HUD 7 |
وَهُوَ
الَّذِي
خَلَق السَّمَاوَاتِ
وَالأَرْضَ
فِي سِتَّةِ
أَيَّامٍ
وَكَانَ
عَرْشُهُ عَلَى
الْمَاء
لِيَبْلُوَكُمْ
أَيُّكُمْ أَحْسَنُ
عَمَلاً
وَلَئِن
قُلْتَ إِنَّكُم
مَّبْعُوثُونَ
مِن بَعْدِ
الْمَوْتِ
لَيَقُولَنَّ
الَّذِينَ
كَفَرُواْ إِنْ
هَـذَا
إِلاَّ
سِحْرٌ
مُّبِينٌ |
7. Arşı su üstünde
iken -hanginizin daha güzel bir amelde bulunacağını ortaya çıkarmak için-
gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun ki: "Ölümden sonra
muhakkak diriltileceksiniz" diyecek olsan, kafirler mutlaka: "Bu
ancak apaçık bir sihirdir" derler.
Yüce Allah'ın:
"Gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur" buyruğuna dair açıklamalar
daha önceden el-Araf Süresi'nde (54. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Yüce Allah'a hamdolsun.
"Arşı su üstünde
iken" buyruğunda Yüce Allah, ve suyun yaratılışının, yerin ve semanın
yaratılışından önce olduğunu beyan etmektedir. Ka'b der ki: Allah yeşil bir
yakut tanesi yarattı. Heybetiyle ona nazar etti, Yüce Allah'ın korkusundan
titreyen bir suya dönüştü. İşte -hareketsiz olsa dahi- şu ana kadar suyun
titremesinin sebebi budur. Daha sonra Yüce Allah rüzgarı halketti ve suyu da
rüzgarın sırtına yerleştirdi. Arkasından da arşı suyun üzerine koydu.
Said b. Cübeyr'in, İbn
Abbas'dan naklettiğine göre ona Yüce Allah'ın: "Arşı su üstünde iken"
buyruğu hakkında, peki su neyin üstünde idi? diye sorulunca, o da: Su da
rüzgarın üstünde idi, diye cevap vermiştir.
Buharı de İmran b.
Husayn'dan şöyle dediğini rivayet eder: Peygamber (s.a.v.)in yanında idim.
Yanına Temimoğulları'ndan bir topluluk geldi. Hz. Peygamber onlara: "Ey
Temimoğulları! Müjdeyi kabul ettiniz" diye buyurdu. Onlar da: Madem bize
müjde verdin. Haydi bize ihsanda bulun, dediler ve bunu iki defa tekrarladılar.
Bu sefer Yemen halkından bir takım kimseler girdi, Hz. Peygamber onlara da:
"Ey Yemen halkı! madem Temimoğulları onu kabul etmediler. O halde sizler
müjdeye karşılık verin (onu kabul edin)" diye buyurdu. Onlar da, kabul
ettik. Biz dinde bilgi sahibi olmak (tefakkuh) için geldik ve sana bu işin önceki
halini sormaya geldik. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Allah vardı, O'ndan
başka hiçbir şey yoktu. Arş'ı da su üstünde idi. Daha sonra gökleri ve yeri
yarattı ve Zikirde (Levh-i Mahfuz'da) herşeyi yazdı." Daha sonra yanıma
bir adam gelip şöyle dedi: Ey İmran! Haydi dişi devene yetiş, çünkü o çekip,
gitti. Ben de devemi yakalamak üzere çıktım, baktığımda adeta seraba karışmış
gibiydi. Allah'a yemin ederim, devemin kaybolup gitmesini ve yerimden kalkmamış
olmayı çok arzu ederdim.
"Hanginizin daha
güzel bir amelde bulunacağını ortaya çıkarmak için" buyruğu şu demektir:
Allah bunu kudretinin kemaline, öldükten sonra dirilişe delil getirmek ve
gereken şekilde ibret almak suretiyle kullarını denemek için yaratmıştır.
Katade der ki:
"Hanginizin daha güzel bir amelde bulunacağını ortaya çıkarmak için"
buyruğu, hanginizin aklının daha mükemmelolduğunu ortaya çıkarmak için,
demektir. el-Hasen ve Süfyan-ı Sevri derler ki: Hanginiz dünyada daha zahid
(dünyaya daha az rağbet eden)dir diye ...
Nakledildiğine göre Hz.
İsa uyuyan bir adamın yanından geçmiş ve ona; Ey uyuyan! Kalk da ibadet et,
demiş. Adam: Ey Ruhullah! Ben ibadetimi yaptım, diye cevap verince; Hz. İsa
ona: İbadet olarak ne yaptın? diye sorunca, bu sefer: Ben dünyayı, dünya ehline
bıraktım, diye cevap vermiş. Bu sefer Hz. İsa: Uyu sen abidleri de geçtin,
demiş.
ed-Dahhak der ki:
Hanginizin daha çok şükredeceğini ortaya çıkarmak için ... Mukatil: Hanginizin
Allah'tan daha çok korktuğunu, müttaki olduğunu ortaya çıkarmak için ... İbn
Abbas: Hanginizin daha çok Allah'a itaat ile amel edeceğini ortaya çıkarmak
için ... diye açıklamışlardır.
İbn Ömer'den rivayete
göre, Peygamber (s.a.v.): "Hanginizin daha güzel bir amelde bulunacağını
... " buyruğunu okuyup: "Hanginizin aklı daha güzel, Allah'ın haram
kıldığı şeylerden daha çok çekinen, Allah'a itaate elini çabuk tutan kim
olduğunu ortaya çıkarmak için" diye açıklamıştır. Böylelikle bu husustaki
bütün görüşleri de bir arada ifade etmiş olmaktadır. İleride yine bu kabilden
açıklamalar Yüce Allah'ın izniyle Kehf Süresi'nde (7. ayet, 2. başlıkta)
gelecektir.
"Ortaya çıkarmak
(denemek, ibtila)" ın anlamına dair açıklamalar da önceden geçmiş
bulunmaktadır.
"Andolsun ki:
Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz diyecek olsan" yani Ey Muhammed!
Öldükten sonra dirilişe delil getirecek olsan, kafirler mutlaka ... derler.
Eğer sen bunları müşriklere zikredecek olursan hiç şüphesiz onlar da: Bu bir
sihirdir, diyeceklerdir. "Andolsun ki ... muhakkak sizler ... diyecek
olsan" buyruğundaki; (...) nin hemzesinin esreli gelmesi "demek"
fiilinden sonra geldiğinden dolayıdır. Sibeveyh bunun üstün okunduğunu da
nakletmiştir.
"Kafirler mutlaka.
.. derler" buyruğundaki "Mutlaka derler" deki (ikinci)
"lam"ın üstün okunması, zamiri bulunmayan mütekaddim bir fiil olduğundan
dolayıdır. Bundan sonra(ki ayette) ise bu fiilin "lam"ı ötreli olarak
gelecektir, çünkü onda zamir vardır. "Bir sihir" batıl bir aldanış
demektir. Çünkü onlara göre de sihir batıl bir işti. Hamza ve el-Kisai ise;
"Bu ancak apaçık bir sihirbazdır" diye okumuşlardır ki burada
Peygamber (s.a.v.) söz konusu edilmektedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN