalarına Ait Meskenlere Girme
Adabı:
2- Bu Ayetin Nüzul Sebebi:
3- Evlere Girmek için izin istemek:
4- "isti'nas" Kelimesinin
Yazılışı ile ilgili Asılsız Bir Rivayet:
5- izin istemenin Sünnet Şekli:
6- izin istemenin üç Defa ile
Sınırlandırılmasının Sebebi:
7- Evlerin Girişlerinde Kapı Ya da
Perdenin Bulunmasının izin istemeye Etkisi:
8- Kapı Kapalı Bulunuyor ise:
9- Kapı Nasıl Çalınır?
10- Kapıyı Çalanın: Kim O Diye
Sorulması üzerine: "Ben" Diye Cevap Vermesi:
11- Kim O? Sorusuna: "Ben"
diye Cevap Vermenin Sakıncası:
12- Örfe Göre izin isteme Şekilleri:
13- içeri Girmeden Selam Vermek:
14- Davet) Girmek için İzin Sayılır mı?
15- Ne Zaman Selam Vermek Gerekir?
16- Kişinin Kendi Evine Girmesi ile
ilgili Hükümler:
17- Kişi Kendi Evine Girdiğinde Kimse
Yoksa:
1- Başkalarına Ait
Meskenlere Girme Adabı:
"Ey iman edenler!
Kendi evlerinizden başka evlere ... girmeyin" buyruğu ile Yüce Allah bize
şunu bildirmektedir: Şanı Yüce Allah şerefli ve üstün kıldığı Ademoğluna
meskenlerde kalma özelliğini vermiş, başkalarının görmelerine karşı onları bu
meskenlerde setretmiştir. Tek başlarına bu meskenlerden gereği gibi faydalanma
hakkını tanımıştır. Diğer insanların dışarıdan bu meskenlere muttali olmalarını
yahut mesken sahiplerinin izni olmaksızın oralara girmelerini yasaklamıştır. O
bakımdan herhangi bir kimse onların herhangi bir avretlerine (başkaları
tarafından görülmeSini istemedikleri bir hallerine) muttali olmaması için,
başkalarına karşı tesettüre raci' olan hususlara riayeti bildirip onlara
gereken edebleri öğretmiş bulunmaktadır.
Müslim'in, Sahih'inde
yer alan rivayete göre Ebu Hureyre, Peygamber (s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: "Her kim izinleri olmaksızın başkalarına ait bir eve
muttali olursa, o ev halkının o kimsenin gözünü çıkartmaları helal olur.''
Bu buyruğun te'vili
hususunda farklı görüşler vardır. Kimi ilim adamı: Bu hadis zahirinin
anlaşıldığı şekliyle anlaşılmamalıdır, demişlerdir. Çünkü gözün çıkartılması
karşılığında bir tazminat söz konusudur ve bu haber, bu yönüyle neshedilmiş
olmaktadır. Bu buyruk Yüce Allah'ın: "Şayet bir ceza verecek olursanız,
size yapılan saldırının misliyle karşılık verin" (en-Nahl, 126) buyruğunun
inişinden önce varid olmuştur. Diğer taraftan kat'ı bir hüküm ifade etmek
maksadıyla değil de, tehdit maksadıyla söylenmiş olma ihtimali de vardır Yüce
Allah'ın Kitabına muhalif gelen bir rivayet gereğince amel etmek de caiz
değildir. Hem Peygamber (s.a.v.)in bazen zahirinden anlaşılan mananın dışında
bir maksatla söz söylediği olurdu. Nitekim haberde rivayet edildiğine göre
Abbas b. Mirdas onu övmeye koyulunca, Bilal'e: "Kalk, onun dilini
kes" diye buyurmuştur.
Halbuki bundan maksadı
ona bir şeyler vermesidir, yoksa bu sözleriyle gerçekten dilini kesmeyi
kastetmiş değildir. İşte bu buyrukda -aynı şekilde- gözün çıkarılmasını söz
konusu etmekle birlikte, daha başka bir eve bakmasını önleyecek bir şekilde ona
bir uygulama yapılmasını kastetmiş olmalıdır.
Kimisi de şöyle
demiştir: Böyle bir durumda (göz çıkarana) ne tazminat ödemek, ne de kısas söz
konusudur. Yüce Allah'ın izniyle ileride geleceği üzere Enes yoluyla rivayet
edilen hadisten ötürü sahih olan da bu olmalıdır.
2- Bu Ayetin Nüzul
Sebebi:
Bu ayetin nüzul sebebi
Taberı ve başkalarının Adiy b. Sabit'ten rivayetlerine göre şöyledir: Ensara
mensub bir kadın: Ey Allah'ın Rasulü dedi. Ben evimde baba olsun, oğlum olsun
hiçbir kimsenin görmesini istemediği bir hal üzere bulunabiliyorum. Ben bu
halde iken babam gelir yanıma girer, yine ailemden bir başka adam çıkıp
gelebilir. Ne yapayım? Bunun üzerine bu ayeti kerıme nazil oldu.
Bu sefer Ebu Bekir (r.a)
dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü! Şam yolu üzerinde hanlar ve meskenler vardır.
Oralarda da hiç kimse bulunmuyor. (Bu gibi yerlere nasıl girilir?) deyince,
Yüce Allah da: "Oturulmayan ve içlerinde ... evlere girmenizde size günah
yoktur" (en-Nur, 29) ayetini inzal buyurdu.
3- Evlere Girmek için
izin istemek:
Yüce Allah bize ait olmayan
evlere girmenin haram oluşunu, izin istemek demek olan isti'nasa kadar ileri
götürmüştür. İbn Vehb dedi ki: Malik dedi ki: İsti'nas bizim görüşümüze göre
-doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya- isti'zan (izin istemek) demektir. Nitekim
Ubeyy, İbn Abbas ve Said b. Cübeyr'in kıraatinde "İzin alıp, o ev halkına
selam vermeden girmeyin" şeklindedir. "İsti'nas"ın öğrenmek
istemek anlamında olduğu da söylenmiştir. Evde kim olduğunu öğrenmeden
girmeyin, demek olur. Mücahid dedi ki: Bu da öksürmekle yahut mümkün olan
herhangi bir şekilde olur. Kendisinin geldiğinin farkedildiğini anlayacağı bir
süre kadar da ağır hareket eder ve bundan sonra içeri girer. Bu anlamdaki bir
açıklamayı et-Taberı de yapmıştır. Yüce Allah'ın: "Şayet onlarda bir
reşitlik görürseniz. "(en-Nisa, 6) buyruğunda (aynı kökten gelen bu
kelime) bilirseniz" demektir. Şair de şöyle demektedir: "Hafifbir ses
duydu ve korkuttu avcı onu, İkindi vakti idi hatta akşam yaklaşmıştı."
Derim ki: İbn Ma'ce'nin,
Sünen'inde şöyle bir rivayet vardır: Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe anlattı: Bize
Abdu'r-Rahim b. Süleyman anlattı. O, Vasıl b. esSaib'den, o Ebu Sevre'den, o
Ebu Eyyub el-Ensari'den dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü, dedik. Selam ne olduğunu
biliyoruz, peki isti'nas ne demektir? Şöyle buyurdu: "Adam ya subhanallah,
ya Allahu ekber, ya elhamdulillah der, öksürür ve aile halkını haberdar eder.
''
Derim ki: İşte bu,
Mücahid ve ona uygun kanaat belirtenlerin dedikleri gibi isti'nasın,
isti'zandan farklı olduğu hususunda açık bir nasstır.
4-
"isti'nas" Kelimesinin Yazılışı ile ilgili Asılsız Bir Rivayet:
İbn Abbas'tan -bazı
kimselerin ise Said b. Cübeyr'den- rivayetlerine göre "İzin alıncaya
kadar" buyruğu(nda, hemzeden sonra nun ve sin harflerinin gelmesi) katibin
bir hatası ya da bir yanılmasıdır. Asıl doğrusu "İzin alıncaya kadar"
şeklindedir.
Ancak böyle bir rivayet
İbn Abbas'tan da, başkasından da sahih olarak gelmiş bir rivayet değildir.
Çünkü İslam mushaflarının tümünde bu ifade onların hata dedikleri şekilde sabit
olmuştur. Osman (r.a) döneminden beri bu hususta icma ile sahih olarak
nakledilmiştir. Bu hatta muhalefet caiz değildir. Ashab-ı Kiram'ın üzerinde
icma' ettiği bir lafızın yazımında katibin hata ya da yanıldığını söylemek ise
İbn Abbas'tan sahih olarak nakledilmesi imkansız bir iddiadır. Yüce Allah da
şöyle buyurmaktadır: "Önünden de, arkasından da batıl ona erişemez. (Çünkü
o) hikmeti sonsuz, her hamde layık olan tarafindan indirilmiştir."
(Fussilet, 42); "Şüphe yok ki o Zikri (Kur'an 'ı) Biz indirdik, onu
koruyacak olan elbette Biziz. "(el-Hicr, 9)
Ancak İbn Abbas'tan
ifadede bir takdim ve tehir olduğuna dair rivayet gelmiştir ve buna göre mana:
"Ta ki ev halkına selam verip, izin istemeden girmeyin" şeklindedir.
Bunu da Ebu Hatim nakletmiştir.
İbn Atiyye der ki: İbn
Abbas'tan ve başkalarından böyle bir görüşün nakledilmesinin imkansız olduğunu
ortaya koyan hususlardan birisi de; "isti'nas" kökünden gelen fiilin
mana itibariyle çok sağlam bir bütünlük arz etmekte oluşu ile Arap dilinde
bunun gayet kolayaçıklanabilir olmasıdır. Ömer (r.a), Peygamber (s.a.v.)a: Ey
Allah'ın Rasulü! Ben isti'nas ediyorum (izin istiyorum), demişti. Bu esnada
Ömer de odanın kapısında ayakta duruyordu. Bu sözlerin geçtiği hadis de meşhur
bir hadistir. Bu da onun Peygamber (s.a.v.)tan izin (isti'nas) talebinde bulunmuş
olmasını gerektirmektedir. İbn Abbas böyle bir durumda Rasulullah (s.a.v.)ın
ashabının hata ettiğini nasıl söyleyebilir?
Derim ki: Ebu Eyyub
yoluyla gelen (bir önceki başlıkta kaydedilen) hadiste isti'nasın selamdan önce
olduğunu ve buna göre ayet-i kerimenin olduğu haliyle, takdim ve tehir söz
konusu olmadan hüküm ifade ettiğini, içeri girdikten sonra selam verileceğini
ortaya koymaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
5- izin istemenin
Sünnet Şekli:
İzin istemede sünnet üç
defadır, daha fazla izin istenmez. İbn Vehb dedi ki: Malik dedi ki: İzin
istemek üç defadır, herhangi bir kimsenin daha fazla izin istemesini uygun
görmüyorum. Ancak iznini işittiremediğini kabul eden kimsenin, işittirmediği
kanaati kendisinde hasıl olursa, daha fazla iznini tekrarlamasında mahzur
görmemekteyim.
İzin isteme şekli
kişinin: "es-Selamu aleykum, gireyim mi?" demesi suretiyle olur. Ona
izin verilirse, içeri girer. Geri dönmesi söylenirse, geri döner. Ses
çıkarılmazsa, üç defa izin ister ve üçüncüsünden sonra geri döner.
İzin istemekte sünnet,
izin isteğini üç defa tekrarlamaktır ve bundan fazla izin istenmez, deyişimizin
sebebi Ebu Musa el-Eş'ari yoluyla gelen hadisi şeriftir. O, Ömer b. el-Hattab'a
karşı bu hadis gereğince uygulama yapmış, bu hususta Ebu Musa lehine önce Ebu
Said el-Hudri sonra da Ubeyy b. Ka'b şahitlikte bulunmuştur. Bu, meşhur bir
hadis olup bunu Sahih(-i Buhari) rivayet etmiştir. Bu hadis, bu hususta açık
bir nasstır. Hadiste şöyle denilmektedir: ... Ömer: Yanımıza gelmene engel olan
ne oldu? diye sordu, o da şöyle dedi: Ben geldim, kapında durup üç defa selam
verdim. Sen benim selamımı almayınca, ben de geri döndüm. Çünkü Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi bir kimse üç defa izin
istediği halde, ona izin verilmeyecek olursa, geri dönsün. ''
İzin isteme şekli ile
ilgili olarak sözünü ettiğimiz hususa gelince; bu da Ebu Davud'un, Rib'i'den
kaydettiği rivayete dayanmaktadır. O dedi ki: Bize Amiroğullarından bir adam
anlattı. Peygamber (s.a.v.) bir evde bulunuyorken huzuruna girmek üzere izin
istedi(m) ve içeri gireyim mi? diye sordu(m). Peygamber (s.a.v.) hizmetçisine
şöyle buyurdu: "Çık da bu adama izin istemeyi öğret. -Ona dedi ki-:
es-Selamu aleykum, gireyim mi? de" dedi. Adam onun bu sözlerini işitince:
es-Selamu Aleykum, gireyim mi? dedi. Peygamber (s.a.v.) da ona izin verince, o
da içeri girdi.
Taberi de bunu zikretmiş
ve şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.) "Ravda" diye anılan bir
cariyesine şöyle dedi: "Sen bu adama: es-Selamu aleykum, gireyim mi?
demesini söyle" deyip, hadisi zikretmektedir.
Rivayet edildiğine göre
İbn Ömer bir gün çölün sıcağından rahatsız olmuş ve Kureyş'e mensub bir kadına
ait bir çadıra giderek: es-Selamu aleykum, gireyim mi? diye sormuş. Kadın:
Selam ile gir, demiş. Ömer (r.a) sözlerini tekrarlayınca, kadın da tekrarlamış.
Sonunda Ömer (r.a) kadına: Gir de deyince, kadın da böyle demiş. Görüldüğü gibi
o: "Selam ile (gir)" deyince, içeri girmeyip durmuş. Çünkü bu lafız
ile; şahıs olarak değil, selamınla gir, demeyi kastetmiş olma ihtimali de vardır.
6- izin istemenin üç
Defa ile Sınırlandırılmasının Sebebi:
İlim adamlarımız
-Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- derler ki: İzin istemenin üç defa
tekrarlanmasının sebebi, bir sözün, üç defa tekrarlanmasının duyulup anlaşılmış
olmasını -çoğunlukla- sağlamasından dolayıdır. Bunun için Peygamber (s.a.v.)
bir söz söyledi mi, söylediği iyice anlaşılsın diye üç defa tekrarlardı. Bir
topluluğa da selam verdi mi, selamını üç defa tekrarlardı. üç defa çoğunlukla
duyulup, anlaşıldığına göre; üç defa izin istediği halde izin isteyene müsaade
edilmeyecek olursa, ev sahibinin izin vermeyi istemediği ortaya çıkar ya da
kesintiye uğratması imkanı bulunmayan bir mazereti dolayısıyla cevap
veremeyecek durumda demektir. İşte o vakit izin isteyenin geri dönmesi gerekir,
çünkü izin istemeyi daha fazla tekrarlamak, ev sahibini rahatsız edebilir.
Hatta meşguliyetini kesmesine sebep olup kendisine zararlı olabilir. Nitekim
Peygamber (s.a.v.), Ebu Eyyub'dan izin istediğinde o da alelacele çıkınca,
Peygamber: "Biz seni aceleye getirmiş de olabiliriz ... " demiştir.
Akil b. Şihab'ın şöyle
dediği rivayet edilmektedir: üç defa selam verme sünnetine gelince, Resulullah
(s.a.v.), Sa'd b. Ubade'ye gidip: "es-Selamu aleykum" dediği halde,
ona cevap vermediler. Resulullah (s.a.v.) sonra tekrar: "es-Selamu
aleykum" dediği halde, onlar yine selamını almadılar. Bunun üzerine
Resulullah (s.a.v.) geri döndü. Sa'd onun bir daha selam vermediğini görünce,
geri döndüğünü anladı. Arkasından çıktı ve nihayet ona yetişip: Ve aleykumü's-selam
ya Resulullah, dedi. Biz sadece senin bize daha çok selam vermeni istedik.
Allah'a yemin ederiz ki selamını işittik. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.),
Sa'd ile birlikte geri döndü ve evine girdi. İbn Şihab dedi ki: İşte üç defa
selam verme bu kabilden rivayetlerden alınmıştır.
Ayrıca bunu el-Velid b.
Müslim, el-Evzai'den rivayet etmiştir. el-Evzai dedi ki: Yahya b. Ebi Kesir'i
şöyle derken dinledim: Bana Muhammed b. Abdu'r-Rahman b. Es'ad b. Zürare, Kays
b. Sad'dan anlattı, o dedi ki: Resulullah (s.a.v.) evimizde bizi ziyarete geldi
ve: "es-Selamu aleykum ve rahmetullah" dedi. Sa'd yavaş bir sesle
selamını aldı. Kays (b. Sa'd) dedi ki: Ben Resulullah (s.a.v.)a (içeri girmesi
için) izin vermeyecek misin? dedim. O da: Onu bırak da bize çokça selam versin
... dedi ve hadisin geri kalan bölümünü zikretti. Bu hadisi Ebu
Davud da rivayet etmiş
olup onda: "İbn Şihab dedi ki:
İşte üç defa selam
vermek bu kabilden rivayetlerden alınmıştır." sözü yoktur. Ebu Davud dedi
ki: Bu hadisi ayrıca Ömer b. Abdu'l-Vahid ile İbn Semaa, el-Evzai'den mürsel
olarak rivayet etmiş olup bunlar Kays b. Sa'd'ı zikretmemişlerdir.
7- Evlerin
Girişlerinde Kapı Ya da Perdenin Bulunmasının izin istemeye Etkisi:
İbn Abbas (r.a)dan:
İnsanlar isti'zan gereğince uygulamayı terketmişlerdir, dediği rivayet
edilmektedir.
Bizim ilim adamlarımız
da -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- şöyle demişlerdir: Buna sebeb insanların
evlerine kapılar yaptırmış olmaları ve kapıların çalınmasıdır. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
Ebu Davud da, Abdullah
b. Busr'dan şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.) bir ailenin
kapısına gitti mi yüzü kapıya karşı durmazdı. Bunun yerine kapının ya sağ ya da
sol tarafında durur ve: "es-Selamu aleykum, es-selamu aleykum" derdi.
Çünkü o gün evlerin (kapıları) üzerinde perde bulunmuyordu.
8- Kapı Kapalı
Bulunuyor ise:
Şayet kapı kapalı ise
istediği yerde durur ve öylece izin ister, dilerse de kapıyı çalar. Çünkü Ebu
Musa el-Eş'ari'nin rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.) Medine'de bir evin
bahçesinde, bir kuyunun kenarında bulunuyor idi. Ayaklarını kuyunun içine
uzatmıştı, Ebu Bekir kapıyı çaldı. Rasulullah (ona):
"Ona izin ver ve
onu cennetle müjdele" diye buyurdu. Bu hadisi Abdu'rRahman b. Ebu'z-Zinad
böylece rivayet etmiş, Salih b. Keysan ile Yunus b. Yezid de ona mütabaat etmiş
olup hep birlikte Ebu'z-Zinad'dan, o Ebu Seleme'den, o Abdu'r-Rahman b.
Nafi'den, o da Ebu Musa'dan diye rivayet etmişlerdir. Ancak Muhammed b. Amr
el-Leysi onlara muhalefet ederek bu hadisi Ebu'z-Zinad'dan, o Ebu Seleme'den, o
Nafi' b. el-Haris'den, o da Peygamber (s.a.v.)dan böylece rivayet etmiştir.
Ancak birincisinin isnadı daha sahihtir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
9- Kapı Nasıl Çalınır?
Kapı işitilebilecek kadar
yavaş çalınmalıdır, şiddetle çalınmaz. Enes b. Malik şöyle demektedir:
Peygamber (s.a.v.)ın kapıları tırnaklarla çalınırdı. Bunu Ebu Bekr Ahmed b. Ali
b. Sabit el-Hatib "Cami"inde zikretmektedir.
10- Kapıyı Çalanın:
Kim O Diye Sorulması üzerine: "Ben" Diye Cevap Vermesi:
Buharı, Müslim ve
başkalarının rivayetine göre Cabir b. Abdullah (r.a) şöyle demiştir: Peygamber
(s.a.v.)'in huzuruna girmek üzere izin istedim. O: "Kim o?" diye
sordu. Ben de: Benim, dedim. Peygamber (s.a.v.) bundan hoşlanmamışcasına:
"Benim, benim" diye buyurdu.
İlim adamlarımız derler
ki: Peygamber (s.a.v.)ın bu sözden hoşlanmayışının sebebi "benim"
demesi ile tanımanın hasıl olmamasından dolayıdır. Bu hususta uyulması gereken
hüküm ise Ömer b. el-Hattab (r.a) ile Ebu Musa'nın uygulamasında olduğu gibi
adını zikretmesidir. Çünkü kişi adını zikretmekle tekrar soru ve cevab külfeti
ortadan kaldırılmış olur.
Ömer b. el-Hattab
(r.a)dan sabit olduğuna göre o Peygamber (s.a.v.)ın yanına -o (ila sebebiyle)
yüksekçe odasında bulunuyor iken- gitmiş ve: es-Selamu aleyke ya Resulallah,
es-selamu aleykum Ömer girebilir mi? demiştir.
Müslim'in, Sahih'inde de
kaydedildiğine göre Ebu Musa, Ömer b. elHattab (r.a)ın huzuruna varmış ve:
es-Selamu aleykum, bu Ebu Musa'dır. esSelamu aleykum, bu el-Eş'arı'dir. ..
demiştir.
11- Kim O? Sorusuna:
"Ben" diye Cevap Vermenin Sakıncası:
el-Hatib, 'el-Cami'..
" adlı eserinde Ali b. Asım el-Vasitı'den şöyle dediğini nakletmektedir:
Basra'ya gittim, Şu'be'nin evine vardım. Kapısını çaldım, kim o? dedi. Ben:
Benim, dedim. Şu cevabı verdi: Ey adam! Benim, benim diye anılan bir arkadaşım
yoktur. Sonra yanıma çıkıp dedi ki: Bana Muhammed b. el-Munkedir anlattı. O
Cabir b. Abdullah'tan naklen dedi ki: Peygamber (s.a.v.)ın huzuruna bir
ihtiyacım dolayısıyla gitmiştim. Kapısını çaldım. O:
"Kim o?" diye
sordu. Ben de: Benim, dedim. O da: "Benim, benim" diye tekrarladı.
Resulullah (s.a.v.) benim bu sözümden -ya da onun bu sözünü- hoşlanmadı gibi.
Ömer b. Şebbe'den de
naklettiğine göre o şöyle demiş: Bize Muhammed b. Selam babasından naklen
anlattı, dedi ki: Amr b. Ubeyd'in kapısını çaldım. Bana: Kim o? diye sordu. Ben
de: Benim deyince, gaybı Allah'tan başka kimse bilemez, dedi. el-Hatib
(el-Bağdadl) dedi ki: Ben Kadı Ali b. el-Muhassin'in hadis şeyhlerinden birisinden
şunu naklettiğini duydum: Kapısı çalındı mı:
Kim o? diye sorar.
Kapıdaki kişi: Benim, diyecek olursa, Hoca da: Benim, işte bu kapıyı çalan bir
kederdir derdi.
12- Örfe Göre izin
isteme Şekilleri:
Herbir kavmin izin
isterken kendi örflerine göre kullandıkları ifadeleri vardır. Nitekim Ebu Bekir
el-Hatib senedini kaydederek Ömer b. el-Hattab'ın oğlu Asım'ın kızı Um
Miskin'in azadlı kölesi Ebu Abdi'l-Melik'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Hanım efendim beni Ebu Hureyre'ye gönderdi, o da benimle birlikte geldi. Kapıya
gelince Ender (içeri gireyim mi?) diye sordu. O da: Enderun, dedi. Hatib bu
bahsin başına "Farsça izin isteme" başlığını koymuştur. Ahmed b.
Salih'ten de şöyle dediğini zikretmektedir: ed-Deraverdi, Isfahan halkından olup,
Medine'ye yerleşmiş birisi idi. İçeri girmek isteyen adama da: Enderun derdi. O
bakımdan Medineliler kendisine "ed-Deraverdi" demişlerdir.
13- içeri Girmeden
Selam Vermek:
Ebu Davud'un, Kelede b. Hanbel'den
rivayetine göre; Safvan b. ümeyye Resulullah (s.a.v.)a götürmek üzere onunla
bir miktar süt, altı-yedi aylık bir ceylan yavrusu ve bir miktar acur
göndermişti. Peygamber (s.a.v.) da o sırada Mekke'nin yukarı taraflarında
bulunuyordu. Yanına selam vermeden girdim, o da: "Geri dön ve: es-selamu
aleykum de, diye buyurdu." Bu da Safvan b. Um eyye'nin müslüman oluşundan
sonra idi.
Ebu'z-Zübeyr'in,
Cabir'den rivayetine göre de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Selam
ile söze başlamayana izin vermeyiniz.''
İbn Cüreyc şunu
zikreder: Bana Ata haber verip dedi ki: Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinledim:
Adam gireyim mi? diye sorup da selam vermeyecek olursa, sen de ona: Anahtarı
getirinceye kadar hayır, de. Ben: es-selamu aleykum mu? dedim. O: Evet, dedi.
Rivayet edildiğine göre
Huzeyfe (r.a)a bir adam geldi ve evin içinde ne olduğuna bakıp: es-Selamu
aleykum gireyim mi? dedi. Huzeyfe'de ona: Sen kıçınla henüz girmeden gözünle
zaten girmiş bulunuyorsun.
14- Davet) Girmek için
İzin Sayılır mı?
Bu bahse giren
hususlardan birisi de Ebu Davud'un kaydettiği şu rivayettir. Ebu Hureyre'den
rivayete göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin, bir
kimseye elçi göndermesi ona izin vermesi demektir. '' Yani bir kişi diğerine
haber gönderecek (ve çağıracak) olursa, içeri girmesi için ona izin vermiş
demektir. Peygamber efendimizin şu hadisi de buna açıklık getirmektedir:
"Sizden biriniz, bir yemeğe davet edilip de o da gönderilen elçi ile
birlikte gelirse, şüphesiz ki bu, ona verilmiş bir izin demektir." Bu
hadisi de Ebu Davud, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.
15- Ne Zaman Selam
Vermek Gerekir?
Göz göze değdi mi artık
selam vermek icab eder. Onun seni görmüş olmasını, sakın yanına girmen için bir
izin olarak kabul etmeyesin. Selamın hakkını yerine getirmen gerekir, çünkü
onun huzuruna girmek isteyen ve: Gireyim mi? diyen sensin. Sana izin verecek
olursa girersin, aksi takdirde geri dönersin.
16- Kişinin Kendi
Evine Girmesi ile ilgili Hükümler:
Sözünü ettiğimiz bütün
bu hükümler kişinin kendi evi dışındaki evler hakkındadır. Kişinin kaldığı
evine gelince, şayet o evde kişinin kendi hanımı varsa, yanına girmek için izin
istemeye gerek yoktur. Ancak yanına girdi mi, selam verir.
Katade der ki: Evine
girdiğin takdirde ailene selam ver, çünkü onlar kendilerine selam verdiklerin
arasında bu işe en layık olanlardır. Şayet evde seninle birlikte annen ya da
kızkardeşin varsa, ilim adamları derler ki: Öksür, ayağını yere vur ki senin
girdiğinin farkına varsınlar. Çünkü hanımının senden utanmanı gerektirecek bir
taraf yoktur, ancak annen ile kızkardeşin senin kendilerini görmek istemediğin
bir durumda olmaları mümkündür.
İbnu'l-Kasım dedi ki:
Malik dedi ki: Kişi annesinin ve kızkardeşinin yanına girmek istediği takdirde
izin ister. Ata b. Yesar'dan rivayete göre: Bir adam Peygamber (s.a.v.)a:
Annemin yanına girmek için izin isteyeyim mi? diye sormuş. O da:
"Evet" diye buyurmuş. Adam: Ben ona hizmet ediyorum ama; deyince,
yine ona: "Yanına girmek için izin iste" diye buyurdu. Adam sözlerini
üç defa tekrarladı. Peygamber de: "Sen onu çıplak görmek ister
misin?" deyince, adam: Hayır, diye cevap verdi. Bu sefer peygamber:
"O halde yanına gireceğin vakit izin iste" diye buyurdu. Bunu Taberi
(de) zikretmektedir.
17- Kişi Kendi Evine
Girdiğinde Kimse Yoksa:
Kişi kendi evine girip
de evde kimse bulunmuyor ise ilim adamlarımız derler ki: "Selam olsun
bizlere Rabbimizden, o en güzel selamlar; hoş, temiz ve mübarek kılınmış
sözler. Selam Allah'a mahsustur" der. Bunu İbn Vehb, Peygamber (s.a.v.)dan
zikretmiş ise de senedi zayıftır.
Katade dedi ki: Sen
içinde kimsenin bulunmadığı bir eve girecek olursan: es-Selamu aleyna ve ala
ıbadillahi's-salihin, de. Çünkü böyle demek emrolunmuştur. Bize nakledildiğine göre
de melekler böyle diyenlerin selamını alırlar. İbnu'l-Arabı der ki: Sahih olan
selam da vermemek, izin de istememektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Derim ki: Katade'nin
sözü güzeldir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN