ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MU’MİNUN

20

 

وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَ

 

20. Ve Tur-u Sina'dan çıkan, yağ veren ve yiyenlere katık olan bir ağaç da (var ettik).

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

 

1- Tur-i Sina ve Ondan Çıkan Ağaç:

2- Bu Ağacın Bitirdiği Nimet:

3- Katık Olarak Kullanılan Yağ:

4- Katık Olarak Kullanılan Sıvı Yemekler:

5- Katı Yiyecekler:

6- Zeytinyağı ve Kullanılması:

 

1- Tur-i Sina ve Ondan Çıkan Ağaç:

 

Yüce Allah'ın: "Bir ağaç da" buyruğu "bahçeler" buyruğuna atfedilmiştir. el-Ferra bu kelimenin ref' ile okunmasını da caiz görmektedir, çünkü fiil zahir değildir. O takdirde bunun anlamı; "Orada bir ağaç daha vardır ki. .. " anlamında olur.

 

Bununla zeytin ağacını kastetmektedir. Yüce Allah Şam, Hicaz ve diğer beldelerde bulunan bu ağacın menfaatlerinin pek büyük olması dolayısıyla bunu tek başına ayrıca zikretmiş bulunmaktadır. Bu ağacın faydalarının çokluğuna rağmen sulamak, etrafını çapalamak ve buna benzer diğer ağaçların gerek duydukları bakım, bu ağaç için daha az gereklidir.

"Çıkan" anlamındaki ifade sıfat mahallindedir.

 

"Tur-u Sina'dan" ifadesine gelince, yani Yüce Allah aslında bu ağacı mübarek kılmış olduğu bu dağdan bitirmiştir.

 

Tur-u Sina, Şam (bugünkü Suriye, Filistin ve ürdün toprakları) arazisindendir ve bu şanı Yüce Allah'ın üzerinde Musa (a.s) ile konuştuğu dağdır. Bu açıklamayı İbn Abbas ve başkaları da yapmıştır. Daha önce el-Bakara Süresi (253. ayetin tefsirinde) ile el-A'raf Süresi'nde (150-151. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Tur, Arapçada dağ demektir. Arap olmayanların dilinden, Arapçalaştırılmış kelimelerden biri olduğu da söylenmiştir.

 

İbn Zeyd dedi ki: Tür, Mısır'dan, (ki bugün Akabe diye bilinen) Eyle'ye doğru uzanan Beytu'l-Makdis dağının kendisidir.

 

"Seyna (Sina)" kelimesinin anlamı hakkında farklı görüşler vardır. Katade: Güzel demektir, diye açıklamıştır. Bu açıklamaya göre Tur kelimesinin na't (sıfat) olarak tenvinli gelmesi icab eder. Mücahid; mübarek, anlamındadır, demektedir. Ma'mer bir kesimden naklen: Ağaç demek olduğunu nakletmektedir. O takdirde bu görüşte olanların "tur" kelimesini tenvinli okumaları gerekir.

 

Cumhur ise "Seyna" dağın adıdır, demiştir. Uhud dağı demek gibi. Yine Mücahid'den, Seyna muayyen bir taşın adı olup, bu taş o dağın yanında bulunduğundan dolayı dağ ona izafe edilmiştir.

 

Mukatil der ki: üzerinde meyveler bulunan herbir dağ seyna'dır, yani güzeldir.

Kufeliler bu kelimeyi "fe'la" vezninde "sin" harfini üstün olarak okumuşlardır. Arapça'da bu ve zinde kelime pek çoktur. Marife ve nekre olması hallerinde gayr-ı munsarıftır. Çünkü sonunda te'nis elifi vardır, te'nis elifi ise bulunduğu kelimeden ayrılmaz. Arap dilinde "fi'la" diye bir kelime yoktur, fakat "sin" harfini esreli olarak "sına" diye okuyanlar bu kelimeyi "fi'lal'' vezninde kabul ederler. Bu durumda bu kelimedeki hemze; "Bukalemun" kelimesinin hemzesine benzer. Bu ayet-i kerımede bu kelimenin munsarıf olmayış sebebi belli bir bölgenin adı olarak kullanıldığındandır. el-Ahfeş, bunun Arapça olmayan bir isim olduğunu iddia etmiştir.

 

2- Bu Ağacın Bitirdiği Nimet:

 

"Yağ veren" buyruğundaki: "Veren" kelimesini cumhur "te" harfini üstün, "be" harfini de ötreli olarak okumuştur. ifade: Bu ağaç beraberinde yağ ile birlikte yetişir, takdirindedir. Zeyd silahıyla çıktı demek gibi. ibn Kesir ile Ebu Amr ise "te" harfini ötreli ve "be" harfini de esreli okumuşlardır. Bu kıraate göre ifadenin takdirinde ise farklı görüşler vardır. Ebu Ali elFarisı der ki: ifadenin takdiri şöyledir: Bu ağaç beraberinde yağ ile meyvesini verir takdirindedir. Buna göre mef'ul hazfedilmiştir. Buyruktaki "yağ" anlamındaki kelimenin başına gelen "be" harfinin zaid olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah'ın: "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. "(el-Bakara, 195) buyruğunda olduğu gibi. Ebu Ubeyde'nin görüşü de budur. Şair şöyle demektedir: "Biz kılıçla vururuz ve kurtuluşu umarız."

 

Bir başka şair de şöyle demektedir: "Onlar hür kadınlardır, örtü sahipleri değil, Siyah gözlüdürler, süreler okumazlar."

 

Ebu Ali de buna yakın açıklamalarda bulunmuştur, az önce geçti.

 

(...) ile (...)in aynı anlamda olduğu da söylenmiştir. Buna göre mana daha önce geçen cumhurun kıraatinde belirtildiği gibi olur. el-Ferra ve Ebu İshak'ın görüşü budur. Züheyr'in şu mısraı da bu kabildendir: " ... Ve nihayet bakla bitip yeşerinceye kadar"

 

el-Esmai; (...) kullanışını kabul etmez ve Züheyr'in: "Ben ihtiyaç sahiplerini evlerinin etrafında gördüm, Orada yerleşmişlerdi ta ki, bakla bitinceye kadar."

 

Beyitini yanlış diye nitelendirir ve bunun; (...) şeklinde olması gerektiğini söyler.

ez-Zühri, el-Hasen ve el-A'rec de "te" harfi ötreli, "be" harfi de üstün olarak; "Yağ ile birlikte biten" diye okumuşlardır. İbn Cinni ve ezZeccac "yağ" kelimesinin başındaki "be," hal be'sidir. Yani o ağaç beraberinde yağı da olduğu halde bitirilir, demektir. İbn Mes'ud'un kıraatinde; (...): Yağ ile çıkar, şeklindedir ve buradaki "be" de hal be'sidir. İbn Deresteveyh der ki: Yağ yumuşak su demektir. (...) da, (...)dan gelmektedir. Zirr b. Hubeyş de; (...) şeklinde "te" harfi ötreli, "be" harfi de esreli olarak okumuş; (...) kelimesini ise "be" harfi hazfedilmiş ve kelimeyi mansub olarak okumuştur. (O takdirde; yağ verir, anlamına gelir).

 

Süleyman b. Abdu'l-Melik ile el-Eşheb: (...) diye okumuşlardır. Ayet-i kerimeden kasıt, insan üzerindeki yağ nimetinin söz konusu edilmesidir. Bu da sağlığın kendisi olmadan söz konusu olamayacağı temel nimetler arasındadır. Çeşitli bölgelerde görülen her türlü yağın elde edilmesine elverişli ağaçlar da zeytinin kapsamı içerisine girmektedir.

 

3- Katık Olarak Kullanılan Yağ:

 

"Ve yiyenlere katık olan" buyruğunu cumhur; (...) şeklinde okumuştur. Bir kesim ise "katık" anlamındaki kelimeyi çoğul olarak; (...) diye okumuştur. Amir b. Abd-i Kays; "Fayda olan" diye okumuştur. Bununla da yemekte katık olarak kullanılan yağ kastedilir.

 

"Katık" anlamındaki kelime; (...) diye kullanılır. Tıpkı: (...) Tabaklama, tabaklamalar, giyim ve giyimler" gibi. Katık olarak kullanılan herbir yiyeceğe; (...) denilir. Bunu el-Herevı ve başkaları nakletmiştir. Aslında bu kelime elbisenin kendisi ile boyandığı şey anlamındadır. Yağın katık olarak kullanılmasının buna benzetilmesi, ekmeğin katığa batırılması halinde onun rengini almasından dolayıdır.

 

Mukatil dedi ki: Yemek zeytindir, yağ da zeytin yağıdır. Şanı Yüce Allah bu ağacı hem yemek, hem de yağ olarak takdir buyurmuştur. Bu açıklamaya göre burada söz konusu edilen katık, zeytin olmaktadır.

 

4- Katık Olarak Kullanılan Sıvı Yemekler:

 

Zeytinyağı, yağ, bal, reçel, sirke ve buna benzer sulu yemeklerin hepsinin idam (sulu yemek veya katık) olduklarında görüş ayrılığı yoktur. Rasulullah (s.a.v.) sirkenin bu şekilde olduğunu açıkça belirtmiş ve: "Katık olarak sirke ne güzeldir!" diye buyurmuştur. Bu hadisi yedisi erkek, ikisi hanım olmak üzere dokuz sahabi rivayet etmiştir. Sahih'de bunu rivayet edenler arasında Cabir, Aişe, Harice, Ömer, onun oğlu Ubeydullah, İbn Abbas, Ebu Hureyre, Semura b. Cündub, Enes ve Um Hani' de vardır.

 

5- Katı Yiyecekler:

 

Et, hurma, zeytin ve buna benzer katı yiyecekler hususunda görüş ayrılığı vardır. Cumhur bütün bunların hepsinin idam olduklarını kabul etmektedir. Dolayısıyla bir kimse idam (katık) yememek üzere yemin edip de et yahut peynir yiyecek olursa yemini bozulmuş olur. Ebu Hanife ise bozulmaz demekte ise de Ebu Yusuf ve Muhammed ona muhalefet etmişlerdir. Ebu Yusuf'tan da, Ebu Hanife'nin görüşü gibi görüş rivayet edilmiştir. Bakliyat (sebze türleri) ise hepsinin görüşüne göre katık değildir. Hurma ile ilgili Şafii'den iki görüş nakledilmiştir. et-Tenbih'teki görüşü dolayısıyla, bunun idam olmadığı şeklindeki görüşü meşhur olan görüştür. Bununla birlikte yeminin bozulacağı da söylenmiştir. Sahih olan ise; bütün bunların hepsinin bir idam (katık) olduklarıdır. Ebu Davud, Yusuf b. Abdullah b. Selam'dan şöyle dediğini rivayet eder: Peygamber (s.a.v.)ı bir parça arpa ekmeği alıp, onun üzerine bir hurma koyduktan sonra: "Bu, bunun katığı (idamı) olsun, dediğini gördüm. ''

 

Yine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dünya ve ahiretin katığının efendisi ettir." Bunu da Ebu Ömer (b. Abdi'l-Berr) zikretmektedir.

 

Buharı "idam babı" diye bir başlık açmış ve Aişe yoluyla gelen hadisi rivayet etmiştir. Çünkü "idam" kelimesi muvafakat anlamına gelen "muademe "den alınmadır. Bütün bu gibi şeyler de ekmeğe muvafıktırlar, o bakımdan bunların hepsi de idamdırlar.

Yine Peygamber (s.a.v.)dan şöyle dediği nakledilmektedir: "Su ile dahi olsa idam yeyiniz (katık yapınız.)"

 

Ebu Hanife'nin lehine delil şudur: İdam'ın gerçek anlamı, ayrılığı kabul etmeyecek bir şekilde bir arada bulunma halinde muvafakat etmektir, uyum arzetmektir. Sirke, yağ ve benzerleri, et, yumurta ve diğerleri ise ekmeğe muvafık düşmezler. Bilakis bunlar ekmekle yanyana bulunurlar. Kavun, hurma ve üzüm gibi.

 

Velhasıl yenilmesi halinde ekmek ile muvafakat (birlikte yenilmesi) ihtiyacı duyulan herşey idam (katık)dır. İhtiyacı olmayan ve tek başına yenilebilen şey de idam değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

6- Zeytinyağı ve Kullanılması:

 

Tirmizi'nin, Ömer b. el-Hattab (r.a) yoluyla kaydettiği hadise göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zeytinyağını yiyiniz ve onu vücudunuza sürününüz. Çünkü o mübarek bir ağaçtandır." Bu hadis ancak Abdu'r-Rezzak yoluyla bilinmektedir. O bu hadisi rivayet ederken ızdıraba düşer ve kimi zaman bunu rivayet ederken Ömer'den, o Peygamber (s.a.v.)dan, derdi. Bazen de şüphe ederek: Zannederim Ömer'den, o Peygamber (s.a.v.)dan dediği olurdu. Kimi zaman da: Zeyd b. Eslem'den, o babasından, o Peygamber (s.a.v.)dan derdi.

 

Mukatil dedi ki: Zeytinin özellikle Tur'a tahsis edilmesi, zeytinin ilk olarak oradan yetişmiş olmasından dolayıdır. Bir diğer görüşe göre zeytin Tufan'dan sonra dünyada yetişen ilk ağaçtır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Mu’minun 21-27

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR