HİCR 57 / 60 |
قَالَ
فَمَا
خَطْبُكُمْ
أَيُّهَا
الْمُرْسَلُونَ {57} قَالُواْ
إِنَّا
أُرْسِلْنَا
إِلَى قَوْمٍ
مُّجْرِمِينَ
{58} إِلاَّ
آلَ لُوطٍ إِنَّا
لَمُنَجُّوهُمْ
أَجْمَعِينَ
{59} إِلاَّ
امْرَأَتَهُ
قَدَّرْنَا
إِنَّهَا
لَمِنَ الْغَابِرِينَ
{60} |
57. "Ey
gönderilen elçiler!" dedi "Başka göreviniz var mı?"
58. Dediler ki:
"Gerçekten biz günahkar bir kavme gönderildik;
59. "Lut ailesi
bunlardan müstesnadır. Biz onların hepsini mutlaka kurtarıcılarız.
60. "Yalnız karısı
müstesna. Onun, mutlaka geride kalanlardan olmasını takdir ettik."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- Kurtulanlar ve Helak Olanlar:
2- Olumlu ve Olumsuz ifadelerden
istisna:
1- Kurtulanlar ve
Helak Olanlar:
Hz. İbrahim, onların
melek olduklarını öğrenince -çünkü ona harikulade bir olayın haberini
vermişlerdi ki, bu da onun oğlu olacağı müjdesiydi- onlara: Başka göreviniz var
mı diye sordu. "Görev" anlamı verilen; ''Önemli iş" demektir.
Yani, sizin durumunuz, işiniz ve geliş sebebiniz nedir? "Dediler ki:
Gerçekten biz günahkar" şirk koşan ve sapmış bulunan "bir kavme
gönderildik." İfadede hazfedilmiş sözler vardır. Biz, kendilerini helak
edelim diye günahkar bir topluluğa gönderildik, takdirindedir.
"Lut ailesi"
ona tabi olanlar ve onun dinini kabul etmiş bulunanlar "bunlardan
müstesnadır. Biz onların hepsini mutlaka kurtarıcılarız" buyruğundaki;
"Biz onları ... mutlaka kurtarıcılarız" buyruğunu Hamza ve el-Kisai,
şeddesiz olarak; (...) şeklinde ve (...)'den gelen bir kelime olarak
okumuşlardır. Diğerleri ise (...)'den gelen bir kelime olarak şeddeli
okumuşlardır. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim bunu tercih etmişlerdir. Her iki şekil de;
kurtarmak anlamındadır.
"Yalnız karısı
müstesna." Lüt'un ailesinden onun karısı müstesna edilmiştir. Çünkü karısı
kafir idi. O bakımdan o da helak oluşta günahkarlara iltihak etmiştir. Lüt
kavminin kıssası, bundan önce el-A'raf Süresi (80. ayet ve devamı) ile Hud
Süresinde (64. ayet ve devamında) yeteri kadar açıklamalarla birlikte geçmiş
bulunmaktadır.
"Onun mutlaka
geride kalanlardan olmasını takdir ettik." Yani, biz onun azapta
kalanlardan olmasına hükmettik ve bunu böylece yazdık.
"Kalan,
kalıcı" demektir. Nitekim şair şöyle demiştir:
"Gebeliği üzerinden
yedi ay geçmiş devenin memelerine kalan sütleri geri çekilsin diye soğuk su
vurmayasın. Çünkü sen kimin doğacağını bilmezsin."
Buradaki; (...)
memelerde kalan süt demektir. Ebu Bekir ve el-Mufaddal, "Takdir
ettik" buyruğunu, burada da, en-NemI Süresi'nde de (57. ayet-i kerimede)
"dal" harfini şeddesiz; diğerleri ise şeddeli okumuşlardır. el-Herevı
der ki: Bu kelime şeddeli de, şeddesiz de aynı anlamda kullanılır.
2- Olumlu ve Olumsuz
ifadelerden istisna:
Dil bilginleri ile
diğerleri arasında olumsuz ifadeden istisnanın olumluluk, olumlu ifadeden
istisnanın da olumsuzluk ifade ettiği hussunda görüş ayrılığı yoktur. Buna göre
bir kimse: "Onun, benim üzerimde dört dirhem müstesna (ondan da) bir
dirhem müstesna olmak üzere on dirhem alacağı vardır" diyecek olsa, bu
kimse yedi dirhem borcunu ikrar etmiş olur. Çünkü bir dirhem dörtten istisna
edilmiştir. Ve bu, olumsuzdan istisna edildiği için olumluluk ifade eder. Zira,
dört dirhem nefy edilmiştir. Bu dört dirhem de olumlu bir ifade olan on dirhemden
istisna edilmiştir. O halde istisna edilen bir dirhem, kalan altı dirheme
eklenince, borç yedi dirhemi bulmuş olur.
Aynı şekilde bir kimse;
"Bir dirhem müstesna, onun da üçte ikisi müstesna olmak üzere üzerimde beş
dirhem borç vardır" diyecek olursa, bu kimsenin borcu dört tam dirhem ve
üçte bir dirhem olur. Yine; "Filanın benim üzerimde dokuz müstesna, sekiz
müstesna ondan da yedi müstesna olmak üzere on dirhem alacağı vardır"
diyecek olursa, ikinci istisna, kendisinden öncekine, üçüncü istisna ikincisine
raci olur. Bu durumda onun üzerinde iki dirhem borcu bulunur. Çünkü on dirhem
ispat, sekiz dirhem ifadesi de ispattır. Bunların toplamı ise onsekiz eder.
Dokuz dirhem nefydir. Yedi dirhem de nefydir. Bunların da toplamı onaltı olur.
Onsekizden onaltı çıkacak olursa geriye iki dirhem kalır. Bu da ikrar ile
ödenmesi gereken miktar olup bundan başka bir borcu da yok demektir.
Buna göre Şanı Yüce
Allah'ın: "Gerçekten biz, günahkar bir kavme gönderildik. Lut ailesi
bunlardan müstesnadır. Biz onların hepsini mutlaka kurtarıcılarız. yalnız
karısı müstesna" buyruğundan, önce Lut ailesi günahkar kavimden istisna
edildikten sonra "yalnız karısı müstesna" diye buyurularak, karısı
Lut ailesinden istisna edilmiştir. Böylelikle o da nihayette açıkladığımız gibi
günahkarlar kavmi arasına raci olur. İşte talakta da hüküm böyledir. Bir kimse
hanımına: "Sen iki müstesna ondan da bir müstesna üç talak ile
boşsun" diyecek olursa, iki talak ile boş olur. Çünkü bir talak,
kendisinden istisna olunan üçten geri kalana geri döner. İşte bu kabilden gelen
bütün ifadeler böyledir, bunu iyice kavramak gerekir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN