AL-İ İMRAN 161 |
{160}
وَمَا كَانَ
لِنَبِيٍّ
أَن يَغُلَّ
وَمَن
يَغْلُلْ
يَأْتِ
بِمَا غَلَّ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
ثُمَّ
تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ
مَّا
كَسَبَتْ
وَهُمْ لاَ
يُظْلَمُونَ |
161. Bir peygamber
için (ganimete veya emanete) hıyanet, olur şey değildir. Kim böyle hainlik
ederse Kıyamet günü hainlik ettiği şey ile gelir. Sonra herkese kazandığı
ödenir ve onlara zulmedilmez.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
onbir başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi ve Hıyanet
(Gulül)'ın Anlamı:
2- Ganimetlere, Emanetlere ve Benzeri
Haklara Hıyanetin Cezası:
3- Ganimetten Çalmak Büyük
Günahlardandır:
4- Ganimetten Çalanın Eşyası Yakılır
mı?
5- Ganimetten Çaldığı Tesbit Edilenin
Cezası:
6- Mali Ceza Sözkonusu Olur mu?
7- Ganimetten Hırsızlık Yapan Kimsenin
Tevbesi:
8- Ganimetten Çalmanın Hükmü:
9- Devlet Memurlarının Aldıkları
Hediyeler:
10- Kitapların ilim Ehlinin
istıfadesine Sunulmaması ve Bu Ayetin Nüzul Sebebine Dair Bir Rivayet:
11- Kimseye Zulmedilmez:
1- Ayetin Nüzul Sebebi
ve Hıyanet (Gulül)'ın Anlamı:
Uhud günü okçuların
-önceden açıklandığı şekilde- konumlarını, müslümanlar ganimetlerini ele geçirir
ve kendilerine birşeyler verilmez korkusuyla yerlerini bırakıp gitmeleri
üzerine, şanı Yüce Allah, Peygamber (s.a.v.)'ın paylaştırmada haksızlık
etmeyeceğini beyan buyurdu. O bakımdan sizin onu itham etmeye hakkınız yoktur.
ed-Dahhak ise şöyle demektedir:
Hayır, asıl sebep şudur: Rasülullah (s.a.v.) gazalarından birisinde öncü
kimseler göndermiş, sonra da onların gelişinden önce bir takım ganimetler elde
etmişti. Hz. Peygamber, beraberindekilere ganimetten payayırdığı halde,
gönderdiği öncülere pay vermemişti. Bunun üzerine Yüce Allah, Peygamberine
sitem olmak üzere: "Bir peygamber için hıyanet olur şey değildir"
buyruğunu indirdi. Yani bir bölümüne pay verirken, bir bölümünü bırakması uygun
düşmez. Buna yakın bir görüş, İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir.
Yine İbn Abbas, İkrime,
İbn Cübeyr ve diğerleri de şöyle demektedir: Ayet-i kerime, Bedir günü
ganimetler arasında kaybedilip bulunmayan kırmızı bir kadife sebebiyle nazil
olmuştur. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte bulunanların bazıları şöyle dedi:
Peygamber (s.a.v.) bunu almış olabilir. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil
oldu. Bunu Ebü Davüd ve Tirmizı rivayet etmiş olup, Tirmizı: Bu, hasen garip
bir hadistir, demiştir.
İbn Atiyye der ki: Bu
sözü söyleyen mü'minler böyle bir şeyde herhangi bir vebal olduğunu
zannetmemişlerdi. Bu sözün münafıklar tarafından söylendiği de nakledilmiştir.
Kaybolan şeyin bir kılıç olduğu da rivayet edilmiştir.
Bütün bu açıklamalar,
"Hıyanet etmesi ... " kelimesinin "ya" harfinin üstün ve
"ğayn" harfinin ötreli okunuşuna göredir. Bununla birlikte Ebu Sahr,
Muhammed b. Ka'b'dan: "Bir peygamber için hıyanet olur şey değildir"
buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet eder: Yani, Allah'ın Kitabından
herhangi bir şey gizlemek, peygamberin yapabileceği bir iş değildir.
Kelimenin sonundaki
"lam"ın baştan sona nakledilmiş bir "lam" olduğu da
söylenmiştir. Yani: (...) Hiçbir peygamber hıyanet etmez, demektir. Allah'ın şu
buyruğunda olduğu gibi: "Allah için çocuk edinmek olacak bir şey değildir.
O, münezzehtir " (Meryem, 35) buyruğu: "Allah'ın çocuk edinmesi
olacak bir şey değildir" manasınadır. Bu kelime, "ya" harfi
ötreli, "ğayn" ise üstün olarak; (...) şeklinde de okunmuştur. Ancak,
İbnü's-Sikkıt der ki: Biz ganimete hıyanet hakkında: (...) şeklindeki
kullanıştan başkasını (Araplardan) işitmedik. Bununla birlikte: "Bir
peygamber için hıyanet -ve hıyanet ettiğini söylemek- olur şey değildir"
şekillerinde okunmuştur.
İbn es-Sikkıt der ki:
(...) Hıyanet etmek, anlamındadır. (...) ise, hıyanet ettiğini söylemek
anlamına gelir. İki manaya gelme ihtimali vardır: Bunlardan birisi, ona ihanet
edilmesi yani ganimetinden alınması, diğeri ise onun ganimetten aldığı
söylenmek suretiyle hainlik ettiğinin belirtilmesi.
Diğer taraftan şöyle de
denilmiştir: Gizlice herhangi bir şeyi alan herkes hakkında: (...) denilir.
İbn Arefe der ki: Buna
"ğulul" deniliş sebebi, ellerin ondan bağlanmış (mağlul) yani
alıkonulmuş, engellenmiş olmasından dolayıdır.
Ebu Ubeyd der ki: Gulul,
özel olarak ganimetten gizlice birşeyalmak hakkında kullanılır. Biz, bu
kelimenin hıyanet veya kin ile alakalı olduğu görüşünde değiliz. Bunu açıklayan
hususlardan birisi de hıyanet anlamında:
(...) şeklinde
kullanılmakla birlikte, kin anlamında da (...) şeklinde kullanılır. Ganimetten
çalmak anlamında "ğulül" den ise, fiil: (...) şeklinde, muzariinde
ğayn harfi ötreli gelir.
(...) ise, devenin su
ihtiyacını alamaması halinde kullanılır. (...) ise, adam hainlik etti,
anlamındadır. en-Nemir der ki: "Allah, Nevfel'in kızı Cemre'ye bizim
yerimize karşılık versin; Emanete hainlik eden, yalancı birisine karşılık
(ceza) verdiği gibi."
Hadis-i şerifte geçen
"(...) ifadesi: Hıyanet de yoktur, hırsızlık da yoktur'' demektir.
(Hırsızlık yerine); rüşvet de yoktur diye de açıklanmıştır.
Şureyh de der ki:
"Hıyanet etmesi (çalması) sözkonusu olmaksızın ariyet alanın tazminat
ödemesi sözkonusu değildir. "
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur: "üç şey vardır ki, mü'min bir kimsenin kalbi bunlar aleyhine
hiyanetle itham edilmez.'' Burada "ğayn" harfini üstün olarak rivayete
göre anlam, kin duyulmaz, şeklinde olur. Yine (...): Girdi anlamında olup hem
te addi eder, hem etmez. Mesela şöyle denilir: (...): rHan kişi dağ yollarına
girdi ve onların ortalarından yürüdü, denilir. Yine; (...): Ganimete hainlik
etti; (...): Su, ağaçlar arasında aktı, denilir. Bütün bunları anlatmak için
kullanılan fiil; (...) şeklinde muzari kipinin "ğayn" harfi ötreli
olur.
Sözlükte ğulül'ün,
kişinin ganimetten arkadaşlarından gizli ve saklı olarak birşeyler alması
anlamına geldiği de söylenmiştir. işte suyun ağacın içerisine nüfuz etmesini
anlatmak için: (...) ifadesi de buradan gelmektedir. (...) ise, ağaç diplerinde
akan su demektir. Böyle denilmesi ise üstünün ağaçlarla örtülmesinden ötürüdür.
Nitekim şair şöyle demiş: "Seller oynadı onunla ve onun suyu Kına otu
diplerinde bölük pörçük dağılmış akan bir su haline geldi."
Üst elbiselerin altında
giyilen elbiseye "el-Gılale" denilmesi de buradan gelmektedir.
"el-Gall" ise, ağaçlıklı düz yer demektir. Palamut ve muz ağaçlarının
bittiği yere de "ğall" denilir. Yine bir bitkiye de bu isim verilir.
çoğulu ise ğayn harfi ötreli olarak "ğuılan" şeklinde gelir.
Kimisi de şöyle
demektedir; (...); Hıyanet ettiğinin tesbit edilmesi anlamındadır. Nitekim bir
kimsenin övüldüğünü (Mahmüd) gören bir kimse, o kimse hakkında: (...) ifadesini
kullanır.
Bu açıklamaya göre, bu
okuyuş, aynı şekilde "ya" harfi üstün ve "ğayn" harfi de
ötreli olarak; (...) şeklindeki okuyuşa racidir.
İlim ehlinin cumhuruna
göre kıraatinin anlamı da: Ganimet hususunda kimsenin ona hainlik etmemesi
gerekir şeklindedir. Buna göre ayet-i kerime insanların ganimetlerde hainlik
etmelerini yasaklamak ve buna dair tehditte bulunmak anlamındadır. Peygamber
(s.a.v.)'a hainlik caiz olmadığı gibi, ondan başkasına hainlik de caiz değildir.
Özellikle onun anılması ise, ona yapılan hıyanetin daha ağır bir iş ve daha
büyük bir günah oluşundan dolayıdır. Zira masiyetler, -ona gereken saygının
gösterilmesi özellikle sözkonusu olduğundan dolayı- onun huzurunda daha büyük
olur, Yöneticiler ise, Peygamber (s.a.v.)'ın emri üzere hareket ederler. Onlara
da kendilerine göre saygı duymak icabeder. Buyruğun, hiçbir peygamber hainlik
etmemiştir, anlamında olup maksadın hainliği yasaklamak olmadığı da (zayıf bir
görüş olarak) ifade edilmiştir.
2- Ganimetlere,
Emanetlere ve Benzeri Haklara Hıyanetin Cezası:
Yüce Allah: "Kim,
böyle hainlik ederse, Kıyamet günü hainlik ettiği şey ile gelir" buyruğu
şu demektir: Yani, o kimse, hainlik ettiği şeyi sırtında ve boynunda taşıyarak,
onu taşımakla ve ağırlığıyla kendisine azap olunarak, sesinden dolayı dehşete
düşmüş olarak, herkesin gözü önünde hainliği açığa çıkartılmak suretiyle
azarlanarak gelecektir, demektir. Nitekim ileride açıklanacaktır.
Şanı Yüce Allah'ın,
hıyanette bulunan kimseyi bu şekilde rezil etmesi, sözünde durmamak ve benzeri
hainliklerde (ğadr) bulunmuş kimseleri rezil etmesine benzemektedir. Bu şekilde
hainlik eden kimselerin hainlikleri oranında arkalarında bir sancak
dikilecektir. İşte Şanı Yüce Allah, bu cezalandırılmaları, insanların alışageldikleri
ve anlayabilecekleri şekilde takdir buyurmuştur, Nitekim şair de şöyle
demektedir: "Ey Sümeyye, yazık sana! Sen topluluk arasında bizim için
Herhangi bir hainlik dolayısıyla bir sancak çekilmiş olduğunu duydun mu?"
Araplar hainlik edip
sözünde durmayan kimseler için sancak dikerlerdi.
Bir suç işleyen de
işlediği suçuyla birlikte dolaştırılır, teşhir edilir(di), Müslim'in Sahih'inde
Ebu Hureyre'den şöyle dediği nakledilmektedir: "Kıyamet günü sizden
herhangi bir kimseyi boynunda böğürmesi olan bir deve taşımış olarak gelip de:
Ey Allah'ın Resulü imdadıma yetiş! dediğini görmeyeyim. Ben de: Sana yapacak
bir şeyim yok. Sana tebliğ etmiştim, diye cevap vereceğim, Yine Kıyamet
gününde, sizden herhangi bir kimsenin, hırıltısı bulunan bir atı boynu üzerinde
taşımış olarak geldiğini ve: Ey Allah'ın Resulü imdadıma yetiş, dediğini
görmeyeyim, Ben de: Sana yapacak bir şeyim yok. Sana tebliğ ettim, diyeceğim.
Yine sizden herhangi bir kimsenin Kıyamet gününde boynunda meleyen bir koyun
bulunarak geldiğini ve: Ey Allah'ın Resulu, imdadıma yetiş, dediğini
görmeyeyim. Ben, (ona): Sana yapacak bir şeyim yok. Ben sana tebliğ ettim
diyeceğim. Sizden herhangi bir kimsenin Kıyamet gününde boynu üzerinde feryadı
bulunan bir can yüklenmiş olarak geldiğini ve bana: Ey Allah'ın Resulü,
imdadıma yetiş, dediğini görmeyeyim. Ben: Sana yapacak bir şeyim yok. Sana
tebliğ ettim diyeceğim. Kıyamet gününde sizden herhangi bir kimsenin dalgalanır
haldeki kumaşlarla, (elbiselerle) gelerek: Ey Allah'ın Resulü imdadıma yetiş, dediğini
görmeyeyim. Ben: Sana yapacak bir şeyim yok Sana tebliğ ettim diyeceğim.
Kıyamet gününde sizden herhangi bir kimsenin boynunda altın ve gümüş yüklenmiş
olarak gelip de: Ey Allah'ın Resulü imdadıma yetiş, dediğini görmeyeyim. Ben:
Sana yapacak bir şeyim yok. Sana tebliğ ettim diyeceğim."
Ebu Davud da Semura b.
Cundub'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) bir ganimet
elde etti mi, Bilal'e emreder, o da insanlar arasında seslenirdi. Onlar da
ellerinde bulunan ganimetleri getirir, Hz. Peygamber de önce bunun beşte birini
ayırır ve geri kalanını pay ederdi. Bir gün, adamın birisi bu seslenişten sonra
kıldan yapılmış bir yular getirdi. Ey Allah'ın Resulü bu da bizim elde
ettiğimiz ganimetler arasında idi, dedi. Hz. Peygamber ona: "Sen Bilal'in
üç defa nida ettiğini duydun mu?" diye sordu. Adam: Evet deyince, Hz.
Peygamber: "Peki bunu getirmeni engelleyen ne idi?" diye sorunca, Hz.
Peygambere bir mazeret bildirdi. Bu sefer Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Hayır, bunu sen Kıyamet günü getireceksin, bunu senden kabul etmeyeceğim.
''
Kimi ilim adamı şöyle
demektedir: Hz. Peygamber bununla, Kıyamet günü bunun günahı ile geleceğini
kastetmektedir. Nitekim bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"Onlar, (günah) yüklerini sırtları üzerinde yüklenirler. Onlarınyükü ne
kötüdür!" (el-En'am, 31)
Şöyle de denilmiştir: Bu
haber işin herkes tarafından bilinecek şekilde açığa çıkartılması anlamındadır.
Yani, Kıyamet günü nasıl ki böğürtüsü olan bir deve, yahut hırıltısı bulunan
bir at taşımış olarak gelecek ve teşhir edilecek ise, bunun da bu durumu
böylece teşhir edilecektir.
Derim ki: Böyle bir
açıklama hakikat anlamını bırakıp mecaz ve teşbihe gitmektir. İfade eğer hem
hakikat hem mecaz anlamlarına gelebiliyor ise, usul kitaplarında da belirtildiği
gibi- asl olan hakikat anlamıdır. Peygamber (s.a.v.) da bize işin hakikatini
haber vermektedir. Artık başka bir açıklamaya iltifata gerek yoktur.
Şöyle de denilebilir:
Dünyada herhangi bir şey çalan kimseye, Kıyamet gününde o çaldığı şey cehennemde
müşahhas hale getirilir. Sonra da ona: Haydi in ve onu al denilir. O da onu
almak üzere iner. Nihayet onun yanına varınca onu alıp sırtına koyar. Kapıya
varacağı vakit tekrar cehennemin aşağısına o şey düşer. Yine döner onu alır ve
bu durum Yüce Allah'ın dileyeceği süreye kadar böylece devam eder gider.
Yine: "Hainlik
ettiği şey ile gelir" buyruğunun, Kıyamet gününde hainlik ettiği ve
ganimetten çaldığı o şeyin, aleyhine şahitlik edeceği anlamındadır, da
denilmektedir.
3- Ganimetten Çalmak
Büyük Günahlardandır:
İlim adamları derler ki:
Ganimetten çalmak büyük günahlardandır. Buna delil de bu ayet-i kerime ile az
önce zikrettiğimiz Ebü Hureyre tarafından rivayet edilen ve kişinin çaldığı
şeyi omuzu üzerinde taşıyarak geleceğini belirten hadis-i şeriftir. Nitekim
Peygamber (s.a.v.) (Rifa'a b. Zeyd'in kendisine hediye etmiş olduğu siyahi bir
köle olan) Mud'am hakkında şöyle demiştir:
"Nefsim elinde
olana yemin ederim ki, Hayber günü ganimetler arasından almış olduğu ve
paylaştırılmaya girmeyen o aba, onun üzerinde alevalev yanmaktadır."
İnsanlar bunu işitince bir adam, Resulullah (s.a.v.)'a bir ya da iki ayakkabı
bağı getirdi. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Cehennem
ateşinden bir ya da iki ayak bağıdır (bunlar)." Bu hadis Muvatta'da riva
yet etmiştir.
Hz. Peygamber'in:
"Nefsim elinde olana yemin ederim" deyip de ganimetten çalan kimsenin
cenaze namazını kılmak istemeyişi, ganimetten çalmanın büyük bir iş olduğuna,
günahının büyüklüğüne ve onun büyük günahlardan olduğuna delildir. Ganimetten
çalmak, kul haklarındandır. Ve bu hususta da hasenat ve seyyiat değişiminin
yapılması kaçınılmaz bir şeydir. Bundan sonra ise, bu işi yapan, Allah'ın
iradesine kalmıştır. Hz. Peygamber'in: "Cehennem ateşinden bir ya da iki
ayakkabı bağı" diye buyurmuş olması, Hz. Peygamber'in: "İpi de iğneyi
de tastamam getirip teslim edin" buyruğunu andırmaktadır.
İşte bu da ganimetler
paylaştırılmadan önce gazada alınan şeylerin azının da çoğunun da (özel
mülkiyete) alınmalarının helal olmadığına delil teşkil etmektedir. Bundan
fukahanın icma ile müstesna kabul ettikleri gazanın yapıldığı düşman
topraklarında yenilecek şeylerin yenilmesi, odun ve avlanmak hariçtir.
ez-Zühri'nin şöyle
dediği rivayet edilmiştir. Düşman topraklarında imamın izni olmaksızın yiyecek
bir şeyalınmaz. Ancak bu görüşün bir dayanağı yoktur. Zira bu konuda gelen
rivayetler ileride de görüleceği gibi buna muhaliftir.
el-Hasen der ki:
Resulullah (s.a.v.)'ın ashabı, bir şehri yahut da bir kaleyi fethedecek
olurlarsa (orada bulunan) sevik (kavrulmuş un), un, yağ ve baldan yerlerdi.
İbrahim der ki: Müslüman
fatihler, düşman topraklarında dar-ı harpte bulunan yiyeceklerden -beşte
birleri ayrılmadan- yer ve bineklerine yedirirlerdi. Ata der ki: Gaza esnasında
bir seriyede bulunup da yağ ve bal tulumları ile yiyecek şeyler ele
geçirdikleri takdirde bunlardan yerler, geri kalanını da kumandanIarına teslim
ederler. İlim adamlarının topluluğu bu görüştedir.
4- Ganimetten Çalanın
Eşyası Yakılır mı?
Bu hadis-i şerifte
ganimetten çalanın eşyasının yakılmayacağına delil vardır. Çünkü Rasülullah
(s.a.v.) abayı alan kişinin eşyasını yakmadığı gibi. Ganimetlerden bir kaç
boncuk çaldığı için cenaze namazını kılmayı kabul etmediği kişinin de eşyasını
yakmamıştır.
Eğer ganimet hırsızının
eşyasını yakmak vacip olsaydı, elbetteki Rasülullah bunu yapardı. Bunu yapsaydı
da mutlaka bu husus hadislerde bize nakledilirdi.
Ömer b. el-Hattab
(r.a)'dan rivayet edilen Peygamber (s.a.v.)'ın: "Birisinin ganimetten
çaldığını görürseniz, onun eşyasını yakınız ve onu dövünüz" buyruğuna
gelince: Bu hadisi, Ebü Davüd da Tirmizi de Salih b, Muhammed b. Zaide yoluyla
rivayet etmişlerdir. Bu ise rivayeti delil teşkil etmeyen zayıf birisidir.
Tirmizi der ki: Muhammed'e -Buhari'yi kastediyor- bu hadis hakkında sordum, o şöyle
dedi: Bunu, sadece Salih b. Muhammed rivayet etmiş olup, bu da Ebü vakid
el-Leysi'nin kendisidir. Hadisi münker birisidir.
Yine Ebü Davüd ondan
(Salih b. Muhammed'den) şöyle dediğini rivayet eder: Beraberimizde Salim b. Abdullah
b. Ömer ile Ömer b. Abdulaziz de bulunduğu halde, Velid b. Hişam ile birlikte
gaza yaptık. Bir adam bir eşya çaldı. Velid, emir verdi ve eşyası yakıldı.
Ondan sonra herkes arasında dolaştırıldı ve ona ganimetten payını vermedi. Ebü
Davüd dedi ki: İki hadisten daha sahih olanı budur.
Amr b. Şuayb'dan, o
babasından, o da dedesinden yoluyla rivayet ettiğine göre Rasülullah
(s.a.v.)'da, Ebü Bekir de, Ömer de ganimetten çalanın eşyasını yaktıklarını ve
onu dövdüklerini rivayet etmiştir. Ebu Davud der ki; Ali b. Bahr, bu hadiste
el-Velid'den naklen -ancak ben bunu ondan dinlemedimve ona payını vermediler,
fazlalığını da eklemektedir.
Ebü Ömer (İbn
Abdi'l-Berr) der ki; Bu hadisin ravilerinden kimisi de: O'nun boynunu vurunuz
ve eşyasını yakınız demişlerdir. Bu hadis, Salih b. Muhammed rivayeti etrafında
dönüp durmaktadır. Salih b. Muhammed ise, rivayeti delil olarak gösterilen
kimselerden değildir. Peygamber (s.a.v.)'den de şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
"Müslüman bir kimsenin kanı ancak üç şeyden birisiyle helal olur ... '' Bu
ise, ganimetten çalmak dolayısıyla kişinin öldürülmesini reddetmektedir.
İbn Cüreyc de
Ebu'z-Zübeyr'den, o Cabirden, o da Peygamber (s.a.v.)'den şöyle buyurduğum!
rivayet eder: "Ne hainlik edene, ne talanda bulunana, ne de yankesicilik
yapana el kesme cezası vardır. "
Bu ise Salih b.
Muhammed'in hadisi ile tearuz etmektedir. İsnad bakımından ise onunkinden daha
güçlüdür. Ganimetten hırsızlık eden kimse ise, hem sözlükte hem de şeriatta da
hainlik eden bir kimsedir. Böyle bir kimsenin elinin kesilmeyeceği ifade
edildiğine göre, öldürülmeyeceği öncelikle sözkonusu olur.
Tahavi de der ki: Şayet,
Salih b. Muhammed'in rivayet ettiği belirtilen hadis sahih ise, bunun mali
konularda bu gibi cezalandırılmaların geçerli olduğu zamanlar hakkında
sözkonusu olması muhtemeldir. Nitekim Hz. Peygamber zekat vermeyen kimse
hakkında şöyle buyurmuştur: "Biz, hem o zekatı, hem de malının yarısını
Yüce Allah'ın yerine getirilmesi gereken haklarından bir hak olarak
alırız."
Yine Ebu Hureyre'nin; gizlenip
ilan edilmeyen kayıp deve hakkında dediği: Bu durumda hem o devenin tazminatı
ödenir, hem de onunla birlikte bir misli daha ödenir sözüne de benzemektedir.
Ayrıca Abdullah b. Amr
b. el-As'ın, dalında bulunan meyveler hususunda, onun iki misli tazminat olarak
ödenir ve ibretli bir ceza olmak üzere bir kaç tane celde vurulur; şeklindeki
rivayeti de böyledir. Ancak bütün bunlar nesh edilmiştir. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
5- Ganimetten Çaldığı
Tesbit Edilenin Cezası:
Bir kimse ganimetten çalıp
da o çaldığı şey bulunacak olursa, ondan alınır ve ta'zir ile cezalandırılarak
te'dip edilir. Malik, Şafii, Ebu Hanife, onların arkadaşları ve el-Leys'e göre
eşyası yakılmaz.
Şafii, el-Leys ve Davud
ayrıca derler ki: Eğer bu hususta ki yasağı bilen birisi ise cezalandırılır.
Evzai ise şöyle demektedir: Ganimetten çalanın bütün eşyası yakılır. Bundan
silahı ile üzerindeki elbiseleri ve bineğinin eğer takımları müstesnadır.
Bineği ondan alınır ve çalınan herhangi bir şey de yakılmaz. Ahmed ve İshak'ın
görüşü de budur. el-Hasen de bu görüştedir. Ancak, çaldığı şeyin bir hayvan
veya mushaf olması müstesnadır. İbn Huveyzimendad da der ki: Ebü Bekir ve
Ömer'in ganimetten çalanı dövdükleri ve eşyasını yaktıkları rivayet edilmiştir.
İbn Abdi'l-Berr der ki:
Ganimetten çalanın yükü ve eşyası yakılır, diyenler arasında Mekhül ile Said b.
Abdulaziz de vardır. Bu görüşü benimseyenlerin delili ise az önce sözü geçen
Salih b. Muhammed'in rivayet ettiği hadistir. Bize göre ise bu, kendisi
sebebiyle çiğnenmesi yasak olan hakların çiğnenmesi ve bu kabilden herhangi bir
hükmün uygulanması gerekmez. Çünkü, ondan daha kuvvetli olan bir takım
rivayetler onunla çatışmakta (tearuz etmekte) dır. Malik ve ona tabi olanların
bu hususta benimsedikleri görüş ise, hem nazar (kıyas) hem de sahih rivayet
açısından daha doğrudur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
6- Mali Ceza Sözkonusu
Olur mu?
Bedeni cezalar
hususunda, Malik'in mezhebinde farklı görüşler yoktur. Ancak, mali cezalar
hususunda şöyle demektedir: Müslümana şarap satan zımmi hakkında, müslümanın
aleyhine şarap dökülür ve zımmiye de -müslümana bir daha şarap satmaması için-
ceza olmak üzere aldığı bedel ondan geri alınır. Buna göre, mali cezaların
verilmesi caizdir, demek mümkün olur. Nitekim Hz. Ömer de su katılmış bir sütü
dökmüştür.
7- Ganimetten
Hırsızlık Yapan Kimsenin Tevbesi:
İlim adamları icma ile
şunu kabul etmişlerdir: Ganimetten hırsızlık yapan bir kimse, bütün
çaldıklarını eğer imkan bulursa, insanlar dağılmadan önce ganimetleri paylaştıran
kişiye teslim edebilir. Böyle bir işi yapacak olursa bu, onun için bir tevbedir
ve günahından da kurtulur.
Ancak, ordu da
bulunanlar dağılıp da ganimetleri paylaştıran kimseye ulaşamayacak olursa, bu
çaldığı mala nasıl bir uygulama yapılacağı hususunda farklı görüşler vardır.
İlim ehlinden bir
topluluk şöyle demektedir: Beşte birini imama (devlet başkanına) verip, geri
kalanını da sadaka olarak dağıtır. ez-Zühri, Malik, Evzai, el-Leys ve
es-Sevri'nin görüşleri budur. Ubade b. es-Samit, Muaviye ve Hasan-ı Basri'den
de bu görüşte oldukları rivayet edilmiştir. Ayrıca bu, İbn Mes'ud ile İbn
Abbas'ın mezhebine de uygun düşmektedir. Çünkü onlar, sahibi bilinmeyen malın
sadaka olarak dağıtılması görüşünde idiler. Ahmed b. Hanbel'in görüşü de budur.
Şafii de der ki: Başkasının malını sadaka olarak dağıtamaz.
Ebü Ömer (İbn
Abdi'l-Berr) der ki: Bu husus, bana göre sahibi bulunması mümkün ve sahibine ya
da mirasçılarına ulaşılabilen mallar hakkında böyledir. Eğer bunlardan herhangi
birisi mümkün değilse, gerçek şu ki Şafii, böyle bir durumda -inşaallah- böyle
bir malın sadaka olarak dağıtılmasını mekruh görmez, Diğer taraftan fukaha,
lukata'nın (yolda bulunan, sahibi bilinmeyen malın) gerekli şekilde tanıtılıp
ve sahibinin bulunacağından ümid kesilmesi halinde, sadaka olarak
dağıtılmasının caiz olduğunu icma ile kabul etmişlerdir, Ayrıca bu bulunan
malın sahibi daha sonra gelecek olur ise (lukata'yı koruması mukabilinde
yaptığı harcamalara ait) ücreti almak ile (ve böylelikle o lukata'nın bedelini
ödemek ile) onun tazminatını (lukata'nın asıl sahibine) ödemek arasında
muhayyer bırakılır. Gasbedilen malda da durum böyledir. Başarı Allah'tan'dır,
Ganimetten çalmanın
haram kılınması, aynı zamanda ganimet alanların alınan ganimette ortak
olduklarına delildir. Dolayısıyla herhangi bir kimsenin yalnızca kendisine
ganimetin herhangi bir bölümünü ayırması helal olamaz. Ganimetten herhangi bir
şey gasbeden kişi de -önceden de geçtiği gibi- ittifakla te'dip edilir.
8- Ganimetten Çalmanın
Hükmü:
Bir kimse ganimet olarak
alınan bir cariye ile ilişki kursa, yahut el kesme cezasını gerektirecek
miktarda bir şey çalacak olursa, ilim adamları ona haddi uygulamak hususunda
farklı görüşlere sahiptirler. Bir topluluk, onun elinin kesilmeyeceği
görüşündedir.
9- Devlet Memurlarının
Aldıkları Hediyeler:
Devlet memurlarının
aldıkları hediyeler de ğulül (ganimetten çalmak, ihanet etmek) kabilindendir.
Ahirette rezil edilmek açısından bunun da hükmü, ganimetten hırsızlık yapan
kimsenin hükmü ile aynıdır. Ebü Davüd Sünen'inde, Müslim Sahih'inde, Ebu Humeyd
es-Saidi'den rivayet ettiklerine göre, Peygamber (s.a.v.) Ezdlilerden
İbnü'l-Lütbiyye -İbnu's-Serh ise İbnu'l-Utbiyye diye ifade etmiştir- diye
bilinen kimseyi zekat toplamak üzere görevlendirdi. (Zekatı topladıktan sonra Hz.
Peygamber'in) huzuruna gelerek şöyle dedi: Bu sizin, bu da bana hediye
edilendir. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) minber'e çıkıp, Yüce Allah'a hamd-u
senada bulunduktan sonra şöyle dedi: "Bizim gönderdiğimiz memura ne oluyor
ki, geliyor ve bu sizin, bu da bana hediye verildi, diyor? Ne diye annesinin ya
da babasının evinde otursaydı da baksaydı bakalım, ona hediye getirilir mi,
getirilmez mi? Sizden herhangi bir kimse böyle bir iş yaptı mı, mutlaka Kıyamet
gününde onu, eğer bir deve ise böğürmesi ile birlikte getirir, eğer bir inek
ise yine böğürmesi ile getirir. Yahut da bir koyun ise melemesi ile onu
getirir..."
Daha sonra Peygamber
(s.a.v.) koltuk altlarının beyazlığı görülünceye kadar ellerini kaldırdı ve
şöyle buyurdu: "Allah'ım tebliğ ettim mi, Allah'ım tebliğ ettim mi. ''
Ebu Davud da Bureyde'den
Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Her kimi bir
görev ile görevlendirir de biz ona belli bir rızık (ücret) verecek olursak,
artık bundan sonra ne alırsa o bir hırsızlık (ğulül) dır. ''
Yine Ebu Mes'ud
el-Ensari'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) beni zekat
toplayıcısı olarak gönderdi sonra şöyle buyurdu: "Yola koyul ey Ebu
Mes'ud! Fakat Kıyamet günü sakın seni sırtında çalmış olduğun böğürtüsü olan
zekat develerinden bir deveyi yüklenmiş olarak görmeyeyim." Bu sefer Ebu
Mes'ud o vakit ben de gitmem, deyince, Hz. Peygamber de: "Bu durumda ben
de seni zorlamam" diye buyurdu.
Bu hadis-i şeriflere
yine Ebu Davud'un el-Müstevrid b. Şeddad tarafından rivayet ettiği şu hadis-i
şerif kayıt getirmektedir. el-Müstevrid dedi ki: Ben, Peygamber (s.a.v.)'ı
şöyle buyururken dinledim: "Her kim bizim amilimiz olursa, (evli değilse)
bir hanım edinsin. Eğer hizmetçisi yoksa bir hizmetçi edinsin. Eğer bir meskeni
yoksa bir mesken edinsin." Ebu Bekir dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle
buyurduğu haberi bana ulaştırıldı: "Her kim bundan başka bir şey edinirse
o, ganimetten çalan veya hırsızlık yapan birisidir.'' Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
10- Kitapların ilim
Ehlinin istıfadesine Sunulmaması ve Bu Ayetin Nüzul Sebebine Dair Bir Rivayet:
Kitapların,
sahiplerinden (onlardan yararlanabilecek kimselerden) alıkonulması da bir çeşit
ğulül'dür. Bundan başka işler de bunun kapsamına girebilir. ez-Zühri der ki: Kitaplarda
ğulül (hainlik) den sakın. Ona: Kitapların ğüllilü ne demektir? denilince, şu
cevabı verir: O kitaplardan yararlanabilecek ehil kimselerin yararlanmasını
engellemektir.
Yüce Allah'ın: "Bir
peygamber için hıyanet olur şey değildir" buyruğunun açıklaması ile ilgili
olarak şöyle denilmiştir: Yani bir peygamberin bir şeyler umarak, yahut
korkarak, ya da müdahene kastıyle vahyin herhangi bir bölümünü gizlemesi mümkün
değildir. Çünkü onlar, Kur'an-ı Kerim'de yer alan dinlerini ayıplayıcı ve
ilahlarını da küçümseyici ifadelerden hoşlanmıyorlardı. Hz. Peygamber'den
bunları açıklamamasını istediler, Yüce Allah da bu ayet-i kerimeyi indirdi.
Bunu, Muhammed b. Beşşar söylemiştir. Başta açıkladığımız husus ise cumhurun
kabul ettiği görüştür.
11- Kimseye Zulmedilmez:
"Sonra herkese
kazandığı ödenir ve onlara zulm edilmez" buyruğu ile ilgili açıklamalar da
daha önceden (el-Bakara, 281. ayetin tefsirinde), geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN