A’RAF 205 |
{204} وَاذْكُر
رَّبَّكَ فِي
نَفْسِكَ
تَضَرُّعاً
وَخِيفَةً
وَدُونَ
الْجَهْرِ
مِنَ
الْقَوْلِ
بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ
وَلاَ تَكُن
مِّنَ
الْغَافِلِينَ |
205. Rabbini içinden,
yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an ve gafillerden
olma!
Yüce Allah'ın:
"Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak ... an" buyruğunun bir
benzeri de: "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin" (el-A'raf,
55) buyruğudur. Daha önceden geçmişti.
Ebu Cafer en-Nehhas der
ki: Yüce Allah'ın: "Rabbini içinden ... an" buyruğunun dua hakkında
olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur.
Derim ki: İbn Abbas'tan rivayet
edildiğine göre bu buyrukta geçen "anmak (zikir)" ile namazdaki
kıraati kastettiğine dair bir rivayet gelmiştir. Buyruğun anlamının: Kur'an-ı
Kerim'i üzerinde dikkatle dura dura ve düşünerek oku şeklinde olduğu da
söylenmiştir.
"Yalvararak"
kelimesi mastardır. Hal mahallinde de olabilir.
"Korkarak" ise
ona atfedilmiştir. "Korku" kelimesinin çoğulu
ise (...) şeklinde
gelir, çünkü bu da; "Korkmak, korku" anlamındadır. Bu açıklamayı
en-Nehhas zikretmiştir. (...)'ın aslı ise (...) dır. Burada önceki harf esreli
olduğu için "ye" harfi "vav"a dönüştürülmüştür. Mazi ve
muzari çekimleri ile mastarları da (...) şeklinde gelir. Müfred ism-i faili,
(...), şeklinde, çoğulu aslına uygun olarak; (...) şeklinde gelmekle birlikte;
(...) şeklinde de telaffuz edilir. el-Ferra'nın da naklettiğine göre ise, yine
(...)'in çoğulu (...) şeklinde de gelir. el-Cevheri ise der ki: (...) ile (...)
aynı şeydir. Çoğulu ise (...) diye gelir ve bunun aslı ("ye" harfi
değil) "vav"dır.
"Yüksek olmayan bir
sesle" yani, sözünü yüksekten daha aşağı bir sesle. Bu da kendine
işittirecek kadar anlamındadır. Nitekim bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır:
''.... ikisi ortası bir yol tut. "(el-İsra, 110) Yüksek sesle söylemek ile
gizli söylemek arasında bir yol tut, demektir. İşte bu, daha önce birden çok
yerde de geçmiş olduğu gibi, yüksek sesle zikir yapmanın memnu' (yasak)
olduğunun delilidir.
"Sabah ve akşam
(vakitlerinde)" buyruğu ile ilgili olarak Katade ve İbn Zeyd şöyle
demektedir: "Akşam vakitleri" demektir. (...) ise, sabah anlamına
gelen; (...)'ın çoğuludur.
Ebu Miclez, (...)
şeklinde okumuştur. Bu ise, "Akşam vaktine girdik" fiilinin
mastarıdır. (...) İse, (...)'ın çoğuludur. Tıpkı "Çadır için yere çakılan
kazık, kazıklar" kelimesi gibi cem'ü'l-cem' (çoğulun çoğulu) dır. Bunun
tekili ise, (...) şeklinde olup bu, (...) şek-
linde çoğul yapılmıştır.
Bu açıklamalar ez-Zeccac'dan nakledilmiştir.
el-Ahfeş ise der ki:
(...): Akşam vakitleri kelimesi, (...) kelimesinin çoğuludur. Tıpkı "Sağ,
sağlar" kelimesi gibi.
el-Ferdi da der ki:
(...) kelimesi, "akşam vakti" anlamına gelen; (...) kelimesinin
çoğuludur. Bununla birlikte; (...) tekil de olabilir. Şairin şu mısra ında
olduğu gibi: "Ve akşam vakti yaklaştığında ondan daha güzeli ile de değiL.
.. "
el-Cevherı der ki:
(...); ikindiden sonra akşama kadar devam eden vakittir. Çoğulu ise, (...)
şeklinde gelir. Bu da (...) dan çoğul yapılmış gibidir. Şair der ki:
"Ömrüm hakkı için
sen ahalisine ikramda bulunduğum evsin. Ve akşam vakitlerinde avlularında
oturduğum."
Bu kelime aynı şekilde;
(...) şeklinde de çoğul yapılır. (...): Deve, develer gibi. Daha sonra bunun
çoğul şeklini de küçültme ismi yaparak; (...) demişler, arkasından
"nun" harfini "lam" ile ibdal ederek; (...) demişlerdir.
Nabiğa'nın şu beyiti de bu kabildendir: "Kısacık bir akşam vakti durdum
orada ve sordum ona; Bana cevap vermekte güçlük çekti, o evde de kimse
yoktu."
el-Lihyanı de;
"Onunla akşam vakti karşılaştım," şeklinde ifade kullanıldığını
nakletmektedir.
"Ve gafillerden
olma." Yani, Allah'ı zikretmekten yana gaflete düşenlerden olma.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN