TEVBE 63 |
أَلَمْ
يَعْلَمُواْ
أَنَّهُ مَن
يُحَادِدِ
اللّهَ
وَرَسُولَهُ
فَأَنَّ
لَهُ نَارَ
جَهَنَّمَ
خَالِداً
فِيهَا ذَلِكَ
الْخِزْيُ
الْعَظِيمُ |
63. Hala bilmezler mi
ki, kim Allah'a ve Resulüne karşı sınır mücadelesine kalkışırsa ona içinde
ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. En büyük rüsvaylık işte budur.
Yüce Allah'ın:
"Hala bilmezler mi ki" buyruğunda kastedilenler münafıklardır. İbn
Hürmüz ile el-Hasen ise bunu muhatap kipi olarak; "Bilmez (mi)
siniz?" diye okumuşlardır. (...) lafzı, (...): Bil (mez) ler" ile
nasb mahallindedir. "He" zamiri ise söylenen söze ait bir zamirdir.
"Kim Allah'a ...
karşı sınır mücadelisine kalkışırsa" buyruğu mübteda olarak ref''
mahallindedir. "Sınır mücadelesine kalkışmak" ise,
"Ayrılık" kelimesinde olduğu gibi birisinin bir sınırda, diğerinin de
bir sınırda kalması, bulunması demektir. Mesela, "Filan filana karşı sınır
mücadelesine girişti," ifadesi kullanılır ve bir kimsenin kendisine ait
olmayan bir sınır içerisinde bulunması başka sınıra düşmesi anlamı kastedilir.
"Ona ... cehennem
ateşi vardır" buyruğu ile ilgili olarak şöyle denmektedir: Şart cünlesinde
"fe" harfinden sonra gelen (cevap cümlesi) mübteda kabul edilir. O
bakımdan, burada hemze esreli olarak; (...) denilmesi gerekirdi. el-Halil ve
Sibeveyh de burada esreli olarak okunmasını caiz kabul etmişlerdir. Sibeveyh,
bu da güzeldir der ve şu beyitleri (tanık olarak) nakleder:
"Uğrayanların
azlığı dolayısıyla (tadı) değişen suları bilirim hala da. Uzun süre yol
aldıklarından dolayı yorgun düşmüş develer hızla yol alırlar. Şüphesiz binek
develerim uzun süre konup göçmekten usanırlarsa da Ben yine de bu işten sonunda
payımı elde etmek için muhakkak ısrarla yoluma devam ederim."
Şu kadar var ki, genelde
herkes; (...) şeklinde hemzeyi üstün ile okumaktadırlar.
Yine el-Halil ve
Sibeveyh şöyle demektedirler: (ayet-i kerimedeki) ikinci (...); birincisinden
bedeldir. el-Müberred, bu görüşün makbul olmadığını, doğru olanın ise
el-Cermi'nin açıklaması olduğunu iddia ederek şöyle der: ikincisi, araya uzunca
ifadeler gelmiş olduğu için te'kid maksadıyla tekrar edilmiştir. Bunun benzeri
Yüce Allah'ın şu buyruklarıdır:
"Ve ahirette de en
büyük hüsrana uğrayacaklar onlardır" (en-Neml, 5). Yüce Allah'ın şu
buyruğu da böyledir: "Sonra ikisinin de akibetleri muhakkak ikisi de orada
ebedi olmak üzere ateşin içinde kalmalarıdır. "(el-Haşr, 17)
el-Ahfeş der ki: Bu
ayette buyruğun anlamı böyle bir kimseye ateşin vacip olacağıdır.
el-Müberred bunu kabul
etmeyerek şöyle der: Bu bir hatadır. Çünkü şeddeli ve üstün olan; (...);
mübteda olarak kullanılıp haber hazfedilmez. Ali b. Süleyman da der ki: Mana;
(...): Vacip olan onun için cehennem ateşi olduğudur, şeklindedir. Buna göre
ikincisi, mahzuf bir mübtedanın haberidir.
Yine şöyle denilmiştir:
ifade; (...): Onun için ona muhakkak cehennem ateşi vardır, takdirindedir. Buna
göre; (...) edatı, "fe" ile (...) arasında mecrur olan ismin takdiri
üzere ref' mahallindedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN