ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TEVBE

14

/

15

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ

عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ {14}

 

 وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللّهُ عَلَى مَن يَشَاءُ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ {15}

 

14. Onlarla savaşın ki, Allah ellerinizle onları azaplandırsın. Onları rezil etsin. Size onlara karşı zafer versin ve (bununla) mü'min bir topluluğun gönüllerine şifa versin;

15. Kalplerindeki gazabı gidersin. Allah dilediğine tevbe nasib eder. Allah hakkıyla bilendir, Hakimdir.

 

"Onlarla savaşın" buyruğu bir emirdir; "ki, Allah ... onları azaplandırsın" buyruğu da onun cevabıdır. Şartın cevabı anlamında olmak üzere meczum gelmiştir. ifadenin takdiri şöyledir: Eğer onlarla savaşırsanız Allah ellerinizle onları azaplandırır, onları rezil eder, size, onlara karşı zafer verir ve mü'min bir topluluğun gönüllerine de şifa verir.

 

"Kalplerindeki gazabı gidersin" buyruğu ise, onların gazap ve öfkelerinin ileri dereceye ulaşmış olduğunu göstermektedir. Mücahid der ki; Bu buyrukla, Resulullah (s.a.v.)'ın tarafında antlaşmada yer alan Huzaalıları kastetmektedir. ifadelerde cümlecikler hep birbirine atfedilmiştir. Ve hepsinde de birincisinden kat' ile (yeni cümlecikler halinde) ref' caizdir.

 

Bununla birlikte; (...) takdiri ile nasbedilmeleri de caizdir Kufelilerce "sarf" diye bilinen şey budur. Şairin şu beyitlerinde olduğu gibi: "Şayet Ebu Kabus ölecek olursa ölür İnsanların baharı da, haram ayı da Ve ondan sonra biz sarılırız hörgücü bulunmayan Sırtı alınmış, horgüçsüz bir hayatın kuyruklarına."

 

Buradaki; "Sarılırız" kelimesini istersek üstün ile okuyabiliriz, istersek mansub olarak okuyabiliriz.

 

Yüce Allah'ın: "Ve mü'min bir topluluğun gönüllerine şifa versin" buyruğu ile kastedilenler, Mücahid'den naklettiğimize göre Huzaaoğullarıdır. Çünkü Kureyşliler onlara karşı Bekroğullarına yardımcı olmuştu. Huzaalılar ise Peygamber (s.a.v.)'ın tarafında antlaşma da yer almışlardı. Bekroğullarına mensub birisi Resulullah (s.a.v.)'ı hicveden bir şiir söylemişti. Bunun üzerine Huzaalılardan birisi ona: Eğer bu şiiri bir daha okuyacak olursan, senin ağzını kırarım. Bekroğullarına mensub kişi bu şiiri bir daha okuyunca, gerçekten ağzını kırdı ve aralarında çarpışma başgösterdi. Huzaalılardan bazılarını öldürdüler. Bunun üzerine Huzaalı Amr b. Salim, bir kaç kişiyle birlikte Peygamber (s.a.v.)'ın huzuruna gitti ve ona durumunu haber verdi. Hz. Peygamber, mü'minlerin annelerinden Meymune'nin odasına girip: "üzerime su dökün" diye buyurdu ve yıkanmaya başladı. Yıkanırken de: "Eğer Ka'b oğullarına (ki bunlar Amr b. Salim'in kavmi olan Huzaalıların bir koludur) yardım etmeyecek olursam, yardım görmeyeyim" diye buyurdu. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) gerekli hazırlıkların yapılmasını ve Mekke'ye çıkılmasını emretti, bunun sonucunda da Mekke fethedildi.

,

"Allah dilediğine tevbe nasib eder" buyruğundaki "Tevbe nasib eder" kelimesinde kıraat yeni bir cümle (istinaf) olmak üzere ref iledir. Çünkü bu, önceki ifadeler türünden değildir. Bundan dolayı cezm ile (...) diye buyurmamıştır.

 

Diğer taraftan onlarla savaşmak, onların Allah tarafından tevbelerinin kabul edilmesini de gerektirmez. Aksine onlarla savaşmak, onların azab edilmelerini, rezil edilmelerini, mü'min bir topluluğun gönüllerinin şifa bulmasını, onların kalplerindeki öfkenin gitmesini gerektirir. Bunun bir benzeri de: "Allah dilerse kalbinin üzerini mühürler" buyruğunda ifade tamam olduktan sonra: "Allah batılı mahveder" (eş-Şura, 24) diye buyurmasıdır.

 

Allah'ın tevbelerini kabul ettiği kimseler ise, Ebu Süfyan, Ebu Cehil'in oğlu İkrime, Süleym b. Ebi Amr gibileridir. Bunlar İslam'a girdiler.

,

İbn Ebi İshak ise bu ("tevbe nasib eder" anlamındaki) lafzı, (...) şeklinde nasb ile okumuştur. (Allah dilediğine tevbe nasib etsin diye, anlamına gelir). Aynı şekilde İsa es-Sekafi ve el-A'rec'den de böyle okudukları rivayet edilmiştir. Bu okuyuşa göre ise, tevbelerinin kabulü de şartın cevabı kapsamına girer. Çünkü anlam: "Eğer onlarla savaşırsanız Allah onları azaplandırır ... " şeklindedir. Buna atfedilenlerin manası da böyle olur. Bundan sonra da eğer onlarla savaşırsanız "Allah da onların tevbelerini kabul eder" diye buyurmaktadır. Böylelikle sizin ellerinizle azaplandırılmaları, gönüllerinize şifa vermesi, kalplerinizin öfkesinin giderilmesi ve tevbenizin kabul edilmesi lütufları hep birlikte size verilmiş olur.

 

Ancak, burada bu fiilin, "tevbe nasib eder" anlamındaki fiilin merfu' olarak okunması daha güzeldir. Çünkü savaş tevbe etmenin sebebi değildir. Zira, şanı Yüce Allah'ın, tevbesini kabul etmek istediği herhangi bir kimse için tevbe, her halükarda savaş olmaksızın da mümkün olabilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Tevbe 16

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR