ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NUR

3

الزَّانِي لَا يَنكِحُ إلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنكِحُهَا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذَلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ

 

3. Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadını nikah edebilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikahlayabilir. Böylesi mü'minlere haram kılınmıştır.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız:

 

1- Bu Ayetin Anlamı:

2- Zaniye Kadın ile Evlenmek Sahihtir:

3- Zina Eden Erkek ve Kadının Biribirleriyle Evlenmeleri:

4- Zinakar Bilinen Bir Kimsenin Böyle Olmadığı intibaını Vererek Evlenmesinin Hükmü:

5- Ayetin Muhkem Olmadığını Söyleyenler ve Bu Görüşün Bazı Hükümlere Etkisi:

6- Mü'minlere Fahişelerle Evlenmek Haramdır:

7- islam ve Harb Diyarında Zinanın Hükmü:

 

1- Bu Ayetin Anlamı:

 

İlim adamları bu ayetin anlamı hususunda, altı türlü te'vil olunabileceğini söyleyerek, farklı görüşler belirtmişlerdir:

 

1. Bu ayetten maksat, zinanın ne kadar çirkin ve ne kadar kötü olduğunu, mü'minlere de kesinlikle haram kılınmış olduğunu anlatmaktır. Bu anlamın önceki buyruklarla da ilişkisi gayet güzel ve beliğdir. Yüce Allah: "Ancak ... nikah edebilir" buyruğu ancak böyle birisi ile ilişki kurabilir demektir. Burada nikah, cima manasına kullanılmış olur. Bunun hem erkek, hem kadın için ayrı ayrı söz konusu edilmesi ise, mübalağa ve her iki tarafı da bu hususta sorumlu tutmak manasındadır.

 

Daha sonra fazladan bir de müşrik kadın ile müşrik erkeği de zikretmektedir ki, şirk zinaya göre masiyetler arasında daha genel bir masiyettir. Bunun da anlamı şöyle olur: Zina eden bir kimse, zina ettiği vakit ya müslümanlardan zina eden bir kadın ile ilişki kurmaktadır, veya ondan daha güzel müşriklerden bir kadın ile ilişki kurmaktadır.

 

İbn Abbas ve yakın öğrencilerinden bu ayet-i kerimedeki "nikah" lafzının ilişki kurmak ve cima manasına olduğunu söylediği rivayet edilmiştir.

 

ez-Zeccac bunu kabul etmeyerek şöyle der: Yüce Allah'ın Kitabında nikah lafzı ancak evlendirmek, evlenmek manasına kullanılmıştır.

 

Ancak durum dediği gibi değildir. Kur'an-ı Kerim'de: "Ondan sonra başka bir koca ile nikahlanmadıkça" (el-Bakara, 230) diye buyurulmaktadır. Peygamber (s.a.v.) da bunun (nikahlanıp, evlenmek suretiyle) ilişki kurmak anlamında olduğunu beyan etmiştir. Buna dair açıklamalar daha önceden Bakara Süresi'nde (230. ayet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

Taberi de bu te'vile uygun bir rivayeti Said b. Cübeyr, İbn Abbas ve İkrime'den nakletmektedir. Ancak bu rivayeti tamamlayıcı da olmayan, sonuca da götürmeyen bir şekilde kaydetmiştir. el-Hattabi de bu görüşü İbn Abbas'tan nakletmiş ve bunun anlamının ilişki kurmak olduğunu belirtmiştir. Yani bu zina, ancak bir zaniye ile yapılır. Bu da her iki tarafın da zina etmiş olacağını ifade eder. Bu bir görüş.

 

2. Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetine göre Amr b. Şuayb babasından, o dedesinden rivayet ettiğine göre Mersed b. Ebi Mersed Mekke'deki esirleri taşır (Medine'ye getirir, kurtarır)dı. Mekke'de "Anak" diye adlandırılan bir fahişe vardı, bu da onun dostu idi. Mersed dedi ki: Peygamber (s.a.v.)a gelip dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anak'ı nikahlayayım mı? Bir süre sustu, bana cevap vermedi. Bunun üzerine: "Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikahlayabilir" buyruğu nazil oldu, beni çağırdı ve bana bu ayeti okuduktan sonra: "Onu nikahlama" dedi. Ebu Davud'un lafzı bu şekildedir, Tirmizi'nin rivayeti ise daha eksiksizdir.

 

el-Hattabi dedi ki: Bu hüküm o kadına hastır, çünkü o kadın kafir idi. Zina eden müslüman bir kadının nikah akdi feshedilmez.

 

Bu görüşe göre de bu ayet-i kerime müslümanlardan özel bir kişi hakkında inmiştir. Bu kişi, zinakar fahişelerden olup Um Mehzul diye bilinen bir kadını nikahlamak için izin istemişti. Bu kadın, (kendisiyle evlenecek olanın) nafakasını karşılamayı da taahhüt etmişti. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirdi. Bu görüşü Amr b. el-As ile Mücahid ifade etmiştir.

 

4. Bu ayet-i kerime, Suffa ashabı hakkında nazil olmuştur. Bunlar muhacirlerden olup Medine'de evleri, aşiretleri yoktu. Mescidin suffasında yerleşmişlerdi. Dörtyüz kişi idiler. Gündüzün rızık peşinde koşar, geceleyin de suffada kalırlardı. Medine'de de açıktan açığa fuhuş işleyen fahişeler vardı. Bunların elbiseleri ve yemekleri pek çoktu. Suffadakiler bunlarla evlenip onların meskenlerinde barınıp yemeklerinden yiyip elbiselerinden giyinmek istediler. Bu ayet-i kerıme onları böyle bir duruma düşmekten korumak üzere nazil olmuştur. Bu açıklamayı da İbn Ebi Salih yapmıştır.

 

5. ez-Zeccac ve başkası bu görüşü el-Hasen'den nakletmişlerdir. Buna göre o şöyle demiştir: Burada kasıt, kendilerine zina haddi uygulanmış, zina eden erkek ve kadındır. O şöyle demiştir: Bu Yüce Allah'ın bir hükmüdür.

 

Zina haddi uygulanmış bir erkeğin, zina haddi uygulanmış bir kadından başkasıyla evlenmesi caiz değildir. İbrahim en-Nehai de buna yakın görüş belirtmiştir.

 

Ebu Davud'un, Musannef'inde (Sünen'inde) kaydedildiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Zina edip had uygulanmış bir erkek ancak kendisi gibi olanı nikahlayabilir.''

 

Rivayete göre had uygulanmış bir kimse, had uygulanmamış bir kadın ile evlenmiş, Ali (r.a) da onları birbirlerinden ayırmıştır. İbnu'l-Arabi der ki: Bu naklen sabit olmadığı gibi, aklen de sahih olmayan bir husustur. Erkekler arasından had uygulanmış birisinin yalnızca had uygulanmış kadınları nikahlayabileceğini söylemek doğru olabilir mi? Bu hangi rivayete dayanarak kabul edilebilir ve şeriatteki hangi asli hüküm, bu kıyasın dayanağını teşkil edebilir?

 

Derim ki: el-Kiya (el-Herasi) bu görüşü aynı zamanda Şafii mezhebine mensub kimi müteahhir fakihlerden de nakletmiş ve zina eden bir erkek eğer zina etmeyen bir kadın ile evlenecek olursa, ayetin zahiri gereğince birbirlerinden ayrılacaklarını belirtmişlerdir. el-Kiya der ki: Ancak bu zahir ile amel etmektir. Bu görüşü kabul eden bir kimsenin zina eden bir erkeğin, müşrik bir kadınla evlenmesini de caiz kabul etmesi, zina eden bir kadının da müşrik bir erkekle evlenmesini caiz kabul etmesi gerekir. Bunun caiz olması ise son derece uzak bir ihtimaldir ve hatta bu büsbütün İslam'dan çıkıştır. Hatta bunlar bazen şunu da söylerler: Ayet-i kerime zina eden kadın hakkında değil de özel olarak müşrik erkeğin nikahlanması hususunda neshedilmiştir.

 

6. Ayet-i kerime neshedilmiştir. Malik, Yahya b. Said'den, o Said b. el-Müseyyeb'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadını nikah edebilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikahlayabilir" buyruğu hakkında(Said b. el-Müseyyeb) dedi ki: Bu ayet-i kerimeyi daha sonra gelen: "içinizden evli olmayanları .. evlendirin"(en-Nur, 32) ayeti neshetmiştir. İbn Amr da böyle demiştir. O dedi ki: Zina eden kadın da müslümanların evli olmayan (dul)ları arasına girer.

 

Ebu Ca'fer en-Nehhas dedi ki: İlim adamlarının çoğunluğu bu görüşü benimsemişlerdir. Fetva verme ehliyetine sahip kimseler de şöyle derler: Bir kadın ile zina eden bir kimse o zina ettiği kadın ile evlenebileceği gibi başkası da onunla evlenebilir. Bu İbn Ömer'in, Salim'in, Cabir b. Zeyd'in, Ata, Tavus ve Malik b. Enes'in görüşü olduğu gibi, Ebu Hanife ve mezhebine mensup ilim adamlarının da görüşüdür.

 

Şafii der ki: Bu ayet hakkında söylenecek söz Said b. el-Müseyyeb'in sözü gibidir. Allah'tan yanılmayacağımı ümit ederek söylüyorum ki, bu ayet mensuhtur.

 

İbn Atiyye dedi ki: Bu ayet-i kerımede müşriklerden söz edilmesi bütün bu yaklaşımları zayıf kılmaktadır. İbnu'l-Arabı der ki: Bence uygun görüş şudur: Nikah lafzı ile ya İbn Abbas'ın dediği gibi, ilişki kurmak kastedilmiştir, yahutda akit. Eğer ilişki kurmak kastedilmiş ise bunun manası: Bir zina ancak zaniye bir kadın ile yapılır. Bu da şu demektir: Erkek de, kadın da her iki taraf da Zinakardır. Buna göre ayetin takdiri de şöyle olur: Zinakar bir kadın ile ilişki kurmak, ancak zina eden bir erkeğin yahut müşrik bir erkeğin işidir. Bu açıklama İbn Abbas'tan rivayet edilmektedir ve sahih bir manadır.

 

Eğer: Baliğ bir kimse bir kız çocuğu ile yahut akıllı bir kişi deli birisi ile yahut uyuyan bir kişi uykuda olan bir kadın ile zina edecek olursa, bu sadece erkek tarafından bir zinadır ve bu erkek zaniye olmayan birisini nikahlamış (ilişki kurmuş) olmaktadır. O takdirde daha önce geçen maksadın dışına çıkılmış olmaktadır denilirse, cevabımız şu olur: Bu, her bakımdan bir zinadır. Şu kadar var ki onlardan birisinden had düşer, diğerine ise uygulanır.

 

Şayet "nikah" lafzı ile akit kastedilmiş ise buyruğun anlamı şöyle olur: Zina etmiş bir kadın ile evlenip de, hamile olup olmadığını anlamadan onunla gerdeğe giren bir kimse zina eden kişi gibidir. Ancak bu hususta ilim adamlarının ihtilafı dolayısıyla ona had uygulanmaz. Şayet böyle birisi ile nikah akdi yapıp da onun hamileliği ortaya çıkıncaya kadar, onunla gerdeğe girmeyecek olursa, icma ile bu akit caizdir.

 

Bir diğer görüşe göre ayet-i kerımenin maksadı, zina eden bir erkek, zaniye bir kadından başkasıyla evlenemez, demek değildir. Çünkü böyle birisinin zaniye olmayan bir kadın ile evlenmesi de düşünülebilir. Ancak mana şöyle olur: Zaniye bir kadın ile evlenen bir kimse de zanidir. Sanki: Zaniye kadını ancak zina eden erkek nikahlar, denilmek istenmiş ve ifadelerde lafızlar yer değiştirmiştir. Bu da şu demektir: Zaniyeyi ancak onun zinasına razı olan bir erkek nikahlayabilir. Böyle bir şeye de ancak kendisi zina ediyor ise razı olur.

 

2- Zaniye Kadın ile Evlenmek Sahihtir:

 

Bu ayet-i kerimede zaniye ile evlenmenin sahih olduğuna delil vardır. Aynı şekilde evli birisinin hanımı zina edecek olursa, nikah fasid olmaz. Koca da zina edecek olursa, hanımı ile olan nikahı fasid olmaz. Bu açıklama ise ayet-i kerimenin mensuh olduğunu kabul etmeye binaendir. Ayetin muhkem olduğu da söylenmiştir, bu da ileride gelecektir.

 

3- Zina Eden Erkek ve Kadının Biribirleriyle Evlenmeleri:

 

Rivayete göre Ebu Bekir (r.a) döneminde bir adam bir kadın ile zina etti, Her ikisine de yüzer sopa had uyguladıktan sonra olduğu yerde onları birbirleriyle evlendirdi ve sonra da onları bir sene sürgüne gönderdi. Benzeri bir uygulama Ömer, İbn Mes'ud ve Cabir (r.a.)'dan da rivayet edilmiştir.

 

İbn Abbas dedi ki: Bunun başı zina, sonu nikahla bitmiştir.

 

Buna şöyle bir örnek gösterilebilir: Bir adam birisinin bahçesinden meyve çalar, sonra bahçe sahibine gider. O çaldığı meyveyi ondan satın alır, Çalması haram, satın alması helaldir.

 

Şafii ve Ebu Hanife bu görüşü kabul etmişler ve suyun (zinanın) hurmiyetinin olmadığı görüşünü benimsemişlerdir.

 

İbn Mes'ud (r.a)dan da şöyle dediği rivayet edilmektedir: Bir adam, bir kadın ile zina eder, sonra da onu nikahlayacak olursa, her ikisi de ebediyyen zinakardırlar. İşte Malik de bu görüşü kabul etmiştir. Onun görüşüne göre o fasit olan suyundan rahminin temizliğini anlayıncaya kadar onu nikahlayamaz. Çünkü nikahın kendine göre bir hürmeti (saygınlığı) vardır. Onun saygınlığından birisi de nikah dolayısı ile helal olan suyun, zina suyunun üzerine dökülmemesi ve böylelikle haramın helala, hakir ve bayağı halin suyunun, şerefli halin suyu ile karışmamasıdır.

 

4- Zinakar Bilinen Bir Kimsenin Böyle Olmadığı intibaını Vererek Evlenmesinin Hükmü:

 

İbn Hüveyzimendad der ki: Zina veya fasıklık türlerinden bir başkası ile bilinen ve bunu açıktan işleyen bir kimse, şayet namus ve iffet ehli bir ailenin kızı ile evlenir de kendisi hakkında onları aldatacak (namus ehli birisi olduğunu gösterecek) olursa, onunla birlikte kalmak yahut ondan ayrılmak hususunda muhayyerdirler. Çünkü bu da kusurlardan bir kusur gibidir. İbn Hüveyzimendad bu görüşüne Peygamber (s.a.v.)ın: "Zinakar ve bundan dolayı had cezası uygulanmış olan bir kimse ancak kendisi gibi olanı nikahlayabilir" hadisini delil göstermiştir.

 

İbn Hüveyzimendad der ki: Hadiste had cezası uygulanmış birisinin söz konusu edilmesinin sebebi, fasıklıkla meşhur olmasıdır. İşte evlenmesi halinde eşinden ayrılması icab eden kişi budur. Fasıklıkla meşhur olmayan kişi hakkında bu hüküm söz konusu değildir.

 

5- Ayetin Muhkem Olmadığını Söyleyenler ve Bu Görüşün Bazı Hükümlere Etkisi:

 

Mütekaddiminden bir kesim şöyle demiştir: Ayet-i Kerime nesh edilmiş değildir. Bunlara göre zina eden bir kimsenin kendisi ile hanımı arasındaki nikahı fasid olur. Kadın zina edecek olursa, kendisi ile kocası arasındaki nikahı da fasid olur. Bunlardan bir topluluk da şöyle demiştir: Bu yolla nikah fesh olmaz, ancak kocaya hanımı zina ettiği takdirde karısını boşaması emredilir. Boşamayacak olursa, günahkar olur. Ne zina eden bir kadınla, ne zina eden bir erkekle evlenmek caizdir. Ancak tevbe açıkça tesbit edilecek olursa, o takdirde nikahlanmak caiz olur.

 

6- Mü'minlere Fahişelerle Evlenmek Haramdır:

 

"Böylesi mü'minlere haram kılınmıştır." Yani bu gibi fahişeleri nikahlamak mü'minlere haramdır. Kimi te'vil alimleri şunu iddia ederler: Böyle fahişelerle nikahlanmayı Yüce Allah, Muhammed (s.a.v.) ümmetine haram kılmıştır. Bu türden kadınların en meşhurlarından birisi de Anak diye bilinen kadındır.

 

7- islam ve Harb Diyarında Zinanın Hükmü:

 

Yüce Allah Kitab-ı Kerim'inde zinayı haram kılmıştır. Erkek nerede zina ederse etsin, ona had uygulanmalıdır. Malik, Şafii ve Ebu Sevr'in görüşü budur. Re'y ashabı ise müslüman bir kimse eğer Dar-ı Harb'de eman ile bulunur da orada zina ettikten sonra İslam diyarına çıkıp gelecek olursa, ona had uygulanmaz.

 

İbnu'l-Münzir der ki: Dar-ı Harb ile Dar-ı İslam arasında fark yoktur. Kim zina ederse, ona had uygulanır. Bu Yüce Allah'ın: "Zina eden dişi ile zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun" buyruğunun zahirinin bir gereğidir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nur 4-5

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR