HAC 18 |
أَلَمْ
تَرَ أَنَّ
اللَّهَ يَسْجُدُ
لَهُ مَن فِي
السَّمَاوَاتِ
وَمَن فِي
الْأَرْضِ
وَالشَّمْسُ
وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ
وَالْجِبَالُ
وَالشَّجَرُ
وَالدَّوَابُّ
وَكَثِيرٌ
مِّنَ
النَّاسِ وَكَثِيرٌ
حَقَّ
عَلَيْهِ
الْعَذَابُ
وَمَن
يُهِنِ
اللَّهُ
فَمَا لَهُ
مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ
اللَّهَ
يَفْعَلُ
مَا يَشَاءُ |
18. Görmedin mi,
göklerde ve yerde olan herkes güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar
ve insanlardan bir çoğu Allah'a secde ederler? Bir çoğuna da azab hak olmuştur.
Allah'ın hor kıldığını yüceltebilecek yoktur. Muhakkak Allah dilediğini yapar.
"Görmedin mi,
göklerde ve yerde olan herkes ... Allah'a secde ederler?" buyruğunda sözü
edilen "görmek" kalble görmektir. Yani kalbin ve aklın ile bunları
görmedin mi? Secde etmenin anlamı ile ilgili açıklamalar daha önceden el-Bakara
Suresi'nde (34. ayet, 4. başlıkta) cansız varlıkların secde etmesi ile ilgili
açıklamalar da en-Nahl Suresi'nde (49-50. ayetlerin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
"Güneş"
kelimesi daha önceden geçen "herkese" atfedilmiştir. "Ay,
yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan bir çoğu" buyrukları
da aynı şekildedir.
"Bir çoğuna da azab
hak olmuştur" anlamındaki buyruk, i'rab bakımından biraz zor açıklanabilir
bir haldedir. Çünkü fiilin kendisinde amel ettiği lafza yine fiilin kendisinde
amel ettiği lafızın atfedilebilmesi için nasıl olmuş da nasb edilmemiştir? Yüce
Allah'ın; "Zalimlere gelince, onlara çok acıklı bir azab
hazırlamıştır" (el-İnsan, 31) buyruğunda olduğu gibi (niye mansub değildir)?
el-Kisai ve el-Ferra
burada bu kelime mansub olsaydı, güzel olurdu diye iddiada bulunmuşlardır.
Ancak merfu gelmesi tercih edilmiştir, çünkü manası: "Çoğu ise secde
etmeyi kabul etmemiştir," şeklindedir. Bu durumda mübteda ve haber olur,
ifade de Yüce Allah'ın: "İnsanlardan bir çoğu ... " ile tamam
olabilmektedir.
Bunun sözü edilen secde
etmenin şanı Yüce Allah'ın zayıflık, kuvvet, sağlık, hastalık, güzellik,
çirkinlik gibi tedbirlerine boyun eğmek ve zilletle itaat etmek şeklindeki
secde anlamında olmak üzere atfedilmiş olması da mümkündür. Bunun kapsamına ise
herşey girmektedir.
"Üzerine azabın hak
olduğu pek çok kimseyi de hakir düşürmüştür" şeklinde ve benzer takdirler
ile mansub olması da mümkündür.
Yüce Allah'ın: "Ve
hayvanlar (secde ederler)" buyruğunda ifade tamam olduktan sonra
"insanlardan bir çoğu da" cennettedirler "bir çoğuna da azab hak
olmuştur" diye yeni bir cümle başlamıştır, diye de açıklanmıştır.
İbn Abbas'tan da aynı şekilde
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Anlam şöyledir: İnsanların bir çoğunun
cennette, bir çoğu aleyhine de azab hak olmuştur. Bunu İbnu'l-Enbarı
nakletmektedir.
Ebu'l-Aliye der ki:
Göklerde ne kadar yıldız varsa, ay ve güneş mutlaka battığı vakit Yüce Allah
için secdeye kapanır. Sonra da kendisine izin verilmedikçe secdeden ayrılmaz.
İzin alınca da tekrar doğuş yerine geri döner.
el-Kuşeyri der ki: Bu
husus güneş hakkında muttasıl senet ile rivayet edilmiştir. Burada hakiki bir
secdeden söz edilmektedir. Bunun kaçınılmaz bir gereği olarak bu secde eden
varlıkta hayat ve akıl da yerleştirilir.
Derim ki: Kendisine
işaret ettiği muttasıl senetli hadisi Müslim rivayet etmiştir. İleride Yüce
Allah'ın: "Güneş kendisi için belirlenmiş bir karar yeri ne kadar akıp
gider ... "(Yasin, 38) buyruğu açıklanırken geleceği gibi, daha önce
el-Bakara Suresi'nde (34. ayet 4. başlıkta) sucud'un sözlük ve terim anlamı ile
ilgili açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
"Allah'ın hor
kıldığını yüceltebilecek yoktur." Allah her kimi bedbaht kılmak ve küfür
ile hakir kılmış ise hiçbir kimsenin onun üzerindeki bu horlanmışlığı
kaldırmaya gücü yetmez. İbn Abbas der ki: Allah'a ibadet etmeyi önemsemeyen
kimse sonunda cehenneme varır.
"Muhakkak Allah
dilediğini yapar." Onların sonunda cehenneme ulaşacağını kastetmektedir.
Kimse O'na itiraz edemez.
el-Ahfeş, el-Kisai ve
el-Ferra: "İkram edici (mealde; yüceltebilecek)" kelimesini; (...)
şeklinde yani bir ikram, bir yücelik ... diye okumuşlardır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN