MAİDE 58 |
وَإِذَا
نَادَيْتُمْ
إِلَى
الصَّلاَةِ
اتَّخَذُوهَا
هُزُواً
وَلَعِباً
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ
قَوْمٌ لاَّ
يَعْقِلُونَ |
58. Namaza
çağırdığınızda onu alaya ve eğlenceye alırlar. Bu, onların akılları ermeyen bir
topluluk olmalarındandır.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı oniki başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi:
2- Ezan'ın Meşru Kılınışı:
3- Ezan ve Kamet Getirmenin Hükmü:
4- Ezan ve Kametin Keyfiyeti:
5- Tesvib (es-Stilatu Hayrun
Mine'n-nevm Demek):
6- Ezanın Okunacağı Vakit:
7- Ezan Okuyan ile Kamet Getirenin Ayrı
Kimseler Olmaları:
8- Ezan Okumanın Adabı:
9- Ezan Dinlemenin Adabı:
10- Ezanın ve Müezzinin Fazileti:
11- Ezan Karşılığında ücret Almak:
12- Namazla Alay, Akıllıların Yapacağı
Bir iş Değildir:
1- Ayetin Nüzul
Sebebi:
el-Kelbi der ki: Müezzin
ezan okuyup da müslümanlar namaz kılmak için kalktıklarında yahudiler,
Kalktılar, kalkmaz olasıcalar derler ve müslümanlar rükü ve secde yaptıklarında
gülüp, ezan hakkında da şöyle derlerdi: Andolsun sen, geçmiş ümmetler arasında
benzerini işitmediğimiz bir şeyi uydurdun. Bu şekilde kervancıların bağırıp
çağırması gibi bağırıp çağırmayı nerden çıkardın.? Bu ne kadar çirkin bir ses
ve ne kadar kötü bir iştir.
Yine denildiğine göre
yahudiler, müezzin namaz için ezan okuduğunda, aralarında gülüşür, hafif ve
çirkin görmek maksadıyla birbirlerine kaş-göz işaretleri yaparlardı. Bununla da
namaz kılanları cahil gördüklerini ifade etmek istiyor, diğer insanları
namazdan, namaza çağırandan uzaklaştırmak maksadını güdüyorlardı.
Yine denildiğine göre
yahudiler, namaz için ezan okuyan kimseyi, bu iş ile alayeden, oynayan bir
kimse da görüyorlardı. Çünkü onlar, namazın yerini bilmeyen cahillerdi. İşte
bunun üzerine bu ayet-i kerimeyle, şanı Yüce Allah'ın: "Allah'a davet eden
ve salih amel işleyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir" (Fussilet,
33) buyruğu nazil oldu. Nida (çağırmak), yüksek sesle davet etmek demektir. Bu,
"nuda" şeklinde de okunabilir. Yüksek sesle birisini çağırmayı
anlatmak için; (...) fiili kullanılır. Biri diğerine nida eden kimseler
hakkında da (...) kipi kullanılır. Yine bu şekliyle, nadide (mecliste)
birbirleriyle oturdular anlamına da gelir. (...) da, nadide (mecliste) onunla
birlikte oturdu demek, olur. Şanı Yüce Allah'ın Kitabında, bu ayet-i kerime
dışında ezan sözkonusu edilmemektedir. Cumua süresinde ise özellikle Cuma
namazı ezanı söz konusu edilmektedir.
2- Ezan'ın Meşru
Kılınışı:
İlim adamları derler ki:
Hicretten önce Mekke'de ezan yoktu. Namaz için: "Topluca namaza" diye
seslenirlerdi. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye hicret edip, kıble Mescid-i
Aksa'dan Ka'be'ye doğru çevrilince, ezan emri de verildi. Bu sefer (...):
Topluca namaza nidası, arız olan herhangi bir iş hakkında kullanılmaya
başlandı.
Peygamber (s.a.v.)'ı
ezan hususu oldukça düşündürmüştü. Nihayet ezan, Abdullah b. Zeyd ile Ömer b.
el-Hattab ve Ebu Bekr es-Sıddık (r. anhum)'a rüya'da gösterildi. Peygamber
(s.a.v.) da İsra gecesi sema da ezanı işitmişti. Hazrecli ve Ensar'a mensub
Abdullah b. Zeyd ile Ömer b. el-Hattab (r. anhuma)'ın rüyaları meşhurdur.
Abdullah b. Zeyd, Peygamber (s.a.v.)'a geceleyin gidip Peygamber (s.a.v.)'a
rüyasında ezanı gördüğünü haber vermişti. Ömer (r.a) ise şöyle demişti: Sabah
olunca Peygamber (s.a.v.)'a haber verdim. Peygamber (s.a.v.) da Hz. Bilal'e
emrederek, o da bugün insanların okudukları ezan şeklinde namaz için ezan
okudu.
Daha sonra Bilal (r.a)
sabah namazında "es-salatu hayrun minennevm: namaz uykudan
hayırlıdır" ibaresini ekledi, Rasulullah (s.a.v.) da bunu takrir etti
(itiraz etmeyip kabul etti). Yoksa bu ibare, Abdullah b. Zeyd el-Ensari'ye
gösterilen rüyada yoktu. Bunu, İbn Sa'd, İbn Ömer'den nakletmiştir.
Darakutni (Allah'ın
rahmeti üzerine olsun)'nin de zikrettiğine göre, Ebu Bekir es-Sıddik (r.a)'a da
ezan rüyasında gösterilmiş ve o da bunu Peygamber (s.a.v.)'a haber vermiş,
Abdullah b. Zeyd el-Ensari, Hz. Peygambere bunu haber vermeden önce Peygamber
Bilal'e ezan okumasını emretmişti. Darakutni bunu, 'el-Mudebbec'' adlı
eserinde, Peygamber (s.a.v.)'ın Ebu Bekir esSıddik'ten hadis nakletmesiyle Ebu
Bekir'in ondan hadis nakletmesi bölümünde zikretmiştir.
3- Ezan ve Kamet
Getirmenin Hükmü:
İlim adamları, ezan
okumak ve kamet getirmenin vücubu hususunda farklı görüşlere sahiptirler.
Malik ve arkadaşlarına
göre ezan, cemaat namazları için insanların toplandıkları mescidlerde vacibtir.
Malik bunu Muvatta'ında açıkça ifade etmektedir. Maliki mezhebine mensub müteahhir
ilim adamlarının ise farklı iki görüşü vardır. Birincisine göre, Mısr (şehir)
ve onun hükmünde kasabalarda ezan, müekked bir sünnet ve kifai bir vacib (farz)
tir. Bazıları da şöyle demiştir. Ezan farz-ı kifayedir.
Şafii mezhebine mensub
ilim adamları da bu şekilde farklı görüşlere sahiptir. Taberi, Malik'ten şöyle
dediğini nakletmektedir: Bir belde halkı, kast! olarak ezanı terkedecek
olurlarsa namazı iade ederler.
Ebu Ömer de der ki: Bir
şehir halkının genel olarak ezan okumalarının vacib olduğu hususunda görüş
ayrılığı bilmiyorum. Çünkü ezan, Dar-ı İslam ile dar-ı küfrün arasını ayırt
eden ve buna delalet eden bir alamettir. Rasulullah (s.a.v.) da bir seriyye
gönderdiğinde onlara şöyle derdi: "Ezan okunduğunu işitecek olursanız,
onlara baskın yapmayınız ve ellerinizi onlardan çekiniz. Şayet ezan okunduğunu
işitmeyecek olursanız, o takdirde onlara baskın yapınız." Bir diğer
rivayette de: "Onlara baskın düzenleyiniz diye buyurdu.
Müslim'in Sahih'inde de
şöyle denilmektedir: Rasulullah (s.a.v.) tan yeri ağardığında baskın yapardı.
Eğer ezan sesi işitecek olursa baskınını durdurur, değilse baskınını devam
ettirirdi.
Ata, Mücahid, el-Evzai
ve Davud ezan farzdır, demişler ve kifaye kaydını zikretmemişlerdir.
Taberi der ki: Ezan bir
sünnettir. Vacib (farz) değildir. Ayrıca Eşheb'den, o, Malik'ten şöyle dediğini
nakletmektedir: Yolcu, kast! olarak ezanı terkedecek olursa, namazı iade etmesi
gerekir.
Küfeliler ise yolcunun
ezansız ve kametsiz namaz kılmasını mekruh kabul eder ve şöyle derler: Şehirde
bulunan kimsenin ise, ezan okuyup kamet getirmesi müstehabtır. Şayet
başkalarının okuduğu ezan ve kamet ile yetinecek olursa, bu kadarı da onun için
yeterli olur.
es-Sevri der ki:
Yolculuk halinde kamet getirmesi, ezan getirmesine ihtiyaç bırakmaz. Eğer, arzu
ederse ezan da okuyabilir, kamet de getirebilir. Ahmed b. Hanbel de der ki:
Yolcu kimse, Malik. el-Huveyris hadisine binaen ezan okur. Davud da der ki:
Ezan, bütün yolcular için de özel olarak kendisi hakkında vacib olduğu gibi
kamet de böyledir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Malik b. el-Huveyris ve arkadaşına
şöyle demiştir: "Bir yolculukta bulunursanız ezan okuyun, kamet getirin ve
içinizden yaşça büyük olanınız size imam olsun" Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.
Bu, zahirilerin de görüşüdür.
İbnü'l-Münzir der ki:
Rasulullah (s.a.v.)'ın, Malik b. el-Huveyris ile onun bir amcası oğluna şöyle
dediği sabittir: "Yolculuğa çıktığınızda ezan okuyun ve kamet getirin.
Yaşça büyük olanınız da size imam olsun" İbnü'l-Münzir der ki: Gerek
ikamet halinde olsun, gerek yolculuk halinde olsun, ezan okuyup kamet getirmek,
her cemaat için vacibtir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) ezan okunmasını emretmiştir.
Onun emri ise vücub ifade eder.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) der ki: Şafii, Ebu Hanife ve ikisinin arkadaşları, Sevri, Ahmed,
İshak, Ebu Sevr ve Taberi, yolcu eğer kasti olarak ya da unutarak ezan okumayı
terkedecek olursa, kıldığı namazın yeterli olacağını ittifakla kabul
etmişlerdir. Onlara göre kameti terketmesi halinde de hüküm böyledir. Bununla
birlikte onlar, kameti terketmesini daha ağır bir kerahat olarak
görmektedirler. Şafii, ezanın namazın farzlarından bir farz olmadığına ve vacib
de olmadığına, Arefe ve Müzdelifede namazları cem eden tek kişi üzerinden
ezanın sakıt olacağını delil göstermişlerdir. Yolculukta ezan hususunda
Malik'in mezhebine uygun olarak varılacak sonuç, tıpkı Şafii'nin bu konudaki
görüşü gibidir.
4- Ezan ve Kametin
Keyfiyeti:
Malik, Şafii ve
arkadaşları, ezanın lafızIarının ikişer ikişer, kametin lafızlarının birer defa
söylenileceğini ittifakla kabul etmişlerdir. Ancak, Şafii ilk tekbiri dört defa
tekrarlamaktadır. Bu ise, Ebu Mahzüre hadisi ile Abdullah b. Zeyd yoluyla gelen
hadiste sika (güvenilir) kimselerin rivayetlerinde tesbit edilmiş bir husustur.
Şafii der ki: Bu ise
kabul edilmesi gereken bir fazlalıktır. Yine Şafii'nin iddiasına göre,
Mekkelilerin müezzinleri hala Ebu Mahzure soyundan gelenlerdir. Kendi çağına ve
dönemine kadar bu böylece devam ede gelmiştir. Şafii mezhebine mensub alimler
ise şöyle demişlerdir: Şu anda da yine Mekke müezzinleri onun soyundan
gelenlerdir. Malik'in kabul ettiği görüş de aynı şekilde Ebu Mahzure ezanı ile
Abdullah b. Zeyd ezanı ile ilgili sahih hadis rivayetlerinde mevcuttur.
Medine'de onlara göre uygulama, kendi dönemlerine kadar Sa'd el-Kurazi soyundan
gelenler arasında bu şekildeydi.
Malik ve Şafii ezanda
terci' yapılacağını ittifakla kabul ederler. Terci) ise, müezzinin: İki defa
"eşhedü en la ilahe illallah" dedikten sonra, yine iki defa:
"eşhedü enne Muhammede'r-Rasulullah" deyip, tekrar (terci' yaparak)
bütün gücü ile sesini yükselterek söylenmesedir. İkamet hususunda da Malik ile
Şafii arasında "kad kametissalah" ifadesi dışında görüş ayrılığı
yoktur. Malik, bunu bir defa söylerken, Şafii bunu iki defa tekrarlamaktadır.
İlim adamlarının çoğunluğu ise, Şafii'nin dediğini kabul etmektedir. Rivayetler
de bu doğrultuda gelmiştir.
Ebu Hanife, arkadaşları,
es-Sevri ve el-Hasen b. Hayy derler ki: Ezan da kamet de ikişerlidir. Onlara
göre, gerek ezanın başında gerekse kametin başında "Allahu ekber"
dört defa tekrarlanır. Ezanda onlara göre terci' yoktur. Bu hususta ki
delilleri ise, Abdurrahman b. Ebi Leyla yoluyla rivayet edilen şu hadistir:
Abdurrahman dedi ki: Bize, Muhammed (s.a.v.)'ın ashabının anlattığına göre, Abdullah
b. Zeyd Peygamber (s.a.v.)'a gelip şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü, ben rüyamda,
bir duvar üzerinde durmuş, üzerinde yeşil renkli iki elbise bulunan bir adamın
ayağa kalkarak ikişerli ezan okuduğunu, yine ikişerli kamet getirdiğini, ikisi
arasında da bir süre oturduğunu gördüm. Bilal, bunu işitince kalktı, ikişerli
ezan okudu. Sonra bir miktar oturdu ve kalkıp yine ikişerli kamet getirdi.
Bunu, el-A'meş ve başkaları, Amr b. Murre'den, o, İbn Ebi Leyla yoluyla rivayet
etmiştir. Aynı zamanda bu, Irak'taki tabiin ve fukaha topluluğunun da
görüşüdür.
Ebu İshak es-Sebi'i der
ki: Ali ile Abdullah'ın (b. Mes'ud'un) arkadaşları, ezan ve ikameti ikişer defa
tekrarlardı. İşte, nasıl ki Hicazlılar ezan ve kametlerini geçmişlerinden miras
olarak devr aldılarsa, Küfeliler de bu şekildeki ezan okuyuşlarını ve buna göre
uygulamayı, aynı şekilde nesilden nesile miras olarak devr almışlardır. onların
ezanı da Mekkelilerinki gibi, tekbiri dört defa tekrarlamak şeklindedir. Bundan
sonra bir defe eşhedü en la ilahe illallah" yine bir defa, "ve eşhedü
enne Muhammede'r Rasulullah" denilir. Sonra, bir defa
"hayyealesselah", yine bir defa "hayyaalelfelah" denilir.
Bundan sonra müezzin, döner (terci' yapar), sesini yükselterek "eşhedü en
la ilahe illallah der" ve ezanın tamamını ikişer defa olmak üzere sonuna
kadar okur.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) der ki: Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahaveyh, Davud b. Ali, Muhammed
b. Cerir et-Taberi de Rasulullah (s.a.v.)'dan rivayet edilen bütün rivayetler
doğrultusunda görüş belirtmenin caiz olduğunu ifade etmişler ve bu farklı
rivayetleri, mübahlık ve muhayyerlik şeklinde anlayarak şöyle derler: Bütün
bunlar caizdir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)'dan bütün bunlar sabit olmuştur,
ashabı da bunlarla amel etmiştir.
İsteyen ezanın başında
iki defa, Allahu ekber der, isteyen bunu dört defa tekrarlar. İsteyen ezan
okurken terci' yapar, isteyen terci' yapmaz. İsteyen kamet getirirken de
bunları ikişerli getirir, isteyen teker teker söyler. Ancak bundan:
"kadkametissalah" müstesnadır. Çünkü bu söz, herhalukarda iki defa
tekrar edilir.
5- Tesvib (es-Stilatu
Hayrun Mine'n-nevm Demek):
İlim adamları Tesvıb'in
hükmü hususunda farklı görüşlere sahiptir. Tesvib, ise, müezzinin
"es-salatu hayrun mine'n-nevm" demesidir.
Malik, Sevrı ve el-Leys
derler ki: Müezzin, sabah namazında iki defa Hayye ala'l-felah dedikten sonra,
iki defa: es-Salatu hayrun mine'n-nevm der. Bu, Şafii'nin de Irak'taki
görüşüdür. Mısır'da ise: Böyle demez, demiştir.
Ebu Hanife ve
arkadaşları derler ki: Dilediği takdirde ezanı bitirdikten sonra bunu
söyleyebilir. Onlardan bunu, ezanın içinde söyleyeceğine dair rivayet de
gelmiştir. Sabah namazında insanların uygulayageldikleri budur.
Ebu Ömer der ki:
Peygamber (s.a.v.)'dan, Ebu Mahzure hadisinde Hz. Peygamber'in Ebu Mahzure'ye sabah
ezanında: "es-Salatu hayrun mine'n-nevm" demesini emrettiği rivayet
edilmiştir. Yine Hz. Peygamberden bunu, Abdullah b. Zeyd yoluyla gelen hadiste
söylediği de rivayet edilmiştir. Enes'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Sabah ezanında: "es-salatu hayrun mine'n-nevm" denilmesi
sünnettendir. İbn Ömer'den de bunu söylediği rivayet edilmiştir. Malik'in
Muvattaında söylediği şu ifadesine gelince; bana ulaştığına göre müezzin, sabah
namazını haber vermek üzere Ömer b. el-Hattab'ın yanına varmış. Uyuduğunu görünce,
es-Salatu hayrun mine'n-nevm demiş. Ömer de sabah ezanında bunu söylemesini
emretmiş. (Ebu Ömer) der ki:
Ben bunun, Ömer'den
delil gösterilebilecek şekilde ve sıhhati bilinen bir yolla rivayet edilmiş
olduğunu bilmiyorum. Bu hususta, Hişam b. Urve'nin, İsmail diye anılan ve
tanımış olduğum bir kişiden bir rivayet vardır. İbn Ebi Şeybe şunu
nakletmektedir: Bize, Abde b. Süleyman, Hişam b. Urve'den, o, İsmail diye
anılan bir adamdan şöyle dediğini nakletmiştir: Müezzin gelip Ömer'e sabah
namazını haber vermek istedi ve "es-salatu hayrun mine'n-nevm" dedi.
Ömer bunu beğendi ve müezzine: "Sen bunu, ezanında söyle" dedi.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) der ki: Kanaatimce Ömer'in ona söylediği sözün anlamı şudur: Bu
sözün söyleneceği yer sabah ezanıdır. Burası değildir. Sanki Ömer, daha sonra
emirlerin ihdas ettikleri gibi emirin kapısı yanında bir başka nidanın (namaz
için seslenişin) yapılmasını hoş görmemiş gibidir.
Yine Ebu Ömer der ki:
Haberin zahiri her ne kadar bunun hilafına ise beni böyle bir açıklamaya iten -
de- sebep şudur: Sabah namazında tesvib, Hz. Ömer'in bu konuda Rasulullah
(s.a.v.)'ın sünnetini ve bunu Medine'deki Bilal ve Mekke'de de Ebu Mahzure diye
bilinen müezzinlerine emretmiş olduğunu bilmediğinin sanılması sözkonusu
olmayacak kadar durum ilim adamlarınca ve avam nezdinde de yaygınlık
kazanmıştır. Çünkü bu, gerek Bilal'in ezan okuyuşunda bilinen ve tesbit edilmiş
bir husustur, gerekse de Ebu Mahzure'nin sabah namazında Peygambere ezan
okuyuşunda bilinen bir husustur. İlim adamları nezdinde de meşhurdur. Veki',
Süfyan'dan, o, İmran b. Müslim'den, o, Suveyd b. Gafele'den rivAyet-ine göre o,
(Hz. Peygamber) müezzinine: "Hayyealelfelah"'a geldiğinde:
"es-Salatu hayrun mine'n-nevm de" diye haber gönderdi. İşte bu, Bilal'in
ezanıdır. Bilindiği gibi Bilal, Hz. Ömer'e hiçbir vakit ezan okumamıştır. Hz.
Ömer, Rasulullah (s.a.v.)'dan sonra da yalnızca bir defa Şam'a girdiği vakit
Bilalin ezanını işitmiştir.
6- Ezanın Okunacağı
Vakit:
İlim adamları icma ile
şunu kabul etmişlerdir: Sabah namazı dışında kalan namazlar için sünnet olan,
namaz vakti girmeden ezan okumamaktır. Yalnız sabah namazı için, Malik, Şafii,
Ahmed, İshak ve Ebu Sevr'in görüşüne göre, tan yerinin ağarmasından önce ezan
okunabilir. Bu konudaki delilleri ise, Rasulullah (s.a.v.)'ın şu buyruğudur:
"Şüphesiz Bilal, henüz gece iken ezan okur. O bakımdan İbn Um Mektum ezan
okuyuncaya kadar yemenize içmenize devam ediniz."
Ebu Hanife, es-Sevri ve
Muhammed b. el-Hasen ise derler ki: Vakti girmedikçe sabah namazı için ezan
okunmaz. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), Malik b. elHuveyris ve arkadaşına şöyle
demiştir: "Namaz vakti girdi mi, ezan okuyunuz. Sonra kamet getiriniz,
sonra da yaşça büyük olanınız size imam olsun." Ayrıca diğer namazlara
sabah namazını kıyas etmek de bunu gerektirir. Hadis ehlinden bir kesim ise
şöyle demiştir: Eğer mescidin iki tane müezzini varsa, onlardan birisi tan yeri
ağarmadan önce ezan okur, diğeri ise, tan yeri ağardıktan sonra ezan okur.
7- Ezan Okuyan ile
Kamet Getirenin Ayrı Kimseler Olmaları:
Ezan okuyan müezzinden
başkasının kamet getirmesi hususunda fukaha farklı görüşlere sahiptir. Malik,
Ebu Hanife ve arkadaşları bunda bir mahzur olmadığı görüşündedirler. Çünkü,
Muhammed b. Abdullah b. Zeyd'in, babası (Abdullah)'dan rivAyet-ine göre
Resulullah (s.a.v.) rüyasında gördüğü ezanı Bilal'e öğretmesini emretmiş, bunun
üzerine Bilal de ezan okumuştu. Daha sonra da Hz. Peygamberin, Abdullah b.
Zeyd'e emretmesi üzerine Abdullah da kamet getirdi.
es-Sevri, el-Leys ve
Şafii ise, kim ezan okursa, o kamet getirir demişlerdir.
Çünkü, Abdurrahman b.
Ziyad b. En'um, Ziyad b. Nuaym'dan, onun, Ziyad b. el-Haris es-Sudai'den
naklettiği hadiste, Ziyad şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.)'a gittim. Sabahın
ilk vakti girince, bana emir verdi ben de ezan okudum. Sonra namaza kalktı.
Kamet getirmek üzere Bilal geldi, fakat Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sudalıların kardeşi (yani Sudalı olan) ezan okudu. Kim ezan okursa o
kamet getirir."
Ebu Ömer der ki:
Abdurrahman b. Ziyad, el-İfrıkı diye anılır. Hadis alimlerinin çoğu onu zayıf
kabul ederler. Bu hadisi de ondan başkası rivayet etmemektedir. Önceki hadis
ise, inşaallah sened bakımından daha iyidir. Eğer, el-İfrıkınin hadisi sahih
ise, -şunu da belirtelim ki, ilim ehli arasından onun sika olduğunu kabul eden
ve ondan övgüyle söz edenler de vardır- o takdirde o hadis gereğince görüş
belirtmek daha uygundur. Çünkü bu hadis, görüş ayrılığı konusunda açık bir
nastır. Ayrıca bu hadis, Abdullah b. Zeyd'in Bilal ile başından geçen olaydan
daha sonradır. Sonraki bir olaydır. Rasulullah (s.a.v.)'ın sonra verdiği emrine
uymak daha uygundur. Bununla birlikte ben, müezzinin muayyen tek kişi olması
halinde kameti de onun getirmesini müstehab görmekteyim. Bir başkası kamet
getirecek olursa, yine icma ile namaz geçerlidir. Allah'a hamd olsun.
8- Ezan Okumanın
Adabı:
Ezan okuyan kimse
ezanını ağır ağır okuması ve bugün birçok cahil kimsenin yaptığı gibi, ezanı
kelimeleri uzatarak ve nağmeli bir şekilde okumamasıdır. Hatta, sıradan ve avamdan
pek çok kimse, ezanı nağme sınırından da çıkartmış bulunuyorlar. Ezan okurken
tekrarlar yapmakta ve neye kalkıştığı bilinmeyecek şekilde ezan okurken, çokça
kesintilere uğratmaktadır.
Darakutni'nin ibn
Cüreyc'den, onun, Ata'dan, onun da İbn Abbas'tan rivayet-ine göre, İbn Abbas
şöyle demiş: Rasulullah (s.a.v.)'ın nağmeli ezan okuyan bir müezzini vardı.
Rasulullah (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: "Ezan kolay ve rahattır. Eğer senin
de ezanın kolay ve rahat olursa (ezan okumaya devam edebilirsin) aksi takdirde
ezan okuma." (Darakutni, I, 239, II, 86)
Müezzin ezan okurken,
ilim adamlarından bir topluluğa göre kıbleye yönelir.
"Hayyealessalah" ve "hayyealelfelah" dediği takdirde de
yine ilim adamlarının çoğunluğuna göre, başını sağa ve sola döndürür. Ahmed der
ki: İnsanlara ezanı duyurmak kastı ile minarede olması hali dışında dönmez.
İshak da bu görüştedir. Taharet üzere (abdestli) olması, efdal olandır.
9- Ezan Dinlemenin
Adabı:
Ezanı duyan bir
kimsenin, iki teşehhüdün sonuna kadar müezzinin söylediğini tekrarlaması,
müstehabtır. Tamamlayacak olsa da caizdir. Çünkü, Ebu Said yoluyla gelen hadis
bunu gerektirmektedir.
Müslim'in Sahih'inde de
Ömer b. el-Hattab'dan şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Müezzin, Allahu ekber, Allahu ekber dediğinde, sizden
herhangi bir kimse de Allahu ekber, Allahu ekber dese, sonra müezzin: Eşhedü en
la ilahe illallah dese, sizden herhangi bir kimse de eşhedü ella ilahe illallah
dese, müezzin daha sonra: Eşhedü enne Muhammede'r-Rasulullah dese, sizden
herhangi bir kimse de eşhedü enne Muhammede'r-Rasulullah dese, sonra müezzin
hayyealesselah dese, sizden herhangi bir kimse la havle vela kuvvete illa
billah dese, müezzin daha sonra: Hayyealelfelah dese, sizden herhangi bir kimse
de: La havle vela kuvvete illa billah dese, sonra müezzin Allahu ekber, Allahu
ekber dese, yine sizden herhangi bir kimse Allahu ekber, Allahu ekber dese,
sonra müezzin la ilahe illallah dese, sizden herhangi bir kimse de kalbinden la
ilahe illallah dese cennete girer."
Yine Müslim'de, Sa'd b.
Ebi Vakkas'ın Rasulullah (s.a.v.)'dan naklettiği şu buyruğu da yer almaktadır:
"Her kim, müezzinin ezanını işittiğinde:
"Allah'tan başka
ilah olmadığına, bir ve tek olduğuna, ortağı bulunmadığına, Muhammed'in O'nun
kulu ve Resulü olduğuna şahidlik ederim, Rabb olarak Allah'tan, Rasul olarak
Muhammed'den, Din olarak da İslamdan razı oldum" diyecek olsa, geçmiş
(küçük) günahları ona bağışlanır."
10- Ezanın ve
Müezzinin Fazileti:
Ezan ve müezzinin
faziletine gelince, bu hususta da sahih bir takım rivayetler gelmiş
bulunmaktadır. Bunlardan birisini Müslim, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.
Buna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Namaz için ezan
okunduğunda, Şeytan, ezan sesini işitmeyeceği yere varıncaya kadar sesli yellenerek
arkasını döner kaçar."
Önceden de geçtiği üzere
ezanın İslamın şiarı ve imanın alameti olması faziletini anlamak için
yeterlidir.
Müezzinin faziletine
gelince, Müslim, Muaviye'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ben, Rasulullah
(s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim: "Müezzinler, kıyamet gününde boyları
en uzun olacak kimselerdir."
İşte bu, o günün
dehşetlerinden güvenlik altında olmaya bir işarettir.
Çünkü araplar, boyun(un)
uzunluğunu, kavmin şereflileri ve efendileri hakkında kinaye yoluyla
kullanmışlardır. Nitekim, şairlerinden birisi şöyle demiştir: "Onlar, öyle
kimselerdir ki, boyunları da uzundur, kulak yumuşaklarına kadar varan saçları
da."
Muvatta'da da Ebu Said
el-Hudri'den, Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinlediği kaydedilmektedir:
"Müezzinin sesinin ulaştığı yere kadar olan bölgede, cin olsun, insan
olsun, başka herhangi bir şeyolsun onun sesini işiten her şey, mutlaka Kıyamet
gününde onun lehine şahitlik edecektir."
İbn Mace'nin Sünen'inde
de İbn Abbas'tan şöyle dediği kaydedilmektedir:
Rasulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Her kim yedi yıl süreyle ecrini Allah'tan umarak ezan okursa,
ona cehennemden kurtuluş beratı yazılır."
Yine İbn Mace'de İbn
Ömer'den, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Kim
oniki yıl süreyle ezan okuyacak olursa, cennet ona vacib olur. Ve her gün
okuduğu ezanlara mukabil, ona altmış hasene ve her bir kamet karşılığında da
otuz hasene yazılır."
Ebu Hatim der ki: Bu
hadisin senedi münkerdir ama hadisin kendisi sahihtir.
Osman b. Ebi'l-As'dan da
şöyle dediği nakledilmektedir: Peygamber (s.a.v.)'ın bana son ahdi, ezanına
karşılık ücret alacak bir müezzin edinmemem şeklinde idi. Bu hadis de sabit bir
hadistir.
11- Ezan Karşılığında
ücret Almak:
Ezan karşılığında ücret
almanın hükmü hususunda fukahanın farklı görüşleri vardır. el-Kasım b.
Abdurrahman ve rey sahipleri, bunu mekruh gördükleri halde, Malik buna müsaade
etmiş ve bunda mahzur yoktur, demiştir.
el-Evzai de der ki: Bu,
mekruhtur. Ancak, buna karşılık beytülmalden maişetine yetecek kadarını almakta
da bir mahzur yoktur.
Şafii de der ki:
Müezzine, ancak Peygamber (s.a.v.)'ın ganimetteki payı olan beştebirin
beştebirinden verilir.
İbnü'l-Münzir der ki:
Ezan karşılığında ücret almak caiz değildir. İlim adamlarımız, Ebu Mahzure'nin
hadisin delil göstererek ücret almanın lehine delil göstermişlerse de bu
delillendirme su götürür. Bu hadisi, Nesai, İbn Mace ve başkaları rivayet
etmiştir.
Ebu Mahzure der ki: Bir
gurupla birlikte yola çıkmıştık. Yolun bir bölümünde iken Rasululah (s.a.v.)'ın
müezzini, Rasulullah'ın yakınında namaz için ezan okudu. Biz de ondan uzaklarda
yüzçevirmiş olduğumuz halde müezzinin sesini işittik. Onunla alayetmek üzere
yüksek sesle onu taklid etmeye başladık.
Resulullah (s.a.v.) bunu
işitti. Bize, bazı kimseleri elçi gönderdi. Onlar bizi götürüp Peygamber'in
önüne oturttular. Şöyle buyurdu:
"Sesinin
yükseldiğini işittiğim kişi hanginizdi?" Beraberimdekilerin hepsi beni
işaret ettiler. Doğru da söylediler. Bunun üzerine o da hepsini salıverdi, beni
alıkoydu ve bana:
Kalk ve ezan oku"
dedi. Ben de kalktım. Fakat o sırada Rasulullah (s.a.v.)'ın bana verdiği
emirden ve onun bana emrettiği şeyden daha fazla hiçbir şeyden tiksinmiyordum.
Rasulullah (s.a.v.)'ın önünde, ayakta durdum. Rasulullah bizzat ezanı bana
telkin ederek şöyle dedi:
"De ki: Allahu
ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Eşhedü enne
Muhammederrasulullah, Eşhedü enne Muhammedenresulullah. Sonra bana dedi ki:
"Sesini yükselt ve uzat: Eşhedü en la ilahe illallah, eşhedü en la ilahe
illallah. Eşhedü enne Muhammederresulullah, eşhedü enne Muhammederresulullah.
Hayyaalesselah, hayyealesselah. Hayye alel felah, hayyealelfelah. Allahu ekber,
Allahu ekber. La ilahe illallah. Sonra ezan okumayı bitirince beni çağırdı. Bana
içinde bir miktar gümüş bulunan ağzı bağlı bir kese verdi. Sonra elini Ebu
Mahzure'nin alnı üzerine koydu. Daha sonra elini yüzünün üzerinde gezdirdi,
sonra göğüslerinde gezdirdi. Sonra da kara ciğerinin bulunduğu yerin üzerinde
bıraktı. Nihayet Rasulullah (s.a.v.)'ın eli, Ebu Mahzure'nin göbeğine kadar
vardı, sonra Rasulullah (s.a.v.) "Allah sana bereketler ihsan etsin,
üzerine bereket yağdırsın" diye buyurdu. Ben, Ey Allah'ın rasulü, Mekke'de
ezan okumak için bana emret dedim, o da: "Sana böyle yapmanı emir
veriyorum" diye buyurdu. İçimde Rasulullah (s.a.v.)'ın emri üzerine onunla
birlikte namaz için ezan okudum. Hadisin bu rivayeti İbn Mace'nin lafzıdır.
12- Namazla Alay,
Akıllıların Yapacağı Bir iş Değildir:
Yüce Allah'ın: "Bu,
onların akılları ermeyen bir topluluk olmalarındandır" buyruğunun anlamı
şudur: Yani onlar, kendilerini çirkin işlerden alıkoyacak aklı bulunmayan
kimseler ayarındadırlar. Rivayet olunduğuna göre, hıristiyanlardan bir kişi,
Medine'de müezzinin: "Şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın Rasulüdür"
dediğini işittiğinde, yalan söyleyen ateşte yansın dermiş. Kendisi uykuda iken
bir kıvılcım evine düşmüş, evini yakmış ve evi ile birlikte o kafiri de
yakmıştı. Böylelikle bu, diğer insanlara ibret olmuştu.
"Bela, kişinin
taşıdığı mantığı ile alakalıdır" denilmiştir. Peygamber (s.a.v.) ile
birlikte, hakkı anlayacakları vakte kadar kendilerine mühlet verilirdi. Fakat
bundan sonra ise ertelenmezlerdi. Bunu İbnü'l-Arabi zikretmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN