ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

EN’AM

80

وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ

إِلاَّ أَن يَشَاءَ رَبِّي شَيْئاً وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْماً أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

 

80. Kavmi ona karşı delil getirmeye kalkıştı. O da dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken benimle Allah hakkında mücadele mi ediyorsunuz? Ben ise O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Meğer ki Rabbim bir şey dilemiş olsun. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?

 

Yüce Allah'ın: "Kavmi ona karşı delil getirmeye kalkıştı" buyruğu delil getirmeye ve tartışmaya bir delildir. Onlar, Allah'ın vahdaniyeti hususunda ona karşı delil getirmeye kalkışmışlardı.

 

"O da dedi ki: Benimle Allah hakkında mücadele mi ediyorsunuz ... " "Benimle ... mücadele mi ediyorsunuz" buyruğundaki "nun"u, Nafi' şeddesiz olarak okumuş, diğerleri ise şeddeli okumuşlardır. Hişam rivayetiyle İbn Amir'den bu "nun" okuyuşu hususunda farklı rivayetler gelmiştir.

 

"Nun"u şeddeli okuyanlar derler ki: Bunda asl olan iki "nun" ile okumaktır. Birincisi ref' alametidir, diğeri ise fiil ile "ya"yı birbirinden ayırmak içindir. Fiilde birbirine benzer iki harf bir araya gelip bu da ağır olduğundan dolayı "nun"un birisi diğerine idğam olundu ve böylelikle şeddeli bir "nun" ortaya çıktı. İki sakinin -"vav" ile şeddeli iki nun'un birincisinin- bir araya gelmemesi için "vav"ın med ile okunulması kaçınılmazdır. Böylelikle bu med, her iki sakini birbirinden ayıran fasıla olmuştur.

 

"Nun"u şeddesiz okuyan ise, birbirinin aynısı olan iki harf bir araya geldiğinden dolayı tahfif kastıyla ikinci "nun"u hazfetmiştir. Birinci "nun" hazfedilmiş olamaz, çünkü o ref' alametidir. Eğer birinci "nun" hazfedilecek olsa, merfu, meczüm ile mansuba benzemiş olurdu. Ebu Amr b. el-Ala'dan nakledildiğine göre böyle bir kıraat lahn'dir. Sibeveyh ise bunu caiz kabul ederek: Araplar tad'ifi (yani aynı harfi iki defa okumayı) ağır bulmuşlardır, demiş ve şu beyiti örnek göstermiştir: "Misk sürülürken onu (saçlarını, kuruyunca bembeyaz kesilen) yandık otu gibi görürsün Saçımdan bit ayıkladıklarında bit, ayıklayan kadınların hoşuna gitmez."

 

"Ben ise O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam." Çünkü, o ortak koştuklarının ne faydası ne de zararı vardır.

 

Hz. İbrahim'i tapındıkları ilahların çokluğuyla korkutmuşlardı. O putlardan korkması, ancak Yüce Allah'ın onlara hayat vermesi, kudret vermesi halinde sözkonusu olabilir. O takdirde ancak onların zararlarından korkulur. İşte Yüce Allah'ın: "Meğer ki Rabbim bir şey dilemiş olsun" buyruğunun anlamı budur. Yani, ancak benim Rabbim işlemiş olduğum bir günah dolayısıyla hoşuma gitmeyen bir şeyin beni gelip bulmasını dilemiş olsa, o takdirde O'nun iradesi yerini bulur. Bu istisna, birincisinden istisna edilmiş değildir. (Yani, munkatı bir istisnadır). "Ona" daki zamirin Yüce Allah'a ait olması ihtimali olduğu gibi, mabuda gitmesi de mümkündür. Ayrıca Hz. İbrahim:

 

"Meğer ki Rabbim birşey dilemiş olsun" demiş, bununla da Yüce Allah benim onlardan korkmamı dilememiştir, demek istemiştir. Bundan sonra da:

 

"Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır." Yani, O'nun ilmi kapsamı dışında hiçbirşey yoktur, diye ifadelerini tamamlamıştır. Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 115. ayet,

5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

En’am 81-82

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR