HİCR 19 / 20 |
وَالأَرْضَ
مَدَدْنَاهَا
وَأَلْقَيْنَا
فِيهَا رَوَاسِيَ
وَأَنبَتْنَا
فِيهَا مِن
كُلِّ شَيْءٍ
مَّوْزُونٍ {19} وَجَعَلْنَا
لَكُمْ
فِيهَا مَعَايِشَ
وَمَن
لَّسْتُمْ
لَهُ
بِرَازِقِينَ
{20} |
19. Yeri
de döşeyip yaydık. Orada sağlam kazıklar koyduk ve oralarda ölçülmüş herşeyden
bitirdik.
20.
Orada hem sizin için hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz kimseler için
birçok geçim kaynakları yarattık.
"Yeri de döşeyip
yaydık" buyruğunda sözü edilen bu nimet, Yüce Allah'ın nimetlerinden,
kudretinin kemaline delalet eden hususlardan birisidir. İbn Abbas der ki: Biz
arzı su üzerinde yaydık, demektir. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde:
"Bundan sonrada yeri yayıp döşedik" (Naziat, 30) diye buyurmaktadır.
Bir başka yerde de: "Yeri de yayıp döşedik, ne güzel döşeyici leriz
Bız" (ez-Zariyat, 48) diye buyurmaktadır.
İşte bu buyruklar yerin
küresel olduğunu iddia edenlerin kanaatlerini reddetmektedir ki buna dair
açıklamalar daha önceden (er-Ra'd, 3. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
"Orada sağlam
kazıklar" yer üzerindekileri sarsmasın diye sabit dağlar "koyduk ve
oralarda ölçülmüş her şeyden" İbn Abbas ve Said b. Cübeyr'in dediklerine
göre; miktarı tesbit edilmiş ve bilinen bir ölçüde "bitirdik." Burada
Yüce Allah'ın "ölçülmüş" diye buyurması ölçü ile bir şeyin miktarının
bilinmesinden dolayıdır. Şair şöyle demektedir:
"Ben sizinle
karşılaşmadan önce güçlü birisi idim Bana karşı çıkan her bir hasım için
yanımda onun ölçüsü (terazisİ) vardı."
Katade dedi ki: Ölçülmüş
ifadesi payedilmiş demektir. Mücahid der ki: Sayılmış, sayısı belli demektir.
Ayrıca; bu ölçülü (mevzun) bir sözdür, denilecek olursa bu söz nazımdır, nesir
değildir, demek olur. Buna göre anlam şöyle olur. Biz yeryüzünde tartı ile
ölçülen mücevherat, hayvanat ve madenler yetiştirdik. Yüce Allah canlılar
hakkında da: "Onugüzel bir bitki gibi bitirdi. "(Al-i İmran, 37) diye
buyurmaktadır. Buna göre "bitirmekten" kasıt, meydana getirmek ve var
etmektir.
Yüce Allah'ın
"Oralarda" yani dağlarda "ölçülmüş her şeyden" altın,
gümüş, bakır, kurşun, kalay hatta zırnık ve sürme gibi herşeyi -çünkü bunlar
tartı ile ağırlıkları tesbit edilir- "bitirdik" diye açıklanmıştır.
Bu anlamdaki bir
açıklama da el-Hasen ve İbn Zeyd'den rivayet edilmiştir. Şöyle de
açıklanmıştır: Biz yeryüzünde kile ile ölçülen ve ağırlık ölçüleri ile tartılan
meyveler bitirdik. Bir diğer açıklama da şöyledir: Karşılığında para ve
değerlerin ölçüldüğü şeyler kastedilmektedir. Çünkü bunlar, karşılığında değer
ve paha biçilmeyen şeylere göre daha değerli ve daha faydalıdır.
"Orada hem sizin
için, hem de rızıklarını temin edemeyeceğiniz kimseler için bir çok geçim
kaynakları yarattık." Geçim kaynaklarından kasıt, kendileri vasıtasıyla
geçimlerini sağladıkları yiyecek ve içecek şeylerdir. "Geçim
kaynakları"nın tekili; (...) kelimesidir. Cerir'in şu beyiti de bu
anlamdadır: "Zeyd'in ailesinin geçimini bana yüklüyorsun Ben ince açılmış
ekmekler ile ona katık olacak zeytinyağlı hardalı nerden bulayım?"
Kelimenin aslı ise
"ya" harfi harekeli olarak "mef'ile" vezninde olmak üzere;
(...) şeklindedir. Buna dair açıklamalarımız daha önceden el-A'raf Süresi'nde
(10. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Buradaki "geçim
kaynakları"nın giyecek elbiseler olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı da
el-Hasen yapmıştır. Bunun hayat süresince rızkın esbabında tasarruf olduğu da
söylenmiştir. el-Maverdi, zahir (kuvvetli) görünen budur, demiştir.
"Hem. de rızık
kaynaklarını temin edemeyeceğiniz kimseler" ile binekler ve davarlar
kastedilmektedir. Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. Yine ona göre burada kasıt
Yüce Allah'ın haklarında "onları da sizi de Biz rızıklandı rırız"
(el-İsra, 31) diye buyurduğu köleler ile çocuklardır. "Kimse"
kelimesinin bir arada bulunmaları halinde köleleri ve binekleri kapsaması
mümkündür. Çünkü aklı eren varlıklar ile ermeyen varlıklar bir arada
bulunduklarında aklı eren varlıklar tağlib edilir. Yani Biz orada sizin için
geçim kaynakları, köleler, cariyeler, binekler ve çocuklar ihsan ettik. Onları
rızıklandıran Bizleriz. Onların rızkını siz veremezsiniz. Bu açıklamaya göre
"kimse" kelimesi nasb mahallindedir. Bu anlamdaki açıklamayı Mücahid
ve başkaları yapmıştır.
Bununla evcil olmayan
hayvanların kastedildiği de söylenmiştir. Said der ki: Mansur bize: "hem
de rızıklarını temin edemeyeceğiniz kimseler" buyruğunu okudu ve: Bunlar
evcil olmayan hayvanlardır, dedi. Bu açıklamaya göre, "kimse"
anlamındaki edat, aklı ermeyen varlıklar hakkında kullanılmış, demektir. Yüce
Allah'ın "Onlardan kimisi karnı üzerinde yürür" (en-Nur, 45)
buyruğunda olduğu gibi.
Bu durumda; "Sizin
için" buyruğunda yer alan "kef" ile "mim" harfine atf
ile cer mahallinde demek olur. Ancak Basralılara göre bu pek uygun değildir.
Zira onlara göre zahir ismin zamire -harf-i cer tekrarlanmaksızın- atfedilmesi
caiz değildir. Mesela; "Ona ve Zeyd'e uğradım" denilir ama aynı
anlamda; (...) demek ancak şiirde caiz olabilir. Nitekim şair şöyle demiştir: "Bu
gün kalkmış bizi hicvediyor ve bize sövüyorsun Haydi git; senin yaptığına da
günlerin getirdiğine de hayret edilecek bir taraf kalmamıştır."
Bu anlamdaki açıklamalar
daha önce el-Bakara ile en-Nisa sürelerinde geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN