TEVBE 38 |
يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُواْ
مَا لَكُمْ
إِذَا قِيلَ
لَكُمُ
انفِرُواْ
فِي سَبِيلِ
اللّهِ
اثَّاقَلْتُمْ إِلَى
الأَرْضِ أَرَضِيتُم
بِالْحَيَاةِ
الدُّنْيَا
مِنَ الآخِرَةِ فَمَا
مَتَاعُ
الْحَيَاةِ
الدُّنْيَا
فِي الآخِرَةِ
إِلاَّ
قَلِيلٌ |
38. Ey iman edenler!
Size ne oldu ki: "Allah yolunda topluca savaşa çıkın" denildiği zaman
ağırlaşıp yere çakıldınız. Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz?
Fakat dünya hayatının faydası ahirete göre pek azdır.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi:
2- Dünya Ahirete Tercih Edilmemeli:
1- Ayetin Nüzul
Sebebi:
"Size ne oldu
ki" buyruğundaki; "Ne ... " edatı, takrir ve azar anlamını ifade
eden bir soru edatıdır. ifade: Sizi şu işten alıkoyan nedir? takdirindedir.
Nitekim; "Ne diye filandan yüzçeviriyorsun?" ifadesi de buna benzemektedir.
Bu ayet-i kerimenin
Tebük gazvesinde Resulullah (s.a.v.)'dan geri kalanların tutumları dolayısıyla
serzenişte bulunmak için nazil olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur.
Tebük gazvesi Mekke'nin
fethinden bir yıl sonra, hicretin dokuzuncu yılında olmuştur. Yüce Allah'ın
izniyle sürenin sonunda bu gazveye dair açıklamalar gelecektir.
''(Savaşa) çıkmak,"
kelimesi bir yerden bir yere meydana gelen bir iş dolayısıyla hızlıca intikal
etmek, yer değiştirmek demektir. İnsan hakkında; "o işi yapmak için çıktı,
çıkar" denilir. (...) ise, bu işi, yapan bir topluluk için kullanılan
çoğul bir isimdir. Yüce Allah'ın: "Arkalarını dönüp giderler ...
"(el-İsra, 46) buyruğu da buradan gelmektedir. Binek hakkında ise, muzari
fiilinde "fe" harfi hem ötreli ve hem de esreli olmak üzere;
"ürküp kaçtı, kaçar" denilir. Bunun mastarı da; (...) şeklinde gelir.
(...) da hacılar Mina'dan ayrıldı, demek olup, mastarı da; (...) şeklinde
gelir.
2- Dünya Ahirete
Tercih Edilmemeli:
Yüce Allah'ın:
"Ağırlaşıp yere çakıldınız" buyruğu ile ilgili olarak müfessirler
şöyle demişlerdir: Yani, siz yerin nimetlerine meylederek ağırlaştınız. Veya
(cihada çıkmayarak) bulunduğunuz yerde ikamet etmeye meyledip ağırlaştınız
demektir. Bu buyruk, cihada çıkmak için eli çabuk tutmayarak oturmaktan dolayı
bir serzeniş ve sitem, cihadı terketmeye karşı da bir azardır. Bu ibare;
"Yere mıhlandı, çakıldı" ifadesine yakın bir tabirdir. (...)'ın aslı,
(...) şeklindedir. Burada aralarındaki yakınlık dolayısıyla "te"
harfi peltek "se" harfine idğam edilmiştir. Ayrıca sakin harfle
başlayan bir kelimenin telaffuzu mümkün olmadığından dolayı başına
"elif" getirilmesine gerek görülmüştür. "Toplandılar"
(el-A'raf, 38);
"Anlaşmazlığa
düştünüz" (el-Bakara, 72); (...): Uğursuz bulduk" (en-Neml, 47);
(...): Süslendi" (Yunus, 24) buyrukları da bu türdendir. el-Kisai de şöyle
bir beyit nakletmektedir: "Yanında yatana kendisini kokladı mı verir serin
(letici) ağzını Ard arda öptü mü, o tadı hoş olan (ağzın)ı."
el-A'meş ise, bunu asli
şekilde; (...) diye okumuştur ki, bunu el-Mehdevı nakletmiştir.
Tebuk gazvesi,
(Resulullah sallallahu aleyhi ve Sellem) insanları o gazveye katılmak için
çağırdığı sırada ileri derecede sıcakların başlayıp, meyvelerin olgunlaştığı ve
gölgelerin serin geldiği bir döneme rastlamıştı. Nitekim ileride geleceği üzere
sahih hadiste de böyle ifade edilmiştir. O bakımdan tembellik insanları istifa
etti, onlar da oturdular ve ağırlaştılar.
Yüce Allah da bu
buyruğuyla onları azarladı, dünyayı ahirete tercih ettiklerinden ötürü onları
ayıpladı:
"Ahirete karşılık
dünya hayatına mı razı oldunuz?" Yani, ahirete bedel dünyaya mı kandınız.
ifadenin takdiri şöyledir: Siz, ahiret nimetlerinin yerine dünya nimetlerine mi
razı oldunuz? Bu bakımdan buyruktaki; (-min-): Bedel (karşılık, yerine)
anlamını ihtiva etmektedir.
Yüce Allah'ın:
"Eğer dileseydik sizin yerinize melekler getirirdik de yeryüzünde (size)
halef olurlardı" (ez-Zuhruf, 60) buyruğu da bu türdendir ki, burada da bu
edat; sizin yerinize size bedel anlamını vermektedir. Şair de şöyle demektedir:
"Keşke Zemzem suyu yerine havalandırılmak için bir çubuğa asılmış bir
tulumda Gece boyu bekleyen soğuk bir içim suyumuz olsaydı."
Bu beyitteki bu harfi
cer de bedel yerine karşılık anlamını vermektedir. Yüce Allah bu buyruğu ile
ahiretteki rahata dünya rahatını tercih etmelerinden ötürü sitem etmektedir.
Zira ahiret rahatı ancak dünyadaki yorgunlukla elde edilebilir.
Hz. Peygamber de binek
üzerinde tavaf etmiş bulunan Hz. Aişe'ye: "Alacağın ecir, yorgunluğun
kadardır" diye buyurmuştur. Bu hadisi Buharı rivayet etmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN