ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MAİDE

8

/

10

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ {8}

 وَعَدَ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ {9}

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ {10}

 

8- Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar, adaletle şahidlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun. Çünkü o, takvaya daha yakın olandır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

9- Allah, iman edip de salih ameller işleyenlere "onlar için mağfiret ve çok büyük bir mükafat vardır" diye va'detmiştir.

10- Kafir olup da ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da Cahim'in sakinleridir.

 

Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ... " ayetinin anlamı, daha önce Nisa süresinde (135. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Anlamı şudur: Ben, sizin üzerinizdeki nimetimi tamamladığıma göre, siz de Allah için hakkı ayakta tutan kimseler olun. "Allah için" buyruğundan kasıt ise, Allah'tan alacağınız sevap için O'nun hakkını yerine getirin ve akrabalarınıza meyletmeksizin düşmanlarınıza da haksızlık etmeksizin, hakka uygun ve adaletli olarak şahidlik yapın. "Bir topluluğa olan kininiz" sizi adaleti terketmeye ve düşmanlık duygularıyla hareket etmeyi de hakka tercih etmeye itmesin.

 

Bu buyrukta, düşman bir kimsenin Allah için düşmanlık yaptığı kimse aleyhindeki hükmünün ve yine onun aleyhindeki şahidliğinin geçerli olduğuna da delil vardır. Çünkü o kimseye buğz etmekle birlikte ona adaleti emretmektedir. Şayet ona buğz etmekle birlikte düşmanının aleyhindeki hükmü ve şahidliği caiz olmamış olsaydı, onun hakkında adaleti gözetme emrini vermenin izah edilir bir tarafı olmazdı.

 

Yine ayet-i kerime, kafirin küfrünün kendisine adaletli davranmaya engel olmadığına ve yalnızca aralarından kendisiyle savaşılmaya ve köle edinmeye layık olan kimselere karşı çıkmakla yetinmeye, onlara müsle yapmanın caiz olmadığına da delalet etmektedir. İsterse onlar, kadınlarımızı ve çocuklarımızı öldürmüş ve davranışlarıyla da bizleri kedere boğmuş olsunlar. Bizim onları gam ve kedere boğmak için kast! olarak müsle yaparak (azalarını keserek, ya da işkence yaparak) onları öldürmek hakkına sahip değiliz. İşte o meşhur kıssada Abdullah b. Revaha, söyledikleriyle buna işaret etmiştir. İşte ayet-i kerimenin anlamı budur.

 

"Bir topluluğa olan kininiz ... " buyruğunun anlamı, bu sürenin baş tarafında (5/2, ayet, 12. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. "Sizi süriklemesin" buyruğu, (...) şeklinde de okunmuştur. el-Kisai der ki: Bu iki okuyuş iki ayrı söyleyiştir. ez-Zeccac ise şöyle demektedir: İkinci okuyuşun anlamı, sizi suça, günaha sokmasın şeklindedir. Nitekim, beni günaha soktu, demek isterken, (...) demek gibi,

 

"Çünkü o, takvaya daha yakındır" buyruğu sizin Allah'a karşı takvalı davranmanıza daha yakındır, demektir. Ateşten sakınmanız için daha uygundur, anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

"Onlar için mağfiret ve çok büyük bir mükafat vardır" buyruğunun anlamına gelince: Yani Allah, mü'minler hakkında: "Onlar için mağfiretve çok büyük bir mükafat vardır" diye buyurmuştur. Bu da bu mükafatın mahiyetini, özünü, insanların kavrayışlarının bilmesine imkan yoktur demektir.

 

Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Onlar için o işlediklerine mükafat olmak üzere gözleri aydınlatan neler gizlendiğini hiçbir kimse bilemez.'' (es-Secde, 17)

 

Yüce Allah: "Çok büyük bir ecir çok şerefli bir ecir, büyük bir ecir" diye buyurduğu takdirde, bunun ölçüsünü kim takdir edebilir ki? Allah'ın va'di, onlara verilen bu söz "kavl: demek" kabilinden olduğu için "Onlar için mağfiret. .. vardır" buyruğunun başına "lam" harfinin getirilmesi uygun düşmüştür. Ve bu buyruk nasb mahallindedir. Çünkü, va'dolunan şey mahallindedir ve onlara kendileri için mağfiret olduğunu va'detmiştir, Veya, onlara mağfiret va'detmiştir, anlamındadır. Ancak cümle, (i'rab bakımından) tek bir kelime gibidir. Nitekim şair şöyle demiştir:

 

"Salihler için şöyle bir mükafat olduğunu gördük; Cennetler ve Selsebil pınarı."

Görüldüğü gibi, burada da cümle nasb mahallindedir. İşte bundan dolayı, bu cümleye yapılan atıflar da mansub gelmiştir.

 

Bu buyruğun, va'dolunan şeyin mahzuf olmak üzere ref' mahallinde olduğu da söylenmiştir. Takdiri de şöyledir: (...): Onlara yaptığı vaadler içerisinde onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır. Bu anlamdaki bir açıklama el- Hasen'den nakledilmiştir.

 

"Kafir olup da ... " ayeti ise, Nadiroğulları hakkında nazil olmuştur, Bütün kafirler hakkında nazil olduğu da söylenmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Maide 11

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR