TEVBE 111 |
إِنَّ
اللّهَ
اشْتَرَى
مِنَ
الْمُؤْمِنِينَ
أَنفُسَهُمْ
وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ
لَهُمُ
الجَنَّةَ
يُقَاتِلُونَ
فِي سَبِيلِ
اللّهِ
فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ
وَعْداً
عَلَيْهِ
حَقّاً فِي
التَّوْرَاةِ
وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ
وَمَنْ
أَوْفَى
بِعَهْدِهِ مِنَ
اللّهِ
فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ
الَّذِي
بَايَعْتُم
بِهِ وَذَلِكَ
هُوَ
الْفَوْزُ
الْعَظِيمُ |
111. Şüphesiz Allah,
mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın
almıştır. Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler. Tevrat'ta, İncil'de
ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddır. Allah'tan daha
çok ahdini kim yerine getirebilir ki! O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe
sevinin. En büyük kurtuluş işte budur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız:
1- Müminlerin Satışları:
2- Efendi ile Köle Arasındaki Ticari
Muameleler:
3- insanlar Arasındaki Alış- Veriş ile
Allah ve Kulları Arasındaki Alış-Veriş'in Farkı:
4- Yüce Allah'ın, Çocuklardan Satın
Aldığı Şeyler:
5- Savaşın Maksadı Nedir:
6- Allah Mücahidlere Bu Sözü Ne
Zamandan Beri Bildirmiştir:
7- Allah'dan Daha Çok Sözüne Kim Bağlı
Kalabilir?
8- Müjdeler Bu Alışverişi
Gerçekleştirenlere:
1- Müminlerin
Satışları:
Yüce Allah'ın:
"Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını ... satın
almıştır" buyruğunun temsili bir ifade olduğu söylenmiştir. Yüce Allah'ın:
"işte onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın almış olanlardır
"(el-Bakara, 16) buyruğu gibi.
Ayet-i kerime büyük Akabe
Bey'ati diye de bilinen İkinci Akabe Bey'ati hakkında inmiştir. Ensar'dan bu
bey'ate katılan erkeklerin sayısının 70 dolaylarında olduğu bey'at budur.
Aralarında yaşça en küçükleri Ukbe b. Amr idi. Bunlar, Rasülullah (s.a.v.)'ın
yanında Akabe denilen yerde bir araya gelmişlerdi. Abdullah b. Revaha'nın,
Peygamber (s.a.v.)'e: Rabbin için de kendin için de dilediğin şartı koş, demesi
üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: "Rabbim için, O'na ibadet
etmenizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı şart koşuyorum. Kendim için de
beni, kendinizi ve mallarınızı neye karşı ve nasıl koruyor iseniz öylece
korumanızı şart koşuyorum." Bunun üzerine bey'ate katılanlar: Bunu yerine
getirecek olursak bize ne var? diye sordular, Hz. Peygamber: "Cennet"
diye buyurunca, böyle bir alış veriş karlıdır. Biz ne bu alış verişten döneriz,
ne de dönme teklifini kabul ederiz, demeleri üzerine: "Şüphesiz Allah
mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın
almıştır" ayeti nazil oldu. Diğer taraftan bu ayet-i kerime onlardan sonra
kıyamet gününe kadar Muhammed (s.a.v.)'in ümmetinden Allah yolunda cihad eden
her bir mücahid hakkında da umumidir.
2- Efendi ile Köle
Arasındaki Ticari Muameleler:
Bu ayet-i kerime
efendinin kölesi ile ticari muameleye girmesinin caiz olduğuna delildir. Her ne
kadar her şeyefendinin ise de, efendi eğer kölesine bazı şeyleri mülk olarak
verecek olursa, ona mülk olarak verdiği o şeylerde onunla böyle bir muameleye
girmiş olur.
Diğer taraftan efendi
ile köle arasında, efendi ile başkası arasında caiz olmayan birçok işlemler de
caiz olur. Çünkü, kölenin sahip olduğu mal da efendisine aittir ve o bu malı
köleden geri çekip alabilir.
3- insanlar Arasındaki
Alış- Veriş ile Allah ve Kulları Arasındaki Alış-Veriş'in Farkı:
İnsanlar arasındaki
alış-verişin esas şekli, kendi ellerinden çıkardıkları şeye karşılık ya
kendileri için daha faydalı olan şeyleri yahut fayda itibariyle ellerinden
çıkardıkları şeye denk olan şeyleri almaktır. Yüce Allah ise, kullarından
canlarını ve mallarını kendi itaati uğrunda feda etmelerini, rızası yolunda
bunları tüketmelerini istemek ve karşılığında da bunu yerine getirdikleri
takdirde onlara cenneti vermek suretiyle satın almıştır. Bu ise, kullar
tarafından verilenlerle kıyas edilemeyecek, boy ölçüşemeyecek kadar büyük bir
bedeldir. Şanı Yüce Allah bu buyruğu onların alış-veriş işlemlerinde
örflerinden bildikleri bir mecazi uslüpla dile getirmektedir. Kula düşen canını
ve malını teslim etmektir. Buna karşılık Allah da onlara mükafat verecek, nimetlere
nail kılacaktır. İşte Yüce Allah buna "satın alma" adını vermiştir.
elHasen rivayetle dedi ki: Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz
ki, her iyiliğin üstünde bir başka iyilik vardır. Ta ki, kul kanını feda
edinceye kadar. Artık bunu da yaptı mı, bunun ötesinde bir iyilik olamaz."
Şair de iyiliğin
anlamına dair şunları söylemektedir: "Su ihsan ederek cömertlik yapmak,
elbette lütufkarca bir cömertliktir. Cömertçe canını feda etmek ise cömertliğin
en ileri derecesidir."
Şair el-Esmai de Caferi
Sadık (r.a)'a ait şu beyitleri okumuştur: "Bütün yaratıklar arasında
karşılığı bulunamayan O değerli canımı Rabbime satıyorum.
İşte onunla cennetler
satın alınır. Ben onu satarsam Başka bir şey karşılığında, şüphesiz ki bu bir
aldanıştır.
Eğer elde ettiğim bir
dünyalık karşılığında canım gidecek olursa, Hiç şüphesiz canım da boşa gitmiş,
onun karşılığı da boşa gitmiş olur."
Yine el-Hasen der ki:
Peygamber (s.a.v.): "Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını
... satın almıştır" ayetini okurken, bedevi bir arap yanından geçmiş ve:
Bu kimin sözüdür diye sormuş, Hz. Peygamber, "Allah'ın sözüdür" diye
buyurunca, bedevi şöyle demiş: Allah'a yemin ederim ki bu çok karlı bir alış
veriştir. Biz ne bu alış-verişten geçeriz, ne geçme teklifini kabul ederiz.
Bunun üzerine gazaya çıkmış ve şehid düşmüş.
4- Yüce Allah'ın,
Çocuklardan Satın Aldığı Şeyler:
İlim adamları derler ki:
Yüce Allah, baliğ ve mükellef müminlerden (canlarını ve mallarını) satın aldığı
gibi, çocuklardan da acı ve hastalıklarını satın almıştır. Çünkü bunlarda baliğ
olan kimseler için bir maslahat ve ibret alınacak taraflar vardır. Büyüklerin,
çocukların acı çekmeleri esnasında olduğu kadar hiçbir sebepten ötürü salahları
daha çok ve fesatları daha az olmaz; anne ve babanın, çocuklarının çektikleri
acı dolayısıyla üzülüp kederlenmeleri, çocuklarının terbiye ve bakımı ile
ilgili yaptıkları dolayısıyla elde ettikleri sevap, hiçbir şeyde hemen hemen bu
kadar büyük olamaz.
Diğer taraftan, Yüce
Allah, vefat ettikten sonra bu çocuklara da bunların bedellerini ihsan eder.
Hayatımızda, bir kimsenin bir inşaat yapması ve toprak taşıması için birisini
ücretle tutması buna benzer bir örnektir. Halbuki bütün bunlar o kişi için bir
eziyettir. Fakat böyle birisinin yaptığı işteki maslahat ve karşılığında
alacağı ücret dolayısıyla caizdir.
5- Savaşın Maksadı
Nedir:
Yüce Allah'ın:
"Onlar Allah yolunda savaşır" buyruğu, ne için ve ne maksatla
savaşılması gerektiğini açıklamaktadır ki, buna dair açıklama daha önceden
geçmiş bulunuyor.
"Ölüdürürve
öldürülürler" anlamındaki; (...) buyruğunu, enNeha!, el-A'meş, Hamza,
el-Kisai ve Halef binay-ı mef'ul (meçhul) şeklindeki fiili, binay-ı ma'lum'a
takdim ile okurlar. (Yani, öldürülür ve öldürürler şeklinde) okumuşlardır.
İmruul Kays'ın şu sözleri de bu türdendir: "Eğer siz bizi öldürürseniz,
biz de sizi öldürürüz ... "
Yani, sizler bizden
bazılarını öldürecek olursanız, bizim bir kısmımız da sizi öldürür. Diğerleri
ise malum fiili meçhule takdim ederek okumuşlardır.
6- Allah Mücahidlere
Bu Sözü Ne Zamandan Beri Bildirmiştir:
Yüce Allah'ın:
"Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir
vaaddir" buyruğu ile Yüce Allah bize bu vaadinin bu kitaplarda yer
aldığını, cihadın ve düşmanlara karşı direnmenin aslında Musa (a.s.) döneminden
beri böylece devam ettiğini haber vermektedir.
"Vaad" ile
"Hak" kelimeleri te'kid edici iki mastardır.
7- Allah'dan Daha Çok
Sözüne Kim Bağlı Kalabilir?
Yüce Allah'ın:
"Allah'tan daha çok va'dini kim. yerine getirebilir ki?" buyruğu
Allah'dan daha çok ahdine bağlı kalabilecek, ahdini yerine getirebilecek hiçbir
kimse yoktur, anlamındadır. Bu buyruk aynı zamanda verilen sözde durmayı,
yapılan tehdidi yerine getirmeyi de ihtiva etmekle birlikte, Yüce yaratıcının
bütün bunları herkesi kapsayacak şekilde yerine getireceği manasını da ihtiva
etmektedir. O, herkese verdiği vaadini yerine getirir, ancak vaadi (tehdidi)
bir takım günahkarlara, bir takım günahlara ve bazı hallere mahsustur. Bu
anlamdaki açıklamalar daha önceden (en-Nisa, 93. ayet, 7. başlıkta) yeterince
geçmiş bulunmaktadır.
8- Müjdeler Bu
Alışverişi Gerçekleştirenlere:
"O halde yapmış
olduğunuz bu alışverişe sevinin!" Bundan dolayı sevindiğinizi açıklayın,
dışa vurun.
Sevinmek (beşaret);
sevincin tenin üzerinde görülmesinin sağlanması demektir. Buna dair açıklamalar
daha önceden (el-Bakara, 25. ayet, 1. başlık ve devamında) geçmiş
bulunmaktadır. el-Hasen der ki: Allah'a yemin olsun ki bu alışverişin kapsamına
girmeyen yeryüzünde hiçbir mümin yoktur.
"En büyük kurtuluş
işte budur." Cennette kavuşmak, orada kalmaktır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN