ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

İSRA

81

 

وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً

 

81. De ki: "Hak geldi, batıl da çekişe çekişe can verdi. Çünkü batıl, can çekişe çekişe yok olucudur."

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Gelen Hak ve Giden Batıl:

2- Müşriklerin Put ve Heykelleri ve Masiyet Araçlarının Kırılması:

3- Bu Hususta Tamamlayıcı Bilgiler:

 

1- Gelen Hak ve Giden Batıl:

 

Buhari ve Tirmizi, İbn Mes'ud'dan şöyle dediğini naklederler: Peygamber (s.a.v.) Mekke'nin fethi yılında Mekke'ye girdiğinde, Ka'be'nin etrafında üçyüz altmış tane put vardı. Peygamber (s.a.v.) elinde bulunan bir çubuk -ravi belki de: sopa dedi- ile o putları dürtmeye ve bu esnada da: "Hak geldi batıl da çekişe çekişe can verdi. Çünkü batıl can çekişe çekişe yok olucudur. Hak geldi, batıl ise ne baştan bir şey var edebilir, ne de iade edebilir" (Sebe', 49) diyordu. Lafız, TirmizI'nindir. (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Müslim'de de bu şekilde; "Putlar, dikili taşlar" lafzı iledir. Bir rivayette ise, "Putlar" diye geçmektedir.

 

İlim adamlarımız derler ki: Putların bu sayıda olmalarının sebebi, onların hergün bir putu tazim ediyor olmaları idi. En büyüklerine tazim için ise iki gün ayırırlardı.

 

Hadis'deki: "Elindeki bir sopayla onları dürtmeye koyuldu" ifadesi ile ilgili olarak denildiğine göre; bu putlar kurşun ile yere sabitleştirilmişlerdi. Kendisi ise, her bir putun suratını dürttükçe o da sırt üstü geri yıkılıyordu. Yahut, arkasından dürterse yüz üstü yıkılıyordu ve şöyle diyordu: "Hak geldi, batıl da çekişe çekişe can verdi. Çünkü batıl, can cekişe çekişe yok olucudur." Bunu da Ebu Ömer ve Kadı İyad nakletmişlerdir.

el-Kuşeyri dedi ki: O putlardan yüzüstü yıkılmadık hiç bir put kalmadı, daha sonra verdiği emir ile kırıldılar.

 

2- Müşriklerin Put ve Heykelleri ve Masiyet Araçlarının Kırılması:

 

Bu ayet-i kerimede, yenik düşürüldükleri takdirde müşriklerin putlarının ve bütün heykellerinin yıkılacağına delil vardır. Mana itibariyle batıla alet olan ve ancak Yüce Allah'a isyana elverişli bulunan, Yüce Allah'ın zikrinden alıkoymaktan başka hiç bir anlamı da olmayan tanbur, ud ve zurna gibi bütün batıl aletlerinin kırılması da kapsamına girmektedir.

 

İbnü'l-Munzir dedi ki: Taş, tahta ve buna benzer yapılmış bütün suretler ile insanların ancak -yasak kılınmış bulunan- eğlence için kullandıkları ve faydasız olan her şey bu put hükmündedir. Bunların herhangi birisinin satılması caiz değildir. Bundan tek istisna altın, gümüş, demir ve kurşundan yapılmış putlardır. Ancak, bunların da mevcut suretlerinin değiştirilerek külçe veya parçalar haline getirilip değişikliğe uğramaları şarttır. O takdirde bunların alınıp satılmaları caiz olur.

 

el-Mühelleb der ki: Batıla dair aletlerden kırılıp da kırıldıklarından sonra alıkonulmalarında eğer herhangi bir menfaat var ise onların sahiplerinin kırılmış halleriyle bunları alması öncelikli hakkıdır. Ancak imamın, mali cezayı ve işi sıkı tutmayı daha ağırlaştırmak kastıyla bunları ateşte yakma görüşüne sahip olması müstesnadır. İbn Ömer (r.a)'ın bu gibi şeyleri yaktığına dair uygulaması, bundan önce geçmiş bulunmaktadır. Peygamber (s.a.v.)'in, cemaat namazına gelmeyip geride kalanların evlerini yıkmak istediği de bilinen bir husustur.

 

İşte bu ve bununla birlikte Peygamber (s.a.v.)'ın, sahibesi tarafından lanetlenmiş dişi deve hakkında söylediği şu buyruğu mali cezalarda asli bir kaidedir: Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Haydi o deveyi bırakınız, çünkü o lanetlenmiştir. '' Böylelikle Hz. Peygamber, sahibesini te'dip etmek ve yaptığı beddua dolayısıyla onu cezalandırmak maksadıyla deve üzerindeki mülkiyetini izale etmiştir. Ömer b. el-Hattab (r.a) da sahibi tarafından su katılmış sütü dökmüştür.

 

3- Bu Hususta Tamamlayıcı Bilgiler:

 

Ayetin tefsiri ile ilgili yaptığımız bu açıklamalar, Peygamber (s.a.v.)'ın şu hadisini de bize hatırlatmaktadır: "Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa adaletli bir hakem olarak inecektir. Andolsun haçı kıracak, domuzları öldürecek, cizyeyi kaldıracak (İslam veya kılıçtan başkasını kabul etmeyecek) ve andolsun genç dişi develer dahi -mal çokluğundan dolayı- terk edilecekler, onlar üzerinde yol alınmayacaktır." Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.

 

Peygamber (s.a.v.)'ın, üzerinde suret bulunan perdeyi yırtıp parçalaması da bu kabildendir. Aynı zamanda bu, sözünü ettiğimiz şekilde suret ve eğlence aletlerinin şeklini bozmaya da delildir. İşte bütün bunlar, bu gibi şeyleri edinmenin men edildiğini ve bunlara sahip olanın aleyhine olmak üzere bunların mahiyetlerinin değiştirilmesinin gerektiğini ortaya koymaktadır. Çünkü hiç şüphesiz bu gibi suretlere sahip olan kimseler kıyamet gününde azap edilecekler ve onlara: Yarattıklarınızı diriltiniz, denilecektir. Bu da yeterlidir. İleride bu hususa dair açıklamalar, Yüce Allah'ın izniyle en-NemI Suresi'nde (87. ayetin tefsirinde) gelecektir.

 

"De ki: Hak" yani İslam "geldi." Mücahid'in açıklamasına göre Kur'an geldi. Cihad diye de açıklanmıştır. "Batıl" bir görüşe göre şirk, Mücahid'e göre şeytan "da çekişe çekişe can verdi."

 

Ancak doğru olan lafzın mümkün olduğu kadar umumi alınmasıdır. O takdirde tefsiri şöyle olur: Şeriat bütün muhtevasıyla geldi, "batıl da çekişe çekişe can verdi," çürük ve batıl olduğu ortaya çıktı. Canın çıkması (zühük) da buradan gelmektedir ki, bu da nefsin batıl olması yani, yok olması demektir. "Canı çıktı, çıkar" denilir. "Onu (o canı) ben çıkardım" demektir.

 

"Çünkü batıl, can çekişe çekişe yok olucudur" yani kalıcılığı yoktur. Hak ise sapasağlam kalır, sebat bulur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İsra 82

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR