BAKARA 239 |
فَإنْ
خِفْتُمْ
فَرِجَالاً
أَوْ
رُكْبَاناً
فَإِذَا
أَمِنتُمْ فَاذْكُرُواْ
اللّهَ
كَمَا
عَلَّمَكُم
مَّا لَمْ
تَكُونُواْ
تَعْلَمُونَ |
239. Şayet korkarsanız
o halde yürüyerek veya binerek kılın. Emin olduğunuz zamanda da Allah'ı anın.
Nitekim bilmediğinizi sizlere öğretmiştir.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı dokuz başlık halinde sunacağız:
1- Şayet Korkarsanız ..
2- Korku Halinde Namaz:
3- Bu Ruhsatın Kapsamına Giren Diğer
Hususlar:
4- Yürüyerek ve Binek üzerinde Namazı
Caiz Kılan Korku Hali:
5- Savaşmak Namazı İfsad Eder mi.?
6- Korku ve Yolcu Namazlarının Rekat
Sayısı:
7- Korku Namazı Kılarken Güvenliğe Kavuşanın
Durumu:
8- Allah'ı Zikretmek Emri:
9- Namaz Mükellefiyetinin Kalktığı
Haller Olabilir mi?
1- Şayet Korkarsanız
..
Yüce Allah'ın:
"Şayet korkarsanız o halde yürüyerek" namaz kılınız. "Veya
binerek kılın" buyruğu da ona atfedilmiştir.
Ayet-i kerimede geçen
"rical" kelimesi binecek vasıtası olmayıp ayakları üzerinde yürüyen
kimse hakkında kullanılan "recil, racil ve racul" kelimesinin
çoğuludur. "Racul" şeklindeki kullanım, - Taberi ve başkalarının
nakline göre- Hicazlıların şivesidir. "Reclan, recil ve recl"
şeklinde de kullanılır. Çoğulu: "Rical, recla, ruccal, reccale, rucala,
ruclan, ricletun, riceletun, erciletin, eracilun ve eracil" diye gelir.
(Erkek anlamına gelen ve) cins isim olan "racul" kelimesi de aynı
şekilde "rical" şeklinde çoğul yapılır.
2- Korku Halinde
Namaz:
Yüce Allah önce namazda
kendisi için kunut ile ayakta durmayı emretti.
Kunut ise vakar, sükun,
azaların hareketsizliği demektir. Bu ise güvenlik ve özür bakımından en ileri
derecede olma halidir. Bu durumu zikrettikten sonra, kimi zaman ortaya çıkan
korku halini sözkonusu etti ve bu ibadetin, durum ne olursa olsun kuldan sakıt
olmayacağını beyan etti.
Kullarına ayaklar
üzerinde yürüyerek atlar, develer ve benzeri binekler üzerinde ima ile, başla
işarette bulunarak hangi tarafa dönerse dönsün namaz kılma ruhsatını vermiştir.
İlim adamlarının görüşü budur. Göğüs göğüse kılıçla çarpışma halinde yahut
peşine takılmış yırtıcı bir hayvan ya da arkasından gelen düşman veya kendisine
doğru hücum eden bir sel olması halinde; canının tehlikede olduğundan korkup
tazyik altında bulunan bir kişinin namazı bu şekildedir. Özetle; hayati tehlike
doğuracağından korktuğu her bir iş, bu ayet-i kerimenin ihtiva ettiği şekilde
namaz kılmayı mübah kılar.
3- Bu Ruhsatın
Kapsamına Giren Diğer Hususlar:
İnsanın kendi görüşüne
göre kendisini ne şekilde kurtarabileceğine kanaat getirirse, o tarafa
yönelebileceği, (namaz esnasında) oraya doğru dönebileceği ve buna uygun olarak
tasarrufta bulunabileceği hususunun da bu ruhsatın kapsamında olduğuna dair
ilim adamlarının icmaı vardır.
4- Yürüyerek ve Binek
üzerinde Namazı Caiz Kılan Korku Hali:
Yürüyerek ve binek
üzerinde namaz kılmanın caiz olduğu korku halinin mahiyeti hakkında farklı
görüşler vardır.
Şafii der ki: Korku
hali, düşmanın onlara hep birlikte görünüp müslümanların korunmak üzere
sığınabilecekleri bir kalelerinin bulunmaması, bundan dolayı da atılan okların,
hatta daha ileri bir derecede olmak üzere düşmanın mızrak ya da darbelerinin
müslümanlara ulaşıp isabet edebilme hali ya da verdiği haber doğru kabul edilen
bir kimsenin gelip düşmanın kendilerine pek yakın olduğunu ve kendilerine doğru
ısrarla ve tam bir gayretle yürümekte olduklarını haber vermesi halidir. Şayet
bu iki husustan birisi sözkonusu değilse o kimsenin korku namazı kılması caiz
değildir. Eğer aldıkları habere uygun olarak korku namazı kılar, sonra da
düşman giderse namazlarını iade etmezler. İade edecekleri de söylenmiştir. Bu
Ebu Hanife'nin de görüşüdür.
Ebu Ömer (İbn
Abdi'l-Berr) der ki: Korkan kimsenin yayan ya da binekli olarak kıbleye
yönelmiş olarak yahut yönelmeksizin namaz kılmasını caiz kılan durum ileri
derecedeki korku durumudur. Kendisine dair rivayetlerin varid olduğu durum ise;
bundan başka bir durumdur. Rivayetlerin varid olduğu durum, imam ile birlikte
korku namazı kılıp insanların iki kısma ayrılması namazıdır ki; bunun hükmü bu
ayet-i kerimede değildir. Buna dair açıklama Yüce Allah'ın izniyle Nisa
Süresi'nde (101-103. ayetlerde) gelecektir. İmam Malik savaşan düşmandan korku
ile yırtıcı hayvan ve ona benzer saldırgan deve, sel yahut çoğunlukla ölüme
sebep teşkil eden hallerden korku arasında ayrım gözetmektedir. O, düşman
dışındaki şeylerden korku halinde, eğer vakit içerisinde güvenliğini elde
ederse namazın iade edilmesini müstehap görmüştür. Değişik bölgelerin
fukahasının çoğunluğuna göre ise her ikisi arasında bir fark yoktur.
5- Savaşmak Namazı
İfsad Eder mi.?
Ebu Hanife, savaş namazı
ifsad eder, der. Fakat İbn Ömer'in hadisi onun bu görüşünü reddetmektedir. Ayetin
zahir ifadesi de ona karşı ileri sürülen en güçlü delildir. Bu husus da Yüce
Allah'ın izniyle Nisa Süresi'nde gelecektir. Şafii der ki: Şanı Yüce Allah'ın,
bazı şartların terkedilmesinin caiz olduğu hususunda ruhsat vermesi, namazda
savaşın namazı ifsad etmediğinin delilidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
6- Korku ve Yolcu
Namazlarının Rekat Sayısı:
Malik, Şafii ve bir grup
ilim adamına göre korku halinde rekat sayısı, yolcunun namazının rekat
sayısından eksik değildir. el-Hasen b. Ebi'l Hasen, Katade ve başkaları ise der
ki: İma ile tek bir rekat kılar.
Müslim ise Bukeyr b.
el-Ahnes'ten, o Mücahid'den, o İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Allah ikamet halinde namazı Rasülullah (s.a.v.)'ın dili üzre dört rekat,
yolculukta iki rekat, korku halinde de bir rekat olarak farz kılmıştır.
İbn Abdi'l-Berr de der
ki: Bu hadisi Bukeyr b. el-Ahnes tek başına rivayet etmiştir. Tek başına
rivayet ettiği hususlarda delil olamaz. Namaz ise ihtiyatlı davranmaya en değer
olan bir ameldir. Korkusu halinde de yolculuğu halinde de ikişer rekat namaz
kılan kimse bu konudaki ihtilaftan kurtı..!lup yakin olan hükümle amel etmiş
olur. ed-Dahhak b. Müzahim der ki: Göğüs göğüse kılıçla çarpışma halinde ve
diğer durumlarda korkan bir kimse tek bir rekat namaz kılar. Eğer buna da gücü
yetmiyor ise iki tane tekbir getü"sin. İshak b. Raheveyh der ki: Şayet bir
tek tekbir getirmekten başkasına güç yetiremez ise, bu da onun için yeterlidir.
Bunu da İbnu'I-Münzir zikretmiştir.
Yüce Allah'ın:
"Emin olduğunuz zamanda da Allah'ı anın. Nitekim. O bilmediğinizi size
öğretmiştir" buyruğu, daha önceki halinizde size emrolunmuş bulunan
rükünleri tamamlamaya dönün, demektir. Mücahid der ki:
"Emin olduğunuz
zaman" yani yolculuk ve sefer yurdundan ikamet yurduna çıktığınız zaman,
demektir.
Taberi ise bu görüşü
reddetmektedir. Bir kesim ise: "Emin olduğunuz zaman" demek, sizi bu
şekilde namaz kılmak zorunda bırakan korkunuz zail olup ortadan kalktığı zaman
demektir, demişlerdir.
7- Korku Namazı
Kılarken Güvenliğe Kavuşanın Durumu:
İlim adamları, korkulu
halde namaza başlamışken namazı esnasında güvenliğe kavuşan kimsenin namazını
ne şekilde devam ettireceği hususunda farklı görüşlere sahiptirler.
Malik der ki: Güvenlik
içerisinde bulunan bir kimse bir rekat namaz kılsa sonra da korkuya kapılsa
bineğine biner ve önce kıldıklarını esas alarak namazını sürdürür. Aynı şekilde
binek üzerinde korkulu halde iken tek bir rekat namaz kılsa, sonra da güvenliğe
kavuşsa bineğinin üzerinden iner ve namaza kaldığı yerden devam eder. Bu
Şafii'nin de iki görüşünden birisidir. el-Müzeni de bu görüşü benimsemiştir.
Ebu Hanife ise der ki:
Namaza güvenlik içerisinde olduğu halde başlayıp sonra da korkuya kapılsa
(kıbleye) istikbal eder ve o kıldığı namaza kaldığı yerden devam etmez, Ancak
korkulu halde namaza başlar, sonra da güvenliğe kavuşsa namazına kaldığı yerden
devam eder.
Şafii de der ki:
Bineğinden inen kaldığı yerden devam eder, fakat binen kaldığı yerden devam
etmez. Ebu Yusuf da der ki: Bütün bu hallerde namaza kaldığı yerden devam
etmez.
8- Allah'ı Zikretmek
Emri:
Yüce Allah'ın:
"Allah'ı anın" buyruğunun şu anlama geldiği söylenmiştir: Kabule
elverişli olacak şekilde size bu namazı öğretmesi ve namazlardan birisini dahi
böylelikle kaçırmamanızı öğretmesi suretiyle üzerinizdeki bu nimete şükrediniz.
İşte bu, sizin bilmediğiniz bil-şeydi. Buna göre "Nitekim"
buyruğundaki "kaf" harfi şükür anlamına gelir. Günlük konuşma
esnasında da: Mükafat ve teşekkür olmak üzere ben sana nasıl böyle yaptımsa sen
de bana öyle yap, denir.
9- Namaz
Mükellefiyetinin Kalktığı Haller Olabilir mi?
Bizim (mezhebimize
mensup) ilim adamlarımız (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) derler ki: Namazın
(es-salat) asıl anlamı duadır. Korku hali ise öncelikle duayı gerektiren bir durumdur.
O bakımdan korku sebebiyle namaz düşmez. Korku sebebiyle namaz düşmediğine göre
hastalık veya buna benzer başka bir sebep dolayısıyla düşmemesi öncelikle
sözkonusudur. Şanı Yüce Allah, sağlık veya hastalık, ikamet ya da yolculuk,
güçlülük yahut acizlik, korku veya güvenlik gibi bütün hallerde namaza gereken
dikkat ve riayeti göstermeyi emretmiştir. Namaz hiçbir durumda mükelleften
düşmez. Ve onun farziyetine hiçbir şekilde halel gelmez. Yüce Allah'ın izniyle
Al-i İmran Suresi'nin sonlarında (190-200. ayetler, 3. başlıkta) bu açıdan
hastanın hükmüne dair açıklamalar gelecektir. Bundan maksat namazın mümkün
olduğu şekilde yerine getirilmesidir. Ve herhangi bir halde namazın
düşmeyeceğidir. Öyle ki, eğer namaz ancak gözle işaret ile kılınabilecekse o şekilde
kılmak gerekir. Bununla namaz sair ibadetlerden ayrı bir özellik taşımaktadır.
Çünkü sair bütün ibadetler özürlerle sakıt olur ve birtakım ruhsatlar sözkonusu
olur.
İbnu'l-Arabi der ki:
Bundan dolayıdır ki ilim adamlarımız şöyle demiştir:
Namaz büyük bir
mes'eledir. Namazı terkeden bir kimse öldürülür, çünkü namaz hiçbir halde sakıt
olmayan imana benzemektedir. Yine onun hakkında şöyle demişlerdir: Namaz,
İslam'ın temel direklerinden birisidir. Beden ile de mal ile de namazda vekalet
caiz değildir. Namazı terkeden öldürülür. Buna dair asıl delil ise kelime-i
şehadete dair hükümdür. Yüce Allah'ın izniyle Tevbe Suresi'nde (et-Tevbe, 5.
ayet, 5. başlıkta) namazı terkeden kimse hakkında ilim adamlarının görüşlerine
dair açıklamalar gelecektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN