AL-İ İMRAN 83 / 84 |
أَفَغَيْرَ
دِينِ
اللّهِ
يَبْغُونَ
وَلَهُ
أَسْلَمَ
مَن فِي
السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ
طَوْعاً
وَكَرْهاً
وَإِلَيْهِ
يُرْجَعُونَ
{83} قُلْ
آمَنَّا
بِاللّهِ
وَمَا
أُنزِلَ
عَلَيْنَا
وَمَا
أُنزِلَ
عَلَى
إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ
وَإِسْحَاقَ
وَيَعْقُوبَ
وَالأَسْبَاطِ
وَمَا
أُوتِيَ مُوسَى
وَعِيسَى
وَالنَّبِيُّونَ
مِن رَّبِّهِمْ
لاَ
نُفَرِّقُ
بَيْنَ
أَحَدٍ مِّنْهُمْ
وَنَحْنُ
لَهُ
مُسْلِمُونَ
{84} |
83.
Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim
varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur ve O'na döndürüleceklerdir.
84. De
ki: "Allah'a iman ettik. Bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a,
Yakub'a ve Esbat'a indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rableri
tarafından verilenlere de iman ettik. Onların hiçbirinin arasında fark
gözetmeyiz ve biz O'na teslim olanlarız."
Yüce Allah'ın:
"Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?" buyruğu ile ilgili
olarak el-Kelbi der ki: Ka'b b. el-Eşref ile arkadaşları hıristiyanlarla
birlikte, anlaşmazlıkları hakkında hüküm vermek üzere Peygamber (s.a.v.)in
yanına geldiler ve şöyle dediler: Bizden hangimiz İbrahim dinine daha layıktır?
Peygamber (s.a.v.): "Her iki kesiminiz de onun dininden uzaktır"
deyince onlar: Hayır biz senin verdiğin bu hükme razı olmuyoruz ve senin dinini
de kabul etmiyoruz, dediler. Bunun üzerine Yüce Allah'ın: "Yoksa Allah'ın
dininden başkasını mı arıyorlar" yani istiyorlar buyruğu nazil oldu.
Buradaki:
"Başka" kelimesi "arıyorlar" ile nasbedilmiştir. Yani,
onlar Allah'ın dininden başkasını(mı) arıyorlar. Ebu Amr ise yalnız başına;
(...): Arıyorlar" diye gaibten haber vermek üzere "ya"lı, buna
karşılık: "Ona döndürüleceksiniz" buyruğunda da muhatab te'si ile
okumuş ve şöyle demiştir: "Çünkü birincisi hastır, ikincisi ise
geneldir." O bakımdan anlam itibariyle aralarındaki fark dolayısıyla
farklı okumuştur.
Hafs ve başkaları ise
her iki fiili de; "Arıyorlar, döndürüleceklerdir" diye okumuşlardır.
Çünkü bundan önce: "Onlar fasıklardır" diye buyurulmuştur. Diğerleri
ise her iki fiili de muhatab olmak üzere "te" harfiyle okumuşlardır.
(Anlamı da şöyle olur: Arıyorsunuz, döndürüleceksiniz). Çünkü Yüce Allah (daha
önceden): "Andolsun ki size kitabı ve hikmeti verdik" diye
buyurmuştur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Yüce Allah'ın:
"Oysa ... O'na teslim olmuştur" yani O'na teslimiyet göstermiş, boyun
eğmiş, zillet ve itaatini arzetmiştir. Bütün mahlukat, boyun eğmiş ve
teslimiyet göstermiştir. Çünkü bütün yaratıklar güçlerinin dışına çıkamayacak
bir şekilde yaratılmışlardır. Katade der ki: Mü'min kimse isteyerek teslim olur
(İslam'a girer) kafir ise öleceği vakit istemeyerek İslam'a girer, bunun ise
ona bir faydası yoktur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Fakat Bizim
azabımızı gördüklerinde imanları onlara fayda vermedi. "(el-Mü'min, 85)
Mücahid der ki: Kafirin
istemeyerek İslam olması Allah'tan başkasına secde etmesiyle ve gölgesinin de
Allah'a secde etmesiyle olur: "Allah'ın yarattığı şeylerin gölgelerinin
zilletle ve itaat ediciler olarak, durmadan sağa sola dönerek Allah'a secde
ettiklerini görmüyorlar mı?" (en-Nahl, 48); ''Göklerde ve yerde
bulunanların kendileri ve gölgeleri isteyerek istemeyerek sabah akşam Allah'a
secde ederler. "(er-Ra'd, 15)
Bir diğer görüşe göre
anlamı şöyledir: Yüce Allah mahlukatı onlardan, yerine getirmelerini istediği
şeylere elverişli bir yapıda yaratmıştır. Kimisi güzel, kimisi çirkin, kimisi
uzun, kimisi kısa, kimisi sağlıklı, kimisi hastadır. Hepsi de zorunlu olarak
O'nun emrine boyun eğerler. Sağlıklı olan itaatle ve buna severek boyun eğer,
hastalıklı olan da yine itaat etmekte boyun eğmektedir. Bunu hoş görmese dahi.
İsteyerek (tav'an) boyun
eğmek, kolaylıkla tabi olup uymak demektir.
istemeyerek (kerhen)
ise, zorlukla ve içten kabul etmeyerek olan itaattir. "ister istemez"
kelimeleri hal konumunda iki masdardır. İsteyenler olarak ve istemeyenler
olarak, demektir.
Rivayet edildiğine göre
Enes b. Malik şöyle demiştir: Rasülullah (s.a.v.) Yüce Allah'ın: "Oysa
göklerde ve yerde ne varsa ister istemez O'na teslim olmuştur" buyruğu
hakkında şöyle buyurdu: Melekler Semada Ensar ve Abdulkays da yeryüzünde O'na
itaat ettiler. "
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur: "Ashabıma sövmeyiniz, çünkü benim ashabım Allah'tan korkarak
İslam'a girdiler. Sair insanlar ise kılıç korkusuyla İslam'a girdiler. ''
İkrime der ki:
"ister" buyruğu tartışmaksızın teslim olan; "istemez"
buyruğu ise karşılaştığı delilin kendisini tevhidi kabul etmek zorunda
bıraktığı kimse hakkındadır. Buna Yüce Allah'ın şu buyrukları delildir:
"Andolsun ki sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorarsan elbette ki
''Allah'' diyeceklerdir. "(ez-Zuhruf, 87); "Eğer onlara gökleri ve
yeri kim yarattı, güneşi ve ay'ı kim emrinize verdı; diye sorsan onlar elbette
''Allah'' diyeceklerdir. "(el-Ankebut, 63)
el-Hasen der ki: Bu
buyruk genel olmakla birlikte anlamı özeldir. Yine ondan gelen rivayete göre:
"Oysa göklerde olanlar O'na teslim olmuştur" buyruğunda söz tamam
olmaktadır. Daha sonra Yüce Allah: "Yer de ister istemez (O'na teslim
olmuştur)" diye buyurmuştur İstemeyerek teslim olan münafık olandır.
Amelinin kendisine bir faydası yoktur.
"ister istemez"
kelimeleri hal mahallinde iki masdardır. Mücahid'in İbn Abbas'tan nakline göre
o şöyle demiştir: Herhangi birinizin bineği kendisine zorluk çıkartır yahut da
serkeşlik edecek olursa kulağına şu: "Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı
arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez O'na teslim olmuştur
... " ayetini sonuna kadar okusun.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN