ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NAHL

126

 

وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُواْ بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِّلصَّابِرينَ

 

126. Şayet bir ceza verecek olursanız, size yapılan saldırının misliyle karşılık verin. Sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- Zulme Uğrayan Kimse, Herhangi Bir Yolla Zulmünün Karşılığını Alabilir mi:

3- Kısasta Eşitlik:

4- Lafızlarda Eşitlik:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

Tefsir bilginlerinin büyük çoğunluğu, bu ayet-i kerimenin Medine'de indiğini kabul etmektedirler. Bu ayet-i kerime, Uhud günü Hz. Hamza'ya müsle yapılması (azalarının kesilmesi) hakkında inmiştir. Bu husus, Sahih-i Buhari'de Siyer bölümünde söz konusu edilmektedir.

 

en-Nehhas ise bu ayetin Mekke'de indiği kanaatindedir. Anlamı itibariyle de kendisinden önce Mekke'de inmiş buyruklar ile güzel bir bağlantısı vardır. Çünkü burada davet olunan ve kendisine öğüt verilenden, kendisiyle tartışılana, oradan da yaptığı fiile karşılık ceza verilene tedrici olarak geçiş yapılmaktadır. Ancak, cumhurdan gelen rivayet daha sağlamdır.

 

Darakutni'nin rivayetine göre İbn Abbas şöyle demiş: Müşrikler, Uhud'da öldürülenleri bırakıp gittikten sonra Resulullah (s.a.v.) öldürülenlerin yanına gitti. Hoşuna gitmeyen bir manzara ile karşılaştı. Hamza'nın karnının yarılmış olduğunu, burnunun ve kulaklarının kesilmiş olduğunu görünce şöyle dedi: "Eğer kadınlar üzülmeyecek, yahut benden sonra izlenecek bir sünnet olmayacak olsaydı, Allah onu yırtıcı hayvanların ve kuşların karnından (kıyamet gününde) dirilteceği vakte kadar bırakırdım. And ederim ki, onun yerine yetmiş kişiye müsle yapacağım." Daha sonra bir örtü getirilmesini istedi, onunla yüzünü örttü. Ayakları dışarıda kaldı. Resulullah (s.a.v.), bu örtüyle yüzünü kapattı, ayaklarının üzerine de izhir otu koydu. Sonra onu öne geçirerek üzerinde on defa tekbir getirdi. Daha sonra (şehidler) birer birer getirilip (cenaze namazları kılınmak üzere) konuluyordu, Hamza ise mekanında duruyordu. Sonunda Hz. Hamza'nın üzerine yetmiş namaz kılmış oldu. Çünkü (Uhud'da) öldürülenlerin sayısı yetmiş idi. Şehidlerin defnedilme işi bitirildikten sonra şu: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ... Sabret senin sabrın ancakAllah iledir. "(125-127) ayetleri indi. Resulullah (s.a.v.) da sabretti ve kimseye müsle uygulamadı. (Darakutni, IV, 118)

 

Bunu, İsmail b. İshak da Ebu Hureyre yoluyla rivayet etmiştir. Ancak İbn Abbas'ın bu rivayeti daha tamdır.

 

Taberi de, bir grubun şöyle dediğini nakletmektedir: Bu ayet-i kerime, herhangi bir haksızlıkla karşı karşıya kalan kimsenin, eğer eline imkan geçirecek olursa, ancak uğradığı haksızlık kadarıyla karşılık vermesi ve bunu aşmaması hususunda inmiştir. Bunu, el-Maverdı de, İbn Sirin ve Mücahid'den nakletmektedir.

 

2- Zulme Uğrayan Kimse, Herhangi Bir Yolla Zulmünün Karşılığını Alabilir mi:

 

Başkası tarafından malı alınarak zulme uğramış bir kimse ile daha sonra o zalim kişi, zulmettiği kimseye bir mal emanet edecek olursa, zulme uğrayan kişinin zalimin kendisine zulmettiği miktarda, o emanete hainlik etmesinin caiz olup olmadığı hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Bir kesim, bunu yapabilir demişlerdir. İbn Sirin, İbrahim en-Nehai, Süfyan ve Mücahid bunlar arasındadır. Bu görüşü savunanlar, bu ayet-i kerimeyi ve lafzının umumı oluşunu delil göstermişlerdir.

 

Malik ve onunla birlikte bir başka kesim ise: Onun böyle bir şey yapması caiz değildir, derler ve Resulullah (s.a.v.)'ın şu buyruğunu delil gösterirler: "Sana emanet verene emanetini tastamam öde. Ama sana hainlik edene sen hainlik etme." Bu hadisi Darakutni rivayet etmiştir.(Darakutni, III, 35)

 

Bu hususta yeterli açıklamalar daha önceden el-Bakara Suresi'nde (194. ayet, 2. başlıkta) geçmiş bul unmaktadır.

 

İbn İshak'ın Müsned'inde de yer aldığına göre bu hadis-i şerif, başkasının karısı ile zina eden bir kimse hakkında varid olmuştur. Bu kişi daha sonra, diğerinin kendi hanımını yanında bırakıp yolculuğa çıkmak suretiyle zina edenin hanımını eline geçirmiş oldu. Bu adam bu mesele hakkında Rasulullah (s.a.v.) ile istişare edince, Hz. Peygamber ona şöyle dedi: "Sana bir şey emanet edene sen emanetini tastamam öde. Sana hainlik edene sen hainlik etme." Buna göre İmam Malik'in mal ile ilgili hususlardaki görüşü pekişmektedir. Çünkü hıyanet bu hususta söz konusudur. Hıyanet büyük bir aşağılıktır, ondan kurtuluş yoktur. O bakımdan kişinin kendi adına bundan uzak durması gerekir. Eğer kendisine emanet olarak bırakılmamış bir maldan hakkını alacak imkanı bulursa, bunun caiz olma ihtimali yüksektir ve sanki Allah onun lehine hüküm vermiş gibidir. Mesela, hakim tarafından verilen hüküm gereğince hakkını alması gibi.

 

Şöyle de denilmiştir: Bu ayet-i kerime neshedilmiştir. Onu nesheden ayet-i kerime ise: "Sabret.. senin sabrın ancakAllah iledir" (en-Nahl, 127) buyruğudur.

 

3- Kısasta Eşitlik:

 

Bu ayet-i kerimede kısasta, misli misline uygulamanın caiz olduğuna delil vardır. Bir kimse eğer bir demir ile başkasını öldürmüş ise o da onunla öldürülür. Taş ile öldüren taş ile öldürülür. Bununla birlikte vacib olan miktar aşılmaz. Bu hususa dair yeterli açıklamalar daha önceden el-Bakara Suresi'nde (194. ayet, 2. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.

 

4- Lafızlarda Eşitlik:

 

Yüce Allah, bu ayet-i kerimede, maruz kalınan eziyetleri "ukubet: ceza (mealde; saldırı)" diye adlandırmıştır. Ukubet ise gerçekte ikincisidir (saldırıya karşılık verilen cezadır.) Bu kullanımın sebebi, iki lafzın birbirine eşit olması (müsavat) ve sözün başına uygun düşmesi içindir. Bu buyruk burada: "Ve onlar tuzak kurdular. Allah da tuzaklarına karşılık verdi" (Al-i İmran, 54) buyruğu ile, "Allah da onlarla alay eder" (el-Bakara, 15) buyruklarının tam aksinedir. Çünkü burada ikinci kelime (Allah'ın tuzak kurması ve alayetmesi) mecazdır, birincisi hakikattir. Bu açıklamayı İbn Atiyye yapmıştır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nahl 127-128

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR