A’RAF 90 / 93 |
وَقَالَ
الْمَلأُ الَّذِينَ
كَفَرُواْ
مِن
قَوْمِهِ
لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ
شُعَيْباً
إِنَّكُمْ
إِذاً لَّخَاسِرُونَ {90} فَأَخَذَتْهُمُ
الرَّجْفَةُ
فَأَصْبَحُواْ
فِي
دَارِهِمْ
جَاثِمِينَ {91} الَّذِينَ
كَذَّبُواْ
شُعَيْباً
كَأَن لَّمْ
يَغْنَوْاْ
فِيهَا
الَّذِينَ
كَذَّبُواْ
شُعَيْباً كَانُواْ
هُمُ
الْخَاسِرِينَ
{92} فَتَوَلَّى عَنْهُمْ
وَقَالَ يَا
قَوْمِ
لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ
رِسَالاَتِ
رَبِّي
وَنَصَحْتُ
لَكُمْ فَكَيْفَ
آسَى عَلَى
قَوْمٍ
كَافِرِينَ {93} |
90.
Kavminden kafir olan ileri gelenler: "Şuayb'a uyarsanız, andolsun ki, o
takdirde muhakkak en büyük zarara uğramış kimseler olacaksınız" dediler.
91 Bunun
üzerine şiddetli sarsıntı onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü çökenler
oldular.
92.
şuayb'ı yalanlayanlar, zaten orada oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı
yalanlayanlar, işte en büyük zarara uğrayanlar onlar oldular.
93.
Bunun üzerine onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: "Kavmim, andolsun ben size
Rabbimin vahiylerini tebliğ ettim. Ve size içtenlikle öğüt verdim. Şimdi kafir
bir topluma nasıl tasalanayım?"
"Kavminden kafir
olan ileri gelenler" kendilerinden daha aşağılarda bulunanlara:
"Şuayb'a uyarsanız andolsun o takdirde muhakkak en büyük zarara uğramış
kimseler olacaksınız" yani, helak olacaksınız dediler. "Bunun üzerine
şiddetli sarsıntı" yani, zelzele; yahut, denildiğine göre çığlık
"onları yakalayıverdi de yurtlarına diz üstü çökenler oluverdiler."
Ashabu'lEyke ise, ileride geleceği üzere ez-Zulle (yani, içinde ateş bulunan ve
üzerlerine ateş yağdıran bulut) azabı ile helak edildiler. (Bk. eş-Şuara, 189),
"Şuayb'ı yalanlayanlar zaten orada oturmamış gibi oldular."
el-Curcanı der ki: Bu buyruğun yeni bir başlangıç ifadesi olduğu söylenmiştir,
Yani, Şuayb'ı yalanlayan kimseler eskiden beri ölüp kalmış kimseler gibi
oldular, anlamındadır,
"İkamet
ettiler," oturdular anlamındadır. Bir yerde ikameti anlatmak için;
"Filan yerde ikamet ettim" denilir. "Bir yerde uzun süre
kalmak" anlamına da gelir. (...) ise, "konaklanılan yer"
demektir. çoğulu da; (...) şeklinde gelir. Şair Lebid der ki: "Ve ben
Dilhis (diye bilinen atın yarış için) koşmasından önce altı gün ikamet ettim.
Eğer bu çok iddiacı
nefsin ebediliği olsaydı."
Hatim et-Tai de şöyle
demiş: "Biz uzun bir zaman hem yoksul, hem zengin kalakaldık.
Nitekim zamanın günleri
arasında zor olanı da var, kolayolanı da. Yumuşağıyla, sertiyle zamanın her
türlü halini kazandık. Ve zaman bize bu ikisinin bardağıyla hepsini içirdi.
Fakat akrabaya karşı
azgınlığımızı artırmadı Zenginliğimiz. Ne de fakirlik bizim şerefimizi
küçülttü."
"Şuayb'ı
yalanlayanlar, işte en büyük zarara uğrayanlar onlar oldular."
Bu, yeni bir hitap
başlangıcıdır, hem yergi ve azarda ileri dereceyi ifade ediyor, ayrıca
meselenin büyüklüğünü ve önemini tekrar dile getiriyor. Şuayb'ın kavmi: Kim,
Şuayb'a uyarsa o da hüsrana uğramış olur. Dedikleri için Yüce Allah asıl bu
sözü söyleyenlerin hüsrana uğrayan kimseler olduklarını ifade buyurdu.
"Şimdi kafir bir
topluma nasıl tasalanayım?" Ne diye üzüleyim? "üzüldüm,"
"üzülürüm, üzülüyorum" şeklinde gelir, mastarı; (...); ism-i faili de
"üzülen" şeklinde gelir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN