ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TA-HA

90

/

93

وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِن قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِ وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي {90}

 قَالُوا لَن نَّبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَى {91}

 قَالَ يَا هَارُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا {92}

 أَلَّا تَتَّبِعَنِ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي {93}

 

90. Andolsun ki daha önce Harun onlara şöyle demişti: "Ey kavmim, siz bununla ancak sınandınız. Muhakkak sizin Rabbiniz, Rahman'dır. O halde bana uyun, emrime itaat edin."

91. Onlar: "Musa bize dönünceye değin biz buzağıya ibadete mutlaka devam edeceğiz" dediler.

92. "Ey Harun" dedi. "Onların sapıttıklarını görünce seni alıkoyan ne oldu

93. "Bana uymaktan? Yoksa emrime karşı mı geldin?"

 

"Andolsun ki daha önce" yani Musa geri dönüp yanlarına dönmeden önce "Harun onlara şöyle demişti: Ey kavmim siz bununla" yani bu buzağı ile "ancak sınandınız" imtihan edildiniz ve onun sebebiyle sapıklığa uğratıldınız.

 

"Muhakkak sizin Rabbiniz, Rahman'dır." Buzağı değildir. "O halde" gerçek Rabbinize ibadet hususunda "bana uyun"; Samiri'nin emrine değil de benim "emrime itaat edin." Yahut da Musa'ya doğru yol almak hususunda bana uyun, buzağıyı bırakın. Ancak ona karşı geldiler ve: "Onlar: Musa bize dönünceye değin, biz buzağıya ibadete mutlaka devam edeceğiz." O vakit bizim bu buzağıya ibadet ettiğimiz gibi onun da ibadet edip, etmeyeceğini göreceğiz. Bu nedenle buzağıya ibadetimizi kesinlikle sürdüreceğiz, "dediler."

 

Onlar Musa da buzağıya ibadet edecek sandılar. Bunun üzerine Harun buzağıya ibadet etmeyen onikibin kişi ile birlikte onlardan ayrıldı. Musa geri döndüğünde onlar buzağının etrafında raksedip duruyorlardı. Bu esnada onların çıkardıkları sesleri ve gürültüleri duyunca beraberinde bulunan yetmiş kişiye: İşte bu, (onların içine düştükleri) fitnenin sesidir, dedi. Kardeşi Harun'u görür görmez sağ eliyle başından, sol eliyle de sakalından öfke ile yakaladı ve: "Ey Harun, dedi. Onların sapıttıklarını" yollarını şaşırdıklarını ve kafir olduklarını "görünce seni alıkoyan ne oldu, bana uymaktan."

 

"Bana uymaktan" buyruğundaki; (...) olumsuzluk edatı fazladan gelmiştir. Emir ve tavsiyeme uymaktan seni alıkoyan ne oldu, demektir.

 

Onların yaptıklarını reddedip tepkiyle karşılamak hususunda bana uymanı engelleyen ne oldu diye açıklandığı gibi; anlamının şu olduğu da söylenmiştir: Niçin onlarla çarpışmadın? Çünkü sen kesinlikle biliyorsun ki ben onların arasında olsaydım mutlaka küfre saptıkları için onlarla vuruşurdum.

 

Onlar fitneye düşünce gelip bana kavuşmaktan seni alıkoyan ne oldu? diye de açıklanmıştır.

 

"Yoksa emrime karşı mı geldin?" Bununla şunu anlatmak istemişti: Onlar Yüce Allah'a ibadet etmedikleri halde senin aralarında kalman bana karşı gelmen demektir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır.

 

Şu anlamda olduğu da söylenmiştir: Niye onlardan ayrı durmadın? Senin onlardan ayrılış ın onlara bir azar ve bu yaptıklarından vazgeçmeleri gerektiğine dair bir tavır olurdu.

 

"Yoksa emrime karşı mı geldin?" buyruğunun anlamının şu olduğu söylenmiştir: O kardeşine Yüce Allah'ın bize naklettiği şekilde şu emri vermişti: "Musa kardeşi Harun a: Kavmim içinde yerime geç, ıslah et, fesadçıların yoluna da uyma, dedi." (el-A'raf, 142) Ama Harun aralarında kalıp onları bu işten alıkoymak ve yaptıklarına tepki göstermek hususunda daha ileri dereceye gitmediğinden dolayı, kendisine karşı gelmekle ve emrine aykırı hareket etmekle onu nitelendirdi.

 

İyiliği Emredip, Kötülükten Sakındırmak ve Mutasavvıfların Raks ve Sema' Yapmalarının Hükmü:

 

Bütün bu buyruklar iyiliği emredip, münkerden alıkoymanın, münkeri değiştirmenin, münker ehlinden ayrılıp uzaklaşmanın, onlar arasında kalmaya devam edenin -bilhassa yaptıklarından razı ise- onlarla aynı hükümde olacağının açık bir delilidir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden Al-i İmran, (104,110,159. ayet, 8. başlık), en-Nisa (114. ayetin tefsiri) el-Maide, el-En'am (68,93) el-A'raf (157. ayetin tefsiri) ve el-Enfal sürelerinde geçmiş bulunmaktadır. (Ayrıca İmam Kurtubi'nin hayatı ve eserlerine dair hazırladığımız bölüm sahife: 47, "Tasavvufa Yaklaşımı" başlığına bakılabilir.)

 

İmam Ebu Bekr et-Turtuşi (Allah'ın rahmeti üzerine olsun)ye şöyle bir soru sorulmuş: Fakih efendimiz sufilerin tutumları hakkında ne der? Bu arada kendisine -Allah hayatta olduğu sürece onu muhafaza buyursun- şu da bildirilmektedir: Bir takım kimseler bir araya gelirler, Yüce Allah'ı ve Muhammed (s.a.v.)ı çokça zikrederler. Daha sonra onlar ellerindeki çubukla bir deriye vururlar. Onlardan kimileri de kalkar, rakseder ve baygın olarak yere düşünceye kadar vecde gelir. Sonra da yiyecek bir şeyler getirirler... Bunlarla bulunmak caiz midir, değil midir? Bu hususta Allah'tan ecrinizi vermesini dileyerek bize fetva veriniz. Onların söyledikleri sözler de şunlardır:

 

"Ey yaşlı kişi günahlardan vazgeç, Darmadağın olmadan ve hatalara düşmeden, Kendin için salih amel işle,

 

Amel sana faydalı olduğu sürece. Gençliği sorarsan o geçip gitti, Başına da aklar işte düştü."

 

Ve buna benzer sözler ve bu gibi hususlar hakkında (ne dersiniz?) Cevap: Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Şunu bil ki sufilerin izledikleri yol tembelliktir, cahilliktir, sapıklıktır. İslam ise ancak Allah'ın Kitabı ve Rasülünün sünnetinden ibarettir. Raksa ve vecde gelmeye gelince; onu ilk ortaya atanlar Samiri'nin yanında yer alanlardır. Samiri onlara böğüren bir buzağı yapınca, ayağa kalktılar, onun etrafında raksetmeye ve vecde gelmeye koyuldular.

 

İşte bu kafirlerin dinidir, buzağıya tapanların yoludur. Çubukla vurmaya gelince; müslümanları Yüce Allah'ın Kitabı'ndan başka şeylerle uğraştırmak maksadıyla onu ilk olarak zındıklar icad etmişlerdir. Peygamber (s.a.v.) ise ashabı ile birlikte oturduğunda vakarlarından dolayı adeta başlarının üzerine kuşlar konmuşçasına duruyorlardı. Buna göre devlet yöneticisinin ve onun vekili durumunda olanların bu gibi kimseleri mescidlere gelmekten ve başka yerlerde bulunmaktan alıkoymaları gerekir. Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kimsenin bunlarla birlikte bulunması helal değildir. Batılları hususunda onlara yardımcı olmaması gerekir. İşte bu Malik'in, Ebu Hanife'nin, Şafii'nin, Ahmed b. Hanbel'in ve bunlar gibi diğer müslüman imamların mezhebidir. Başarı Allah'tandır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ta-Ha 94-98

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR