ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NAHL

26

قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللّهُ بُنْيَانَهُم مِّنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْ فُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ

 

26. Kendilerinden öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Nihayet Allah binalarını temelinden yıktı; üstlerindeki tavan başlarına yıkıldı ve azap onlara farkedemeyecekleri bir taraftan geldi.

 

"Kendilerinden öncekiler de tuzak kurmuşlardı." Yani, bunlardan önce geçen peygamberlere karşı, bir takım kavimler küfür ve inkar ile karşılık vermişlerdi, ancak sapmışlardı, güzel sonuç peygamberlerin olmuştu.

 

"Nihayet Allah binalarını temellerinden yıktı, üsderindeki tavan başlarına yıkıldı." İbn Abbas, Zeyd b. Eslem ve başkaları derler ki: Burada sözü edilen kişiler Ken'an oğlu Numrut (Nemrut) ve onun kavmidir. Bunlar semaya çıkmak ve oradakilerle savaşmak istemişlerdi. Bunun için daha önce oradan semaya doğru yükselmek kastı ile yüksek kuleyi yapmışlardı. Diğer taraftan kartallara malum uygulamalarını yapmışlardı, ancak kule ile birlikte yukarıdan aşağıya düşmüşlerdi. Nitekim buna dair açıklamalar, bundan önce İbrahim Suresi'nin sonlarında, (45-46. ayetlerin tefsirinde) geçmiş buL unmaktadır.

Yüce Allah'ın: "Nihayet Allah, binalarını temellerinden yıktı" buyruğunun anlamı şudur: Yani, O'nun emri binalara ulaştı. Bu, ya bir zelzele ya bir rüzgar ile olmuştu. Bu da o binalarını yıkmıştı. İbn Abbas ve Vehb derler ki:

 

Bu kulenin semaya doğru yüksekliği, beşbin zira, eni ise üçbin zira idi.

 

Ka'b ve Mukatil derler ki: Uzunluğu iki fersah idi. Esen bir rüzgar, başını denize attı ve geri kalan bölümü de üzerlerine yıkıldı. Kule yıkılınca, o gün dehşetten dolayı insanların dilleri karıştı ve 73 dil ile konuşmaya başladılar. Bundan dolayı oraya "Babil" adı verilmiştir. Bundan önce (bölgede) sadece Süryanice dili mevcuttu. Yine bu anlamdaki açıklamalar, daha önceden el-Bakara Suresi'nde (31. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

İbn Hürmüz ve İbn Muhaysın "es-Sakf" kelimesini "sin" ve "kaf" harflerini ötreli olarak; "Tavanlar" diye okumuştur. Mücahid ise, "sin" harfini ötreli, ancak "kaf" harfini de hafifleterek sakin okumuştur. Bundan önce (bu sure, 16. ayette) geçen: "Yıldızlar" ile ilgili iki türlü açıklamada olduğu gibi. Ancak, daha kuvvetle muhtemel olan, burada bu kelimenin; "Tavan" kelimesinin çoğulu olduğudur.

 

"Temeller" kelimesi ise, bina ve yapıların esaslarıdır. İşte bu esaslar sarsılacak olursa bina yıkılır.

 

Yüce Allah'ın: "üsderindeki" buyruğu ile ilgili olarak, İbnu'l-A'rabi şöyle demektedir: Burada "üstlerindeki" ifadesi ile te'kidin getiriliş sebebi, kavmin bu tavanlarının altlarında bulunduklarını anlatmak içindir. Araplar; "Bir tavan üstümüze çöktü, bir duvar üzerimize yıkıldı" ifadesini ona malik olmaları halinde kullanırlar, fiilen üzerlerine çökmese dahi. O bakımdan, burada Yüce Allah; "üsderindeki (yukarılarındaki)" ifadesini zikrederek, Arap dilinde sözkonusu olan bu şüphe ve ihtimali kapsam dışında bırakmak istemiştir. Bu buyruğu ile onlar, tavanlarının altında bulunuyorken, tavanlarının üstlerine yıkıldığını, böylelikle helak olup kurtulamadıklarını anlatmaktadır.

 

Şöyle de açıklanmıştır: "Tavan"dan kasıt, semadır. Yani, azap onlara, üzerlerindeki semadan geldi. Bu açıklamayı da İbn Abbas yapmıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre, Yüce Allah'ın: "Nihayet Allah binalarını temellerinden yıktı" buyruğu temsili bir ifade olup anlamı şudur: Allah onları helak etti ve onlar da adeta binaları üzerlerine düşüp yıkılan kimseler durumuna geldiler.

 

Anlamın: Allah amellerini boşa çıkardı ve böylelikle onlar, binaları üzerlerine yıkılan kimseler durumuna geldiler, şeklinde olduğu söylendiği gibi, Allah onların hile ve tuzaklarını boşa çıkardı. Bunun sonucunda da üstünden tavanın üzerine yıkıldığı kimsenin helak olması gibi helak oldular, şeklinde olduğu da söylenmiştir.

 

Buna göre, üzerlerine tavanın yıkıldığı kimseler hususunda da farklı açıklamalarda bulunulmuştur. İbn Abbas ve İbn Zeyd, az önce geçen şekilde açıklamada bulunurlarken, burada bu şekilde helak edilenlerin Buhtu'n-Nasr ve beraberindekiler olduğu da söylenmiştir. Bunu da müfessirlerden bazısı dile getirmiştir.

 

Burada kastedilenlerin, şanı Yüce Allah'ın, el-Hicr Suresi'nde sözkonusu ettiği "bölüşenler" (bk. el-Hicr, 90) olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı el-Kelbi yapmıştır. Bu yoruma göre, buradaki temsilin de mahiyeti anlaşılmış olmaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

"Ve azab onlara farkedemeyecekleri bir taraftan" yani, emniyet içerisinde olduklarını zannettikleri bir cihetten "geldi." İbn Abbas der ki: Bununla Yüce Allah, kendiSiyle Nemrud'u helak ettiği sivri sineği kastetmektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nahl 27

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR