A’RAF 26 |
يَا
بَنِي آدَمَ
قَدْ
أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ
لِبَاساً يُوَارِي
سَوْءَاتِكُمْ
وَرِيشاً
وَلِبَاسُ
التَّقْوَىَ
ذَلِكَ
خَيْرٌ
ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ
اللّهِ
لَعَلَّهُمْ
يَذَّكَّرُونَ |
26. Ey Ademoğulları,
size avret yerlerinizi örtecek bir libas ile giyip süsleneceğiniz bir elbise
indirdik. Takva elbisesine gelince, o daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın
ayetlerindendir. Belki öğüt alırlar.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
dört başlık halinde sunacağız:
1- Örtünmeye Dair Hükümler:
2- indirilen Libas'ın Mahiyeti:
3- Giyim ve Süs:
4- En Hayırlı Elbise:
1- Örtünmeye Dair
Hükümler:
Yüce Allah'ın: "Ey
Ademoğulları size avret yerlerinizi örtecek bir libas ... indirdik"
buyruğu ile ilgili olarak çoğu ilim adamı şöyle demiştir: Bu ayetikerime,
avreti örtmenin vücubuna delildir. Çünkü Yüce Allah: "Avretyerlerinizi
örtecek" diye buyurmaktadır. Kimisi de şöyle demektedir: Bu ayeti kerimede
onların sözünü ettikleri hususa delil teşkil edecek bir taraf yoktur. Aksine
bunda sadece bununla Allah'ın bize nimet ihsan etmiş olduğuna delalet vardır, o
kadar.
Derim ki: Birinci görüş
daha sahihtir. Avretin örtülmesi de bu nimetlerin bir parçasıdır. Böylelikle şanı
Yüce Allah, Ademoğlunun zürriyetine avretlerini örtecek şeyleri yaratmış
olduğunu beyan etmekte ve tesettürün emr olunduğuna delalet etmektedir.
Başkalarının görmesine karşı avretin örtülmesinin vücubu hususunda ilim
adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Ancak, avretin ne olduğu hususunda
farklı görüşlere sahiptirler. İbn Ebi Zi'b der ki:
Avret, erkekte, fercin
kendisidir. Yani kubül ve dübürdür, başka da yoktur. Bu aynı zamanda Davud'un,
Zahirilerin, İbn Ebi Able'nin ve Taberi'nin de görüşüdür. Çünkü Yüce Allah:
"Avret yerlerinizi örtecek"; "Avret yerleri kendilerine
göründü" (el-A'raf, 22) diye buyurmuştur.
Buhari'de de Enes'ten
şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Rasulullah (s.a.v.) Hayber sokağında
(bineğini) yürüttü -hadiste şunlar da zikredilmektedir:- Sonra elbisesini
baldırından yukarıya doğru çekti. Hatta (şu anda ben) Allah'ın Peygamberinin
-Allah'ın salat ve selamı üzerine olsun- baldırının beyazlığını görüyor
gibiyim.
Malik der ki: Göbek
çukuru avret değildir. Bununla birlikte erkeğin, hanımının huzurunda baldırını
açmasını hoş görmüyorum.
Ebu Hanife der ki:
Dizkapağı avrettir. Bu, Ata'nın da görüşüdür.
Şafii de der ki: Ne
göbek çukuru, ne de dizkapakları -sahih olan görüşe göre- avret değildir.
Ebu Hamid et-Tirmizi'nin
naklettiğine göre ise, göbek çukuru hususunda Şafii'nin iki görüşü vardır.
Malik'in delili Hz.
Peygamber'in Cerhed'e: "Baldırını ört. Çünkü baldır avrettir" demiş
olmasıdır. Buhari, bu hadisi muallak olarak zikretmiş ve şöyle demiştir:
Enes'in rivayet ettiği hadis, sened itibariyle daha sağlamdır, Cerhed'in
rivayet ettiği hadis ise daha ihtiyatlıdır. Ta ki, kişi (bu ihtiyata riayet
etmek suretiyle) fukahanın ihtilafından kurtulmuş olsun.
Cerhed'in bu hadisi de
Ebu Hanife'nin dediğinin hilafına delil teşkil etmektedir. Rivayete göre Ebu
Hureyre, el-Hasen b. Ali'nin göbek çukurunu öpmüş ve şöyle demiş: Rasulullah
(s.a.v.) seni nereden öpüyor idiyse ben de seni aynı yerden öpüyorum. Şayet
göbek çukuru avret olsaydı, Ebu Hureyre de orayı öpmezdi, el-Hasen de ona böyle
bir imkan tanımazdı.
Hür kadına gelince; yüz
ve eller müstesna her yeri avrettir. İlim ehlinin çoğunluğu da bu görüştedir.
Peygamber (s.a.v.) da şöyle buyurmuştur: "Her kim bir kadın ile evlenmek
isterse, onun yüzüne ve ellerine baksın."
Çünkü, ihramlı iken de
açılması vacib olan azalar da bunlardır.
Ebu Bekr b. Abdurrahman
el-Haris b. Hişam der ki: Tırnağı da dahil olmak üzere kadının her şeyi
avrettir.
Ahmed b. Hanbel'den de
buna yakın bir görüş nakledilmiştir. Ummu'l-Veled (efendisinden çocuğu bulunan
cariye) hakkında ise el-Esrem şöyle demektedir: Ben Onun -yani Ahmed b.
Hanbel'in- Um Veled'in nasıl namaz kılacağına dair sorulan soruya şu cevabı
verdiğini duydum: Başını ve ayaklarını örter. Çünkü, öyle bir cariye satılamaz.
Ve hür bir kadının namaz kıldığı gibi o da namaz kılar.
Cariyeye gelince, onun
da göğsünün alt tarafı avrettir. O, başını ve bileklerini açabilir.
Erkek hükmünde olduğu
söylendiği gibi, başını ve göğsünü açmasının mekruh olduğu da söylenmiştir. Hz.
Ömer de cariyeleri başlarını öttükleri için vurur ve: Hür kadınlara benzemeyin,
dermiş. Esbağ da der ki: Baldırı açılacak olursa, vakit çıkmamışsa namazını
iade etmesi gerekir.
Ebu Bekr b. Abdurrahman
el-Haris b. Hişam der ki: Cariyenin tırnağı da dahil olmak üzere her şeyi
avrettir.
Ancak bu, fukahanın
görüşlerinin dışına çıkmaktır. Zira fukaha, hür kadının farz namazı elleri ve
yüzü açık olduğu halde kılabileceğini ve bu şekilde bunların yere değeceğini
icma ile kabul etmişlerdir. Cariye hakkında hükmün böyle olması öncelikle sözkonusudur.
Um Veled'in durumu ise, cariyeye nisbetle daha ağırdır.
Küçük çocuğun ise,
avretinin hürmeti yoktur. Küçük kız, göze gelecek ve arzulanacak bir hale geldi
mi, avretini örter.
Ebu Bekr b.
Abdurrahman'ın delili Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Ey Peygamber,
zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına de ki: Cilbablarını (dış
elbiselerini) üzerlerine giyinsinler ... " (el-Ahzab, 59)
Bir diğer delili de Um
Seleme yoluyla gelen şu hadis-i şeriftir: Ona: Kadın hangi elbiseler ile namaz
kılar, diye sorulmuş, O da şu cevabı vermiştir: Kadın dış gömlek ile
ayaklarının üst taraflarını dahi örten bürüyücü baş örtüsü içerisinde namaz
kılar. Bu hadis, merfu' olarak da rivayet edilmiştir. Fakat onu Um Seleme'den
mevkuf olarak rivayet edenler daha çok ve hıfz bakımından daha ileridirler.
Bunlar arasında Malik, İbn İshak ve başkaları da vardır. Ebu Davud der ki: Bu
hadisi, Abdurrahman b. Abdullah b. Dinar, Muhammed b. Zeyd'den, o, annesinden,
O da Um Seleme'den şöylece merfu' olarak rivayet etmektedir: Um Seleme
Resulullah (s.a.v.)'a sordu ...
Ebu Ömer der ki: Burada
sözü edilen Abdurrahman, hadis alimlerince zayıf bir ravi olarak kabul
edilmiştir. Şu kadar var ki, Buhari onun hadisinin bir bölümünü de rivayet
etmiştir. Ancak, bu husustaki icma, gelen bu rivayetten daha güçlüdür.
2- indirilen Libas'ın
Mahiyeti:
Yüce Allah: "Size
... bir libas ... indirdik" buyruğu ile kastedilen pamuk ve ketenin
bitmesini sağlayan, kendilerinden yün, kıl ve tüylerin alındığı davarların
hayatta kalmasına neden olan yağmurdur. O halde bu buyruk, ileride geleceği
üzere Yüce Allah'ın: "Ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi"
(ez-Zümer, 6) buyruğu gibi mecazi bir ifadedir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Buradaki "indirme"den kasıt, Adem ve Havva ile birlikte başkalarına
bir örnek teşkil etmek üzere bir miktar elbisenin indirilmesidir. Said b.
Cübeyr der ki: "Size ... indirdik", sizin için yarattık demektir.
Tıpkı -ileride de geleceği gibi- Yüce Allah'ın: "Ve O sizin için
davarlardan sekiz çift indirdi" (ez-Zümer, 61) buyruğunun
"yarattı" anlamına gelmesi gibi.
Bunun: Biz size
elbisenin ne şekilde yapılacağı ilhamını verdik, anlamına geldiği de
söylenmiştir.
3- Giyim ve Süs:
Yüce Allah'ın:
"Giyip süsleneceğiniz bir elbise" buyruğunu, Ebu Abdurrahman,
el-Hasen ve el-Mufaddal ed-Dabbi'nin rivayetine göre Asım ile el-Hüseyn b. Ali
el-Cu'fi'nin rivayetine göre de Ebu Amr; (...) şeklinde okumuşlardır. Ebu Ubeyd
ise böyle bir kıraati sadece el-Hasen'den rivayet etmiş ve anlamına dair bir
açıklamada bulunmamıştır. Bu kelime; (...)'in çoğuludur. Bu da mal ve elbise
kabilinden olan şeyler hakkında kullanılır.
el-Ferra der ki: (...)
şeklinde (...)'in kullanıldığı gibi kullanılır. "Kuş tüyü," Allah
Teala'nın kuşu kendisi vasıtasıyla örttüğü şeyin adıdır. Bunun bolluk ve rahat
geçim anlamına geldiği de söylenmiştir. Dil bilginlerinin çoğunluğunun kabul
ettiği görüş, bu kelimenin insanı örten elbise veya geçim anlamında
kullanıldığıdır. Sibeveyh şu beyiti nakletmektedir: "Giyimim yahut geçimim
sizdendir. Sevgim, (aklım, fikrim) sizinledir. Sizin (beni) ziyaretiniz nadiren
olsa bile."
Ebu Hatim de Ebu
Ubeyde'den (...) ifadesinin; "ona üzerindeki takım ve sair kılığı ile
birlikte bir binek bağışladım" anlamında kullanıldığını nakletmektedir.
4- En Hayırlı Elbise:
Yüce Allah: "Takva
elbisesine gelince, o daha hayırlıdır" buyruğu ile takvanın en hayırlı
elbise olduğunu beyan etmektedir. Nitekim şair şöyle demektedir: "Eğer
kişi takvadan bir elbise giyinmemiş ise O, çıplak gezer, dolaşır, giyinik olsa
dahi Kişinin en hayırlı elbisesi Rabbine itaatidir, Hayır yoktur, Allah'a isyan
edende."
Kasım b. Malik, Avf b.
Ma'bed el-Cuheni'den: "Takva elbisesi" hayadır, dediğini
nakletmektedir. İbn Abbas da: "Takva elbisesi" amel-i salih demektir,
diye açıklamıştır. Yine İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, takva elbisesi,
yüzde görünen (yüze yansıyan) güzel görünüş demektir.
Yüce Allah'ın öğretip
kendisiyle hidayete ulaştırdığı şeyanlamına geldiği de söylenmiştir.
Yine "takva
elbisesi" giyimiyle Yüce Allah'a karşı tevazu arz olunan ve onlarla
Allah'a ibadet olunan yün ve kaba giyecekler, başkalarından hayırlıdır, diye de
açıklanmıştır.
Zeyd b. Ali de şöyle
demiştir: "Takva elbisesi" zırh ve miğfer, bilekler ve bacaklardır.
Savaşta bunlarla korunulur. Urve b. ez-Zübeyr de: "Takva elbisesi"
Allah'a karşı duyulan haşyettir, demiştir. Şöyle de açıklanmıştır, takva
elbisesi, Allah'ın emir ve yasakları hususunda Allah'a karşı takvalı olma
duygusunu hissetmektir.
Derim ki: Sahih olan da
budur. İbn Abbas ve Urve'nin görüşleri de bu anlama gelir. Zeyd b. Ali'nin
açıklaması da güzeldir. Çünkü o, bu açıklamasıyla cihada teşvik etmektedir. İbn
Zeyd ise bunun setr-i avret anlamına geldiğini söylemiştir, ancak bu açıklama
tekrarın varlığı anlamına gelir. Zira daha önce Yüce Allah: "Size avret
yerlerinizi örtecek bir libas" ile "indirdik" diye buyurmuştur.
"Bu, kaba elbiseler
giymektir ve böylesi alçak gönüllülüğe, kaba ve türlü eziyetler çekmeye daha
yakınlaştırıcıdır" görüşüne gelince, bunlar mücerred iddiadan ibarettir.
Çünkü, ileride de Yüce Allah'ın izniyle görüleceği üzere, faziletli ilim
adamları takvayı elde etmiş olmakla birlikte, ince ve yumuşak elbiseler
giyerlerdi.
Medineliler ve el-Kisai;
(...) şeklinde ilk geçen "Libas," elbise kelimesine atfen nasb ile
okumuşlardır. Mukadder bir fiil ile nasbedildiği de söylenmiştir. Yani; ''Ve
takva elbisesini de indirdik. "
Diğerleri ise bunu
mübteda olarak ref' ile okumuşlardır. ''(-zalike-) O" onun sıfatıdır;
"Hayırlıdır" buyruğu, mübtedanın haberidir.
Yani, sizin bilmiş
olduğunuz ve kendisine işaret olunan takva elbisesi, size indirmiş olduğumuz
avretinizi örten elbiseden de, giyinip süsleneceğiniz diğer elbiselerden de
daha hayırlıdır. O halde onu giyininiz. Bunun (elbise anlamındaki "libas"
kelimesinin); "(-huve-) O" takdiri ile ref' olunduğu da söylenmiştir.
Yani o, takva libasıdır. Yani o, avreti örtmektir. İbn Zeyd'in açıklaması da bu
esasa binaen anlaşılır.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Takva libasına gelince, işte o hayırlı olandır. Buna göre
buradaki; "Şu," bu anlamındaki işaret zamiri; "(-huve-) O"
zamiri anlamındadır. Ancak, ilk i'rab şekli, bu hususta yapılmış en güzel
açıklamadır.
el-A'meş ise "Takva
elbisesi daha hayırlı olandır" şeklinde okumuş ve; (...): O'yu
okumamıştır. Ancak böyle bir kıraat Mushafta yazılı olana muhaliftir.
"Bu, Allah'ın
ayetlerindendir." Yani O'nun yaratıcı olduğuna delil teşkil eden
hususlardandır. Buradaki "Bu," ya sıfat olarak, yahut bedel olarak,
veya atf-ı beyan olarak ref' mahallindedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
ALLAH hayasızlığı
emretmez (A’raf 28)