ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

İSRA

70

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً

 

70. Andolsun ki Biz, Ademoğullarını şerefli ve üstün kıldık. Onlara, karada ve denizde taşıyacak vasıtalar verdik. Kendilerine hoş ve temiz rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan oldukça üstün kıldık.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç (4) başlık halinde sunacağız:

 

1- Ademoğullarının üstünlüğü:

2- Meleklerin insan ve Cinlere üstünlüğü Sözkonusu mudur?

3- Hoş ve Temiz Rızıklar Dolayısıyla üstünlük:

4- Hoş ve Temiz Yiyeceklerden Mahrumiyet:

 

1- Ademoğullarının üstünlüğü:

 

Yüce Allah, daha önce sözü geçen korkutmaları dile getirdikten sonra, Ademoğulları üzerindeki nimetini bir daha beyan ederek: "Andolsun ki Biz, Ademoğullarını şerefli ve üstün kıldık. .. " diye buyurmaktadır.

 

"Şerefli ve üstün kıldık" fiili, "Şerefli ve üstün oldu" fiilinden muda af (ikinci harfi olan "re" şeddelenmiş)dır. Biz, onlara bir şeref ve bir üstünlük verdik demektir. Buradaki kerem (şeref ve üstünlük), eksikliğin nefyedilmesi anlamında olup, mali kerem (cömertlik) anlamında değildir.

 

Bu şerefli ve üstün oluşun (keramet)'in kapsamına, onların uzun boylu, güzel suretli olarak yaratılması, Ademoğlu dışında hiç bir canlının kendi irade, kasıt ve tedbiri (işlerini düzenlemesi) yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacak şekilde karada ve denizde taşınmaları da bunun kapsamına girmektedir. Ayrıca onlara, Yüce Allah'ın tahsis ettiği yiyecekler, içecekler ve giyecekler de buna dahildir. Bu hususlarda hiç bir canlı, Ademoğullarının sahip olduğu geniş imkanlara sahip kılınmamıştır. Çünkü bütün canlılar arasında mal kazanma, elbise giyinme ve çeşitli terkiplerden yapılmış yiyecekleri yeme imkanına yalnızca Ademoğulları sahiptir.

 

Diğer bütün canlıların yapabildikleri azami iş, ya çiğ et yemektir, ya da çeşitli şeylerin karışımı olmayan sade şeyler yemektir.

 

Taberi de, bir gurup ilim adamından naklettiğine göre, şerefli ve üstün oluş, insanın eliyle yemesidir. Diğer canlılar ise ağızları ile yerler. Bu açıklama İbn Abbas'dan da rivayet edilmiştir. Bunu el-Mehdevi ile en-Nehhas zikretmektedir. el-Kelbi ve Mukatil de bu görüştedir ve bunu el-Maverdi nakletmektedir.

 

ed-Dahhak da şöyle demiştir: Allah, Ademoğullarını konuşma ve ayırt etme gücü (akıl) ile onları şerefli ve üstün kılmıştır. Ata da der ki: Boylarının mutedil ve dik olmasıyla güzel surete sahip olmalarıyla onları üstün ve şerefli kılmıştır.

 

Muhammed b. Ka'b der ki: Muhammed (s.a.v.)'ı onlardan kılmakla üstün kılmıştır. Bir diğer görüşe göre Yüce Allah, erkekleri sakallarıyla, kadınları da zülüfleriyle üstün ve şerefli kılmıştır. Muhammed b. Cerir et-Taberi de der ki:

 

İnsanları diğer yaratıklara egemen ve diğer yaratıkları da insanlara müsahhar kılmıştır. Söz ve yazı ile üstün kılındıkları da söylendiği gibi, kavrayış ve temyiz (ayırt etme gücü ve akıl) ile üstün kılındıkları da söylenmiştir.

 

Doğru ve muteber kabul edilmesi gereken görüş şudur: Esasen üstünlük, mükellef oluşun esası olan akıl iledir. Akıl sayesinde Allah bilinip tanınır ve akıl ile O'nun sözü kavranılır. Akıl sayesinde Allah'ın nimetlerine ve peygamberlerinin tasdikine ulaşılır. Şu kadar var ki, kuldan bütün istenenler yalnız akılla yerine getirilemediğinden dolayı onlara bir de peygamberler gönderilmiş, kitaplar indirilmiştir. Şeriatin misali güneştir, aklın misali de gözdür. Göz açılıp sağlıklı görme imkanına sahipse güneşi görür ve eşyanın detay çizgilerini idrak eder.

 

Daha önce naklettiğimiz görüşlerin kimisi kimisinden daha kuvvetlidir. Bununla birlikte Yüce Allah, bazı canlılarda Ademoğlundan daha üstün bir takım özellikler vermiş bulunmaktadır. Atın yürümesi, işitmesi ve görmesinin, filin kuvvetinin, arslanın kahramanlığının, horozun cömertliğinin ileri derecede oluşu gibi. O bakımdan, üstünlük ve şerefli kılınış, açıkladığımız gibi ancak akıl iledir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

2- Meleklerin insan ve Cinlere üstünlüğü Sözkonusu mudur?

 

Bir kesim şöyle demektedir: Bu ayet-i kerime, meleklerin insanlara ve cinlere üstün kılınmış olmalarını gerektirmektedir. Çünkü Yüce Allah'ın: "Mu karreb melekler de ... "(en-Nisa, 172) buyruğu bunu gerektirmektedir.

 

Ancak, ayet-i kerimeden böyle bir hükmün anlaşılması sözkonusu değildir. Aksine burada üstünlük insanlarla cinler arasında sözkonusudur. Bu ayet-i kerimede Yüce Allah, Ademoğullarına diğer canlılar arasında özellikle vermiş olduğu üstünlükleri saymaktadır. Cinlerin büyük çoğunluğu fazilet itibariyle daha aşağıdadır. Melekler ise, fazilet itibariyle daha aşağıda bulunan çoğunluğun dışındadır. Ayet-i kerime onları sözkonusu etmemektedir. Aksine, meleklerin daha faziletli olma ihtimali de anlaşıldığı gibi, bunun aksi ihtimal de anlaşılabilir, fazilet itibariyle birbirlerine eşit oldukları anlamı da çıkartılabilir. Özetle söylenecek olursa, bu meselede kat'i bir şey söylemek oldukça zordur. Bazıları tıpkı bir takım peygamberlerin diğerlerine üstün ve faziletli olduğu hususunda söz söylemekten çekindikleri gibi, bu konuda da söz söylemekten çekinmişlerdir. Çünkü hadis-i şerifte: "Peygamberler hakkında birinin diğerinden daha hayırlı olduğunu ileri sürmeyin ve beni Metta oğlu Yunus'tan daha üstün tutmayın'' denilmektedir. Ancak bu, bu hususta bir delil olarak gösterilemez. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de peygamberler arasında fazilet ve üstünlük farkı olduğuna dair açık nas bulunmaktadır. Biz bunu el-Bakara Suresi'nde (253. ayetin tefsirinde) açıkladık. Melekler ile mü'min kişi arasındaki fazilete dair açıklamalarımızı da yine (elBakara, 33. ayet, 3. başlıkta) hatırlatmış bulunuyoruz.

 

3- Hoş ve Temiz Rızıklar Dolayısıyla üstünlük:

 

"Kendilerine hoş ve temiz rızıklar verdik." Yani lezzetli yiyecekler ve içecekler ihsan ettik. Mukatil der ki: Yağ, bal, tereyağı, hurma ve helva ihsan ettik. Başkalarının rızkına gelince, onların da saman, kemik ve benzeri şeylerle rızıklandığını görmektesiniz.

 

"Ve onları yaratıklarımızın çoğundan oldukça üstün kıldık." Hayvanlara, davarlara, yırtıcı hayvanlara ve kuşlara, onlara galip gelmek, onları tasarruf altına almak suretiyle üstün kıldığımız gibi, mükafat, amellerin karşılığının görülmesi, hafıza, ayırt etme gücü ve feraset gibi niteliklerle de üstün kıldık.

 

4- Hoş ve Temiz Yiyeceklerden Mahrumiyet:

 

Bu ayet-i kerime, Aişe (r.anha) dan rivayet edilen şu hadisi reddetmektedir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kendi nefislerinizi hoş yiyeceklerden mahrum ediniz. Çünkü şeytan bu gibi kimselerin damarlarında yürüyecek gücü kendisinde bulamaz." Sufilerin pek çoğu hoş ve temiz şeyleri yemeyi terketmeye bunu delil göstermekle birlikte, bunun hadis diye bir aslı yoktur. Çünkü Kur'an-ı Kerim bunu reddetmekte olduğu gibi, sabit sünnetde de- bir kaç yerde de açıklandığı üzere- buna muhalif hususları dile getirmektedir.

 

Ebu Hamid et-Tusı (el-Gazzali) şunları nakletmektedir: Sehl, bir süre Arabistan kirazı (sedir) ağacı yaprağı ile beslenir idi. üç yıl süre ile döğülmüş incir yaprağı yedi.

 

İbrahim b. el-Benna da şunu nakletmektedir: Ben lhmim'den İskenderiyye'ye kadar Zunnun ile arkadaşlık ettim. İftar vakti gelince ben, beraberimde bulunan bir ekmek ve bir miktar tuz çıkardım, sonra ona: Buyur dedim. Bana tuzun döğülmüş mü diye sordu, evet deyince, sen asla iflah olamazsın dedi. Bu sefer ben azık torbasına baktım ne göreyim, çok az miktarda kavrulmuş arpa unundan ağzına atıyordu. Ebu Yezid şöyle demiştir: Kırk yıl süreyle Ademoğullarının yediklerinden hiçbir şey yemedim.

 

Bizim (mezhebimize mensub) ilim adamlarımız ise şöyle demektedir: Bu, kişinin kendisini zorlaması caiz olamayan işlerdendir. Çünkü Yüce Allah, Ademoğlunu buğday ile şerefli ve üstün kılmış, onun kabuk ve fazlalıklarını da davarlarına ayırmıştır. Dolayısıyla saman yiyerek davar ve hayvanların rızıklarına ortak olmak sahih olmaz. Kavrulmuş arpa unu ise bağırsaklarda sancı yapar. İnsan yanlızca arpa unu ve kalın tuz yemeye kalkışacak olursa bu sefer tabiatında sapmalar görünür. Çünkü arpa unu soğuk ve kurutucudur. Tuzun kendisi kuru ve kabz edicidir. Bu özelliği ile de beyine ve göze zarar verir. Nefis kendisini kıvam da tutacak şeylere meylettiği halde de o şeylerden alıkonulacak olursa bu sefer, şanı Yüce Allah'ın hikmetini reddetmek suretiyle karşı koymuş olur. Daha sonra bu, bedene zararlı olur. O bakımdan böyle bir fiil, şeriata da akla da muhaliftir.

 

Bilindiği gibi beden Ademoğlunun bineğidir. Eğer bu bineğe gereken itina ve şefkat gösterilmeyecek olursa, maksuda ulaştıramaz. İbrahim b. Ethem'den rivayet edildiğine göre o, bir seferinde tereyağı, bal ve beyaz ekmek satın almış. Ona bütün bunları mı alıyorsun denilince, şu cevabı vermiş: Bulduğumuz zaman erkek adamların yediği gibi yeriz. Bulmayacak olursak yine erkekler gibi sabrederiz.

 

es-Sevrı et, üzüm ve pelte yer, sonra da namaza kalkardı. Seleften, benzeri durumlar çokça nakledilmiştir. Bu hususa dair yeterli açıklamalar daha önceden el-Maide (87. ayet, 1. başlık ve devamında); el-A'raf (32. ayet, 1. başlık ve devamında) surelerinde ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır.

 

Birinci husus eğer onların bu şekilde yaptıkları sahih ise, bu dinde aşırıya gitmektir. "Kendiliklerinden ortaya koydukları ve Bizim kendilerine farz kılmadığımız" (el-Hadid, 27) türden bir ruhbanlıktır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İsra 71

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR