ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

77

/

79

{76} قَالُواْ إِن يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَّهُ مِن قَبْلُ فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفْسِهِ

وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ أَنتُمْ شَرٌّ مَّكَاناً وَاللّهُ أَعْلَمْ بِمَا تَصِفُونَ {77} قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَباً شَيْخاً كَبِيراً فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ {78} قَالَ مَعَاذَ اللّهِ أَن نَّأْخُذَ إِلاَّ مَن وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِندَهُ إِنَّـا

إِذاً لَّظَالِمُونَ {79}

 

77. "Eğer o çalmış bulunuyorsa, onun daha evvel bir kardeşi de çalmıştı" dediler. O vakit Yusuf bunu içinde gizleyip bunu onlara açıklamadı ve dedi ki: "Sizin durumunuz daha da kötüdür. Allah sizin söylemekte olduğunuzun mahiyetini en iyi bilendir."

78. Dediler ki: "Ey Aziz! Onun çok ihtiyar bir babası vardır. Bunun için onun yerine birimizi alıkoy. Biz seni gerçekten iyilik edenlerden görüyoruz. "

79. Dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. O takdirde biz elbette zalimleriz demektir."

 

Yüce Allah'ın: "Eğer o çalmış bulunuyorsa onun daha evvel bir kardeşi de çalmıştı, dediler" buyruğunun anlamı şudur: Yani bu da diğer kardeşine uymuştur, eğer bize uymuş olsaydı hırsızlık yapmazdı. Bunu söylemekle kardeşlerinin fiilinden uzak olduklarını ifade etmek istediler. Çünkü onunla anaları bir değildi. O eğer çalmış ise, bu herhalde çalan öbür abisine çekmiştir, çünkü neseblerde ortaklık ahlaki benzerliklere sebeptir.

 

İlim adamları Hz. Yusuf'a nisbet ettikleri hırsızlığın ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahibtirler. Mücahid ve başkalarından rivayet edildiği ne göre; Hz. İshak'ın kızı olan Hz. Yusuf'un halası yaşça Hz. Ya'kub'dan büyüktü. Daha yaşlı olmasından ötürü Hz. İshak'ın kemeri ona geçmişti, çünkü yaş büyüklüğüne göre mirasçı oluyorlardı. Bu ise şeriatımızda hükmü nesh olunmuş şeylerdendir. Yine onların şeriatına göre hırsızlık yapan köleleştirilirdi. Hz. Yusuf'un halası ise (annesinin vefatından sonra) onu alıp büyütmüş ve onu aşırı derecede sevmişti. Hz. Yusuf büyüyüp gelişince Hz. Ya'kub halasına; Bana Yusuf'u teslim et, gözümün önünden bir an dahi kaybolmasına tahammül edemiyorum, dediyse de halası da ondan ayrılmak istemedi. Kardeşi Ya'kub'a:

 

Yanımda bir kaç gün daha onu bırak, onu göreyim. Hz. Ya'kub yanından çıkıp gidince, Hz. İshak'ın kemerini alıp onu Hz. Yusuf'a elbiselerinin altından bağladı. Sonra da: Ben İshak'ın kemerini kaybettim, onu kimin aldığına, kimin ele geçirdiğine bir bakınız dedi. Bu kemer araştırıldı, sonra da: Evde bulunanların üzerini açın, dedi. Herkesin üzeri açılınca, kemerin Hz. Yusuf ile birlikte olduğu görüldü; bu sefer şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, o artık benim kölemdir. Ben ona dilediğimi yapacağım. Daha sonra Hz. Ya'kub ona geldi, ona durumu bildirince, Hz. Ya'kub da şöyle dedi: Sen bilirsin, eğer böyle bir şey yaptıysa o senin kölen olarak sana teslim edilecektir. Halası, vefat edinceye kadar Hz. Yusuf'u yanında tuttu. İşte kardeşleri: "Eğer o çalmış bulunuyorsa onun daha evvel bir kardeşi de çalmıştı" sözleri ile bu hususa işaret ederek ayıpladılar. İşte Hz. Yusuf da buradan su kabını -halasının yaptığı şekilde- kardeşinin yükü arasına koymayı öğrenmişti.

 

Said b. Cübeyr der ki: Hayır, halası ona anne tarafından dedesine ait bir putu çalmasını emretmişti. O da sözü geçen o putu çalıp, kırmış ve yola atmıştı. Onların bu tutumları bir münkeri değiştirmek idi. Kardeşleri ise onu hırsızlık yapmakla nitelediler ve bu işten dolayı onu ayıpladılar. Katade de böyle demiştir.

 

ez-Zeccac'ın, kitabında nakledildiğine göre çaldığı bu put altından idi. Atiyye el-Avfı der ki: Hz. Yusuf kardeşleriyle birlikte yemekte bulunduğu bir sırada bir parça et gördü ve onu sakladı. Bundan dolayı onu ayıp ladılar.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Hz. Yusuf sofradaki yemeklerden yoksullara vermek üzere bir şeyler alırdı. Bunu da İbn İsa nakletmektedir. Bir diğer açıklamaya göre kardeşleri Hz. Yusuf'a nisbet ettikleri şeyde yalan söylemişlerdi. Bu açıklamayı da el-Hasen yapmıştır.

"O vakit Yusuf bunu içinde gizleyip onlara açıklamadı." Yani Hz. Yusuf onların: "Eğer o çalmış bulunuyorsa onun daha evvel bir kardeşi de çalmıştı" sözlerini içinde gizledi. Bu açıklamayı da İbn Şecere ve İbn İsa yapmıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre Hz. Yusuf: "Sizin durumunuz daha da kötüdür" sözünü içinden gizli söyledi. Sonra da yüksek sesle "Allah sizin söylemekte olduğunuzun mahiyetini en iyi bilendir" dedi.

 

Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Yani sizler Yusuf'a nisbet etmiş olduğunuz hırsızlıktan daha kötü bir durumdasınız. Yüce Allah'ın: "Allah sizin söylemekte olduğunuzun mahiyetini en iyi bilendir" buyruğu ise Allah sizin bu söylediğinizin yalan olduğunu en iyi bilendir. Zaten o iş, Allah rızası için yapılmıştı.

 

Denildiğine göre Hz. Yusuf'un kardeşleri o sırada henüz peygamber olmamışlardı.

"Dediler ki: Ey Aziz! Onun çok ihtiyar bir babası var. Bunun için onun yerine birimizi alıkoy." Onlar Hz. Yusuf'a "Aziz" lakabı ile hitab ettiler. Çünkü o sırada önceki Aziz -Kıtfir azledilmiş yahut ölmüş olduğundan- onun yerine geçmiş idi.

 

"Onun çok ihtiyar bir babası var" sözleri ise kadr-u kıymeti çok büyük anlamındadır. Yaşça çok büyük olduğunu kastetmemişlerdir. Çünkü ihtiyar bir kimsenin yaşlı olduğu zaten bilinen bir husustur.

 

"Bunun için onun yerine birimizi alıkoy." Onun yerine birimiz köle olsun, demektir. Şöyle de açıklanmıştır: Bu ifade mecazdır. Çünkü onlar hür olan bir kimsenin, uygulama gereği köleleştirilmesine hüküm verilmiş birisinin yerine köleleştirilmesinin sahih olmayacağını biliyorlardı. Onların bu sözleri, yaptığı işten hoşlanmadığın bir kimseye -seni öldürmesini istemediğin halde bu işten vazgeçmesi hususunda mübalağa ifadesi kullanmak üzere-: Beni öldür de şu şu işi yapma, demeye benzer.

 

Bununla birlikte onların: "Onun yerine birimizi alıkoy" sözlerinin hakikat anlamında söylenmiş olma ihtimali de vardır. Eğer peygamber idiyseler, hür bir kimsenin köleleştirilmesi kanaatini izhar etmiş olmaları uzak bir ihtimaldir. O halde geriye ancak kefalet yolu ile böyle bir taleb te bulunmaları ihtimalinden başkası kalmıyor. Yani senin köleleştirmen gereken kişi, sana gelinceye kadar, birimizi yanında alıkoy. Bununla da Bünyamin'in babasının yanına ulaşması, Hz. Ya'kub'un da durumu açıkça görmesi ve bilmesini kastetmişlerdi. (Ondan sonra gelip Hz. Yusuf'a köleliğe başlayacaktı).

Ancak Hz. Yusuf böyle bir şeyi kabul etmedi. Zira hadlerde ve benzeri suçlarda yalnızca kendisine kefil olunanın huzura getirilmesi anlamında karşılıklı rıza ile kefalet caiz olur. Bu kişiyi eline geçirmek isteyen eğer böyle bir kefaleti kabul etmezse, bağlayıcı bir tarafı olmaz. Bu gibi hallerde ise kefil olan kimsenin kefil olunana uygulanması gereken cezayı yüklenmesi ise icma ile caiz değildir.

 

el-Vadıha'Öa şöyle denilmektedir: Kişinin zatına kefil olmak -nefs ile kefalet müstesna- bütün hadlerde caizdir. Fukahanın cumhuru da cana kefaletin cevazını kabul etmektedir. Ancak bu konuda Şafii'den gelen rivayet farklıdır. Bir defasında bunu zayıf kabul ederken, bir diğer sefer bunu caiz görmüştür.

 

"Biz seni gerçekten iyilik edenlerden görüyoruz" buyruğundaki sözleri ile Hz. Yusuf'u onunla bütün muamelelerinde gördükleri iyiliği ve ihsanını vasfetmiş istemeleri muhtemel olduğu gibi, bu sözleriyle: Görüşümüze göre, eğer bunu bizden esirgemeyecek olursan, bize lutfetmiş ve iyilikte bulunacaksın. Bu son açıklama İbn İshak'ın açıklamasıdır.

 

"Dedi ki: Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymamızdan Allah'a sığınırız" buyruğunda yer alan; "Allah'a sığınırız" ifadesi mastardır. "Alıkoymamız" ise nasb mahallinde olup; "Alıkoymamızdan" anlamındadır.

 

"Bulduğumuz kimseden başkası" ifadesi de; "Almamız" fiili ile nasb mahallindedir. Yani biz suçsuz bir kimseyi, suç işlemiş bir kimseye karşılık alıkoymaktan ve böylelikle yaptığımız akde muhalefet etmekten Allah'a sığınırız. "O takdirde biz" başkasını almamız halinde "elbette zalimleriz demektir. "

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 80

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR