A’RAF 206 |
إِنَّ
الَّذِينَ
عِندَ
رَبِّكَ لاَ
يَسْتَكْبِرُونَ
عَنْ
عِبَادَتِهِ
وَيُسَبِّحُونَهُ
وَلَهُ
يَسْجُدُونَ |
206. Şüphe yok ki
Rabbin nezdindekiler O'na ibadet etmekten asla büyüklenmezler. O'nu tesbih
ederler ve yalnız O'na secde ederler.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız:
1- Meleklerin Mevkii ve Görevleri:
2- Kuran-ı Kerim 'deki Secdeler
(Tilavet Secdeleri):
3- Tilavet Secdesinin Vücubu:
4- Tilavet Secdesinin Şartları:
5- Tilavet Secdesinin Vakti:
6- Tilavet Secdesi Yaparken Söylenecek
Sözler:
7- Secde Ayetinin Namazda Okunması:
8- Secde Ayeti Okunduğunda Dinleyenin
Hükmü:
1- Meleklerin Mevkii
ve Görevleri:
Yüce Allah'ın:
"Şüphe yok ki, Rabbin nezdindekiler" buyruğu ile melekleri kastettiği
icma ile kabul edilmiştir. Şanı Yüce Allah her türlü mekandan münezzeh olduğu
halde "Rabbin nezdindekiler" diye buyurması, meleklerin Allah'ın
rahmetine yakınlıklarından ötürüdür. Allah'ın rahmetine yakın olan herbir şey
de O'nun nezdinde demektir. Bu açıklama ez-Zeccac'dan nakledilmiştir.
Başkası ise şöyle demektedir:
Böyle buyurması, onların Allah'tan başka hiçbir kimsenin hükmünün geçerli
olmadığı bir yerde bulunmalarından dolayıdır. Onların, Allah'ın elçileri
olduklarından dolayı bu tabir kullanıldığı da söylenmiştir. Nitekim:
"Halife nezdinde büyük bir ordu vardır" denilmesi de bu türdendir.
Yine şöyle
açıklanmıştır: Bu ifade ile meleklerin yüksek şereflerine dikkat çekilmekte,
onların oldukça üstün bir yerde bulundukları anlatılmaktadır. O halde bu,
onların mesafe yönüyle değil de üstünlük ve şeref itibariyle yakınlıklarını
anlatan bir tabirdir.
"O'nu tesbih
ederler," O'nu ta'zim ederler, hertürlü kötülük ve çirkinlikten tenzih
ederler. "Ve yalnız O'na secde ederler." Namaz kılarlar diye
açıklandığı gibi, masiyet ehlinin hilafına, O'na zilletle boyun eğerler, diye
de açıklanmıştır.
2- Kuran-ı Kerim 'deki
Secdeler (Tilavet Secdeleri):
İlim adamlarının
cumhuruna göre, burası Kur'an okuyan kimsenin secde etmesi gereken bir yerdir.
Yine ilim adamları Kur'an-ı Kerim'deki secde ayetlerinin sayısında farklı
görüşlere sahiptirler. Bu hususta belirtilen en yüksek secde sayısı onbeştir.
Bunların birincisi, A'raf Süresi'nin son ayeti, sonuncusu da el-Alak Süresi'nin
sonuncu ayetidir. Aynı zamanda bu, İbn Habib'in bir rivayette İbn Vehb'in ve
İshak'ın da görüşüdür. İlim adamları arasında el-Hicr Süresi'nde yer alan:
"Ve secde edenlerden ol'' (el-Hicr, 98) buyruğunda da secde olduğu
görüşünde olanlar vardır. Nitekim ileride Yüce Allah'ın izniyle buna dair
açıklamalar da (işaret edilen ayet 2. başlıkta) gelecektir. Bu görüşe göre
secde sayısı onaltı tane olur.
Secdelerin sayısının
ondört olduğu da söylenmiştir, Bunu, kendisinden gelen bir başka rivayette İbn
Vehb söylemiştir. O, el-Hac Süresi'ndeki ikinci secdenin secde yeri olmadığı
görüşündedir. Aynı zamanda bu rey sahiplerinin de görüşüdür, sahih olan da
buranın secde yeri olmadığıdır. Çünkü, burada secdenin sabit olduğuna dair
hadis sahih değildir. Bunu, İbn Mace ve Ebu Davud, Sünenlerinde, Abdi
Külaloğullarından Abdullah b. Muneyn'den, o, Amr b. el-As'dan rivayet ettiğine
göre Rasulullah (s.a.v.) kendisine Kur'an-ı Kerim'de, üçü Mufassal sürelerde,
ikisi de el-Hac Süresi'nde olmak üzere, onbeş tane secde olduğunu okutmuştur,
Abdullah b. Muneyn'in rivayeti ise delil gösterilmez. Bunu Ebu Muhammed
Abdulhak ifade etmiştir.
Yine Ebü Davüd, Ukbe b.
Amir'den naklettiği bir hadiste şöyle dediğini zikretmektedir: Ey Allah'ın
Rasulü dedim, Hac Süresi'nde iki secde mi var? O: "Evet, o secdeleri
yapmayacak olan o ayetleri de okumasın."
Ancak bu hadisin
senedinde de Abdullah b. Lehia vardır ki, o da oldukça zayıf bir ravidir.
Şafii, el-Hac
Süresi'ndeki bu iki secdeyi kabul etmekle birlikte, Sad Süresi'nde secde
bulunmadığı görüşündedir.
Bir başka görüşe göre de
onbir secde ayeti olduğu ifade edilmiştir. Bu görüşte olanlar, el-Hac
Süresi'ndeki ikinci secde ayeti ile, Mufassal bölümündeki üç ayetin secde ayeti
olmadığı görüşündedirler. Maliki mezhebinde meşhur olan görüş budur.
İbn Abbas ile İbn Ömer
ve diğerlerinden de bu görüş rivayet edilmiştir. İbn Mace'nin Sünen'indeki
rivayete göre Ebu'd-Derda şöyle demiş: Ben, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte
onbir tane secde yaptım ve bu secdeler arasında Mufassal bölümünde bir tane
dahi yoktu. (Yaptığım secdeler şunlardır): el-A'raf, er-Rad, en-Nahl, Beni
İsrail (İsI'a), Meryem, el-Hac'da bir secde, elFurkan, en-Nemi Süresi'nde Hz.
Süleyman'dan söz eden bölüm, es-Secde Suresi, Sad ve mi Mim'lerdeki Secde
(Fussilet Süresi).
Secde ayetlerinin on
tane olduğu da söylenmiştir. Bu görüşte olanlar, Hac Süresi'nin ikinci secdesi
ile Sad Süresi ve Mufassal bölümdeki üç secde ayetinde secde gerekmediğini
belirtmişlerdir. Bu görüş, İbn Abbas'tan nakledilmiştir. Bir diğer görüşe göre
bunlar dört tane secdedirler. Elif, Lam, Mim Tenzil secdesi (Secde Süresi), Ha
Mim tenzil (yani Fussilet) ile Necm ve Alak süreleridir. Bu hususta ki görüş
ayrılığının sebebi ise, konu ile ilgili hadislerin ve uygulamaların naklindeki
farklılıklardır. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'de mücerred secde etme emri hususundaki
görüş ayrılıklarıdır: Acaba buradaki emirden kasıt tilavet secdesini yapmak
mıdır, yoksa namazda farz olan secde midir, şeklindeki ihtilaflardır.
3- Tilavet Secdesinin
Vücubu:
Tilavet secdesinin
vücubu hususunda da fukahanın farklı görüşleri vardır.
Malik ve Şafii vacip değildir
derken, Ebu Hanife vaciptir demiştir. O, bu görüşü ileri sürerken, secde
yapmaya dair verilen mutlak emrin vücup ifade ettiği ilkesini delil kabul
etmekle birlikte Hz. Peygamberin şu buyruğunu da delil göstermektedir:
"Adem oğlu bir secde (ayeti) okuyup da secde edecek olursa, şeytan
ağlayarak ve: "Vay benim halime" diyerek oradan uzaklaşır." -Ebu
Kureyb yoluyla gelen rivayette ise: "Vay benim halime" der:- Hz.
Peygamber, İblis'in -Allah'ın laneti üzerine olsun- durumundan haber veren:
"(İblis der ki:) Adem oğluna secde etmesi emrolundu, o da secde etti. Onun
için cennet vardır. Ben de secde etmekle emrolundum, fakat emre uymadım. Benim
için de ateş (cehennem) vardır" buyruğunu delil göstermişlerdir. Bu hadisi
de Müslim rivayet etmiştir. Diğer taraftan Peygamber (s.a.v.) da secde
ayetlerini okuduğu vakit secdelere dikkat ve itina gösterirdi.
Bizim ilim adamlarımız
ise, Buharı'nin de rivayet ettiği Hz. Ömer'in minber üzerinde secde ayetini
okuyup da minberden inip secde etti, onunla birlikte cemaat de secde etti. Daha
sonraki Cumada yine secde ayetini okudu, cemaat onunla birlikte secde etmek
için hazırlanmışken, şöyle dedi: "Ey insanlar! Ağır olunuz. Allah bu
secdeyi üzerimize farz olarak yazmadı. Bizim isteğimizle secde yapmamız hali
müstesnadır" hadisini delil gösterirler.
Bu olay Ensar ve
Muhacirlerden oluşan ashab-ı kiramın (Allah hepsinden razı olsun) huzurunda
cereyan etmişti. Ancak, hiçbir kimse onun bu kanaatine karşı çıkmamıştı. O
halde bu hususta icma olduğu sabittir.
Hadis-i şerifte geçen
(ve İblis'in dediği bildirilen): "Adem oğlu secde etmekle emrolundu ...
" ifadesi ise, yapılması farz olan (vacip) sücuda dair haber vermekten
ibarettir. Peygamber (s.a.v.)'ın secdeye devam etmesi de tilavet secdesinin
müstehab olduğuna delildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
4- Tilavet Secdesinin
Şartları:
Kur'an-ı Kerim'deki
tilavet secdesini yapabilmek için, namaz için de gerekli görülen hadesten
taharet, necasetten taharet, niyet, istikbal-i kıble ve vakit gibi şartların
gerekli olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur. Ancak Buharı, İbn Ömer'den
taharetsiz (abdestsiz) olmadığı halde de secde ettiğini nakletmektedir.
İbnü'l-Münzir de bu hususu eş-Şa'bi'den zikretmektedir.
(Az önce belirtilen
şartları öngören) cumhurun görüşüne göre ise, ayrıca iftitah tekbiri, iftitah
tekbiri esnasında elleri kaldırmak, tekbir getirmek (ve böylece secdeye varmak)
ve selam vermek gerekli olup olmadığı hususunda da farklı görüşler vardır.
Şafii, Ahmed ve İshak, secde için iftitah tekbiri getirilip ve tekbir sırasında
da ellerin kaldırılacağı görüşündedir. İbn Ömer'den de Peygamber (s.a.v.)'ın
secde ettiği vakit tekbir getirdiği, aynı şekilde başını secdeden kaldırdığı
vakit de yine tekbir getirdiği rivayet edilmiştir.
Maliki mezhebinden
meşhur olan görüşe göre ise, namaz esnasında tilavet secdesi yapacak olursa,
secdeye giderken ve secdeden kalkarken tekbir getirir. Ancak, namazın dışında
tilavet secdesi yapılacak olursa, tekbir getirilip getirilmeyeceği hususunda
ondan farklı rivayet gelmiştir. Tilavet secdesi için tekbir getirileceği
görüşünü genel olarak bütün fukaha kabul etmiştir.
Cumhüra göre tilavet
secdesinde selam yoktur. Ancak, seleften bir topluluk ile İshak, tilavet
secdesinin sonunda selam verileceği görüşündedirler. Bu görüşe göre, secdenin
başında getirilen tekbirin ihram (iftitah) tekbiri olduğu ortaya çıkmaktadır.
Selam verilmeyeceği görüşüne göre ise, ilk tekbir yalnızca secdeye varmak için
alınan tekbir olur. Ancak birinci görüş daha uygundur. Çünkü Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur: "Namazın anahtarı abdest almak, onun tahrimi (yani
iftitahı) tekbir getirmek, tahlili (sona erdirilmesi) ise selam vermektir.
"
Ayrıca secde de tekbiri
bulunan bir ibadettir. O bakımdan bunun tahlilinin de olması gerekir. Tıpkı
cenaze namazı gibi. Hatta onda selam olması daha da uygundur. Çünkü, tilavet
secdesi bir fiildir. Cenaze namazı ise sözdür. İbnü'l-Arabi'nin tercih ettiği
görüş de budur.
5- Tilavet Secdesinin
Vakti:
Tilavet secdesinin sair
vakitlerde mutlak olarak yapılacağı belirtilmiştir.
Çünkü bu, sebebi bulunan
bir namaz (gibi) dır. Şafii'nin ve bir gurup fukahanın görüşü budur. Sabah
aydınlanmadıkça yahut da ikindiden sonra güneş sararmadıkça secde yapılmayacağı
da belirtilmiştir. Bir başka görüşe göre ise, sabahın farzından ve ikindinin
farzından sonra secde yapılmaz denilmiştir. Sabah namazından sonra secde
yapılır, ikindiden sonra yapılmaz da denilmiştir. Bu üç görüş de bizim
mezhebimizdeki görüşlerdir.
Konu ile ilgili görüş
ayrılığının sebebi, secde ayetini okumanın sebep teşkil ettiği secde ve ikindinin
farzı ile sabahın farzından sonra genel olarak namazı yasaklayan buyruklar
arasındaki çatışmadır. Diğer taraftan bu iki vakitte namazın yasaklanış
sebebinin tesbiti hususundaki görüş ayrılıklarıdır. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
6- Tilavet Secdesi
Yaparken Söylenecek Sözler:
Secdeye vardığı zaman,
secde halinde "Allah'ım, bu secde dolayısıyla benim bir günahımı kaldır,
ondan ötürü de bana bir ecir yaz ve bu secdemi benim için nezdinde bir mükafat
sebebi kıl" der. Bunu, İbn Abbas, Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet etmiş
olup, İbn Mace de Sünenınde zikretmiştir.
7- Secde Ayetinin
Namazda Okunması:
Namaz esnasında secde
ayetini okuyacak olursa, eğer kıldığı bu namaz nafile bir namaz ise ve tek başına
bu namazı kılıyor yahut da cemaatle kılmakla birlikte cemaatin
karıştırınayacağından emin olursa secde yapar. Şayet cemaatle namaz kılmakla
birlikte karıştırılmayacağından emin değilse, (Maliki mezhebinde) açık
ifadelerle nakledildiğine göre, bunun (secde yapmasının) caiz olduğudur. Secde
etmeyeceği de söylenmiştir.
Eğer kıldığı namaz farz
namaz ise, Malik'ten meşhur olan görüşe göre bu namazda secdenin yapılmayacağı
şeklindedir. Kıldığı bu namaz ister içten okunan bir namaz olsun, ister
açıktan, ister cemaatle kılsın, ister tek kılsın farketmez. Bunun gerekçesi
ise, farz namazdaki secde sayılarına bir fazlalık olacağıdır. Bu görüşün
gerekçesi, cemaatin karıştırma ihtimalidir. Bundan ötürü secde etmez
denilmiştir. Bu daha uygun görülmektedir.
Bu görüşe göre tek
başına namaz kılan ile cemaatın karıştırmayacağından emin olunan cemaatle
kılınan namazlarda tilavet secdesinin yapılmasının bir sakıncası yoktur.
8- Secde Ayeti
Okunduğunda Dinleyenin Hükmü:
Buhari'nin rivayetine
göre Ebu Rafi şöyle demektedir: Ebu Hureyre ile birlikte yatsı namazını kıldım.
"GÖkyarıldığızaman ... "(el-İnşikak, 1) suresini okudu ve secde etti.
Ben, bu ne diye sordum, o: Ben, burada Ebu'l-Kasım (s.a.v.)'ın arkasında (namaz
kılarken) secde ettim. Ona kavuşuncaya kadar secde etmeye devam edeceğim. Bu
hadisi tek başına Buhari rivayet etmiştir.
Yine Buhari'de şöyle
denilmektedir: İmran b. el-Husayn'a şöyle soruldu:
Bir kimse Kur'an
dinlemek kastı olmadan secde ayetini işitse (secde etmesi gerekir mi)? Şöyle
dedi: Ya onun için oturacak olursa görüşün nedir?
O, bununla başkasının
okuduğu secde ayetini dinleyen için secdeyi vacip görmüyor gibiydi. Selman da
dedi ki: Bizim maksadımız bu değildi. Hz. Osman da şöyle demiştir: Secde, ancak
onu dinleyen kimseye düşer.
ez-Zühri der ki: Kişi
ancak abdestli iken secde eder. Sen, mukim iken secde edecek olursan kıbleye
yönel. Eğer binek üzerinde isen, yüzün hangi tarafa olursa önemli değiL.
es-Saib de (maksadı Kur'an okumak değil de birtakım haberleri anlatmak ve
öğütler vermek olan) kıssa anlatıcısının secde ayetini okuması dolayısıyla
secde etmezdi.
Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
el-A'RAF SüRESİ'NİN SONU
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
|