ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

36

/

38

وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانَ قَالَ أَحَدُهُمَا إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْراً وَقَالَ الآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزاً تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ نَبِّئْنَا بِتَأْوِيلِهِ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ {36} قَالَ لاَ يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِ إِلاَّ نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِ قَبْلَ أَن يَأْتِيكُمَا ذَلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنِي رَبِّي إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَهُم بِالآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ {37} وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَآئِـي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ مَا كَانَ لَنَا أَن نُّشْرِكَ بِاللّهِ مِن شَيْءٍ ذَلِكَ مِن فَضْلِ اللّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى

النَّاسِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ {38}

 

36. Onunla birlikte zindana iki de delikanlı girdi. Bunlardan biri: "Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyor gördüm" dedi. Öbürü de: "Ben de rüyamda kendimi başımda ekmek götürüyor, kuşlar da ondan yiyor gördüm" dedi. "Bize bunun yorumunu bildir. çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."

37. Dedi ki: "Size rızıklanmak üzere bir yiyecek gelecek oldu mu, muhakkak onun ne olduğunu size daha gelmezden evvel haber veririm. Bu Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Gerçekten ben Allah'a inanmayan ve kendileri ahireti inkar eden bir kavmin dinini terkettim;

38. "Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız, yapabileceğimiz bir iş değildir. Bu hem bize, hem insanlara Allah'ın lütuf ve keremindendir. Fakat insanların çoğu şükretmezler."

 

Yüce Allah'ın: "Onunla birlikte zindana iki de delikanlı girdi" buyruğundaki: "İki delikanlı" kelimesi (...) in tesniyesi (ikili)dir. Bu kelime (son harfi) "ya" lıdır. Bunun: "Genç delikanlılar" şeklinde çoğul yapılması şaz'dır. Vehb ve başkaları derler ki: Yusuf (a.s) bir eşek üzerinde zincire vurulmuş halde, zindana götürüldü. Çarşı-pazar dolaştırılarak:" Bu hanımefendisine karşı gelenin cezasıdır" diye ilan edildi. O ise şöyle diyordu:" Şüphesiz ki bu ateş parçalarından, katrandan yapılmış elbiselerden, kaynar su içeceğinden ve zakkum yemeğinden daha kolaydır."

 

Hz. Yusuf zindana götürüldüğünde, orada artık umutları kesilmiş, bela ve sıkıntıları alabildiğine artmış kimselerle karşılaştı. Onlara: Sabredin size müjdeler olsun, ecir alırsınız demeye başladı. Onlar da: Ey delikanlı! Ne güzel söz söylüyorsun! Gerçekten seninle birlikte olmak bizim için bereketli bir şeydir. Sen kimsin, ey delikanlı! diye sormaya koyuldular. Hz. Yusuf da şöyle diyordu: Ben Allah'ın seçkin kulu Ya'kub'un oğlu Yusufum. Benim dedem de Allah'a kurban edilmesi adanan İshak'tır. Onun da babası ise Allah'ın halil'i İbrahim'dir.

 

İbn Abbas der ki: Kadın kocasına bu İbrani köle beni rezil etti. Ben onu hapse atmanı istiyorum deyince, kocası da onu hapse attı. Hz. Yusuf, zindanda üzüntülü olanları teselli ediyor, hastaları ziyaret ediyor, yaralıları tedavi ediyor, gece boyunca namaz kılıyordu. Odaların duvarları, çatıları, kapıları da onunla birlikte ağlayıncaya kadar ağlıyordu. Hapis onun sayesinde tertemiz oldu ve hapistekiler de onunla teselli buldular. O bakımdan herhangi birisi zindandan çıktı mı tekrar Yusuf ile birlikte olmak için zindana geri gelirdi. Zindan sorumlusu da onu sevdi ve onun rahat etmesini sağladı, sonra ona şöyle dedi: Ey Yusuf! Ben seni öyle bir sevdim ki hiçbir şeyi senin kadar sevemiyorum. Bu sefer Hz. Yusuf: Senin bu sevginden Allah'a sığınırım, dedi. Adam: Neden böyle diyorsun? deyince, bu sefer şu cevabı verdi: Babam beni sevdi, kardeşlerim bana yapacaklarını yaptılar. Hanımefendim beni sevdi, ben gördüğün hale geldim.

 

Hz. Yusuf hapiste iken hükümdar fırıncısına ve sakisine kızdı. Şöyle ki: Hükümdar aralarında oldukça uzun bir ömür yaşadığından, ondan sıkılmaya, usanmaya başladılar. O bakımdan hem fırıncısına hem şarapçısına zehirlemesini telkin ettiler. Ancak fırıncı bu isteği kabul etmekle birlikte, şarab sakisi bunu kabul etmedi. Saki gidip, bu durumu hükümdara bildirdi, hükümdar her ikisinin de zindana atılmasını emretti. Bu ikisi de Hz. Yusuf'la teselli buldular. İşte Yüce Allah'ın: "Onunla birlikte zindana iki de delikanlı girdi" buyruğunda anlatılan budur.

 

Şöyle de denilmiştir: Fırıncı yemeğe zehiri koydu, ancak yemek hazırlanınca saki; Ey Hükümdar! Yeme, çünkü yemek zehirlidir, dedi. Fırıncı da; Ey Hükümdar! İçme, çünkü içkide zehir var, dedi. Bunun üzerine hükümdar sakiye iç dedi, içti ve içtiğinden zarar görmedi. Fırıncıya ise: Ye dediği halde yemedi, yemeği bir hayvana vererek denedi, olduğu yerde hayvan ölüverdi. Her ikisini de bir sene hapse attı, ikisi de bu süre zarfında Hz. Yusuf ile birlikte kaldılar. Sakinin adı Menca, diğerinin adı Mecles idi. Bunu da es-Sa'lebi, Ka'b'dan nakletmektedir.

 

en-Nekkaş der ki: Birisinin adı Şerhem, diğerinin de adı Serhem idi. Taberi der ki: Rüyada şarap sıktığını gören kimsenin adı NEbu idi. es-Sühey li der ki: Diğerinin ismini de zikretti, ancak ben onu yazıp kaydetmedim.

 

Yüce Allah'ın: "İki de delikanlı" diye buyurması, bunların ikisinin de köle olmalarından idi. Köle de küçük ya da büyük olsun "feta: Genç, delikanlı" diye adlandırılır. Bunu da el-Maverdi nakletmiştir.

 

el-Kuşeyri der ki: "Feta" kelimesinin örflerinde kölenin adı olma ihtimali de vardır. İşte bundan dolayı da Yüce Allah: ''Aziz'in karısı delikanlısından (fetasından) murad almak istiyor" (Yusuf, 30) diye buyurmuştur. Bununla birlikte "feta" kelimesinin, mülkiyet altındaki bir köle olmasa dahi hizmetçinin adı olma ihtimali de vardır. Bu ikisinin Hz. Yusuf ile birlikte zindana atılmış olma ihtimali de vardır, daha sonra da ondan önce de atılmış olabilirler. Ancak onunla birlikte, onun bulunduğu hücreye girmişlerdi.

 

"Bunlardan biri: Ben rüyamda kendimi şarab" yani üzüm "sıkıyor gördüm, dedi." Hz. Yusuf daha önce hapistekilere: Ben rüya tabir ederim, demişti. İşte bu iki gençten birisi arkadaşına: Gel şu İbrani köleyi deneyelim, dediler ve ona herhangi bir rüya görmedikleri halde soru sordular. Bu açıklamayı İbn Mes'ud yapmıştır. Ancak Taberi'nin naklettiğine göre bu iki kişi Hz. Yusuf'un bilgisi hakkında ona soru sordular. Kendisi de: Ben rüya tabir ederim, diye cevab vermişti. Bunun üzerine gördükleri rüyalarını yorumIamasını istediler.

İbn Abbas ve Mücahid der ki: Gördükleri rüya doğru bir rüya idi ve ona bu rüyaları hakkında yorum yapmasını istemişlerdi. Bundan dolayı rüyanın yorumu olduğu gibi gerçekleşti.

 

Sahih hadiste Ebu Hureyre'den, Peygamber (s.a.v.)in şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Aranızda rüyası en doğru çıkan, sözü en doğru olan kişidir. ''

 

Bu rüyaların gerçek olmadığı, onu denemek için, ondan yorum yapmasını istedikleri de söylenmiştir. İbn Mes'ud ve es-Süddi'nin görüşü budur.

 

Aralarından asılan kişi yalan söylemişti, diğeri ise doğru söylemişti, diye de söylenmiştir.

Bu görüş de Ebu Miclez'e aittir.

 

Tirmizi'nin, İbn Abbas'tan rivayetine göre İbn Abbas, Peygamber (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Her kim yalan yere bir rüya gördüğünü söyleyecek olursa, kıyamet günü iki arpa arasına düğüm atması istenecektir ve hiçbir zaman ikisi arasına böyle bir düğüm atamayacaktır." Ebu İsa (et-Tirmizi) dedi ki: Bu hasen bir hadistir.

 

Ali (r.a)dan da Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:

"Yalan yere rüya gördüğünü söyleyen kimse kıyamet gününde bir arpa düğümlemekle yükümlü tutulacaktır." Tirmizi dedi ki: Bu hasen bir hadistir.

 

İbn Abbas dedi ki: Bu iki kişi rüyalarını gördükleri sabahı oldukça üzüntülü ve kederli idiler. Hz. Yusuf onlara: Ne diye sizi üzüntülü görüyorum? diye sorunca, onlar: Efendimiz! Biz hoşumuza gitmeyecek bir şey gördük, dediler. Hz. Yusuf onlara: Gördüğünüzü bana anlatın, deyince ikisi de gördükleri rüyayı ona anlattılar ve: Bu rüyamızın yorumunu bize bildir, dediler. Bu da onların bir rüya gördüklerinin delilidir.

 

"Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz." Hz. Yusuf'un iyiliği hastaları ziyareti, onları tedavi etmesi, üzüntü ve kederlileri teselli etmesi idi. ed-Dahhak der ki: Zindanda birisi hastalandı mı Hz. Yusuf ona bakardı, birisi darlığa düştü mü sıkıntısını giderirdi. Muhtaç oldu mu ona mal toplar, onun için dilenirdi.

 

"İyilik edenlerden" buyruğu güzel bir şekilde bilgi edinmiş bilginlerden, diye de açıklanmıştır. Bunu da el-Ferra ifade etmiştir. İbn İshak der ki:

 

"İyilik edenlerden" ifadesi eğer bu rüyamızı yorumlarsan, bize iyilik edenlerden olursun, anlamındadır. Nitekim bir kimsenin: Şu işi yap, iyilik eden birisi olursun, demek bu kabildendir. Hz. Yusuf da onlara: Ne gördünüz? diye sordu. Fırıncı: Ben üç ayrı tandırda ekmek pişiriyor ve bu ekmeği üç sepete koyup bunları başımın üzerine yerleştiriyor gördüm. Sonra da kuşlar gelip ondan yedi. Diğeri de: Ben de kendimi beyaz üzümden üç salkım alıp onları üç kapta sıktığımı gördüm. Sonra bu üzüm sularını süzüp önceki adetim üzere hükümdara içirdim. İşte Yüce Allah'ın: "Ben rüyamda kendimi şarab sıkıyor" üzüm sıkıyor "gördüm" buyruğu buna işarettir. Umanlılar bu tabiri böyle (üzüm sıkmak diye) kullanırlar. Bu açıklamayı da ed-Dahhak yapmıştır.

 

İbn Mes'ud bunu: "Ben kendimi üzüm sıkıyor gördüm" diye okumuştur. el-Esmai der ki: el-Mutemir b. Süleyman'ın bana haber verdiğine göre o beraberinde üzüm bulunan bir bedevi görmüş, ona: Beraberinde ne var? diye sormuş. O da: (Beraberimde) "hamr (şarab anlamında)" var, demiş.

 

Bir diğer açıklamaya göre "şarab sıkıyorum" ifadesi, şarab üzümü sıkıyorum demek olup muzaf hazfedilmiştir. Bu kelime; "Şarab, şarablar" şeklinde; "Hurma ve hurmalar" gibi kullanılır.

 

Hz. Yusuf onlara "dedi ki: Size rızıklanmak üzere bir yiyecek gelecek oldu mu?" yani evinizden yarın size yiyecek gelecek olursa "muhakkak onun ne olduğunu size daha gelmezden evvel haber veririm." Böylelikle siz de benim rüya yorumunu bildiğimi, bilmiş olacaksınız. Onlar da: Peki öyle olsun, dediler. İkisine de: Size şunlar, şunlar gelecek, dedi ve dediği gibi çıktı.

 

Bu Yüce Allah'ın özel olarak Hz. Yusuf'a verdiği gayb bilgisinden idi. O, ayrıca bu bilgiyi Yüce Allah'ın kendisine özel olarak verdiğini de beyan etmişti. Çünkü Hz. Yusuf Allah'a iman etmeyen bir kavmin dinini yani hükümdarın dinini terketmiş idi.

 

Bana göre ifadenin anlamı şudur: Gerek rüyanın te'vilini bilmek, gerek size gelecek olan yemekleri bilmek, gerekse Allah'ın dinini bilmek (Allah'ın bana öğrettiği bilgilerdendir). O halde öncelikle siz din ile ilgili olan şeyleri dinleyip, kabul ediniz ki hidayet bulasınız. Bundan dolayı Hz. Yusuf onları İslam'a davet etmeden, rüyalarını yorumlamadı. Onlara şöyle dedi: "Ey zindan arkadaşlarım! Darmadağımk bir çok rabler mi hayırlıdır? Yoksa bir tek olan ve herşeyi hükmü ve iradesi altında tutanAllah mı? Sizin O'nu bırakıp tap tıklarınız ... "(Yusuf, 39-40) Nitekim ileride de gelecektir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Hz. Yusuf onlardan birisinin öldürüleceğini bilmişti. O bakımdan öldürülecek kişi müslüman olup bununla mutluluğu elde etsin diye onları önce İslam'a çağırdı.

 

Bir diğer açıklamaya göre Hz. Yusuf onlardan birisinin hoş olmayan sonucunu bildiğinden dolayı, sordukları rüyalarını yorumlamak istemedi, onların sordukları hususu bir kenara bırakarak başka bir söz açtı ve onlara şöyle dedi: "Size" rüyada "rızıklanmak üzere bir yiyecek gelecek oldu mu" mutlaka uyanıklığınız halinde ben size onun yorumunu bildiririm. Bu açıklamayı es-Süddi yapmıştır. Bunun üzerine o iki kişi ona şöyle dediler: Bu ariflerin ve kahinlerin işindendir. Hz. Yusuf onlara şöyle dedi: Ben kahin birisi değilim, bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Ben sizlere ne kahinlik yaparak, ne de müneccimlik yaparak bunları haber veriyorum. Bilakis benim size verdiğim haber Yüce Allah'tan gelen bir vahiy iledir.

 

İbn Cüreyc de der ki: Hükümdar bir kimseyi öldürmek istedi mi ona bilinen bir yemek yapar ve o yemeği ona gönderirdi. Buna göre anlam şöyle olur: Size uyanık olduğunuz sırada gelecek yemeği ben size bildiririm. Bu açıklamaya göre "rızıklanmak üzere biryiyecek" ifadesi hükümdar tarafından veya başkası tarafından size verilen bir yemek ... anlamındadır. Bununla birlikte; Allah tarafından size rızık olarak bir yemek gelirse, anlamında olma ihtimali de vardır.

 

el-Hasen der ki: Hz. Yusuf da, -Hz. İsa gibi- ikisine gayba dair bir haber vermişti. Bir diğer açıklamaya göre Hz. Yusuf, böylelikle bu iki kişiyi İslam'a davet etmişti. Onların Hz. Yusuf doğruluğuna delil görmeleri gereken mucize olarak da, onlara gaybı haber vermesini göstermişti.

 

"Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum." Çünkü bu Yüce zatlar hak üzere peygamber idi. "Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız yapabileceğimiz bir iş değildir." Böylesi bize yakışmaz.

 

"Herhangi bir şey" ifadesindeki; (...) te'kid içindir. "Bana hiçbir kimse gelmedi" derken bu edatı kullanmaya benzer.

 

"Bu Allah'ın hem bize" bununla Allah'ın kendisini zinadan korumuş olduğuna işarettir. "Hem insanlara" yani Allah'ın şirk koşmaktan koruduğu mü'minlere "lütuf ve keremindendir."

 

Bir diğer açıklamaya göre "bu Allah'ın hem bize" bizi peygamber kılması suretiyle "hem insanlara" bizi onlara peygamber olarak göndermesi suretiyle "Allah'ın lütuf ve keremindendir" demektir.

 

"Fakat insanların çoğu" tevhid ve iman nimetine "şükretmezler."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 39-40

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR