ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

18

وَجَآؤُوا عَلَى قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْراً فَصَبْرٌ جَمِيلٌوَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ

 

18. Bir de üstüne yalancıktan kanlı gömleğini getirdiler. "Hayır, dedi. Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin şu söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak Allah'tır."

 

Yüce Allah'ın: "Bir de üstüne yalancıktan kanlı gömleğini getirdiler." buyruğuna dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Gömlek üzerindeki Kan:

2- Hz. Yusuf'un Gömlekleri:

3- Fıkhi Meselelerde Emareler ve Karineler:

 

"Hayır, dedi. Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır"

1- Hz. Ya'kub'un Çocuklarının Söylediklerine inanmayışı:

2- Hz. Ya'kub'un Güzel Sabrı:

3- Hz. Ya'kub'un, Oğullarının Verdiği Haberlere Karşı Tutumu:

 

1- Gömlek üzerindeki Kan:

 

Yüce Allah'ın: "Yalancıktan kanlı" buyruğu ile ilgili olarak Mücahid şöyle demektedir: Bu kestikleri bir keçi ya da bir oğlağın kanı idi. Katade: Ceylan kanı idi, demektedir. Yani onlar, üzerinde yalancıktan kan bulunan gömleğini getirdiler. Yüce Allah burada "kan"ı; "Yalancıktan" diye mastar ile nitelendirmiştir. Buna göre ifade, "gerçeği olmayan kan" anlamında; (...) takdirinde "o şehre sor" (Yusuf, 82) buyruğu gibidir. Fail ile mef'ul bazen mastar olarak da kullanılabilir. Mesela; "Bu emir tarafından sikke olarak vurulmuştur" denilir. Yine dökülmüş su anlamında; (...) denilir. Yere çekilmiş su anlamında; (...), adil kişi anlamında da; (...) denilir.

 

el-Hasen ve Hz. Aişe; (...) şeklinde "dal" harfi ile okumuşlardır ki taze kan demektir. Bunun değişikliğe uğramış kan anlamına geldiği de söylenmiştir ki, bu açıklamayı eş-Şa'bi yapmıştır. Bu kelime aynı zamanda küçük yaştaki çocukların tırnaklarında görülen beyazlık anlamına da gelir. Buna göre gömlek üzerindeki kanın iki rengin birbirinden farklı olması bakımından tırnakta görülen beyazlığa benzetilmiş olması da mümkündür.

 

2- Hz. Yusuf'un Gömlekleri:

 

(Maliki mezhebimize mensub) ilim adamlarımız -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- derler ki: Hz. Yusuf'un kardeşleri kanı doğruluklarına alamet olarak göstermek isteyince, Yüce Allah bu alametle birlikte onunla çelişen bir başka alameti de çıkardı. Bu da onun gömleğinde herhangi bir şekilde parçalayıcı dişlerden gömleğinin kurtulmuş olması, yırtılmamış olmasıdır. Çünkü kurdun Yusuf'u, üzerinde bulunan gömleği yırtıp parçalamaksızın yemesine imkan yoktur. Hz. Ya'kub gömleği dikkatle inceleyince, onda herhangi bir yırtık ve herhangi bir iz bulmayınca bunu yalan söylediklerine delil gördü ve onlara: Bu kurt ne kadar da hikmetle hareket eden birisiymiş? Yusuf'u yiyecek ve gömleğini parçalamayacak ha! Bu açıklamayı İbn Abbas ve başkaları yapmıştır.

 

İsrail, Simak b. Harb'dan, o İkrime'den, o İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Gömleğin üzerindeki kan bir keçi kanı idi.

 

Süfyan, Simak'dan, o İkrime'den, o da İbn Abbas'tan şöyle dediğini nakletmektedir: Hz. Ya'kub gömleğe bakınca, yalan söylediniz dedi. Çünkü kurt onu yemiş olsaydı, elbette gömleğini de parçalayacaktı.

 

el-Maverdi'nin naklettiğine göre Hz. Yusuf'un gömleğinde üç tane alamet (mucize) vardı. Birincisi babalarına üzerinde yalancıktan kanlı olarak onu götürdüklerinde, ikincisi gömleği arkadan yırtıldığında, üçüncüsü de gömleği babasının yüzüne bırakılınca gözlerinin görüvermesinde.

 

Derim ki: Ancak bu görüş kabul edilemez. Çünkü kardeşlerinin getirdikleri ve üzerinde yalancıktan kanlı olan gömlek, arkadan yırtılan gömlekle aynı değildir. Müjdecinin Hz. Ya'kub'a getirdiği gömlek de başkadır.

 

Hz. Yusuf'un arkadan yırtılan gömleği ile babasına getirildiğinde gözlerinin görmesine sebep teşkil eden gömleğin aynı olduğu da söylenmiştir. İleride Yüce Allah'ın izniyle surenin sonlarında açıklanacağı gibi.

 

Yine rivayet edildiğine göre kardeşleri, babalarına: Hayır, hırsızlar onu öldürdü, dediler ve böylelikle sözleri birbirini tutmaz oldu. Babaları da onları itham etti ve onlara şöyle dedi: Önce kurdun onu yediğini iddia ediyorsunuz, eğer kurt onu yemiş olsaydı, dişleri derisine ulaşmadan önce gömleğini parçalardı. Ben ise bu gömlekte herhangi bir yırtık görmüyorum. Hırsızların onu öldürdüğünü iddia ediyorsunuz, hırsızlar onu öldürmüş olsaydı, şüphesiz gömleğini de alırlardı. Çünkü hırsızlar onun elbisesinden başka neyi istiyorlardı ki? Bunun üzerine: "Biz doğru söyleyenler olsak bile zaten sen bize inanmazsın" dediler. Bu açıklama el-Hasen ve başkalarından nakledilmiştir. Yani bizler, doğruluk sıfatına sahip olsak dahi, yine sen bizi itham edersin.

 

3- Fıkhi Meselelerde Emareler ve Karineler:

 

Fukaha bu ayet-i kerimeyi delil kabul ederek, kasame ve buna benzer fıkhi bir takım meselelerde emareleri göz önünde bulundurmuşlar ve ittifakla Hz. Ya'kub'un oğullarının yalan söylemelerine, gömleğin sağlamlığını delil gösterdiğini kabul etmişlerdir. Buna göre bir meseleye bakan bir kimsenin emarelere ve alametlere -çelişmeleri halinde- dikkat etmesi, üzerlerinde dikkatle durması gerekmektedir. Bunlardan hangisi ağır basarsa, o ağır basan tarafa göre hüküm verir. İşte bu, ithamın kuvveti demek olup, buna göre hüküm verilebileceği hususunda görüş ayrılığı yoktur. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabi yapmıştır.

 

 

[ - ] 

Yüce Allah'ın: "Hayır, dedi. Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır" buyruğuna dair açıklamalarımızı da üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Hz. Ya'kub'un Çocuklarının Söylediklerine inanmayışı:

2- Hz. Ya'kub'un Güzel Sabrı:

3- Hz. Ya'kub'un, Oğullarının Verdiği Haberlere Karşı Tutumu:

 

1- Hz. Ya'kub'un Çocuklarının Söylediklerine inanmayışı:

 

Rivayete göre Hz. Ya'kub'a çocukları: "Onu kurt yemiş" deyince onlara: Kurt onun bir uzvunu olsun geriye bırakmadı mı? Siz de onu bana getirseydiniz, ben de onunla bir teselli bulurdum. Geriye bana bir elbisesini dahi bırakmadı mı? O elbisesinden, onun kokusunu koklardım. Bunun üzerine oğulları: Evet işte kanının bulaşmış olduğu gömleği, dediler. İşte Yüce Allah'ın: "Bir de üstüne yalancıktan kanlı gömleğini getirdiler" buyruğunda anlatılan budur.

 

Bunun üzerine Hz. Ya'kub ağladı, çocuklarına da şöyle dedi: Bana gömleğini gösteriniz. Ona gömleğini gösterince, onu koklayıp öptü. Daha sonra bu gömleği evirip, çevirmeye başladı. Ancak gömlekte herhangi bir yırtık ve herhangi bir parçalanma görmeyince şöyle dedi: Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah adına yemin ederim ki, bugüne kadar bunun gibi hikmetli hareket eden bir kurt görmedim. Oğlumu yeyip parçaladığı, onu gömleğinin içinden çekip çıkardığı halde üzerindeki gömleğini parçalamamış. Böylelikle Hz. Ya'kub durumun dedikleri gibi olmadığını, kurdun onu yemediğini anladı. Ağlayarak ve üzüntü içerisinde kızmış haliyle onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey çocuklarım! Bana oğlumu gösteriniz, eğer hayatta ise onu tekrar yanıma getiririm. Eğer ölü ise onu kefenler ve gömerim.

 

Denildiğine göre işte o vakit şöyle dediler: Babamızın sözlerimizin yalan olduğunu nasıl iddia ettiğine bakmaz mısınız? Haydi gelin onu kuyudan çıkartalım ve onu parçalayalım. Daha sonra da organlarından birisini babamıza getirelim, o vakit söylediğimizi doğru kabul eder ve böylelikle ümidini de keser. Bunun üzerine Yehuda şöyle der: Allah'a yemin ederim bunu yapacak olursanız, hayatta kaldığım sürece size düşman kesilirim ve yaptığınız bu kötülüğü babanıza haber veririm.

 

Onlar da şöyle dediler: Böyle bir şeyi yapmamıza engel olduğuna göre, haydi gelin ona bir kurt yakalayalım. Bu sefer bir kurt yakalayarak, kurdu iplerle bağladılar. Sonra da onu Hz. Ya'kub'a getirip şöyle dediler: Ey babamız! İşte bizim koyunlarımıza saldıran ve koyunlarımızı yakalayan kurt budur. Kardeşimizi yakalayarak, yüreğimizi parçalayan da bu olabilir. Bunda bizim şüphemiz yoktur, işte Yusuf'un kanının izleri de onun üzerinde görülmektedir. Bunun üzerine Hz. Ya'kub: Kurdu serbest bırakın, deyince onlar da kurdu serbest bıraktılar. Kurt Hz. Ya'kub'a doğru şirin hareketlerde bulunarak ona yaklaşmaya koyuldu. Hz. Ya'kub da ona: Yaklaş, yaklaş diyordu. Nihayet kurt yanağını Hz. Ya'kub'un yanağına yapıştırınca, ona: Ey kurt! niçin oğlumu öldürerek, yüreğimi yaktın ve uzun süre kesilmeyecek bir kedere beni boğdun, dedikten sonra şöyle dua etti: Allah'ım sen bunu konuştur. Allah kurdu konuşturunca şöyle dedi: Seni peygamber olarak seçen hakkı için, ben onun etini yemedim. Derisini parçalamadım, onun tüylerinden bir tanesini olsun koparmadım. Allah'a yemin ederim, benim senin oğlundan haberim yoktur. Ben yabancı bir kurdum, Mısır taraflarından kaybettiğim bir kardeşimi aramaya geldim, bilemiyorum hayatta mıdır, ölü müdür? diye. Bu sefer senin oğulların beni yakalayıp bağladılar. Şüphesiz peygamberlerin etlerini yemek bizlere ve bütün yırtıcı hayvanlara yasak kılınmıştır. Allah'a yemin ederim, peygamberlerin evlatlarının yırtıcı hayvanlara yalan iftirada bulundukları bir yerde ben de kalmam.

 

Hz. Ya'kub onu serbest bırakıp şöyle der: Allah'a yemin ederim ki siz kendi aleyhinize bir delil getirmiş oldunuz. İşte bu dilsiz bir kurttur, bakınız o bile kardeşini aramaya çıkmış. Siz ise kendi kardeşinizi telef ettiniz, esasen ben kurdun sizin onun hakkında söylediğinizden uzak olduğunu, masum olduğunu biliyordum. "Hayır, nefisleriniz sizi aldatmış" size böyle davranmayı güzel göstermiş "böyle bir işe sürüklenıiş." Sizin dediğinizden ve söylediğinizden başka bir iş yapmaya kadar gitmişsiniz.

 

Daha sonra da Hz. Ya'kub kendisini tahammüle hazırlamak üzere: "Artık bana düşen güzel bir sabırdır, dedi." Bu da bir sonraki başlığın konusudur.

 

2- Hz. Ya'kub'un Güzel Sabrı:

 

ez-Zeccac der ki: Bu buyruk şu demektir: Benim yapacağım ve benim yapmam gerektiğine inandığım, güzel bir şekilde sabretmekten ibarettir. Kutrub da şöyle açıklamıştır: Artık benim sabrım, güzel bir sabır (olmalı)dır. Bunun, güzel bir sabır bana daha çok yaraşır, anlamına geldiği de söylenmiştir. O halde (ayet-i ker'imedeki) bu buyruk mübtedadır, haberi de hazfedilmiştir.

 

Rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.v.)e güzel sabır hakkında soru sorulmuş o da şu cevabı vermiş: "O beraberinde hiçbir şikayetin bulunmadığı bir sabırdır. "

 

Yüce Allah'ın izniyle surenin sonlarında daha geniş açıklamalar da gelecektir.

 

Ebu Hatim der ki: İsa b. Ömer, Sehl b. Yusuf'un iddia ettiğine göre bu buyruğu (...) şeklinde okumuş ve şöyle demiş: el-Eşheb el-Ukeyl'i de böyle okumuştur ve şöyle demiştir: Enes ile Ebu Salih'in, Mushaf'larında da böyle idi.

 

el-Muberred der ki; "Güzel bir sabır" ifadesinin ref' ile okunması nasb ile okunmasından daha uygundur, çünkü anlamı şöyledir: Rabbim ben güzel bir sabra sahibim. Ayrıca el-Muberred der ki: Nasb ile okunması mastar olarak kabul edilmesine göredir. Yani; "Artık şüphesiz ben güzel bir şekilde sabredeceğim" demektir. Şair de şöyle demiştir: "Geceleyin uzunca yürümekten devem bana şikayet etti. Güzel bir şekilde Sabret, (dedim). İşte ikimiz de belalarla karşı karşıya bulunuyoruz."

 

Güzel sabır, herhangi bir tahammülsüzlüğün ve şikayetin bulunmadığı sabırdır. Denildiğine göre: Buyruğun anlamı şudur: Ben yüzümden kederin okunacağı, asık bir suratla sizinle oturup kalkmayacağım. Aksine önceden sizinle nasıl idiysem, yine öyle oturup kalkmaya devam edeceğim. Bu ifade de onun, çocuklarını sorgulamaktan vazgeçip onları affettiğine delil olan bir taraf ta vardır.

 

Habib b. Ebi Sabit'ten nakledildiğine göre Hz. Ya'kub'un kaşları gözlerinin üzerine düşmüştü ama, onları bir bezle yukarı doğru kaldırırmış. Kendisine: Bu da ne oluyor? denince, şu cevabı verirmiş: Aradan geçen uzun zaman ve pek çok keder diye. Bunun üzerine Yüce Allah: Beni şikayet mi ediyorsun, ey Ya'kub? deyince, Hz. Ya'kub şu cevabı vermiş: Rabbim bir hata yaptım, ne olur onu bana bağışla!

 

"Sizin şu söylediklerinize karşı" yani bana söylediğiniz bu yalanlara katlanabilmek için "yardımına sığınılacak Allah'tır" (diye sözlerini tamamladı). "Yardımına sığınılacak Allah'tır" anlamındaki buyruk da mübteda ve haberdir.

 

3- Hz. Ya'kub'un, Oğullarının Verdiği Haberlere Karşı Tutumu:

 

İbn Ebi Rifaa der ki: Görüş belirten rey sahiplerinin peygamber olarak Hz. Ya'kub'un zannını ele aldıklarında, kendi kanaatlerini itham etmeleri gerekir. Çünkü oğulları kendisine: "Biz yarış yapalım diye gittik. Yusuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş" dediklerinde o da kendilerine: "Hayır, dedi. Nefisleriniz sizi aldatmış. Böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır" demişti ve burada isabet etmişti. Daha sonra ise kendisine: "Gerçek şu ki senin oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize göre şahitlik ediyoruz. Gaybın bekçileri de değiliz" dediklerinde o da: "Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş" (Yüsuf, 81-83) demiş ve burada da isabet etmemişti .

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 19

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR