ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

HUD

9

/

11

وَلَئِنْ أَذَقْنَا الإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَؤُوسٌ كَفُورٌ {9}

 

 وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ نَعْمَاء بَعْدَ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي إِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌ {10}

 

إِلاَّ الَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أُوْلَـئِكَ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ {11}

 

9. İnsana nezdimizden bir rahmet tattırıp da sonra bunu kendisinden alıversek, muhakkak o ümidini kesmiş bir nankör olur.

10. Ve şayet kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırsak, elbette ki: "Kötülükler benden uzaklaşıp gitti" der. Çünkü o şımarıktır, böbürlenendir.

11. Sabredip, salih amellerde bulunanlar müstesnadır. İşte onlara mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.

 

Yüce Allah'ın: "İnsana nezdimizden bir rahmet tattırıp da" buyruğundaki "insan" bütün kafirler hakkında kullanılan yaygın bir cins isimdir. Burada "insan" ile Velid b. Muğire'nin kastedildiği ve ayetin onun hakkında indiği de söylenmiştir. Ayetin Mahzumlu Abdullah b. Ebi ümeyye hakkında indiği de söylenmiştir. "Rahmet" nimet demektir. "Sonra bunu kendisinden alıversek" onu vermiş olduğumuz bu nimetten mahrum ediversek "muhakkak o" rahmetten yana "ümidini kesmiş" nimetleri de inkar eden "bir nankör olur." Bu şekildeki açıklamayı İbnu'l-Arabi yapmıştır.

 

en-Nehhas der ki: "ümidini kesmiş" ifadesi, "ümit kesti, keser"den gelmektedir. Sibeveyh ise bu fiilin; (...) şeklinde, (...) babından olduğunu nakletmektedir ki "Sandı-sanır, nimet gördü-görür, ümit kesti-keser" fiilleri de bu türdendir. Kimisi de "ümit kesti-keser" şeklindeki kullanımın Arap dilinde bilinmediğini, bu vezinde yalnızca bu dört fiilin salim harflerden meydana gelip (...) vezninde kullanıldığını söylemişlerdir. Ayrıca bunların birisi de ihtilaflıdır ki o da; (...) ile (...) şeklinde mübalağa için ve çokluk ifade etmek üzere; "Çok böbürlenen" gibidir.

 

"Ve şayet kendisine dokunan bir sıkıntıdan" sıkıntı, fakirlik ve darlıktan "sonra ona bir nimet" sağlık, bolluk ve rızıkta bir genişlik "tattırsak elbette ki: Kötülükler" yani kişinin hoşuna gitmeyen sıkıntı ve fakirlik gibi hususlar "benden uzaklaşıp, gitti der. Çünkü o şımarıktır, böbürlenendir." Yani eriştiği genişlik ve bollukla sevinir, böbürlenir. Yüce Allah'a şükür borcu olduğunu unutur.

 

Mesela bir kimse böbürlendiği vakit; "Böbürlenen adam" denilir. (...) ise mübalağa içindir.

Kıraat alimi Yakub der ki: Medine ehlinden bazıları "re" harfini ötreli olarak; (...) diye okumuşlardır. Nitekim; "Zeki, sakınan, tetikte bulunan ve olayların içyüzünü kavrayan adam" anlamındaki kullanımlar da bu türdendir. Bununla birlikte damme ve esrenin ağırlığı dolayısıyla (orta harfin) sakin söylenmesi her iki söyleyişte de mümkündür.

 

"Sabredip salih amellerde bulunanlar müstesnadır" buyruğu ile mü'minler kastedilmektedir. Yüce Allah onları zorlu ve sıkıntılı hallere karşı sabırlı olmakla övmektedir. Bu buyruk nasb mahallindedir. el-Ahfeş der ki: Bu birinci türden olmayan (munkatı') bir istisnadır. Yani nimet ve sıkıntı hallerinde sabreden ve salih ameller işleyenler böyle değildir. el-Ferra ise şöyle demektedir: Bu buyruk: "İnsana nezdimizden ... tattırıp da" buyruğundan istisnadır. Çünkü "insan", nas (insanlar) anlamındadır. "Nas" ise kafiri de mü'mini de kapsamına alır. O halde buradaki istisna muttasıl bir istinadır. Bu açıklama güzel bir açıklamadır.

 

"İşte onlara mağfiret. .. vardır" buyruğu mübteda ve haberdir."Ve büyük bir mükafat" ifadesinde ise "mükafat" anlamındaki (ecr) kelimesi atfedilmiştir, "büyük" de onun (ecr'in) sıfatıdır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Hud 12-13

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR