A’RAF 12 |
قَالَ
مَا
مَنَعَكَ
أَلاَّ
تَسْجُدَ
إِذْ أَمَرْتُكَ
قَالَ
أَنَاْ
خَيْرٌ
مِّنْهُ خَلَقْتَنِي
مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ
مِن طِينٍ |
12. Buyurdu ki:
"Ben sana emrettiğim halde seni secde etmekten alıkoyan nedir?" Dedi
ki: "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu da çamurdan
yarattın."
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
dört başlık halinde sunacağız:
1- Emre Karşı Gelen iblis'in
Azarlanışı:
2- Mutlak Emir Vücub ifade Eder:
3- iblis'in Yanlış Kıyası:
4- Kıyas ile ilgili Görüşler:
1- Emre Karşı Gelen
iblis'in Azarlanışı:
Yüce Allah'ın:
"Seni ... alıkoyan nedir" buyruğundaki (...) mübteda olarak ref'
mahallindedir. Yani, seni alıkoyan hangi şeydir? Bu azarlamak kastıyla
yöneltilmiş bir sorudur.
"Seni secde
etmekten alıkayan" buyruğu da nasb mahallindedir. (...) zaiddir. Sad
Süresi'nde; "Seni secdeden ne alıkoydur (Sad, 38/75) diye buyrulmaktadır.
Şair de şöyle demektedir: "Cömertliği, reddetti cimriliği; o bakımdan
"evet" sözünü alelacele söyleyiverdi, Ondan dilekte bulunana çokça
verip hiç bir şeyesirgemeyen bir delikanlı."
Şair burada:
"Cömertliği, kabul etmedi cimriliği" demek istediğinden; (...)
edatını fazladan getirmiştir.
Ayet-i kerimede bu
edatın fazladan gelmediği de söylenmiştir. Çünkü "men' (alıkoymak)"
ifadesinde bir çeşit söylemek ve dua anlamı da vardır. Sanki şöyle demiş gibidir:
Sana secde etmemeni kim söyledi. Yahut, secde etmemeye seni çağıran kimdir,
demiş gibidir. Nitekim: Ben sana bunu yapmamanı söylemiştim, demek de bu
kabildendir.
İfadede hazf olduğu da
söylenmiştir, takdiri şöyledir: Seni itaat etmekten alıkoyan ve secde etmemeye
götüren nedir? İlim adamları der ki: İblis'i secdeyi terke götüren büyüklenmek
ve kıskançlıktır. Ona, secde etme emri verildiği sırada o bunu içinde
gizlemişti. Çünkü ona Adem'i yaratmadan önce secde etmesi emrini vermişti. Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: ''Muhakkak Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım
demişti. Ben onu tamamlayıp içerisine ruhumdan üflediğim vakit onun için
secdeye kapanın. " (Sad, 71-72) Sanki, Yüce Allah'ın: "Onun için
secdeye kapanın" buyruğundan dolayı o, çok büyük ölçüde etkilenmişti.
Çünkü,
"kapanmak"da kapanan için bir aşağılanma, kendisine kapanılan içinde
bir şereflendirilme söz konusudur. Bu yüzden, o zamandan beri içinde, kendisine
bu emri verecek olursa secde etmemeyi içine gizlemişti. Yüce Allah, Adem'e ruh
üfleyince, melekler secdeye kapandılar. Kendisi ise aralarında ayakta durdu.
Ayakta duruşuyla içinde saklamış olduğu secdeyi terk etmeyi açığa çıkarmış
oldu. Yüce Allah da kendisine: "Seni secde etmekten alıkoyan nedir?"
diye sordu. Yani, emrime itaatten seni alıkoyan ne oldu? Bunun üzerine İblis,
içinde sakladığı sırrını açığa vurarak: "Ben ondan daha hayırlıyım"
dedi.
2- Mutlak Emir Vücub
ifade Eder:
Yüce Allah'ın: "Ben
sana emrettiğim halde" buyruğu, fukahanın açıklamasına göre, "emir
mutlak olarak ve herhangi bir karineye gerek olmaksızın vücubu gerektirir"
şeklindeki kanaatlerine delalet etmektedir. Çünkü burada yergi, şanı Yüce
Allah'ın meleklere: "Adem'e secde edin" buyruğundaki mutlak emrin
terk edilmesine bağlı olarak sözkonusu edilmiştir ki, bu husus açıkça
anlaşılmaktadır.
3- iblis'in Yanlış
Kıyası:
Yüce Allah'ın:
"Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım" buyruğu şu demektir: Beni ona
secde etmekten alıkoyan, ona olan üstünlüğümdür. Bu, anlam itibariyle İblis'ten
cevap mahiyetindedir. Nitekim: Bu ev kimindir? diye sorarsak, muhatabın bize,
bu evin sahibi Zeyd'tir demesi de bu kabildendir. Bu, bizzat cevabın verilmesi
gereken kendisi olmamakla birlikte, cevap anlamına raci bir sözdür.
"Beni ateşten
yarattın, onu da çamurdan yarattın." Böylelikle o, ateşin çamurdan daha
üstün olduğu görüşüne sahip olmuştur. Buna sebep ise ateşin yükselmesi, yukarı
doğru çıkması ve hafifliğidir. Ayrıca ateş, ışık saçan bir cevherdir.
İbn Abbas, el-Hasen ve
İbn Sirin der ki: İlk kıyas yapan İblistir ve yanlış kıyas yapmıştır. Buna göre
her kim dinde yalnızca kendi görüşüne dayanarak kıyas yapacak olursa, Allah onu
İblis ile birlikte koyar. İbn Sırin der ki:
Güneşe ve aya da ancak
kıyaslar yapılarak ibadet olunmuştur.
Hakimler şöyle
demişlerdir: Allah'ın düşmanı, ateşin çamura üstünlüğünü iddia etmek bakımından
hataya düşmüştür. Her ne kadar her ikisi de yaratılmış ve cansız olmak
bakımından aynı derecede bulunsalar bile, çamur dört bakımdan ateşten daha
üstündür:
1. Sağlamlık, sükun,
vakar, temkin, hilm, haya ve sabır çamurun özünden gelir. İşte kendisi için
takdir olunmuş mutluluktan ayrı olarak, Adem'i tevbeye, alçak gönüllülüğe,
yalvarıp yakarmaya iten sebep budur. Bunun sonucunda mağfirete, seçilmişliğe ve
hidayete mazhar olmuştur.
Hafiflik, serkeşlik,
keskinlik, yükselmek ve kararsızlık da ateşin özündendir. İşte kendisi için
takdir olunmuş bedbahtlıktan ayrı olarak, İblis'i büyüklenmeye ve bunda ısrar
etmeye iten sebep budur. Bunun sonucunda ise o, helake, azaba, lanete ve
bedbahtlığa hak kazanmıştır. Bu açıklamaları el-Kaffal yapmıştır.
2. Rivayetler, cennetin
toprağının hoş kokulu misk olduğunum ifade etmekle birlikte, cennette ateş
bulunduğunu, cehennemde de toprak bulunduğunu ifade etmemektedir.
3. Ateş azaba sebeptir. Ateş,
Allah'ın düşmanlarına azabıdır. Toprak ise azaba sebep değildir.
4. çamurun ateşe
ihtiyacı yoktur. Ama ateşin bir mekana ihtiyacı vardır, onun mekanı da
topraktır.
Bu hususta beşinci bir
sebep daha zikredilebilir, o da toprağın hem secde yeri, hem de temizlenme
aracı olduğudur. Sahih hadiste ifade edildiği gibi. Ateş ise, korkutma ve azap
aracıdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "işte Allah bununla
kullarını korkutuyor. "(ez-Zümer, 16)
İbn Abbas da der ki:
İblis'e itaat kıyastan daha çok yakışırdı. Fakat o Rabbine isyan etti. Sırf
kendi görüşünden hareketle ilk kıyas yapan kişi odur. Nassa muhalefet halinde
kıyas reddolunur.
4- Kıyas ile ilgili
Görüşler:
İnsanlar, kıyas hakkında
farklı görüşlere sahiptir. Onu kabul eden de vardır, reddeden de vardır.
Kıyası kabul edenler;
ashab, tabiin, onlardan sonra gelenlerin çoğunluğudur. Bunlara göre kıyas ile
teabbud aklen caiz ve şer'an de vaki olmuştur. Sahih olan görüş de budur.
Şafii'lerden el-Kaffal
ve Ebu'l-Huseyn el-Basrı ise, kıyas ile teabbudün aklen vacib olduğu
görüşündedirler. en-Nazzam ise, aklen de, şer'an de kıyas ile teabbudün
imkansız olduğu görüşündedir. Kimi Zahiriler de kıyası reddetmişlerdir. Ancak
sahih olan birincisidir.
Buhari,
"Kitabu'l-İ'tisam bi'l-Kitabi ve's-Sünneh" diye bir bölüm açmıştır.
Yani: Her hangi bir kimse için hükmün var olması halinde, kurtuluş ancak ya
Allah'ın Kitabında, ya Peygamberinin sünnetinde ya da icmadadır. Şayet hüküm
bulunmayacak olursa kıyasa başvurulacaktır. O bakımdan (adı geçen bölümün içerisinde)
şu anlamda başlıklar açtığını görüyoruz: "Yüce AIlah'ın hükümlerini beyan
etmiş olduğu bilinen bir aslı (aynı şekilde beyan ettiği) mübeyyen bir asla
-soranın kavratması kastıyla- benzetme yapan." Bundan sonra da şöyle bir
başlık açmaktadır: "Deliller ile bilinen hükümler ve delaletin anlamı ile
bunun açıklanması. "
Taberi der ki: İctihad
ile Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetinden istinbat ve ümmetin icmaı, hak
ve vacip olandır. İlim ehli için yerine getirilmesi gereken farzdır. Peygamber (s.a.v.)'dan
de ashab ve tabiin topluluklarından da haberler bu doğrultuda varid olmuştur.
Ebu Temmam el-Maliki der
ki: ümmet, icma ile kıyası kabul etmiştir. Bunun örneklerinden birisi de,
onların, zekat hususunda, altın ve gümüşe kıyas yapılacağını icma' ile kabul
etmiş olmalarıdır.
Ebu Bekir (r.a) da: Bana
vermiş olduğunuz bu bey'ati geri alınız derken, Hz. Ali şu cevabı vermişti:
Allah'a yemin ederiz ki, ne senin bey'atini geri alma isteğini kabul ederiz, ne
de biz senden onu geri vermeni isteriz. Rasulullah (s.a.v.) seni dinimiz için
beğenip seçmişken biz, dünyamız için mi seni beğenip seçmeyecekmişiz?
Böylelikle Hz. Ali imameti (devlet başkanlığını) namaza kıyas etmiş oluyordu.
Ebu Bekir (es-Sıddik) de
zekatı namaza kıyas ederek şöyle demişti: Allah'a yemin ederim, Allah'ın bir
arada zikrettiği şeyler arasında fark gözetmem.
Hz. Ali de ashab-ı
kiramın huzurunda içki içen kimse hakkında kıyas yaparak hükmünü şöylece
açıklamıştır: Sarhoş olduğu vakit hezeyan eder. Hezeyan etti mi iftira eder. O
bakımdan içki içene uygulanacak had de tıpkı iftira edenin haddi gibi
olmalıdır.
Hz. Ömer de Ebu Musa
el-Eş'ari'ye yazdığı bir mektupta şu ifadeleri zikretmektedir: "Kitap ve
sünnette kendisi hakkında sana bir şey ulaşmamış olan ve kalbinde yer edip de
karar veremediğin şeyleri iyice kavramaya dikkat et. Birbirinin misli olanı,
birbirine benzeyenleri iyi biL. İşte o vakit işleri birbirine kıyas et. Yüce
Allah'ın daha çok sevdiğine ve senin görüşüne göre hakka daha çok benzeyene
yönel... "Bu ifadelerin yer aldığı bu mektubu Darakutni bütün uzunluğu ile
kaydetmektedir. (Darakutni, IV, 206-207)
Hz. Ömer veba
dolayısıyla Serğ (Şam bölgesinde, Tebuk yakınlarında bir yer)'den döndüğü
sırada Ebu Ubeyde, Ömer (r.a)'a şöyle demişti: Allah'ın kaderinden mi
kaçıyoruz? Hz. Ömer: Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine
kaçıyoruz, demişti. Sonra Hz. Ömer ona: Bana görüşünü söyle ... diyerek onun kıyas yapmasını istemiş ve
Muhacirlerle Ensarın huzurunda ordduğu sorulara benzer sorularla onunla görüş
alış verişinde bulunmuştu. Bu kadarı ise delil olarak yeter.
Bu anlamdaki
rivayetlerle Kur'an ayetlerine gelince; bunlar da pek çoktur. İşte bütün bunlar
kıyasın, dinin asıllarından bir asıl olduğuna, müslümanların korunmak için sığındıkları
sığınaklardan birisi olduğuna bir delildir. Müctehidler ona başvurur, amel eden
alimler ona sığınır ve onun vasıtasıyla hükümler çıkartırlar. Delilin ta
kendisi olan cemaatin kabul ettiği görüş budur. Onlardan istisna teşkil ederek
farklı görüşlere sahip olanlara da iltifat edilmez.
Yerilen mücerred görüş
ile yasaklanmış olan zorlama kıyasa gelince, bu da sözü geçen asıllardan
herhangi birisinde bulunmayan kıyas çeşididir. Çünkü, böyle bir şey hem zandır,
hem de şeytanın bir dürtmesidir. Şanı Yüce Allah: "Bilmediğinin ardınca
gitme" (el-İsra, 36) diye buyurmaktadır. Muhalif kanaati savunanların
kıyası yermeye dair ileri sürdüğü zayıf hadislerle, gevşek, tutarsız haberler
ise, bu kabilden şeriatte bilinen aslı bulunmayan ve yerilmiş kıyas hakkında
kabul edilir. Bu bahse dair tamamlayıcı bilgiler usul (-i fıkıh)
kitaplarındadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN