TA-HA 43 / 44 |
اذْهَبَا
إِلَى
فِرْعَوْنَ
إِنَّهُ
طَغَى {43} فَقُولَا
لَهُ
قَوْلاً
لَّيِّناً لَّعَلَّهُ
يَتَذَكَّرُ
أَوْ
يَخْشَى {44} |
43. "İkiniz
Firavun'a gidin. Çünkü o, haddini aşmıştır.
44. "Ona yumuşak
söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar."
Bu buyruklara dair
açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:
1- Hitab Musa ve Harun'adır:
2- iyiliği Emretmek) Kötülükten
Nehyetmek:
3- Emredip Nehyetme üslubu:
4- Öğüt Alması Yahut Korkması Umulan
Firavun:
1- Hitab Musa ve
Harun'adır:
Yüce Allah'ın:
"İkiniz Firavun'a gidin" buyruğundan önce: "Sen ve kardeşin
ayetlerimle gidin'' (Ta-Ha, 40) denilmişti. Burada ise "ikiniz gidin"
denilmektedir. Bu şöyle açıklanmıştır: Yüce Allah bu ayet-i kerimede Musa ve
Harun'a, Firavun'a davette bulunmak üzere gitmelerini emretmektedir. Önce
yalnızca Musa'ya -ona şeref kazandırmak için- hitab ettikten sonra te'kid için
bunu tekrarlamış bulunmaktadır.
Bir başka açıklama da
şöyledir: Bununla onlardan birisinin gitmesinin yeterli olmadığını
açıklamaktadır. Bir diğer görüşe göre; birincisindeki emir bütün insanlara
gitme emridir, ikincisinde ise Firavun'a gitme emri verilmiştir.
2- iyiliği Emretmek)
Kötülükten Nehyetmek:
"Ona yumuşak söz
söyleyin" buyruğunda iyiliği emredip münkerden alıkoymanın caiz oluşuna
delil vardır. Ayrıca bunun, elinde güç ve kuvvet bulunduranlara karşı
yumuşaklıkla yapılacağına da delil vardır. Bununla birlikte onun (bu güçlülere
karşı) korunacağı da teminat altına alınmıştır. Nitekim: "Ona yumuşak söz
söyleyin" diye buyurulduğu gibi: "Korkmayın çünkü Ben sizınle
beraberim. işitir ve görürüm,''(46. ayet) diye buyurduğuna dikkat edelim. O
halde bu şekilde davranmak, öncelikle bizim için söz konusu olmalıdır. İşte o
vakit emredip alıkoyan kimse istediğini elde eder, arzusunu gerçekleştirir. Bu
da açıkça görülen bir husustur.
3- Emredip Nehyetme
üslubu:
İlim adamları Yüce
Allah'ın: "Yumuşak söz" buyruğunun anlamı hususunda farklı görüşlere
sahiptirler. Aralarında el-Kelbi ve İkrime'nin yer aldığı bir kesim şöyle
demiştir: Bu ona künyesi ile hitap edin demektir. İbn Abbas, Mücahid ve
es-Süddi de böyle demiştir. Künyesinin de Ebu'l-Abbas olduğu söylenmiştir.
Ebu'l-Velid olduğunu, Ebu Murre olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşe göre,
kafir bir kimse ileri gelen, etkin ve müslüman olması ümit edilen birisi ise,
künyesiyle hitap etmek caizdir. Müslüman olacağı ümit edilmese dahi bu caiz
olabilir. Çünkü ümitlenmek belli ameli gerektiren hakikat değildir.
Peygamber (s.a.v.)'da:
"Size bir kavmin nezdinde değerli olan birisi geldiği takdirde ona değer
veriniz. " diye buyurmuş ancak, müslüman olacağını ümit ederseniz diye
buyurmamıştır. İşte kafire künyesi ile hitap etmek te ona değer vermenin bir
parçasıdır.
Peygamber (s.a.v.)
Safvan b. Umeyye'ye: "İn ey Vehb'in babası" diyerek, ona künyesiyle
hitab etmiş. Sa'd'a da: "Ebu Hubab'ın söylediklerini duymuyor musun?"
demiş ve bununla da Abdullah b. Ubeyy'i kastetmiştir.
İsrailiyat'ta rivayet
edildiğine göre Musa (a.s) bir sene boyunca Firavun'un kapısında ayakta
bekledi. O dışarı çıkıncaya kadar ona sözünü ulaştıracak bir elçi bulamadı ve
aralarında Yüce Allah'ın bize nakletmiş olduğu olay cereyan etti.
Bu da ondan sonra gelen
mü'minlere zalimler ile aralarında geçecek olaylara dair bir teselli
kaynağıdır. Hidayet bulanları en iyi bilen senin Rabbindir. Yine denildiğine göre
Musa ona: Benim getirdiklerime iman eder, alemlerin Rabbine ibadet edersen,
ölüme kadar asla yaşlanmamak üzere genç kalacaksın, yine ölünceye kadar elinden
alınmayacak hükümdarlığın olacak ve dörtyüz yıl yaşayacaksın, öldüğün takdirde
de cennete gireceksin. İşte sözü edilen "yumuşak söz" budur.
İbn Mes'ud da şöyle
demektedir: "Yumuşak söz" Yüce Allah'ın bize aktardığı üzere
şunlardır: ''De ki: Sen temizlenmek istiyor musun? ister misin ki sana Rabbine
giden yolu göstereyim de korkasın?" (en-Naziat, 18)
"Yumuşak
söz"ün, Musa (a.s.)'ın söylediği şu sözler olduğu da söylenmiştir: Ey
Firavun, biz alemlerin Rabbi olan senin de Rabbinin elçileriyiz.
Ona bu şekilde Firavun
adıyla hitap etmesinin sebebi, kendisine hitap edildiğinde kullanılan isimler
arasında en sevdiği ismin o oluşundandır. Nitekim hükümdar, kral vb. isimler de
bu kabildendir.
Derim ki: "Yumuşak
söz" sert olmayan sözdür. "O şey yumuşadı, yumuşar" denilir.
"Yumuşak" denildiği gibi "ya" harfi şeddesiz ve sakin
olarak da kullanılır, çoğulu da, (...) şeklinde gelir.
Musa (a.s.)'a, Firavun'a
yumuşak söz söylemekle emrolunduğuna göre; ondan daha aşağı mertebede bulunan
kimselerin de hitabında buna uyması daha uygundu. İyiliği emrederken sözlerinde
buna dikkat etmesi daha uygundur. Nitekim Yüce Allah el-Bakara Süresi'nde (83.
ayet, 8. başlıkta) geçtiği üzere "insanlaragüzellikle söz söyleyin
"(el-Bakara, 83) diye buyurmaktadır. Yüce Allah'a hamd olsun.
4- Öğüt Alması Yahut
Korkması Umulan Firavun:
"Belki öğüt alır
yahut korkar" buyruğunun anlamı şudur: Yani sizin umudunuza ve sizin
beklentinize göre bu böyledir. Burada umut ve beklenti insanlar ile ilgilidir.
Nahivcilerin büyüklerinden Sibeveyh ve başkaları böyle demiştir. Buna dair
açıklama el-Bakara Süresi'nin de baş taraflarında (21. ayetin tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır.
ez-Zeccac dedi ki:
"Belki, umulur ki ... " kelimesi umut ve beklenti ifade eden bir
kelimedir. Yüce Allah akıllarıyla kavrayacakları bir uslupla onlara hitab
etmiştir. Burada edatın soru anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani bak
bakalım, o öğüt alacak mı? demektir. Bunun; (...) anlamında olduğu da
söylenmiştir. (Öğüt alsın yahut korksun diye, demek olur.)
Bir görüşe göre bununla
Yüce Allah, Harun'un Musa'ya: "Belki o öğüt alır yahut korkar" diye
söylemiş olduğunu haber vermektedir. Bu açıklamayı da el-Hasen yapmıştır.
Şöyle de denilmiştir:
Kur'an-ı Kerım'deki bu ve benzeri umut ve beklenti ifade eden edatların tamamı
fiilen meydana gelmiş ve gelecek hususlar hakkında kullanılmıştır. Firavun da
boğulduğu esnada hatırlamış ve korkmuş, bu sebebten dolayı da:
"Israiloğullarının iman ettiklerinden başka bir ilahın olmadığına inandım.
Ben de müslümanlardanım." (Yunus, 90) demiş, ancak bu iman ona fayda
vermemişti. Bu açıklamayı Ebu Bekr el-Verrak ve başkaları yapmıştır.
Yahya b. Muaz da bu
ayet-i kerime hakkında şöyle demektedir: Ben ilahım, diyen kimselere karşı
senin yumuşak davranman bu şekilde olması gerektiğine göre, ilah bizzat sensin
diye(rek ortak koşa)nlara karşı yumuşak davranman nasıl olmalıdır?
Bir diğer açıklama da şu
şekildedir: Firavun, Musa kendisini davet ettiğinde söylediği sözlere dikkat
etti. Bu hususta hanımıyla danıştı, o iman etti ve ona da iman etmesi yönünde
telkinde bulundu. Haman ile danıştı, Haman:
Sen önceleri her şeyin
sahibi bir kral iken başkasının mülkü olacaksın. Rab iken başkasının rabliğini
kabul edeceksin, bunun için yapma, dedi. Sonra da:
Ben sana gençliğini geri
veririm dedi, sakalını siyaha boyadı. İlk saç boyayan o oldu.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN