ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MAİDE

14

/

16

وَمِنَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّا نَصَارَى أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُواْ حَظّاً مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّهُ

بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ {14}

 يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيراً مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ {15}

 يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى

النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ {16}

 

14- "Biz nasraniyiz" diyenlerin de sağlam bir şekilde sözlerini almıştık. Onlar da kendilerine verilen öğütlerden bir pay almayı unuttular. Biz de, kıyamet gününe kadar aralarına kin ve düşmanlığı yerleştirdik. Allah, yakında onlara yaptıklarını haber verecektir.

15- Ey kitab ehli, size, kitab (ınız) dan gizlediğiniz şeylerin çoğunu açıklayıp, birçoğunu da açıklamadan geçiveren Peygamberimiz gelmiştir. Size, muhakkak ki Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap da gelmiştir.

16- Allah, onunla rızasına uyanları selamet yollarına iletir. Onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve kendilerini dosdoğru yola iletir.

 

Yüce Allah'ın: "Biz nasraniyiz diyenlerin de, sağlam bir şekilde sözlerini almıştık" buyruğu, hıristiyanlardan da tevhid ve Muhammed (s.a.v.)'a imana dair söz almıştık, demektir. Çünkü bu husus incil'de yazılı idi.

 

"Onlar da ... bir payalmayı unuttular." Buyruğunda söz konusu bu pay ise, Muhammed (s.a.v.)'a iman etmektir. Yani, emrolundukları gereğince amel etmediler. Kendi hevaları doğrultusunda yaptıklarını ve bu tahrifi, Muhammed (s.a.v.)'ı inkara sebep kıldılar.

"Sözlerini almıştık" buyruğu ise, senin: Ben, Zeyd'den elbisesini ve dirhemini aldım sözüne benzer. Bu açıklamayı el-Ahfeş yapmıştır. Ayetin baş tarafının, takdiri şöyle olmalıdır: Biz, hıristiyanız diyenlerden de sözlerini almıştık. ifadenin Kufelilere göre takdiri ise şöyledir: Biz hıristiyanız diyen kimseler arasından sözlerini aldığımız kimseler vardır. Bu takdirlere sebep ise, nahivcilerin zamirin, zahirden (zamirin ait olduğu isimden) önce zikredilmesini kabul etmeyişleridir.

 

Hıristiyanların: "Biz nasraniyiz" şeklindeki sözleri nakledilip, "biz nasranilerdeniz" denilmeyişi, onların nasraniliği bidat olarak ortaya attığına ve bu ismi böylece aldıklarına bir delil vardır. Bu anlamda bir açıklama el-Hasen'den rivayet edilmiştir.

 

 

"Biz de ... aralarına kin ve düşmanlığı yerleştirdik." Yani, bunu körükledik. Bunu onlara yapışık kıldık, anlamına geldiği de söylenmiştir. O takdirde bu kelime, -tutkal anlamına gelen (...)'den alınmış olur. Bu ise zamk ve buna benzer, bir şeyi bir şeye yapıştıran demektir. (...) ise, adeta yapışırcasına bir şeye alışmak anlamındadır. er-Rummani'nin nakl ettiğine göre "iğra" birbirlerine musallat edilmeleri demektir. Bunun kışkırtma anlamına geldiği de söylenmiştir. Asıl anlamı ise, yapışmak demektir.

 

Şair Küseyyir der ki: "Artık yavaş ol, dendi mi, gözler kesintisiz yaş boşaltır. Birbirine yapışık (sicim gibi) damlalar halinde ve sağnak yaşlar onu besler durur."

 

Yapıştırmak için kullanılan tutkal (el-Gira) da buradan gelmektedir. Bir şeye iğra, üzerine musallat kılmak cihetiyle onu o şeye yapıştırmak demektir. Köpeğin iğrası ise, avlanmaya alıştırılması demektir.

 

"Aralarına" ifadesi, düşmanlığın zarfıdır. (Yani, düşmanlık aralarına yerleştirilmiştir) .

Yüce Allah bununla, -daha önceden sözkonusu edildiklerinden ötürü- yahudi ve hıristiyanlara işaret etmektedir. es-Süddi ve Katade'den; birbirlerine düşmandırlar diye açıklamada bulundukları nakledilmektedir. Şöyle de denilmiştir: Bu buyrukla, özel olarak hıristiyanların fırkalara ayrılışına işaret edilmektedir. Bu açıklamayı da er-Rabi' b. Enes yapmıştır. Çünkü, bu buyrukta kendilerine en yakın işaret edilenler onlardır. Diğer taraftan, Hıristiyanlar, Yakubiler, Nasturiler ve Melkaniler olmak üzere ayrı fırkalara ayrılmışlardır. Yani bunların biri ötekini tekfir etmiştir.

 

en-Nehhas der ki: Yüce Allah'ın: "Biz de ... aralarına kin ve düşmanlığı yerleştirdik" buyruğunun anlamı ile ilgili olarak yapılan açıklamaların en güzellerinden birisi de şudur: Yüce Allah, kafirlere düşmanlık beslenilmesini ve onlara karşı kin duyulmasını emretmiştir. O bakımdan, her bir fırka, diğer fırkaya düşmanlık edip ona kin beslemekle -kafir oldukları gerekçesiyle- emr olunmuştur.

 

Yüce Allah'ın: "Allah, yakındaonlara ... haber verecektir" buyruğu, onlara yönelik bir tehdittir. Yani, pek yakında, ahdi bozmalarının cezası ile karşılaşacaklardır.

 

"Ey kitab ehli" buyruğunda kitap, "kitaplar" anlamında cins ismidir. O bakımdan, bütün kitap ehli buna muhataptırlar.

 

"Size, kitabınızdan" yani, kitaplarınızdan. Muhammed (s.a.v.)'a iman ve recm ayeti, maymunlara dönüştürülen, cumartesi yasağını çiğneyenlere ait kıssa gibi -çünkü onlar bütün bunları gizliyorlardı- "gizlediğiniz şeylerin çoğunu açıklayıp, birçoğunu da açıklamadan geçiveren." Yani, açıklamaksızın bırakıveren, "Peygamberimiz" Muhammed (s.a.v.) "gelmiştir." O, sadece peygamberliğine delil teşkil eden hususları, onun doğruluğuna delalet eden risaletine tanıklık ihtiva eden hususları açıklıyor ve açıklanmasına bu açıdan gerek olmayan şeyleri bırakıyordu.

 

"Bir çoğunu da açıklamadan geçiveren" buyruğu ile ilgili olarak şöyle de denilmiştir: Yani, birçok şeyi affedip bağışlayarak size onu haber vermemektedir. Nakledildiğine göre, hahamlarından birisi, Peygamber (s.a.v.)'a gelerek şöyle sordu: Ey Filan, sen bizi affettin mi? Rasulullah (s.a.v.) ondan yüz çevirdi ve ona bir açıklamada bulunmadı. Yahudi ise, Hz. Peygamberin sözlerinin çelişkili olduğunu ortaya çıkarmak istemişti. Rasulullah (s.a.v.) ona bu konuda bir açıklamada bulunmayınca, Hz. Peygamber'in huzurundan kalkıp gitti ve arkadaşlarına şöyle dedi: Onun bu söylediklerinde doğru olduğunu zannediyorum. Çünkü o, Kitabında Hz. Peygamberin kendisine sorduğu soruya cevap vermeyeceğine dair bir açıklama bulmuştu.

 

"Size muhakkak ki Allah'tan bir nur" yani aydınlık "gelmiştir." Bu nurun İslam olduğu söylendiği gibi, ez-Zeccac'dan Muhammed (s.a.v.) olduğu da söylenmiştir.

"Ve apaçık bir kitab da" Yani, Kur'an-ı Kerim "de gelmiştir." Çünkü Kur'an-ı Kerim, ahkamı açıklamaktadır. Buna dair açıklamalar da daha önceden (en-Nisa, 174'de) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Allah onunla rızasına uyanları" yani, Allah'ın razı olduğu şeyleri izleyenleri, "selamet yollarına" yani, her türlü afetten münezzeh, korkulacak herşeyden güvenliğe kavuşturucu olan selamet yurdu olan cennete götüren esenlik yollarına "iletir."

 

el-Hasen ve es-Süddi der ki: "es-Selam", aziz ve celil olan Allah'tır. Bunun anlamı ise, Allah'ın dinine, yani İslama iletir demektir. Nitekim Yüce Allah:

 

"Muhakkak Allah katında din islam 'dır" (Al-i İmran, 19) diye buyurmuştur.

"Onları izniyle" yani, onları muvaffak kılmasıyla ve iradesiyle "karanlıklardan aydınlığa çıkarır." Küfrün ve cehaletlerin karanlıklarından, İslam'ın ve hidayet yollarının aydınlığına çıkartır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Maide17

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR