NAHL 1 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِِ أَتَى
أَمْرُ
اللّهِ
فَلاَ
تَسْتَعْجِلُوهُ
سُبْحَانَهُ
وَتَعَالَى
عَمَّا
يُشْرِكُونَ |
1. Allah'ın emri geldi.
Artık onun acele gelmesini istemeyin. O, onların ortak koştukları şeylerden
münezzehtir, yücedir.
"Allah'ın emri
geldi. Artık onun acele gelmesini istemeyin" buyruğundaki
"geldi" buyruğu, "gelir, gelecek" anlamındadır. Bu, bir
kimsenin: Eğer bana ikram edersen, ben de sana ikram ederim, demesine benzer.
Bundan önce de Yüce Allah'ın, gerek mazi, gerekse müstakbel (muzari, geniş
zaman, gelecek) ile ilgili haber vermelerinin aynı olduğuna dair açıklamalar
geçmiş bulunmaktadır. Çünkü onun geleceğini bildirdiği şey kaçınılmaz olarak
gelecektir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Cennetlikle,"
cehennem "lİklere ... seslenirler." (eI-A'raf, 44)
"Allah'ın
emri"nden kasıt; şirk üzere ve O'nun Rasülünü yalanlamaya devam eden
kimseler için hazırladığı cezasıdır. el-Hasen, İbn Cüreyc ve ed-Dahhak derler
ki: Bu, Kur'an-ı Kerım'in getirdiği ve onda yer alan farz hükümleri ile sair
ahkamıdır. Ancak bu anlama gelme ihtimali uzaktır. Çünkü, ashab-ı kiramdan
herhangi bir kimsenin, Yüce Allah'ın farz hükümlerini kendilerine farz
kılınmadan önce çabuklaştırılmasını istediğine dair bir nakil gelmemiştir. Azap
ve cezanın acele gelmesini istiyenlere gelince; bu Kureyş kafirlerinden olsun,
onların dışındaki kafirlerden olsun çokça nakledilmiş bir husustur. Öyleki, en-Nadr
b. el-Haris: "Ey Allah! Eğer bu senin katından gel miş hakkın kendisi ise
... "(Enfal, 32) diyerek azabın çabuklaştırılmasını istemişti.
Derim ki: ed-Dahhak(ın)
görüşü lehine, Ömer (r.a)'ın şu sözleri delil gösterilebilir: Ben, üç hususta
Rabbime muvafakat ettim. İbrahim'in Makamı, hicab ve Bedir esirleri hususunda.
Bunu, Müslim ve Buharı rivayet etmiştir. Bundan önce el-Bakara Süresi'nde (125.
ayetin ilk bölümü, 3. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
ez-Zeccac der ki:
Burada, "Allah'ın emri"nden kasıt, Yüce Allah'ın, küfürlerine ceza
olmak üzere onları tehdit etmiş olduğu azaplardır. O bakımdan bu, Yüce
Allah'ın: "Nihayet emrimiz gelip tandır kaynayınca ... "(Hud, 40)
buyruğunu andırmaktadır.
Burada sözü edilen
"Allah'ın emri"nin kıyamet günü olduğu yahut onun yaklaştığına delil
teşkil eden alametlerinden birisi olduğu da söylenmiştir.
İbn Abbas der ki:
"O saat yaklaştı ve ay yarıldı" (el-Kamer, 1) buyruğu nazil olunca,
kafirler şöyle dedi: Bu adam, kıyametin yaklaştığını iddia ediyor. O halde yaptıklarınızın
bazılarından uzak durunuz. Uzak durdular ve beklediler. Ancak, herhangi bir şey
görmeyince, bu sefer: Biz birşey görmüyoruz, dediler. Bunun üzerine Yüce
Allah'ın: ''İnsanların hesaba çekilecekleri vakit yaklaştı " (el-Enbiya,
1) ayeti nazil oldu. Yine, bundan korkup çekin diler ve kıyametin yaklaşmasını
beklediler. Geçen günler uzayıp durunca, biz birşey görmüyoruz dediler. Bunun
üzerine: "Allah'ın emri geldi" ayeti nazil oldu. Resulullah (s.a.v.)
da, müslümanlar da bundan dolayı korkuya kapıldılar. Bu sefer: "Artık onun
acele gelmesini istemeyin" buyruğu inince kalpleri yatışti Ve huzur
buldular. Peygamber (s.a.v.): "Ben ve kıyamet, şu ikisi gibi
gönderildim" diyerek şehadet parmağı ve onun yanındaki parmağı ile işaret
etti. Yani; Hz. Peygamber demek istiyor ki: Az kalsın kıyametbenim gelişimden
önce kopacakken, ben ondan önce gönderildim.
İbn Abbas der ki:
Peygamber (s.a.v.)'ın peygamber olarak gönderilmesi kıyametin
alametlerindendir. Cebrail de, Muhammed (s.a.v.)'e peygamberlik vermek üzere
semavat ehlinin yanından geçip gittiğinde onlar: Allahu ekber kıyamet koptu
demektir, dediler.
"O, onların ortak
koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir." Yani, O'nun, kıyameti
koparmaya kadir olmadığı şeklindeki nitelendirmelerinden münezzehtir. Çünkü
Onlar: Hiçbir kimse ölüleri yeniden diriltemez, diyorlardı. Bu sözleriyle de
ancak yaratılmış bir kimsenin nitelendirilebileceği acizlikle O'nu
nitelendirmiş oldular. Böyle bir nitelendirme ise şirktir.
"Onların ortak
koştukları şeylerden" buyruğunun, onların şirk koşmalarından ... anlamında
olduğu söylenmiştir. Buyruktaki "Şeyler" kelimesinin;
"Kimse" anlamında olduğu da söylenmiştir ki, O, kendisine ortak
koşulan kimselerden Yüce ve münezzehtir, anlamına gelir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN