YUSUF 7 / 9 |
لَّقَدْ
كَانَ فِي
يُوسُفَ
وَإِخْوَتِهِ آيَاتٌ
لِّلسَّائِلِينَ
{7} إِذْ
قَالُواْ
لَيُوسُفُ
وَأَخُوهُ
أَحَبُّ
إِلَى أَبِينَا
مِنَّا
وَنَحْنُ
عُصْبَةٌ
إِنَّ أَبَانَا
لَفِي
ضَلاَلٍ
مُّبِينٍ {8}
اقْتُلُواْ يُوسُفَ
أَوِ
اطْرَحُوهُ
أَرْضاً
يَخْلُ لَكُمْ
وَجْهُ
أَبِيكُمْ
وَتَكُونُواْ
مِن بَعْدِهِ
قَوْماً
صَالِحِينَ {9} |
7.
Andolsun ki Yusuf'un ve kardeşlerinin durumunda soranlar için nice ibretler
vardır.
8. Hani
onlar şöyle demişlerdi: "Doğrusu biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde babamızın
nezdinde Yusuf ile kardeşi bizden daha sevgilidir. Babamız herhalde apaçık bir
hata içindedir.
9.
"Yusuf'u öldürün yahut onu bir yere atıverin. Babanızın yüzü yalnız size
yönelsin. Bundan sonra da salih bir topluluk olursunuz."
"Andolsun ki Yusuf'un
ve kardeşlerinin durumunda soranlar için nice ibretler vardır" buyruğu ile
onların durumlarının ne olduğunu soranları kastetmektedir.
Mekke'liler;
"İbretler" kelimesini tekil olarak; "Bir ibret" diye
okumuşlardır. Ebu Ubeyd ise çoğul okuyuşu tercih etmiş ve: Çünkü o pek çok
hayırdır, diye açıklamıştır.
en-Nehhas da der ki:
Burada tekil okuyuş da güzel bir okuyuştur, yani andolsun ki Yusuf'un haberine
dair soru soran kimselere verilen haberde bir ibret vardır. Çünkü onlar
Peygamber (s.a.v.)e henüz Mekke'de iken bunu sormuş ve: Sen bize Şam (Suriye ve
Filistin) topraklarında bulunup da oğlu Mısır'a götürülen ve gözleri kör
oluncaya kadar oğlu için ağlayan bir peygamberin durumunu haber ver,
demişlerdir.
O sırada Mekke'de kitab
ehlinden hiçbir kimse yoktu, peygamberlerin haberlerini bilen kişi de yoktu.
Yahudiler ise Medine'den, Mekkelilere bu hususa dair soru sormalarını telkin
etmişlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah da Yusuf Suresi'ni tek bir defada indirdi.
Bu surede Tevrat'ta bulunan bütün haberler yer aldığı gibi, orada bulunmayan
fazla bölümleri de vardır. İşte bu da Peygamber (s.a.v.) için Meryem oğlu İsa
(a.s)ın ölüleri diriltmesi ayarında bir mucize idi.
"Bir öğüt"
diye açıklandığı gibi, ibret diye de açıklanmıştır. Hatta bazı mushaf'larda bunun;
(...): İbret, şeklinde olduğu da rivayet edilmiştir. Bunun "basiret
(gözleri hakka açan, hakkı gösteren bir husus)" anlamına geldiği
söylendiği gibi; hayret verici bir durum diye de açıklanmıştır. Mesela; filan
kişi bilgi ve güzellikte bir ayettir, denilirken, akıllara hayret verici bir
durumdadır, denilmek istenir.
es-Sa'lebi tefsirinde
der ki: Yusuf'un kardeşleri rüyayı haber alınca onu kıskandılar. İbn Zeyd, o
sırada peygamber idiler, demiştir. Kardeşleri: Kardeşlerinin kendisine secde
etmesiyle yetinmiyor da bir de anne babası da mı ona secde edecekmiş? dediler
ve ona düşman kesildiler. Ancak bu görüşün reddedilmiş olduğuna önceden
değinilmişidi.
"Andolsun ki
Yusuf'un ve kardeşlerinin durumunda ... " buyruğundaki kardeşlerinin adları
şöyledir: En büyüklerinin adı Rubil idi. Diğerleri ise Şem'un, Lavi, Yehuza,
Zeyalun ve Yeşcer'dir. Bunların annesi Leyan kızı Leya'dır. Hz. Ya'kub'un
dayısının kızıdır. Hz. Ya'kub'un ayrıca iki cariyesinden dört oğlu olmuştu:
Dan, Naftali, Cad ve Aşer diye. Daha sonra Leya vefat edince, Hz. Ya'kub onun
kızkardeşi Rahil ile evlendi. Bundan da Yusuf ve Bünyamin adındaki oğulları
dünyaya geldi. Böylelikle Hz. Ya'kub'un çocukları toplam oniki kişi idi.
es-Süheyli der ki: Ya'kub'un annesinin adı ise Refka idi. Rahil, Bünyamin'den
lohusa iken vefat etmişti. Leyan b. Naher b. Azer ise Hz. Ya'kub'un dayısıdır.
Hz. Ya'kub'un iki
cariyesinin Leya ve Telta adlarında olduğu da söylenmiştir ki bu cariyelerin
birisi Rahil'e; diğeri ise kızkardeşi Leya'ya ait idi. Herbirisi cariyesini Hz.
Ya'kub'a bağışlamıştı. Hz. Ya'kub iki kızkardeşi bir arada nikahlamış idi ve bu
ondan sonra hiçbir kimseye helal olmamıştır. Çünkü Yüce Allah: "Ve iki
kızkardeşi birlikte almanız da (size haram kılındı)" (en-Nisa, 23) diye
buyurmaktadır.
İbn Zeyd'in görüşüne
dair (yani kardeşlerinin Hz. Yusuf'a tuzak hazırladıkları sırada peygamber
olduklarına dair kanaati) daha önceden reddedilmiş idi, Yüce Allah'a hamdolsun.
"Hani onlar şöyle
demişlerdi. Doğrusu ... Yusuf" buyruğundaki "Yusuf" kelimesi
mübteda olarak ref edilmiştir. Başındaki ("doğrusu" anlamını
verdiğimiz) ''lam'' ise te'kid içindir. Bu da kasem için getirilen
"lam"dır ki; Allah'a andolsun, doğrusu ... Yusuf "ile
kardeşi" -ona atfedilmiştir- "babamızın nezdinde bizden daha sevgilidir"
anlamındaki buyruk da onun haberidir.
Buradaki; "Daha
sevgilidir" kelimesi fiil manasında olduğundan dolayı tesniye de yapılmaz,
çoğul da yapılmaz. Onlar bu sözlerini Hz. Yusuf'un gördüğü rüyaya dair haberin
kendilerine ulaşması üzerine söylemişlerdi. Bundan dolayı da ona tuzak
hazırlamak için kendi aralarında konuşmuşlardı.
"Biz güçlü bir
topluluk" yani bir cemaat "olduğumuz halde ... " Sayıları on
kişi idi. "Topluluk" ise birden ona kadar olan kişiler hakkında
kullanılır. Onbeşe kadar denildiği gibi, on ile kırk arasındaki kişilere
denilir, diye de söylenmiştir. Bu kelimenin kendi lafzından tekil ismi yoktur.
"Nefer ve raht Cüç ile dokuz arasındaki kalabalık)" kelimeleri gibi.
"Babamız herhalde
apaçık bir hata içindedir." Onlar dini bakımdan sapıklığını
kastetmemişlerdi. Zira bu maksatla bu sözleri söylemiş olsalardı kafir
olurlardı. Aksine onlar bu sözleriyle, babaları iki kişiyi -kendi soyundan
gelmeleri açısından eşit olmalarına rağmen- diğer on kişiye tercih etmesi
dolayısı ile, uygun olan bir iş yapmadığını kastetmişlerdi. Bu; Yusuf'u ve
kardeşini bize tercih etmesi dolayısıyla, apaçık bir hata içindedir, diye de
açıklanmıştır.
"Yusuf'u
öldürün" ifadesinde hazfedilmiş sözler vardır ki şu demektir: Onlardan
birisi "Yusuf'u öldürün" ki bu iş kesinlikle sonuç versin
takdirindedir . "Yahut onu bir yere atıverin."
"Bir yere"
kelimesi aslında; "Bir yerde" anlamında olup harf-i cer düşürülerek
"yer" anlamındaki kelime nasbedilmiştir. Sibeveyh de bu harf-i cerrin
hazfedildiğine örnek olmak üzere şu beyiti nakletmektedir: "(Öyle bir
mızrak ki) elde alınıp sallanması oldukça yumuşaktır, Tıpkı tilkinin bir yoldan
hızlıca geçip gitmesi gibi."
en-Nehhas der ki: Şu
kadar var ki; ayet-i kerimede bu çok güzel düşmektedir. Zira buradaki fiil iki
mef'ule geçiş yapar, bunların birincisi de harf ile olur. Harf hazfedilecek
olursa fiil doğrudan ona teaddi eder.
Bu sözleri söyleyenin
Şem'un olduğu söylenmiştir ki, bu görüş Vehb b. Münebbih'in görüşüdür. Ka'b
el-Ahbar ise bunun Dan olduğunu söylemiştir. Mukatıl de bu sözü söyleyen
Rubil'dir, der. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Buyruk: Siz onu
babasından uzak düşeceği bir yere atınız, demektir. Böyle bir hazfin varlığını
kabul etmek mutlaka gereklidir, çünkü o zaten babasının yanında bir yerde idi.
"Yönelsin
"fiili cezmedilmiştir, çünkü emrin cevabıdır ve yalnız size yönelsin,
sadece size yönelsin demektir. "Babanızın yüzü yalnız size yönelsin"
tamamiyle size yönelsin "bundan sonra da salih bir topluluk
olursunuz." Bu günahtan sonra, bir diğer görüşe göre Yusuf'tan sonra tevbe
eden "salih bir topluluk olursunuz" yani siz böyle bir vebali
işledikten sonra tevbe edersiniz, Allah da sizin tevbenizi kabul eder.
Bu da katilin tevbesinin
makbul olduğuna delildir. Çünkü Yüce Allah onların söyledikleri bu sözlerini
reddetmemektedir.
"Salih bir
topluluk" ile ilgili olarak şu açıklama yapılmıştır: Yani o vakit sizin
babanızın nezdinde durumunuz düzelir, size başkasını tercih etmez ve üstün
tutmaz.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN