TA-HA 113 / 114 |
وَكَذَلِكَ
أَنزَلْنَاهُ
قُرْآناً
عَرَبِيّاً وَصَرَّفْنَا
فِيهِ مِنَ
الْوَعِيدِ
لَعَلَّهُمْ
يَتَّقُونَ
أَوْ
يُحْدِثُ لَهُمْ
ذِكْراً {113} فَتَعَالَى
اللَّهُ
الْمَلِكُ
الْحَقُّ وَلَا
تَعْجَلْ
بِالْقُرْآنِ
مِن قَبْلِ
أَن يُقْضَى
إِلَيْكَ
وَحْيُهُ
وَقُل
رَّبِّ زِدْنِي
عِلْماً {114} |
113.
Böylece onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditlerimizi tekrar
ettik. Olur ki korkarlar, yahut o yeniden öğüt almalarını sağlar.
114. Mutlak
egemen ve hak olan Allah ne yücedir! Sana onun vahyi tamamlanmadan önce
Kur'an'ı okumayı acele etme ve: "Rabbim ilmimi arttır!" de.
"Böylece" yani
sana bu surede açıklamış olduğumuz gibi "onu Arapça" Arap diliyle
"bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditlerimizi" muhtevasında
bulunan korkutmaları, tehditleri, amellerinin karşılıklarını ve cezasını
"tekrar ettik."
"Olur ki
korkarlar." Allah'dan korkup O'na isyanı gerektiren işlerden uzaklaşırlar.
O'nun cezasına uğramaktan sakınırlar, çekinirler. "Yahut o yeniden öğüt
almalarını sağlar." Katade: Olur ki sakınırlar ve takvaya yönelirler, diye
açıklamıştır. Olur ki ... yeniden şeref sahibi olmalarını sağlar, diye de
açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre burada (öğüt anlamı verilen) "zikr"
şeref manasına kullanılmış demek olur. Bu da Yüce Allah'ın: "Ve muhakkak o
sana ve senin kavmine bir zikirdir" (ez-Zuhruf, 44) buyruğunda "bir
şereftir" anlamında olmasına benzer.
Kendisi ile tehdit
olundukları azabı hatırlamalarını sağlar, anlamında olduğu da söylenmiştir.
el-Hasen; " ...
yeniden ... sağlar" buyruğunu "nun" harfi ile
"sağlarız" anlamında okumuştur. Yine ondan "se" harfini hem
merfu, hem cezimli okuduğu da rivayet edilmiştir.
"Mutlak egemen ve
hak olan Allah ne yücedir!" Şanı Yüce Allah nimetlerinin büyüklüğünü,
kullara gösterip Kur'an'ı indirişini söz konusu ettikten sonra, kendisini
çoluk-çocuk sahibi olmaktan ve eşi bulunmaktan tenzih ederek: "Mutlak
egemen ve hak" yani mutlak hak sahibi "olan Allah ne yücedir!"
diye buyurmaktadır.
"Sana onun vahyi
tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumayı acele etme" buyruğu ile peygamberine
Kur'an'ı nasıl belleyeceğini öğretmektedir. İbn Abbas dedi ki: Peygamber
(s.a.v.) Kur'an'ı belleme tutkusu ve unutmak endişesi ile, Cebrail (a.s.) vahyi
bitirmeden acele eder ve kendisi de okumaya koyulurdu. Yüce Allah bunu ona
yasaklayarak: "Kur'an'ı okumayı acele etme" buyruğunu indirdi. Bu da
ileride geleceği gibi Yüce Allah'ın: ''Onu çabuklaştırmak için dilini onunla
kıpırdatma'' (el-Kıyame, 16) buyruğunu andırmaktadır.
İbn Ebi Necih'in
rivayetine göre Mücahid şöyle demiştir: Onu iyice anlama dan okumaya koyulma!
"Acele etme"
buyruğunun; "sana onun vahyi" nin gelişi "tamamlanmadan
önce" indirilmesini isteme, anlamında olduğu da söylenmiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre anlam şudur: Onun te'viline dair açıklama sana gelmeden önce onu insanlara
bildirme.
el-Hasen de şöyle
demektedir: Bu ayet-i kerıme hanımının yüzüne bir tokat atan adam hakkında
inmiştir. Hanımı, Peygamber (s.a.v.)'e gelerek kısas uygulanmasını istedi.
Peygamber (s.a.v.) da kadının kısas hakkı olduğuna dair hüküm verdi. Bunun
üzerine Yüce Allah'ın: "Erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. "
(en-Nisa, 34) ayeti indi. İşte bundan dolayı: "Ve Rabbim ilmimi"
kavrayışımı, anlayışımı "arttır, de" buyruğu inmiştir. Çünkü
Peygamber (s.a.v.) kısas hükmünü vermiş olmakla birlikte Yüce Allah bunu kabul
etmemiştir.
İbn Mes'ud ve başkaları
"sana onun vahyi tamamlanmadan önce" anlamındaki buyruğu; "Biz
sana onu vahyetmeyi tamamlamadan önce" diye -"nun" harfi ve
"dat" harfi esreli olarak "vahiy" kelimesinde de
"ya" harfini üstün olarak- okumuşlardır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN