EN’AM 108 |
وَلاَ
تَسُبُّواْ
الَّذِينَ يَدْعُونَ
مِن دُونِ
اللّهِ
فَيَسُبُّواْ
اللّهَ
عَدْواً
بِغَيْرِ
عِلْمٍ
كَذَلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ
أُمَّةٍ
عَمَلَهُمْ
ثُمَّ إِلَى
رَبِّهِم
مَّرْجِعُهُمْ
فَيُنَبِّئُهُم
بِمَا
كَانُواْ يَعْمَلُونَ |
108. Allah'tan başka
yalvardıklarına sövmeyiniz. Sonra onlar da Allah'a bilgisizce söverler. İşte
Biz böylece her ümmete yaptıklarını süsledik. Nihayet dönüşleri yalnız
Rabblerinedir. O da kendilerine yaptıklarını haber verecektir.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
beş başlık halinde sunacağız:
1- Putlara Sövmek:
2- Bu Ayetin Hükmü:
3- Ayetten Çıkartılan Diğer Bazı
Hükümler:
4- Müşriklerin Bilgisizlikleri:
5- Her ümmete Kendi Ameli Güzel
Gösterilmiştir:
1- Putlara Sövmek:
Yüce Allah'ın: "Allah'tan
başka yalvardıklarına sövmeyiniz" buyruğu nehiy (yasak)'dir. "Sonra
onlar da Allah'a bilgisizce söverler" buyruğu da nehy'in cevabıdır.
Şanı Yüce Allah
mü'minlere onların putlarına sövmeyi yasaklamaktadır. Çünkü Yüce Allah,
putlarına sövdükleri takdirde kafirlerin nefret edip uzaklaşacaklarını,
küfürlerini de artıracaklarını bilmiştir.
İbn Abbas der ki: Kureyş
kafirlerinin Ebu Talib'e: Ya Muhammed ve arkadaşlarını bizim ilahlarımıza
sövmekten, onları küçük düşürücü sözler söylemekten alıkoyarsın, yahut biz de
onun ilahına söver ve onu hicvederiz, demeleri üzerine bu ayet-i kerime nazil
olmuştur.
2- Bu Ayetin Hükmü:
ilim adamları derler ki:
Bu ayetin hükmü, durum ne olursa olsun bu ümmet üzerinde bakidir. Kafir, ne
vakit kendisini koruyabilecek güce sahip olup da islam'a yahut Peygambere veya
Yüce Allah'a söveceğinden korkulacak olursa, müslüman kimsenin onların
haçlarına, dinlerine, kiliselerine sövmesi helal olmadığı gibi, bu sövme
sonucunu getirecek herhangi bir işe kalkışması da helal değildir. Çünkü böyle
bir iş, masiyete itmek ayarındadır. Putlar akıl sahibi varlıklar olmadıkları
halde -akıl sahibi varlıklar için kullanılan (...)'nın onlar hakkında
kullanılması kafirlerin putları hakkındaki inançları nazarı itibara
alındığından dolayıdır.
3- Ayetten Çıkartılan
Diğer Bazı Hükümler:
Yine bu ayet-i kerimede
bir çeşit ateşkes vardır. Ayrıca daha önceden de el-Bakara Süresi'nde geçtiği
gibi, seddü'z-zerai gereğince hüküm vermenin vücubuna da delil vardır. Hak
sahibi bir kimsenin dinde bir zarara götürecek olursa, bu hakkını istemekten
vazgeçebileceğine de delil vardır. Nitekim Ömer b. el-Hattab (r.a)'ın söylediği
rivayet edilen şu sözler de bu kabildendir: Akrabalık bağı kesilir korkusuyla
akrabalar arasında hükmü kestirip atmayınız.
ibnü'l-Arabi der ki:
Eğer bu hak vacip bir hak ise durum ne olursa olsun onu alır. Şayet
kullanılması caiz olan bir hak ise, Hz. Ömer'in sözünü ettiği durum sözkonusu
olur.
4- Müşriklerin
Bilgisizlikleri:
Yüce Allah'ın:
"Bilgisizce" ve saldırganca anlamına gelir. Mekkelilerden bunu
"ayn" ve "dal" harflerini ötreli, "vav" harfini
de şeddeli olmak üzere (...) şeklinde okudukları rivayet edilmiştir. Bu,
el-Hasen'in, Ebu Reca ve Katade'nin kıraatidir. Birinci kıraate racidir, her
ikisi de zulüm anlamını ifade eder. Yine Mekkeliler "ayn" harfini
üstün, "dal" harfini de ötreli olmak üzere: (...) Düşman anlamına
okumuşlardır. Bu kelime tekil olmakla birlikte çoğul anlamına kullanılır.
Yüce Allah'ın şu
buyruğunda olduğu gibi: "Onlar muhakkak Benim düşmanımdır. Ancak,
dlemlerin Rabbi müstesna"(eş-Şuara, 77) Yüce Allah bir başka yerde de:
''Asıl düşman onlardır" (el-Münafikun, 4) diye buyurmaktadır.
Bu kelime, ya mastar
olarak ya da mef'ulün leh olarak nasbedilmiştir.
5- Her ümmete Kendi
Ameli Güzel Gösterilmiştir:
Yüce Allah'ın:
"İşte Biz, böylece her ümmete yaptıklarını süsledik." Yani, bunlara
yaptıklarını süslü gösterdiğimiz gibi, her ümmete de kendi yaptıklarını süslü
göstermişizdir.
İbn Abbas der ki: Biz,
itaat ehline itaati, kafirlere de küfrü süslü gösterdik. Bu da Yüce Allah'ın şu
buyruğuna benzemektedir: "işte Allah, kimi dilerse böylece saptırır";
kimi dilerse de hidayete erdirir. "(el-Müddesir, 31)
Bu buyrukta Kaderiye'nin
görüşleri reddedilmektedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN