NUR 2 |
الزَّانِيَةُ
وَالزَّانِي
فَاجْلِدُوا
كُلَّ
وَاحِدٍ
مِّنْهُمَا
مِئَةَ
جَلْدَةٍ وَلَا
تَأْخُذْكُم بِهِمَا
رَأْفَةٌ
فِي دِينِ اللَّهِ
إِن كُنتُمْ
تُؤْمِنُونَ
بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ
الْآخِرِ
وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا
طَائِفَةٌ
مِّنَ
الْمُؤْمِنِينَ |
2. Zina eden dişi ile
zina eden erkeğin herbirine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe iman
etmiş kimseler iseniz, Allah'ın dini hususunda her ikisine de acıyacağınız
tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da azaplarına tanık olsunlar.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı yirmi iki başlık halinde sunacağız:
1- Zinanın Tarifi:
2- Evli Olmayanın Zina Cezası:
3- Kıraate Dair Bazı Açıklamalar:
4- Bu Buyrukta Dişi ile Erkeğin
Birlikte Zikredilmesinin Hikmeti:
5- Zina Eden Dişinin Önce Zikredilmesi:
6- Celd (Sopa) Hükmü Umumi Değildir:
7- Aynı Örtü Altında Bir Erkek ve Bir
Kadın Bulunursa:
8- Celde (Değnek, Sopa) Cezası:
9- Bu Emrin Muhatabı:
10- Sopa Cezası Nasıl Uygulanır?
11- Zina Cezası Uygulanacak Olanın
Elbiselerinin Soyulması:
12- Erkek ve Kadınları Dövme Keyfiyeti:
13- Hadlerin Uygulanacağı Yerler:
14- Had Cezasında Vurma Şekli:
15- Vurma Hadlerinin Şiddeti:
16- Haddi Uygulama Yetkisi Kimindir?
17- Zina ve Kazfte Sopa Cezasının
Sayısı Nass ile Tesbit Edilmiştir:
18- Şefkat ve Merhamet Allah'ın
Hadlerinin Uygulanmasına Engel Olmamalıdır:
19- ''Allah'ın Dini" Allah'ın
Hükmüdür:
20- Mü'minlerden Bir Kesim Cezanın
Uygulanışına Tanık Olmalıdır:
21- Cezanın Uygulanması Esnasında
Topluluğun Hazır Bulunmasından Maksat Nedir?:
22- Zina Suçunun Ağırlığı:
1- Zinanın Tarifi:
Yüce Allah'ın:
"Zina eden dişi ile zina eden erkeğin ... " buyruğunda geçen zina
-hırsızlık ve öldürme gibi- sözlükte de şeriatte de ne anlama geldiği bilinen
bir terimdir. Bu da erkeğin bir kadın ile -aralarında nikah ve nikah şüphesi
olmaksızın- kadının da iradesi ile fercinde ilişki kurmanın adıdır. Şöyle de tarifi
yapılabilir: Zina, tabiat itibariyle arzu edilen, fakat şer'an haram kılınan
şekilde bir ferci, bir ferce sokmaktır. Bu husus gerçekleşti mi had vacib olur.
Zina haddi, bunun gerçek
mahiyeti, ilim adamlarının bu husustaki görüşlerine dair açıklamalar daha
önceden geçmiş bulunmaktadır. Bu ayet-i kerimenin en-Nisa Suresi'nde yer alan
"zina edenleri evlerde hapsetme" ayeti ile "onlara eziyet
etme" ayetini (en-Nisa, 15-16. ayetleri) neshettiği ittifakla kabul
edilmiştir.
2- Evli Olmayanın Zina
Cezası:
Yüce Allah'ın:
"Herbirine yüzer değnek vurun" buyruğu zina eden hür, baliğ ve
evlenmemiş olanın haddini (cezasını) ifade etmektedir. Erkek ve dişi için ceza
budur. Sünnette de, bir yıllık sürgün bu husustaki görüş ayrılıkları söz konusu
olmakla birlikte de sabit olmuştur.
Cariyelere ceza elli
celdedir. Çünkü Yüce Allah: "Şayet evlendikten sonra fuhuş işlerlerse
onlara muhsan olanlara verilen cezanın yarısı verilir. " (en-Nisa, 25)
diye buyurmaktadır. Bu cariye hakkındaki hükümdür, köle de aynı durumdadır.
Hür ve muhsan (evli)
kimselerin zina halinde cezaları ise, sopa değil recmdir. İlim adamları
arasında hem yüz celde vurulur, sonra da recmedilir diyenler de vardır. Bütün
bu hususlar geniş bir şekilde en-Nisa Suresi'nde (belirtilen ayetlerin tefsirinde)
geçmiş olduğundan burada onları tekrarlamaya gerek kalmamıştır. Yüce Allah'a
hamdolsun.
3- Kıraate Dair Bazı
Açıklamalar:
"Zina eden dişi ile
zina eden erkeğin" anlamındaki buyruğu cumhur ref' ile okumuşlardır. İsa
b. Ömer es-Sakafi ise "Zina eden dişi" lafzını nasb ile okumuştur.
Sibeveyh'e göre bu daha uygundur, çünkü ona göre bu; "Zeyd'i vur"
takdirindedir. Yine Sibeveyh'e göre ref' ile okumanın da izahı şöyle olur: Bu
bir mübtedanın haberidir ve takdiri de şöyledir: "Size okunanlar arasında
zina eden dişi ile zina eden erkeğin ... hükmü ... dır." Her ne kadar
Sibeveyh'e göre kıyas nasb ile okumak şeklinde ise de, insanlar bunu icma' ile
merfu' okumuşlardır. el-Ferra, el-Müberred ve ez-Zeccac ise ref'i daha uygun
görmektedirler. Haber de Yüce Allah'ın: "Vurun" buyruğudur. Çünkü
ifadenin manası şöyledir: Zina eden dişi ile zina eden erkeğe Allah'ın hükmü
gereğince celde vurulur." Bu da güzel bir açıklamadır ve nahivcilerin
çoğunluğunun görüşüdür. Arzu edilirse haber; "(zina eden dişi ile zina
eden erkeğe) celde vurmak gerekir" şeklinde takdir de edilebilir. İbn
Mes'ud ise sonda "ye" harfi olmaksızın, "Zina eden erkek"
diye okumuştur.
4- Bu Buyrukta Dişi
ile Erkeğin Birlikte Zikredilmesinin Hikmeti:
Şanı Yüce Allah, erkeği
ve dişiyi birlikte zikretmiştir. Halbuki "zani" demek yeterli olurdu.
Bir görüşe göre ikisinin de zikredilmesi te'kid içindir. Nitekim Yüce Allah
şöyle buyurmaktadır: ("Hırsızlık eden erkekle, hırsızlık eden kadının ...
ellerini kesin. "(el-Maide, 38)
Burada her ikisinin
birlikte söz konusu edilmesi herhangi bir kimsenin; erkek bu fiili işleyen,
kadın da bu fiilin kendisinde işlendiği nesne olduğundan dolayı kadına had icab
etmez, diye bir kanaate kapılmaması içindir. İşte burada dişinin de söz konusu
edilmesi, aralarında Şafii'nin de bulunduğu bir takım ilim adamlarının içine
düştüğü bir müşkülü ortadan kaldırmak içindir. Bunlar şöyle demişlerdir:
Ramazan ayında ilişki kurmak halinde kadına keffaret yoktur, çünkü bu hususta
peygamberden hükmü sormaya gelen kişi: Ben ramazan gününde eşimle cima ettim
demiştir. Peygamber (s.a.v.) da ona: "Keffarette bulun" diye cevap
vermiştir. Görüldüğü gibi Peygamber burada erkeğe keffarette bulunmayı
emretmiştir, kadın ise cima eden değildir, ilişkiyi kuran da değildir.
5- Zina Eden Dişinin
Önce Zikredilmesi:
Bu ayet-i kerimede zina
eden dişinin önce anılmış olması, o dönemde kadınların zinalarının çokça yaygın
olmasından dolayıdır. O dönemin fahişeleri ile Arapların cariyelerinin
sancakları olurdu ve zinayı açıktan açığa işlerlerdi.
Şöyle de açıklanmıştır:
Zina, kadınlar için daha bir utanç vericidir ve hamilelik dolayısıyla onların
zinaları daha bir zararlıdır.
Bir diğer açıklama da
şöyle yapılmıştır: Kadında şehvet daha çoktur ve onda daha baskındır. İşte
hükmün ağırlığına dikkat çekmek için kadının öncelikle söz konusu edilmesi
şehvetini bastırması içindir. Her ne kadar kadında fıtri olarak haya varsa da
zina etti mi büsbütün hayası gider. Aynı şekilde (zina dolayısı ile) kadın için
utanılacak durum daha ileri derecededir. Zira kadınların asıl konumu hicab ve
korunmak çerçevesindedir. Onların önceden anılmaları bu hükmün ağırlığına ve bu
açıdan onlara dair hükmün önemine dikkat çekmek içindir.
6- Celd (Sopa) Hükmü
Umumi Değildir:
Yüce Allah'ın:
"Zina eden dişi ile zina eden erkeği" buyruğunda isimlerin başına
gelen elif ve lam cins içindir. Bu da bütün zina edenler hakkında hükmün
böylece umumi olduğu anlamına gelir. Recm ile birlikte celde cezasının da
verileceğini kabul edenler derler ki: Sünnet fazladan bir hüküm getirmiş ve o
bakımdan recm ve celd birlikte uygulanır. Bu İshak b. Rahaveyh ve el-Hasen b.
Ebi'l-Hasen'in görüşüdür. Ali b. Ebi Talib (r.a) da Şuraha'ya böylece uygulama
yapmıştır. Buna dair açıklamalar daha önceden Nisa Suresi'nde (16. ayet, 4.
başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.
Cumhur ise şöyle
demektedir: Bu hüküm (celd hükmü) evlenmemiş erkek ve dişi hakkındadır. Onlar,
kölelerin ve cariyelerin bu umumun kapsamı dışında olduğunu belirterek, bu
ayetin umumi olmadığına delil göstermişlerdir.
7- Aynı Örtü Altında
Bir Erkek ve Bir Kadın Bulunursa:
Şanı Yüce Allah, zina
eden iki kişiye, bu hususta aleyhlerine şahidlik edilmesi halinde, uygulanması
gereken cezayı -ileride de açıklanacağı üzere- belirtmiş bulunmaktadır. İlim
adamları da icma ile böyle demişlerdir. Ancak bir erkek, bir kadın ile aynı
örtü altında bulunacak olursa, uygulanması gereken hükmün ne olduğu hususunda
farklı görüşlere sahiptirler. İshak b. Rahaveyh der ki: Bunların herbirine
yüzer değnek vurulur. Bu görüş Ömer ve Ali (r.a)dan da rivayet edilmekle
birlikte; böyle bir görüş onlardan sabit olmamıştır.
Ata ve Süfyan es-Sevri
de: Te'dib edilirler, demişlerdir. Malik ve Ahmed de te'dib'in sınırı ile
ilgili görüşleri göz önünde bulundurarak böyle demişlerdir. İbnu'l-Munzir dedi
ki: Bizim gördüğümüz ilim adamlarının büyük çoğunluğu bu halde bulunan
kimselerin te'dib edileceği kanaatinde idiler. Bu mesele ile ilgili tercihe
değer görüşün hangisi olduğu ile ilgili açıklamalar, daha önceden Hud
Suresi'nde (84-95. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Hamd, yalnız
Allah'adır.
8- Celde (Değnek,
Sopa) Cezası:
Yüce Allah'ın:
"Vurun" buyruğunda "fe" harfi başa gelmiş bulunmaktadır.
Çünkü bu bir emirdir, emir de şarta benzer.
el-Müberred der ki: Bu
buyrukta bir çeşit (şart ve) ceza manası da vardır.
Bir kimse zina ederse,
ona şunu şunu uygulayınız, anlamındadır. Burada "fe" harfi gelmesinin
sebebi budur. Yüce Allah'ın: "Hırsızlık eden erkek ile hırsızlık eden
kadının ellerini kesin..." (el-Maide, 38) buyruğu da böyledir.
9- Bu Emrin Muhatabı:
Bu emirle muhatab olan
kimselerin, imam (İslam devlet yöneticisi) ile onun adına görevde bulunanlar
olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Malik ile Şafii ek olarak: Kölelere de
efendileri uygular, demişlerdir. Şafii; bütün sopa ve el kesme cezalarında da
böyledir (yani efendi köleye cezayı uygular), der. Malik ise el kesme cezasında
değil de sopa cezasında efendinin cezayı uygulayacağını kabul etmiştir.
Burada hitabın
müslümanlara yönelik olduğu da söylenmiştir. Çünkü dinin hükümlerini uygulamak,
bütün müslümanların görevidir. Bundan sonra imam, bu hükümleri onların adına
vekaleten uygular. Zira hepsinin hadlerin uygulanması için bir araya gelip
toplanmalarına imkan yoktur.
10- Sopa Cezası Nasıl
Uygulanır?
İlim adamları sopa
cezasının kamçı ile uygulanması gerektiğini icma ile kabul etmişlerdir. Bu
uygulamada kullanılacak olan kamçının ne çok sert ve katı ne de pek yumuşak
olmayıp ikisi arasında olması gerekir. Malik, Zeyd b. Eslem'den rivayet
ettiğine göre; bir adam Rasulullah (s.a.v.) döneminde zina ettiği itirafında
bulundu. Rasulullah (s.a.v.) kendisine bir kamçı getirilmesini istedi. Ona
kırık bir kamçı getirildi: "Bundan daha yukarıda olsun" diye buyurdu.
Bu sefer yeni, henüz yanları keskince bir yeni kamçı getirildi. Bu sefer:
"Bundan daha aşağıda olsun" diye buyurdu. Bunun üzerine ona,
keskinliği nisbeten gitmiş ve bir parça yumuşamış bir kamçı getirildi.
Rasulullah (s.a.v.)ın emir verilmesi üzerine ona ceza uygulandı. ..
Ebu Ömer (İbn
Abdi'l-Berr) dedi ki: Bütün Muvatta' ravileri bu hadisi böylece mürsel olarak
rivayet etmişlerdir. Herhangi bir şekilde bu lafızIa, bu hadisin muttasıl bir
senedle rivayet edildiğini bilmiyorum. Ma'mer de Yahya b. Ebi Kesir'den,
Peygamber (s.a.v.)dan aynen onun benzeri bir hadis rivayet etmiştir. Ömer
(r.a)ın şarab içmesi dolayısıyla Kudame (b. Maz'un)u tam bir kamçı ile
vurduğuna dair açıklamalar daha önceden el-Maide Suresi'nde (93, ayet, 9.
başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Burada sözü edilen tam kamçıdan kasıt, ortalama
bir kamçıdır.
11- Zina Cezası
Uygulanacak Olanın Elbiselerinin Soyulması:
İlim adamları zina
dolayısıyla sopa vurulacak olan kimsenin elbiselerinin soyulması hususunda
farklı görüşlere sahiptirler. Malik, Ebu Hanife ve başkaları, üzerlerinden
elbiseleri çıkartılır, demişlerdir. Ancak kadının üzerinde kendisini vurulacak
sopalara karşı koruyacak olan elbiseler dışında, onu setredecek kadarı
bırakılır.
el-Evzai de şöyle
demektedir: İmam muhayyerdir, isterse (erkeğin) elbiselerini çıkartır, isterse
bırakır. eş-Şa'bi ve en-Nehai şöyle demektedirler: Elbiselerini üzerinden
soymaz ama üzerinde de bir gömlek bırakır. İbn Mes'ud dedi ki: Bu ümmette
tamamen elbiseleri soymak da, upuzun yatırmak da helal değildir. es-Sevri de bu
görüştedir.
12- Erkek ve Kadınları
Dövme Keyfiyeti:
İlim adamları erkek ve
kadınların dövülmesi keyfiyeti hususunda farklı görüşlere sahiptir. Malik der
ki: Bütün hadlerde erkek ile kadın arasında hiçbir fark yoktur. İkisinden
yalnızca birisine haddin uygulanması söz konusu değildir. Ona göre had, ancak
sırta uygulanırsa yerini bulur.
Re'y ashabı ve
Şafii'lerin görüşüne göre ise erkek ayakta durur halde dövülür. Bu aynı zamanda
Ali b. Ebi Talib (r.a)ın da görüşüdür.
el-Leys b. Sa'd ile Ebu
Hanife ve Şafii derler ki: Bütün hadlerde dövmek ve ta'zir'de dövmek, yere
uzunlamasına yatırılmaksızın, ayakta ve üzerinde elbise bulunmaksızın
uygulanır. Ancak kazf haddi üzerinde elbise bulunduğu halde vurulur. Bunu
el-Mehdevi, et-Tahsil'de Malik'ten nakletmektedir. üzerindeki paha ve kürk gibi
kalın elbiseler de çıkartılır. Şafii de şöyle demektedir: Eğer yatırmakta bir
salah varsa yatırılır.
13- Hadlerin
Uygulanacağı Yerler:
İlim adamları had
uygulanması esnasında insanın nerelerine vurulacağı hususunda farklı görüşlere
sahiptirler. Malik dedi ki: (Vurarak uygulanan) bütün hadler ancak sırta
vurulur. Ta'zir de bu şekildedir. Şafii ve mezhebine mensub ilim adamları
derler ki: Yüze ve ferce vurulmaz, diğer azalara vurulur. Bu görüş Ali (r.a)dan
da rivayet edilmiştir. İbn Ömer de zina dolayısıyla celde vurdurduğu bir
cariyenin ayaklarına da vurulmasını işaret etmiştir.
İbn Atiyye der ki: Yüze,
avrete ve öldürme tehlikesi bulunan yerlere vurulmayacağı hususunda icma'
vardır. Başa vurulması hususunda görüş ayrılığı vardır. Cumhur başa vurmaktan
sakınılır derken, Ebu Yusuf: Başa vurulur, demiştir. Ömer ve oğlu (Abdullah)ın
da başa vurulur, dedikleri rivayet edilmiştir. Ömer (r.a) da, had olarak değil
de ta'zir olarak Sabiğ'in başına vurmuştur. Malik'in delillerinden birisi de:
İnsanların yaptıklarını gördüğü uygulama ile Peygamber (s.a.v.)ın: "Ya
delil getirirsin, yahut ta sırtına had uygularım" şeklindeki hadisidir,
ileride gelecektir.
14- Had Cezasında
Vurma Şekli:
Gereken şekilde
vurmanın, can yakıcı olmakla birlikte, yaralamaması ve deriyi yırtmaması
gerekir. Vuran kimsenin koltuk altı görünecek kadar elini kaldırmaması gerekir.
Cumhur bu görüştedir, Ali ve İbn Mes'ud (r.a)ın da görüşü budur.
Ömer (r.a)a had
uygulanması gereken bir adam getirildi. Ona iki kamçı arası bir kamçı getirildi.
Vurana: Vur, fakat koltuk altın görünmesin ve her azasına da hakkını ver, diye
buyurdu.
Yine Ömer (r.a.)'a içki
içmiş birisi getirildi, o da şöyle dedi: Şimdi ben seni, sana karşı içinde bir
şefkat duymayacak birisine göndereceğim. Onu Muti' b. el-Esved el-Adevi'ye
gönderdi ve: Yarın sabah ona had vur, dedi.
Ömer (r.a) onun yanına
vardığında, ona şiddetle vurmakta olduğunu gördü ve: Sen adamı öldürdün, ona
kaç celde vurdu n? diye sordu. o: Altmış deyince, bunları (şiddetli vurduğun
için) geri kalan yirmisinin yerine say, dedi.
Ebu Ubeyde dedi ki: Ömer
(r.a)ın: "Bunları geriye kalan yirminin yerine say" sözleri şu
demektir: Senin ona vurduğun bu şiddetli darbeleri geriye kalmış ve vurmadığın
yirmi celde nin yerine say ve geri kalan yirmi celdeyi ona vurma.
Bu hadisteki fıkhi
inceliklerden birisi de şudur: İçki içene uygulanacak cezada vuruşlar hafiftir.
İlim adamları hangi
hadlerin vuruşlarının daha ağır olacağı hususunda farklı görüşlere sahiptirler
ki, bu da bir sonraki başlığın konusunu teşkil etmektedir.
15- Vurma Hadlerinin
Şiddeti:
Malik ve mezhebine
mensub ilim adamları ile el-Leys b. Sa'd şöyle demişlerdir: Vurma bütün
hadlerde birbirine eşittir ve bu vurma iz bırakmayacak ve iki vuruş şekli
arasında ortalama olacaktır. Şafii (r.a)ın görüşü de budur.
Ebu Hanife ve mezhebine
mensub ilim adamları derler ki: Ta'zir, vurmanın en şiddetli olanıdır. Zina
dolayısıyla vurma, içki dolayısıyla vurmadan daha şiddetlidir. İçki içene
uygulanacak vurma cezası kazfteki vurmadan daha ağırdır.
es-Sevri ise şöyle
demektedir: Zinada vurma cezası, kazfin vurma cezasından daha şiddetlidir.
Kazfin vurması ise şarab içmenin cezası olan vurmadan daha şiddetlidir.
Malik bu hususta
vurmaların sayısının nass ile tesbit edildiğini delil göstermiştir. Hükmü kabul
edilmesi gerekenden (şeriat koyucudan) bu hadlerin herhangi birisinin
hafifletileceğine ya da ağırlaştırılacağına dair bir nass varid olmamıştır.
Ebu Hanife ise Ömer
(r.a)ın uygulamasını delil göstermiştir. Onun ta'zir dolayısıyla uyguladığı
vurma cezası, zina dolayısıyla uyguladığı vurma cezasından daha ağırdır.
es-Sevri de şunu delil
göstermiştir: Zinanın vurma cezası sayıca daha fazla olduğundan dolayı kazfin
cezasından daha ağır şiddette olması imkansızdır. İçki hakkında da aynı şey
söylenir. Çünkü içki ile ilgili had ictihad ile sabit olmuştur. İctihad ile
ilgili meseleler ise tevkif ile sabit olmuş (nass ile tesbit edilmiş)
meselelerin kuvvetinde olamazlar.
16- Haddi Uygulama Yetkisi
Kimindir?
Yüce Allah'ın zina,
şarab, zina iftirası ve buna benzer uygulanmasını farz kıldığı hadlerin,
yöneticilerin huzurunda uygulanması gerekir. Bu haddi ancak imamın bu iş için
seçeceği faziletli ve hayırlı kimseler uygularlar. Böyle bir durum ortaya
çıktığı her seferinde sahabe (Allah hepsinden razı olsun) böyle yapardı. Buna
sebeb, bunların yerine getirilmeleri, miktarları, uygulanacakları yerleri ve
halleri itibariyle gereği gibi korunmaları gereken, uygulanan şer'i bir(er)
kural ve Allah'a yakınlaştırıcı bir (er) ibadet olmalarıdır. Bunlara dair şart
ve hükümler aşılamaz. Çünkü müslümanın kanı ve değeri pek büyüktür. Mümkün olan
her yolla buna gereken riayetin gösterilmesi icab eder.
Sahih(-i Müslim)in
rivayetine göre Hudayn b. el-Münzir Ebu Sasan şöyle demiştir: Osman b. Affan'ın
huzuruna Velid'in getirildiğini gördüm. Velid sabah namazını iki rek'at
kıldırdıktan sonra: Size daha da kıldırayım (mı)? diye sormuş. Birileri Humran
olan iki kişi aleyhine şahitlik etmişti. Humran onun şarab içtiğine dair,
diğeri ise onu kusarken gördüğüne dair şahitlik etmişti. Osman (r.a) dedi ki:
Onun kusmasının tek sebebi içmiş olmasıdır. Sonra da: Ey Ali! Kalk, buna sopa
vur, dedi. Ali: Ey Hasan! Kalk, ona sopa vur, dedi. Bu sefer el-Hasen -bu
sözlerinden rahatsız gibi- şöyle dedi: Bunun nimetinden istifade eden kimse
külfetine de onun katlanmasını iste! Bunun üzerine: Ey Abdullah b. Ca'fer kalk,
buna sopa vur, dedi. O da ona sopa vurmaya başladı, Ali (r.a) da sayıyordu ...
(Buna dair açıklamalar)
daha önceden el-Ma ide Süresi'nde de geçmişti. Şimdi Osman (r.a)'ın, imam
Ali'ye: Kalk, ona sopa vur, demesi üzerinde dikkatle düşünelim.
17- Zina ve Kazfte
Sopa Cezasının Sayısı Nass ile Tesbit Edilmiştir:
Yüce Allah zina ve
kazfte sopa cezalarının sayısını nass ile tesbit etmiş bulunmaktadır. içki
içmenin cezasının seksen sopa olduğu da Ömer (r.a)ın Ashab-ı Kiram'ın huzurunda
-el-Maide Süresi'nde (93. ayet, 9. başlıkta) geçtiği üzere- tesbit edilmiş
bulunmaktadır. O halde bütün bu hususlarda tesbit edilmiş olan bu had aşılamaz.
ibnu'l-Arabi der ki:
"Bunun böyle olması, insanların peşi peşine kötülük işlememeleri,
masiyetlerin onlara tatlı görünmemeleri halinde böyledir. Ta ki insanlar
kötülük işlemeye alışmasınlar ve sürekli kendilerini masiyet işlemeye vermesinler.
işledikleri münkerden birbirlerini nehyetmeyecek bir hale düşmesinler. Bu hale
geldikleri takdirde, o vakit hadleri ağırlaştırmak kaçınılmaz bir hal alır.
Günahın daha fazla işlenmesi dolayısıyla had de arttırılır. Ömer (r.a)a
Ramazanda sarhoş olmuş bir kişi getirilir, ona yüz değnek vurur. Bunun sekseni
içki içme haddi idi, yirmisi de Ramazan ayının saygınlığını çiğnemesi
dolayısıyla idi. İşte bu şekilde işlenen suçun ağırlığı ve çiğnenen
saygınlıkların ileri derecede olması halinde de cezaların arttırılması
gerekmektedir. Bir adam küçük bir çocukla oynaşınca vali ona üçyüz kamçı
vurmuştu. Malik bunu haber alınca, buna karşı bir tepki göstermedi. Peki ya
bizim şu çağımızda saygınlıkların nasıl çiğnendiğini, masiyetlerin nasıl
önemsenmediğini, münkerlerin açıkça işlenip hadler karşılığında rüşvet alınarak
satıldıklarını ve hakimlerin huzurunda kölelerin hadleri uyguladıklarını görmüş
olsaydı, hiç şüphesiz kahrından ölür, kimseyle oturmazdı. Hasbunallah ve
ni'mel-vekil (Allah bize yeter! O ne güzel vekil)dir!"
Derim ki: Doğrusunu en
iyi bilen Allah'tır ya belki de bundan dolayı içki haddi seksen sopaya
ulaşıncaya kadar arttırılmıştır. Darakutni rivayet ediyor: Bize Kadı el-Huseyn
b. İsmail anlattı: Bize Ya'kub b. İbrahim ed-Devraki anlattı. Bize Safvan b.
İsa anlattı, bize üsame b. Zeyd, ez-Zühri'den anlattı. ez-Zühri dedi ki: Bana
Abdu'r-Rahman b. Ezher haber verdi. Dedi ki:
Huneyn günü Resulullah
(s.a.v.)ı insanlar arasından geçerek Halid b. el-Velid'in evini sorduğunu
gördüm. Huzuruna sarhoş birisi getirildi. Resulullah (s.a.v.) yanında
bulunanlara söyleyince, onlar da ellerinde bulunanlarla onu vurdular.
Resulullah (s.a.v.) da onun üzerine toprak attı. Sonra Ebu Bekir (r.a)ın
huzuruna sarhoş birisi getirildi. O günlerde onların vurdukları ceza miktarını
tesbit etmeye çalıştı ve kırk sopa vurdu. ez-Zühri dedi ki: Sonra bana Humeyd
b. Abdu'r-Rahman, İbn Vebra el-Kelbi'den şöyle dediğini nakletti: Halid b.
el-Velid beni Ömer'e gönderdi, yanına vardım. Huzurunda Osman b. Affan,
Abdu'r-Rahman b. Avf, Ali,
Talha ve ez-Zübeyr vardı. Onunla birlikte mescidde yaslanmış oturuyorlardı.
Dedim ki: Halid b. el-Velid beni sana gönderdi, onun sana selamı var, diyor ki:
İnsanlar içki içmeye iyiden iyiye alıştılar. Onun cezasını da önemsemez
oldular. Ömer dedi ki: İşte bunlar senin yanında bulunuyorlar, haydi onlara
sor. Ali dedi ki: Görüşümüze göre sarhoş olan bir kimse hezeyana başlar.
Hezeyana başladı mı iftira eder. İftira eden kimseye de seksen sopa ceza
uygulanmalıdır. Bunun üzerine Ömer dedi ki:
Arkadaşına onun bu
söylediklerini tebliğ et. Bunun üzerine Halid de seksen sopa vurdu, Ömer de
seksen sopa ceza uyguladı. Ömer (r.a)ın huzuruna böyle bir işi yanılarak
işlemiş zayıf bir kimse getirildi mi kırk celde vururdu. Osman da aynı şekilde
kimine seksen, kimine kırk sopa vururdu. '' (Darakutnİ, III, 157)
Peygamber (s.a.v.)ın
ashabı azarlayıcı bir üslupla: "Eğer hilalin gözükmesi gecikmiş olsaydı,
ben de size daha fazla (oruç tuttururdum)" sözleri de bu kabildendir.
Çünkü onlar (Peygamber efendimize uyarak) aralıksız oruç tutmaktan
vazgeçmemişlerdi. Bir rivayette de şöyle buyurmuştur: "Eğer ay uzayıp
gitmiş olsaydı, sizinle öyle aralıksız bir oruç tutardık ki, bu konuda gereksiz
yere işi sıkı tutanlar, böyle sıkı tutmalarından vazgeçeceklerdi. "
Hamid b. Yahya,
Süfyan'dan, o Mis'ar'dan, o Ata b. Ebi Mervan'dan rivayetine göre Ali,
Necaşi'ye içki dolayısıyla yüz celde vurmuştur. Bunu Ebu Ömer (b. Abdi'l-Berr)
zikretmiş, ancak sebebini belirtmemiştir.
18- Şefkat ve Merhamet
Allah'ın Hadlerinin Uygulanmasına Engel Olmamalıdır:
Yüce Allah'ın:
"Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş kimseler iseniz, Allah'ın dini
hususunda her ikisine de acıyacağınız tutmasın" buyruğu şu demektir:
Kendilerine had uygulanacak olanlara şefkat duyarak hadleri uygulamaktan uzak
durmayınız. Acıtmayacak bir şekilde vuruşlarınızı hafifletmeyiniz.
Tefsir alimlerinin büyük
çoğunluğunun açıklaması bu şekildedir. eş-Şa'bi, en-Nehai ve Said b. Cübeyr de
"Allah'ın dini hususunda her ikisine de acıyacağınız tutmasın"
buyruğu hakkında şöyle demişlerdir: Vurma ve celde cezasının uygulanması
sırasında demektir. Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: Bir yerde, bir haddin
uygulanması, o yerin ahalisi için kırk günlük yağmur yağmasından daha
hayırlıdır. Daha sonra bu ayet-i kerimeyi okudu.
'''Ra'fet
(acımak)"; rahmetten daha ince bir duygudur.
Bu kelime
"feale" vezninde elifin üstün telaffuzu ile; (...) şeklinde okunduğu
gibi, "fe'ale" vezninde; (...) diye de okunmuştur. Böylelikle bu
kelimenin üç türlü söylenişi bulunmaktadır, hepsi de mastardır. En meşhur olanı
birincisi ("elif"in sakin okunuşu)dır. Bu da kalbi incelip merhamet
duyma halini anlatan; (...) dan gelmektedir. Elif sakin ve medli olarak; (...)
şekillerinde söylenir. "Üzüntü, keder" gibi. (...) -ise; ona ra'fet
duydum, demektir. Rauf, Yüce Allah'ın sıfatlarından olup, şefkatli ve çok
merhametli demektir.
19- ''Allah'ın
Dini" Allah'ın Hükmüdür:
Yüce Allah'ın:
"Allah'ın dini hususunda" buyruğu, Allah'ın hükmü hususunda
anlamındadır. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: ''Yoksa o
hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyabilecek değildi. " (Yusuf, 76)
Burada "hükümdarın dini"nden kasıt, onun hükmüdür.
"Allah'ın dini
hususunda" buyruğunun Allah'a size emretmiş ve şeriat kılmış olduğu
hadlerin uygulanmasında, Allah'a itaat hususunda ... diye de açıklanmıştır.
Daha sonra Yüce Allah bu
hususta onların kararlılık göstermeleri gerektiğini hatırlatmak ve teşvik etmek
üzere: "Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız diye" buyurmaktadır.
Bu ifade bir işe teşvik etmek istediğiniz bir kimseye: Eğer adamsan bu işi yap,
demeye benzer. Yiğit adamların yapmaları gereken iş budur, demektir.
20- Mü'minlerden Bir
Kesim Cezanın Uygulanışına Tanık Olmalıdır:
"Mü'minlerden bir
topluluk da azaplarına tanık olsunlar" buyruğu ile ilgili olarak şöyle
denilmiştir: Cezanın uygulanışına te'dib edilmeyi hakedenlerden başkaları tanık
olmaz.
Mücahid dedi ki: Bir
adamdan, bin kişiye kadar; İbn Zeyd de: Zina hakkında şahitliğe kıyas ederek
dört kişinin hazır olması kaçınılmazdır, demiştir. Çünkü bu da onunla ilgili
bir husustur. Malik, el-Leys ve Şafii'nin de görüşü budur.
İkrime ve Ata ise şöyle
demektedirler: İki kişinin şahitlik etmesi kaçınılmazdır. Malik'in meşhur
görüşü de budur. Çünkü o bunu bir şahitlik konusu olarak değerlendirmiştir.
ez-Zührı: üç kişi
demiştir. Çünkü çoğul kipinin asgari miktarı o kadardır. el-Hasen de: Bir ve
daha yukarısı demiştir, yine ondan on kişi dediği de rivayet edilmiştir. er-Rabi'
ise üçten fazla olmalıdır, demiştir.
Mücahid'in delili Yüce
Allah'ın: ''Onların herbir kesiminden bir topluluk da ... kalmalı değil
mıydi?" (et-Tevbe, 122); ''Eğer müminlerden iki topluluk birbirleri ile
çarpışırlarsa ... "(el-Hucurat, 9) buyruklarıdır. Bu ise iki adamın
dövüşmesi hakkında nazil olmuştur. O halde Yüce Allah'ın:
"Mü'minlerden bir
topluluk da azaplarına tanık olsunlar" buyruğunda da böyle olmalıdır.
Birden, bine kadar sayıdaki kimseye de "taife (mealde; topluluk)" adı
verilir. İbn Abbas ve İbrahim de böyle demişlerdir.
Ebu Berze el-Eslemı de
zina edip çocuk doğurmuş bir cariyesinin üzerine bir elbise örttükten sonra,
oğluna; iz bırakmayacak, hafif te olmayıp fakat acıtacak şekilde elli sopa
vurmasını emretti. Bir topluluk da çağırdıktan sonra: "Mü'minlerden bir
topluluk da azaplarına tanık olsunlar" buyruğunu okudu.
21- Cezanın
Uygulanması Esnasında Topluluğun Hazır Bulunmasından Maksat Nedir?:
Topluluğun hazır
bulunmasındaki maksadın ne olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Acaba
bundan kasıt zina edenlere sert davranıp herkesin huzurunda onların azarlanması
mıdır ve bu, hem ceza uygulananları bu suçtan uzaklaştırıp hazır bulunanların
da bununla öğüt alarak, bundan dolayı uzak kalmaları, buna dair haberin
yaygınlaşarak geride kalanların da bundan ibret almaları mıdır? Yoksa bu
cezanın uygulandığı kimselere tevbe etmeleri ve ilahi rahmete nail olmaları
için midir? Bu hususta ilim adamlarının iki görüşü vardır:
22- Zina Suçunun
Ağırlığı:
Huzeyfe (r.a)dan gelen
rivayete göre o Peygamber (s.a.v.)ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Ey
insanlar topluluğu! Zinadan uzak durunuz. Çünkü onda altı tane kötü haslet
vardır. Bunların üçü dünyada, üçü ahirettedir. Dünyadakiler şunlardır: Zina
güzelliği giderir, fakirliğe sebeb olur, ömrü kısaltır. Ahiretteki kötü
hasletlere gelince: (İlahi) gazabı, kötü bir şekilde hesaba çekilmeyi ve
cehennemde de ebedi kalmayı gerektirir."
Enes'ten rivayete göre
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her cuma iki defa ümmetimin
amelleri bana sunulur. Allah'ın zina edenlere gazabı pek şiddetlidir. ''
Yine Peygamber
(s.a.v.)dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Şa'ban ayının onbeşinci
gecesinde Yüce Allah ümmetime (rahmet nazarıyla) bakar. Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmamış her mü'mine mağfiret buyurur. Beşi müstesna: Sihirbaz, kahin,
anne-babasına karşı gelen, içkici ve zina üzere ısrar eden. ''
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN