ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MAİDE

105

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

 

105. Ey mü'minler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolu bulursanız, o sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:

 

1- Bu Ayetin Bir Önceki Buyruklada ilişkisi:

2- Kişinin Kendisine Bakmasının Anlamı:

3- iyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmanın Gereği:

4- Emr-i bil maruf Nehy-i anilmünkerde Bulunmanın Hükmü:

 

1- Bu Ayetin Bir Önceki Buyruklada ilişkisi:

 

ilim adamlarımız derler ki: Bu ayetin bundan önceki buyruklarla ilişkisi, sakındırılması gereken şeylerden sakındırmak yönü iledir. Bu da bundan önce nitelikleri geçmiş bulunan ve dini hususunda atalarının ve geçmişlerinin taklidine yönelen kimselerin durumudur.

Ayetin zahiri, kişinin bizzat kendisi dosdoğru olması halinde iyiliği emredip münkerden alıkoymanın, vacib olmadığına ve hiçbir kimsenin başkasının günahı dolayısıyla sorumlu olmayacağına delalet etmektedir. Şayet sünnet-i seniyyede bu ayetin tefsirine dair varid olmuş buyruklar ile, ashabın ve tabiinin sözleri -yüce Allah'ın yardımıyla biraz sonra açıklayacağımız gibi- varid olmasaydı, anlam bu olacaktı.

 

2- Kişinin Kendisine Bakmasının Anlamı:

 

Yüce Allah'ın: "Siz kendinize bakın" buyruğu kendinizi masiyetlerden koruyun, demektir. Mesela; (...): Zeyd'e dikkat et, denilecek olursa bu Zeyd'i kolla, gözet, ondan ayrılma, demektir. Ancak, (muhatap değil de) gaib sigasıyla; (...): Zeyd'e dikkat etsin, gözkulak olsun şeklinde bir tabir (Arapçada) kullanılamaz. Çünkü, böyle bir ifade ancak muhataplara ve üç lafız (kelam, söz) ile söylenir. (...) ise, Zeyd'i tut, anlamındadır. (...) ifadesi de Amr yanındadır, huzuruna gelmiştir, anlamındadır, (...); Zeyd senin yanındadır, sana yakındır anlamlarına gelir. Şair de şöyle demiştir: "Ey kovayı doldurmak için kuyunun dibine inmiş adam; işte benim kovam senin yanındadır."

(...) ifadesi ise, şaz (kullanımı istisnai) dır.

 

3- iyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmanın Gereği:

 

Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları, Kays b. Ebu Hazimdan şöyle dediğini rivayet ederler: Ebu Bekir es-Sıddik (r.a) bize bir hutbe irad edip dedi ki: Siz, şu ayeti okuyor ve onu doğru olmayan bir şekilde te'vil ediyorsunuz: "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolu bulursanız o sapanlar size zarar veremez." Hiç şüphesiz ben de Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Muhakkak ki insanlar zalimi gördükleri takdirde, eğer ellerini yakalamaz ve zulümden çekmez iseler, aradan fazla bir zaman geçmeksizin Allah kendi nezdinden onların hepsini kuşatacak bir azap gönderir." Ebu İsa (et-Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen, sahih bir hadistir.

 

İshak b. İbrahim dedi ki: Ben, Amr b. Ali'yi şöyle derken dinledim: Ben, Veki'i şöyle derken dinledim: Ebu Bekir'den, o Peygamber (s.a.v.)'dan yoluyla, sahih tek bir hadis dahi yoktur. Ben (İshak b. İbrahim) derim ki : İsmail b. Ebi Halidin Kays yoluyla sahih tek bir rivayeti dahi yoktur. (İshak b. İbrahim der ki: İsmail, Kays'dan mevkuf olarak rivayet etmiştir. en-Nakkaş da der ki: Bu, Veki'in bir aşırılığıdır. (Çünkü), bu hadisi Şu'be, Süfyan'dan, İshak da İsmail'den merfu' olarak rivayet ettiği gibi, Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları da Ebu Ümeyye eş-Şa'bani'den rivayet etmektedirler: eş-Şa'bani dedi ki: Ebu Sa'lebe el-Huşeni'ye varıp dedim ki: Sen şu ayeti nasıl anlamaktasın? o: Hangi ayet diye sorunca, ben de: Yüce Allah'ın: "Ey mü'minler siz kendinize bakın. Siz doğru yolu bulursanız, o sapanlar size zarar veremez" buyruğu dedim. Şöyle dedi: Allah'a yemin ederim ki, sen bu hususta bilen birisine sordun. Ben de bunu Rasulullah (s.a.v.)'a sordum, dedi ki: "(Anladığınız gibi yapmayın). Aksine, birbirinize iyiliği emredin, kötülükten sakındırın. Nihayet kendisine itaat olunan bir cimrilik, ardından gidilen bir heva, tercih olunan bir dünya ve her kişinin kendi görüşünü beğendiğini görecek olursan, o takdirde özel olarak kendine bak ve umuma ait işlerle uğraşmayı bırak. Çünkü, şüphe yok ki, ileride öyle günler gelecek ki, o günlerde sabretmek, avuçta ateş tutmak gibidir. O günlerde (hayırlı) amellerde bulunan kimseler için sizin ameliniz gibi amel yapan elli kişinin ecri kadar ecir verilir." Bir rivayette de şöyle denilmektedir: Ey Allah'ın Rasulü, bizden elli kişinin mi, yoksa onlardan elli kişinin mi ecri kadar? Hz. Peygamber: "Hayır, sizden elli kişinin ecri kadar..." diye buyurdu. Ebu İsa dedi ki: Bu, hasen garip bir hadistir.

 

İbn Abdi'l-Berr der ki: Hz. Peygamber'in: "Hayır, sizden ... " ifadesini, kimi raviler ifade etmemiş ve onu zikretmemişlerdir. Bu, daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

Yine Tirmizi Ebu Hureyre'den, o da Hz. Peygamber (s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Sizler, öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, sizden kendisine emrolunan şeylerin ondabirini terk eden olursa helak olur. Daha sonra öyle bir zaman gelecek ki, onlardan emrolunduğunun ondabirini yapan kurtulacaktır" (Tirmizi) der ki: Bu, garip bir hadistir. 

 

İbn Mes'ud'dan da şöyle dediği rivayet edilmektedir: Bu zaman, bu ayetin zamanı değildir. Sizden kabul olunduğu sürece hakkı söyleyiniz. Eğer söylediğiniz hak reddolunacak olursa, o vakit kendinize bakınız.

 

İbn Ömer'e, fitne zamanlarından birisinde şöyle sorulmuş: Keşke şu günlerde söz söylemeyi bırakıp da iyiliği emredip kötülükten sakındırmasan. Şu cevabı verdi: Rasulullah (s.a.v.) bize dedi ki: "Hazır bulunan, hazır bulunmıyana tebliğ etsin." Bizler ise hazır bulunduk. O bakımdan size tebliğ etmemiz gerekir. Yakında öyle bir zaman gelecek ki, o dönemde hak söylenecek olursa kabul olunmayacaktır. Bir rivayette de Hz. Peygamber'in: "Hazır bulunan kimse hazır bulunmayana tebliğ etsin" buyruğundan sonra şöyle demiştir: İşte hazır bulunanlar bizlerdik, hazır bulunmayanlar da sizlersiniz. Fakat, bu ayet-i kerime bizden sonra gelecek bir takım kavimler içindir ki, onlar hakkı söyleyecek olurlarsa onlardan kabul olunmayacaktır.

 

İbnü'l-Mübarek der ki: Yüce Allah'ın: "Siz kendinize bakın" buyruğu bütün mü'minlere bir hitaptır. Yani, siz kendi dininize mensup olanlara bakınız, onlara dikkat ediniz. Yüce Allah'ın: "Kendinizi öldürmeyiniz" buyruğu gibidir. Sanki, biriniz ötekine iyiliği emretsin ve biriniz diğerini kötülükten alıkoysun, demiş gibidir. O bakımdan bu buyruk, iyiliği emredip münkerden alıkoymanın vücubuna bir delildir. Bununla birlikte müşriklerin, münafıkların ve kitap ehlinin sapıklıklarının size bir zararı olmaz. Çünkü, iyiliği emretmek, -önceden de geçtiği gibi- müslümanlardan olup isyankar kimselere yapılır. Bu anlamda bir açıklama, Said b. Cübeyr'den de rivayet edilmiştir.

 

Said b. el-Müseyyeb ise der ki: Ayet-i kerimenin anlamı şudur: Siz, iyiliği emredip, münkerden alıkoyduktan sonra, hidayet bulduğunuz takdirde, sapıtanların size hiçbir zararı olmaz.

 

İbn Huveyzimendad der ki: Ayet-i kerime insanın özel olarak kendisiyle uğraşmasını, insanların kusurlarına el atıp onlarla uğraşmayı terk etmesini, onların gizli hallerini araştırmaktan vazgeçmesini ihtiva etmektedir. Çünkü, onlar onun durumunun iç yüzünü sorup araştırmadıkları gibi, o da onların durumları hakkında sorup araştırmaya kalkışmasın, Bu da Yüce Allah'ın: ''Herkes kazandıkları karşılığında rehin alınmıştır" (el-Müddesir, 38) ile: ''Hiçbir günahkar bir başkasınıngünahını yüklenmez" (En'am, 164) buyruklarını andırmaktadır. Peygamber (s.a.v.)'ın da şu buyruğuna benzemektedir: "O takdirde evinde otur ve yalnız kendi nefsine bak." 

 

Bununla iyiliği emredip, münkerden sakındırmanın mümkün olmayacağı bir zamanı kastetmiş olması da mümkündür, O takdirde kalbiyle o münkeri reddeder ve bizzat kendisini ıslah etmekle meşgul olur,

 

Derim ki: İbn Lehia tarafından rivayet edilen garip bir hadis vardır: İbn Lehia dedi ki: Bize, Bekr b, Sevade el-Cüzami anlattı. Bekr, Ukbe b, Amir'den şöyle dediğini nakletti: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "İkiyüzüncü yılın başı oldu mu, artık hiçbir iyiliği emretme, hiçbir münkerden sakındırma ve bizzat kendine bak."

 

İlim adamlarımız derler ki: Hz, Peygamber'in bunu söyleyiş sebebi, zamanın değişmesi, hallerin bozulması ve yardımcıların azlığından dolayıdır.

 

Cabir b, Zeyd dedi ki: Ayet-i kerimenin anlamı şudur: Ey şu Bahira'nın kulaklarını yaran ve Saibe develeri başıboş bırakanların evlatları, din üzere istikamet hususunda siz kendinize bakın, Siz hidayet bulduğunuz takdirde, geçmişlerin sapıklıklarının size bir zararı olmaz, (Cabir) der ki: Kişi İslama girdi mi, kafirler ona şöyle derlerdi: Böylelikle atalarını beyinsizlikle suçlamış oldun, onların sapık olduklarını iddia ettin ve şunu şunu yaptın, Bunun üzerine Yüce Allah bu sebepten dolayı bu ayet-i kerimeyi indirdi,

 

Şöyle de denilmiştir: Ayet-i kerime, öğüt vermenin kendilerine hiç bir fayda sağlamadığı heva ehli kimseler hakkındadır, Sen bir topluluğun öğüdünü kabul etmeyecekleri, aksine onu hafife alıp kötülüklerini açıktan yapacaklarını bilecek olursan, sesini çıkarma,

 

Yine şöyle denilmiştir: Ayet-i kerime, bazıları irtidat edecek noktaya gelinceye kadar müşriklerin işkenceye tabi tuttukları esir kimseler hakkında nazil olmuştur. İslam üzere kalmaya devam edenlere de: Siz kendinize bakınız, Arkadaşlarınızın irtidat etmelerinin size bir zararı olmaz, denilmektedir,

 

Said b, Cübeyr der ki: Ayet-i kerime kitab ehli hakkındadır.

Mücahid de der ki: Ayet-i kerime yahudi, hıristiyan ve onlara benzeyen kimseler hakkındadır. Onlar bu kanaatleriyle ayetin anlamının şu olduğunu kabul etmiş oluyorlar: Cizyeyi ödemeleri şartıyla kitab ehlinin küfürlerinin size bir zararları olmaz,

 

Şöyle de denilmiştir: Bu ayet-i kerime, iyiliği emredip, münkerden alıkoymayı yasaklayan buyruklarla nesh olmuştur. Bunu da el-Mehdevı ifade etmiştir. İbn Atiyye der ki: Bu, zayıf bir görüştür ve bunu kimin söylediği bilinmemektedir. Derim ki; Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam'dan şöyle dediği nakledilmiştir: Şanı Yüce Allah'ın Kitabında hem nasihi, hem de mensühu bir arada toplamış bu ayetten başka bir ayet-i kerime yoktur. Başkası da şöyle demiştir: Bu ayette nesh edici buyruk, "doğru yolu bulursanız" buyruğudur ki, burada hidayet bulmak, iyiliği emredip münkerden alıkoymak demektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

4- Emr-i bil Maruf Nehy-i anilmünkerde Bulunmanın Hükmü:

 

İyiliği emredip, kötülükten alıkoymak, kabul edilmesi umulduğu yahut da sertlikle dahi olsa, zalimin vazgeçirilmesi ümid edildiği takdirde, -emreden kişi- özel olarak kendisine gelecek bir zarardan ya da müslümanların başına gelmesine sebep teşkil edeceği bir fitneden korkmadığı sürece teayyün eder. Bu fitne ise, ya birliğin bölünmesi yahut da insanlardan bir kesime bir zararın gelmesi suretiyle olur. İşte böyle birşeyden korkulacak olursa, "siz kendinize bakın" buyruğu muhkemdir ve o sınırda durulması icabeder. Diğer taraftan kötülükten nehyedecek kimse de -az önce geçtiği gibi- adaletli genel olarak büyük günahları ve özellikle nehyettiği o kötülüğü işlemeyen bir kimse olması şartı yoktur. İlim ehli topluluğu bu görüştedir, bunu bil..

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Maide 106-108

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR