İBRAHİM 28 / 30 |
أَلَمْ
تَرَ إِلَى
الَّذِينَ
بَدَّلُواْ
نِعْمَةَ
اللّهِ
كُفْراً وَأَحَلُّواْ
قَوْمَهُمْ
دَارَ
الْبَوَارِ {28} جَهَنَّمَ
يَصْلَوْنَهَا
وَبِئْسَ الْقَرَارُ
{29} وَجَعَلُواْ
لِلّهِ
أَندَاداً
لِّيُضِلُّواْ
عَن
سَبِيلِهِ
قُلْ تَمَتَّعُواْ
فَإِنَّ
مَصِيرَكُمْ
إِلَى النَّارِ
{30} |
28.
Görmez misin Allah'ın nimetini küfür ile değiştiren ve kendi kavimlerini de
helak yurduna sokanları?
29.
Cehenneme ki, onlar oraya gireceklerdir. Orası ne kötü bir karargahtır!
30.
Onlar, Allah'a O'nun yolundan saptırmak için eşler koştular. De ki:
"Faydalana durun; varacağınız yer şüphesiz ateş olacaktır."
"Görmez misin
Allah'ın nimetini küfür ile değiştiren ... leri?" Yani Allah Muhammed
(s.a.v.)i aralarından bir kişi olarak içlerinde peygamber gönderdiğinde onlar
onu inkar etmek suretiyle üzerlerindeki Allah'ın nimetine şükredecek yerde
küfre saptılar ve inkar ettiler.
İbn Abbas, Ali ve
diğerlerinden nakledildiğine göre maksat Kureyş müşrikleridir ve ayet-i kerime
onlar hakkında inmiştir. Bir diğer görüşe göre, bu ayet-i kerime Bedir günü
Peygamber (s.a.v.) ile savaşan müşrikler hakkında inmiştir. Ebu't-Tufeyl der
ki: Ben Ali (r.a)ı şöyle derken dinledim: Burada sözü edilenler Bedir günü
öldürülen Kureyşlilerdir.
Bir diğer görüşe göre bu
ayet-i kerime Kureyş arasından en çok facir olan Mahzumoğulları ile Umeyyeoğulları
hakkında inmiştir. Umeyyeoğulları bir süreye kadar faydalandırıldılar,
Mahzumoğulları ise Bedir günü helak edildiler. Bu görüş de Ali b. Ebi Talib ile
Ömer b. el-Hattab -Allah ikisinden de razı olsun-a aittir.
Dördüncü bir görüşe göre
de burada sözü edilenler Araplar arasından hristiyanlığa giren Cebele b.
el-Eyhem ve arkadaşlarıdır. Cebele birisine tokat vurduğunda, Hz. Ömer misliyle
kısas uygulanmasını emretmişti. Cebele bunu kabul etmeyerek, büyüklük tasladı,
hristiyanlığa girerek irtidad etti. Kavminden bir grup ile birlikte
Bizanslılara katıldı. Bu açıklama İbn Abbas ve Katade'den nakledilmiştir.
Cebele nihayet Bizans topraklarına vardığında pişmanhkla şu beyitleri söyledi:
"Bir tokat
(yemenin) utancıyla eşrafhristiyanlığa girdi, Fakat eğer sabretmiş olsaydım,
bunun olmazdı bir zararı. Bundan dolayı bir kibir ve bir gurur istila etti
beni,
Ve yine bu sebepten
sağlıklı gözü, değiştim, kör bir göze Keşke o beldede süt veren develeri
otlatsaydım,
Ve Ömer'in söylediği o
söze karşı çıkmasaydım."
el-Hasen ise bu ayet-i
kerıme'nin bütün müşrikler hakkında umumi olduğunu söylemiştir.
"Ve kendi
kavimlerini helak yurduna sokanları." Yani cehenneme vardırıp
konaklatanları. Bunu da İbn Abbas söylemiştir: Burada sözü edilenler ise Bedir
günü müşriklerin kumandanlarıdır. "Kavimlerini" buyruğu ile kasıt,
kendilerine tabi olanlardır.
"Helak yurdu"
denildiğine göre cehennemdir ki; bu açıklamayı İbn Zeyd yapmıştır.
Bunun Bedir günü olduğu
da söylenmiştir ki bu da Ali b. Ebi Talib ile Mücahid'in görüşüdür.
(Ayet-i kerımede geçen):
"el-Devir" helak oluş demektir. Şairin şu beyitinde de aynı kelime
kullanılmıştır.
"Savaşın başladığı
sabah vaktinde helak olmaktan korkulduğunda ben Onlar gibi savaş kahramanı
kimseler görmedim."
"Cehenneme ki onlar
oraya gireceklerdir." Bu buyruk ile "helak. yurdu" nun İbn
Zeyd'in dediği gibi cehennem olduğunu beyan etmektedir. Buna göre; (...):
Helak. yurdu" üzerinde vakıf yapmak caiz değildir. Çünkü cehennem
"helak yurdu" kelimesini açıklamak üzere nasb edilmiştir. Eğer ref'
ile okunacak olursa, o takdirde ref' edici bir lafız takdir edilir ve anlam:
"O cehennemdir" şeklinde olur. Yahut ta; "Oraya
gireceklerdir" buyruğundaki zamirin cehenneme ait olması dolayısı ile de
ref' edilebilir. Çünkü; (...): Helak. yurdu" üzerinde de vakıf güzel olur.
"Orası ne kötü bir
karargahtır!" Ne kötü bir kalacak yerdir!
"Onlar Allah'a,
O'nun yolundan" yani dininden "saptırmak için eşler"
tapındıkları putlar "koştular." Bu buyruktaki; "Eşler"
kelimesine dair açıklamalar daha önce el-Bakara Süresi'nde (22. ayet, 6.
başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
İbn Kesir ve Ebü Amr;
"Saptırmak için" buyruğunu "ya" harfini üstün olarak
(sapsınlar diye, anlamında) okumuşlardır. Hac Süresi'nde de ''Allah yolundan
sapsın diye ... '' (9.ayet) anlamına gelecek şekilde aynı kelimenin
"ya" harfini üstün olarak okudukları gibi, Lukman Süresi'nde (bk. 6.
ayet, 5. başlık) ve ez-Zümer Süresi'nde (bk. 8. ayette) de böyle okumuşlardır.
Diğerleri ise
"insanları Allah yolundan saptırsınlar diye" anlamında olmak üzere
"ya" harfini ötreli okumuşlardır.
üstün olarak okuyanların
kıraatine göre; kendileri Allah yolundan saptılar, anlamındadır. Yani onların
akıbeti nihayet sapmaya ve saptırmaya varacaktır. O bakımdan buradaki
"lam" harfi akıbet "lam"ıdır.
"De ki: Faydalana
durun!" Bu onlara yapılan bir tehdittir ve bu, onların içinde bulundukları
dünya zevklerinin -kesintiye uğrayacağından dolayı- oldukça az olduğuna da bir
işarettir.
"Varacağınız yer
şüphesiz ateş olacaktır." Döneceğiniz ve döndürüleceğiniz yer cehennem
azabı olacaktır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN