EN’AM 94 |
وَلَقَدْ
جِئْتُمُونَا
فُرَادَى كَمَا
خَلَقْنَاكُمْ
أَوَّلَ
مَرَّةٍ وَتَرَكْتُم
مَّا
خَوَّلْنَاكُمْ
وَرَاء ظُهُورِكُمْ وَمَا
نَرَى
مَعَكُمْ
شُفَعَاءكُمُ
الَّذِينَ
زَعَمْتُمْ
أَنَّهُمْ
فِيكُمْ
شُرَكَاء لَقَد
تَّقَطَّعَ
بَيْنَكُمْ
وَضَلَّ عَنكُم
مَّا
كُنتُمْ تَزْعُمُونَ |
94. Andolsun sizi ilk
defa yarattığımız gibi yapayalnız teker teker huzurumuza geldiniz ve size
bağışladığımız şeyleri arkanızda bıraktınız. İçinizde gerçekten ortak
olduklarını boş yere iddia ettiğiniz şefaatçılarınızı da aranızda görmüyoruz.
Andolsun onlarla aranızdaki bağlar kesilmiş ve zannettiğiniz şeyler önünüzden
kaybolmuş gitmiştir.
Yüce Allah'ın:
"Andolsun ... yapayalnız, teker teker huzurumuza geldiniz" buyruğu,
Mahşerde gerçekleşecek hali ifade etmektedir. "Teker teker"
anlamındaki kelime, hal olarak nasb mahallindedir. Sonunda te'nis elif'i
(maksüre) geldiği için munsarıf değildir. Ebu Hayve ise, bu kelimeyi: (...)
şeklinde tenvin ile okumuş olup, Temimlilerin şivesi böyledir. Onlar, ref'
mahallinde ise; (...) şeklinde tenvinli kullanmazlar. Ahmed b. Yahya ise
tenvinsiz (ve medsiz) olarak; (...) şeklindeki bir söyleyişi de nakletmekte ve
(...): üçer ve dörder kelimelerine benzediğini söylemektedir.
"Teker teker"
kelimesi, (...)'nin çoğuludur. (...): Sarhoşlar kelimesinin, (...) çoğulu;
(...): Tembeller kelimesinin de, (...) kelimesinin çoğulu olması gibi.
Bunun tekilinin
"ra" harfi sakin olmak üzere, (...) şeklinde olduğu söylendiği gibi,
"ra" harfi esreli veya üstün olarak kullanıldığı da söylenmiştir.
Yine (...)'nin de bunun tekili olduğu söylenmiştir.
Buyruğun anlamı şudur:
Siz, bize teker teker gelmiş olacaksınız. Her biriniz tek başına, ailesiz,
malsız, çocuksuz ve yardımcısız olarak; sapıklığınızda sizinle birlikte olanlardan
ayrı olarak geleceksiniz. Allah'tan başka tap tıklarınızın da size bir faydası
olmayacaktır.
el-A'rec ise bunu (...)
şeklinde (ya harfinden sonra) "elif"siz olarak okumuştur.
"Sizi ilk defa
yarattığımız gibi" tek başınıza yaratıldığınız gibi demektir. Şöyle de
açıklanmıştır: Annelerinizin karnından çıktığınız şekilde çıplak, ayakkabısız,
sünnetsiz ve sonradan kazanılmış herhangi bir musibetsiz olarak geleceksiniz.
İlim adamları derler ki: Yarın, kıyamet gününde kul doğduğu günkü azaların
hangisine sahipse, onların hepsine sahip olarak haşredilecektir. Kendisinden
herhangi bir organ kesilmiş olan kimseye o organı kıyamet gününde geri
verilecektir. İşte (hadis-i şerifte geçen Hz. Peygamberin): "Sünnetsiz
olarak" hadisindeki ifadenin kastettiği mana budur. Yani, sünnet oldukları
vakit kendilerinden kesilen parça dahi kendilerine geri iade edilecektir.
"ve size
bağışladığımız şeyleri arkanızda bıraktınız." Size verdiğimiz,
mülkiyetinize bıraktığımız şeyleri arkanızda bırakmış bulunuyorsunuz. Verilen
bu şeyler ise, Yüce Allah'ın insana bağışladığı köleler ve türlü nimetlerdir.
"İçinizde gerçekten ortak olduklarını boş yere iddia ettiğiniz
şefaatçilerinizi de aranızda görmüyoruz." Allah'tan başka kendilerine
ibadet ettiğiniz ve Allah'a ortak koştuğunuz şeyleri -putları- kastetmektedir.
Yani, Bana ortak kOŞtUğUfiliZ şeyleri beraberinizde görmüyoruz. Çünkü,
müşrikler: Putlar Allah'ın ortakları ve O'nun nezdinde bizim
şefaatçilerimizdir, diyorlardı.
"Andolsun, onlarla
aranızdaki bağlar kesilmiş ... " buyruğunu, Nafi', el-Kisai ve Hafs bunu
zarf olarak nasb ile okumuşlardır. Yani, sizinle onlar arasındaki ilişki
andolsun ki kopmuş bulunmaktadır. Burada "ilişki" anlamına gelen
"vası" kelimesinin hazfedilmiş olduğuna Yüce Allah'ın:
"Boş yere iddia ettiğiniz
şefaatçilerinizi de aranızda görmüyoruz" buyruğu delil teşkil etmektedir.
İşte bu, kıyamet gününde onlarla koştukları ortaklar arasında ilişkilerin
koparılacağına, birbirlerinden uzaklaşacaklarına delalet etmektedir. Bu ise,
koştukları ortakların onlardan uzaklaşıp onlarla birlikte olmayacakları bir
zamanda olacaktır. Onlarla ilişkilerinin koparılması ise, onların bunlarla
ilişkilerinin bulunduğunu iddia ettikleri halde onları terketmeleridir. Bundan
dolayı "Kesilmiş" buyruğundan sonra "bağlar, ilişkiler"
anlamında "vasl"in hazfedildiğini kabul etmek güzel bir şeydir. Çünkü
ifade zaten buna delalet etmektedir. İbn Mes'ud'un kıraatinde de bunun nasb ile
kıraatine delalet edecek şekilde şöyledir: ""Andolsun, aranızdaki
şeyler (bağlar) kesilmiş" şeklindedir ki, böyle bir kıraatte nasb'tan
başka birşey caiz olmaz. Çünkü bu ifadede kesilen sözkonusu olmaktadır ki, buna
da; (...) ile işaret edilmiştir. Şöyle buyrulmuş gibidir: Andolsun, aranızdaki
ilişki kopmuş, kesilmiş bulunmaktadır. Şöyle de açıklanmıştır: Buyruğun anlamı:
Andolsun, aranızdaki durum kesilmiş bulunmaktadır. Bu da yakın bir mana ifade
eder.
Diğerleri ise, (...)
şeklinde merfu' olarak zarf olmayan bir isim diye fiili ona isnad ederek merfu'
okumuşlardır. Yüce Allah'ın: "Bizimle senin aranda da birperde
vardır"(Fussilet, 5) buyruğunda harf-i cer'in girmiş olmasıyla "işte
bu, benimle senin ayrılışımızdır"(elKehf, 78) buyrukların "Ara"
isim olması görüşünü güçlendirmektedir. Diğer taraftan bu kelimenin mansub
okunuşunun ref' anlamında olması da mümkündür. Nasbedilmiş olması ise, ref'
mahallinde olmakla birlikte mansub bir zarf olarak çokça kullanılması
dolayısıyladır ki, el-Ahfeş'in görüşü de budur.
Buna göre her iki
kıraatin de anlamı aynı olur. O bakımdan bunlardan herhangi birisiyle okumak
mümkündür.
"Ve zannettiğiniz
şeyler" yani, dünya hayatında iken yalanlayıp gerçek olmadığını iddia
ettiğiniz şeyler "ise önünüzden kaybolup gitmiştir." Bu ayetin en-Na
dr b. el-Haris hakkında indiği rivayet edilmiştir.
Rivayet edildiğine göre
Aişe (r.anha) Yüce Allah'ın: "Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi
yapayalnız teker teker huzurumuza geldiniz" ayetini okumuş ve: Ey Allah'ın
Rasulü, ya avretlerimiz ne olacak? Erkekler kadınlar hep birlikte, biri
ötekinin avretine bakacak şekilde mi haşredilecekler? Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş: "O gün onlardan her birisinin başka şeylerle uğraşmasına fırsat
vermeyecek kadar bir işi olacaktır. Erkekler kadınlara, kadınlar da erkeklere
bakmayacaklar ve birbirlerine bakamayacak kadar başka şeylerle uğraşacaklardır"
Bu, Sahih'te sabit olmuş ve Müslim'in de bu manada rivayet ettiği bir hadis-i
şeriftir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN