ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KEHF

66

/

70

قَالَ لَهُ مُوسَى هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْداً {66} قَالَ إِنَّكَ لَن تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْراً {67} وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلَى مَا لَمْ تُحِطْ بِهِ خُبْراً {68} قَالَ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ صَابِراً وَلَا أَعْصِي لَكَ أَمْراً {69} قَالَ

فَإِنِ اتَّبَعْتَنِي فَلَا تَسْأَلْنِي عَن شَيْءٍ حَتَّى أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْراً {70}

 

66. Musa ona: "Sana öğretilen doğru ilimden bana da öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.

67. O dedi ki: "Doğrusu sen benimle beraber olmaya asla dayanamazsın."

68. "Sen iç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanacaksın?"

69. O da: "İnşaallah sen beni sabredici bulacaksın. Sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim" dedi.

70. "Bana uyarsan sana o hususta açıklama yapıncaya kadar bana hiçbir şey sorma" dedi.

 

Yüce Allah'ın: "Musa ona: "Sana öğretilen doğru ilimden bana da öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi" buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- ilim Öğrenme Edebi:

2- Öğrenci ve ilim Adamı:

 

1- ilim Öğrenme Edebi:

 

Yüce Allah'ın: "Musa ona: Sana ... tabi olayım mı? dedi" buyruğundaki bu soru oldukça yumuşak ifadelerle sorulmuş, son derece edebli bir tavır takınmanın hitabını dile getirmektedir. Böyle bir şey senin için uygun düşer mi? sana ağır gelmez mi? demektir. Bu da hadis-i şerifte geçen: Rasulullah (s.a.v.)'in nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin? sorusundaki üslubu andırmaktadır.

 

Bir yorum şekline göre el-Maide Suresi'nde (112. ayetin tefsirinde) açıklandığı üzere: "Rabbin gökten bize bir sofra indirebilir mi.?" (el-Maide, 112) buyruğundaki soru da bu kabildendir.

 

2- Öğrenci ve ilim Adamı:

 

Bu ayet-i kerimede öğrencinin -mertebeler farklı olsa dahi- ilim adamına tabi olacağına dair delil vardır. Musa'nın, Hızır'dan ilim öğrenmesinde onun Musa'dan daha faziletli olduğuna delil teşkil edecek bir taraf olduğu zannedilmemelidir. Çünkü istisnai olarak daha faziletli olan kimse faziletçe kendisinden aşağıda olanın bildiklerini bilmeyebilir. Fazilet de Allah'ın üstün kıldığı kimseye aittir. Hızır bir veli olsa dahi Musa ondan daha faziletlidir. Çünkü o bir peygamberdir, peygamber de veliden faziletlidir. Eğer bir peygamber idiyse, Musa'nın risalet sahibi olması dolayısıyla ondan üstün olduğu açıktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Doğru ilimden" ifadesi "bana da öğretmen için" (anlamındaki) fiilin ikinci mef'ulü'dür.

 

Hızır, "dedi ki: Doğrusu sen benimle beraber olmaya asla dayanamazsın." Yani Ey Musa, benim sahip olduğum ilmin tecellilerini görmeye tahammülün olmaz. Çünkü senin bilmiş olduğun zahir bilgisi benim yaptıklarıma uygun değildir. Sen hatalı olduğunu göreceğin ve ondaki hikmet yönü sana haber verilmemiş, doğru yolu gösterilmemiş bir şeye nasıl tahammül edersin? Yüce Allah'ın: "Sen iç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanacaksın" buyruğunun anlamı işte budur. Peygamberler hiçbir zaman münkere karşı sessiz duramazlar. Münkere karşı tepki göstermemeleri caiz değildir. Yani adetin üzere ve (peygamber olarak) hükmün gereği sen benim yapacaklarıma karşı sessiz duramazsın,

"İç yüzünü" kelimesi failden aktarılmış temyiz olarak nasb edilmiştir. Manası ifadenin zannında bulunan bir fiilin mutlak mef'ulü olduğu da söylenmiştir. Çünkü Yüce Allah'ın: "kavrayamadığın" fiili; "sana haber verilmemiş ... " demektir. "Sana haberi bildirilmemiş bir şeye ... " denilmiş gibidir. Mücahid de buna işaret etmiştir. İşlerden haberdar (Habir) ise işlerin gizliliklerini ve işlerin haber alınan iç yüzlerini bilen kimse demektir.

 

Yüce Allah'ın: "O da: İnşaallah sen beni sabredici bulacaksın" buyruğu, Allah'ın izni ve iradesiyle sabredeceğim demektir. "Sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim" yani ben kendimi sana itaate mecbur edeceğim.

 

Ayet-i kerimedeki istisna (inşaallah) hakkında acaba bu "sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim" buyruğunu da kapsar mı kapsamaz mı? hususunda farklı görüşler vardır. Bunun Yüce Allah'ın: ''Allah'ı çokça zikreden erkeklerle, zikreden kadInlar" (el-Ahzab, 35) buyruğunda olduğu gibi kapsar, denildiği gibi o sabır hususunda istisnada bulunmuş ve sabretmiştir de denilmiştir. "Sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim" buyruğunda (inşallah diyerek) istisna yapmamıştır. O bakımdan hem itiraz etti, hem de soru sordu.

İlim adamlarımız der ki: Onun bu şekilde davranmasının sebebi şudur: Sabır gelecekteki bir hadisedir. Bu konuda durumunun ne olacağını bilmiyordu. İsyan etmeyeceğini belirtmesi ise hali hazırda gerçekleşen ve verilen bir karardır. O bakımdan bu hususta istisnada bulunmak, kararlı olmaya aykırıdır.

 

Aralarında şöylece bir ayırım görmek de mümkündür: Masiyet işlemenin ve onu terketmenin hilafına sabır her şeyiyle (ve Allah'ın tevfiki olmadan) bizim kazandığımız bir şey değildir. Oysa masiyet işlemek ve sabrı terk etmek tamamen bizim kesbimizdir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Bana uyarsan sana o hususta söyleyinceye kadar bana hiçbir şey sorma, dedi." Yani ben onu sana açıklamadıkça sen bana sorma. Bu Hızır'ın bir te'dibi ve arkadaşlıklarının devamını gerektirecek sebebi göstermesidir. Eğer sabretmiş ve arkadaşlığı devam etmiş olsaydı, hayret edilecek şeyler görecekti. Ancak çokça itirazlarda bulundu, ondan dolayı ayrılmaları ve birbirlerinden uzak düşmeleri kaçınılmaz oldu.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kehf 71-73

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR