TEVBE 16 |
أَمْ
حَسِبْتُمْ
أَن
تُتْرَكُواْ
وَلَمَّا
يَعْلَمِ
اللّهُ
الَّذِينَ
جَاهَدُواْ مِنكُمْ
وَلَمْ
يَتَّخِذُواْ
مِن دُونِ اللّهِ
وَلاَ
رَسُولِهِ
وَلاَ
الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً
وَاللّهُ
خَبِيرٌ
بِمَا
تَعْمَلُونَ |
16. Yoksa siz, Allah
içinizden cihad edenleri, Allah'tan, Resulünden ve mü'minlerden başkasını dost
ve sırdaş edinmeyenleri ayırt etmeksizin bırakılıverileceğinizi mi sandınız.
Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
"Yoksa siz ... mi
sandınız?" buyruğu ile bir konudan bir başka konuya geçilmektedir.
"Bırakılıverileceğinizi" anlamındaki buyruk, Sibeveyh'in görüşüne
göre iki mef'ul yerini tutmaktadır. el-Müberred'e göre ise ikinci mef'ul
hazfedilmiştir. Buyruğun anlamı şudur: Sizler, mü'min ile münafıkın kendisi
sebebiyle mükafat veya cezayı hak edeceği şekilde ortaya çıkarılmasını
sağlayacak ibtilalara maruz kalmadan bırakılacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu
anlamdaki açıklamalar, bundan önce birkaç yerde de geçmiş bulunmaktadır.
"Ayırd
etmeksizin" buyruğu, (...) ile (...) zaid olsa da- cezm edilmiştir. Çünkü
bu, Sibeveyh'e göre -önceden de (Al-i İmran, 142. ayetin tefsirinde) geçtiği
üzere- "Yapmıştır," sözüne (olumsuz olarak) cevap teşkil eder.
"Mim" harfinin esreli olması ise, (bundan sonraki lafzatullah'ın ilk
harfinin sakin olması sebebiyle) iki sakinin bir araya gelmesidir.
"Dost ve
sırdaş" kelimesi içli dışlı, iç içe gibi anlamlara gelir ve girmek demek
olan; (...)'den gelmektedir. Vahşi hayvanların içine girdiği inlere; (...)
denilmesi de buradan gelmektedir. Yani: Allah'ı ve Rasülünü (ve mü'minleri)
bırakarak başkalarına sevgi duyup onlarla içli dışlı olmayın.
Ebu Ubeyde der ki:
Kendisinden olmayan bir şeyin içine soktuğun her bir şeye; (...) denilir. Bir
kimse bir topluluğun kendisinden olmamakla birlikte aralarında bulunursa o
kimseye de bu isim verilir. İbn Zeyd der ki: Bu kelime (velice), sonradan bir
şeyin içerisine giren demektir. Çoğulu da; (...) şeklinde gelir. Kişinin
sırdaşları diğer insanlar arasında onun özel yakınları ve işinin içyüzünü bilen
kimseleri demektir. Bu durumda; "o benim sırdaşımdır, onlar benim
sırdaşımdır," denilerek kelimenin tekili de çoğulu da aynı kullanılabilir.
Nitekim Eban b. Tağlib -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demiştir:
"Kaçkınlara, hadlerini aşanlara ve şüpheli işler peşinde olanlara O ne
kötü bir sığınak ve barınaktır!"
Bu kelimenin;
"Sırdaş" anlamına geldiği de söylenmiştir ki, manası birdir.
Bu buyruğun bir benzeri
de Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler, sizden başkalarını sırdaş
edinmeyin" (Al-i İmran, 118) buyruğudur. el-Ferra der ki: (Bu ayet-i
kerimede geçen) velice (dost ve sırdaş) onların müşriklerden kendilerine
sırlarını açıkladıkları, durumlarını bildirdikleri ve müşriklerden edindikleri
sırdaşları demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN