BAKARA 230 |
فَإِن
طَلَّقَهَا
فَلاَ
تَحِلُّ
لَهُ مِن بَعْدُ
حَتَّىَ
تَنكِحَ زَوْجاً
غَيْرَهُ
فَإِن
طَلَّقَهَا
فَلاَ جُنَاحَ
عَلَيْهِمَا
أَن
يَتَرَاجَعَا
إِن ظَنَّا
أَن يُقِيمَا
حُدُودَ
اللّهِ
وَتِلْكَ
حُدُودُ
اللّهِ
يُبَيِّنُهَا
لِقَوْمٍ
يَعْلَمُونَ |
230. Eğer onu boşarsa
daha sonra ondan başka bir koca tarafından nikahlanmadıkça kendisine helal olmaz.
Şayet o da onu boşarsa kendileri Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını
zannederlerse tekrar dönmelerinde her ikisi için de vebal yoktur. Bunlar
Allah'ın sınırlarıdır. Onları bilen bir kavme açıklar.
Bu buyruğun: "Eğer
onu boşarsa daha sonra ondan başka bir koca tarafından nikahlanmadıkça
kendisine helal olmaz" bölümüne dair açıklamalarımızı onbir başlık halinde
sunacağız:
1- Hul' Yapmış Kadının Talakı Sözkonusu
mudur?
2- Üç Kez Talak Verilmiş Kadın, Eski
Kocasına Nasıl Helal Olabilir?
3- Muhallilin (üç Talak ile Boşanmış
Kadının ilk Kocasına Helal Olmasını Sağlamak üzere Nikahlananın) Nikahı:
4- Hullede Önemli TarafKimdir.?
5- Ecir Beklemek Kastıyla Hulle Yapmak:
6- Kocası Tarafından Kat'i Olarak
Boşanmış Cariye ile Efendisinin ilişki Kurması ilk Kocasına Onu Helal Kılar mı?
7- Elbette ile Carıye Olan Karısını
Boşayan Köle:
8- Elbette ile Boşanmış Carıyenin Helal
Olması:
9- Müslüman Bir Kimse Zımmi Olan
Hanımına üç Talak Verirse ...
10- Fasid Bir Nikah Kadını ilk Kocasına
Helal Kılar mı?
11- Hulle Yapanlara Karşı Hz. Ömer'in
Tavrı:
"Şayet o da onu boşarsa kendileri
Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını zannederlerse tekrar dönmelerinde her
ikisi için de vebal yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır; onları bilen bir
kavme açıklar"
1- Bir veya iki Defa Karısına Talak
Verdikten Sonra, Karısı da Başka Birisiyle Evlendikten Sonra Tekrar Boşamışsa
ve ilk Kocası ile Bir Daha Evlenirse Kaç Talak Hakkı Olur.?
2- Allah'ın Sınırları Ne Demektir?
3- Kadın Ev işlerini Yapmaktan Sorumlu
mudur?
4- Allah Bilenlere Sınırlarını Açıklar:
1- Hul' Yapmış Kadının
Talakı Sözkonusu mudur?
Hanefi mezhebine mensup
Horasanlı kimi ilim adamı, bu ayet-i kerimeyi hul' yapmış bir kadına talak
verilebileceğine delil gösterir ve şöyle derler:
Şanı Yüce Allah talak
karşılığında fidye vermeyi sözkonusu ettikten sonra açık bir şekilde talaktan
söz etmektedir. Çünkü bu ayetin baş tarafında yer alan "fa" harfi
takib içindir. Dolayısıyla bunun Yüce Allah'ın: "Boşama iki defadır"
buyruğuna raci olması uzak bir ihtimaldir. Çünkü araya giren açıklamalar Yüce
Allah'ın: "Eğer onu boşarsa" buyruğunun: "Boşama iki
defadır" buyruğuna bina edilmesine engeldir. Aksine bundan daha yakın
ihtimal, bunun istisna da olduğu gibi, hemen kendisinin yanı başında yer alana
ait olması ve bundan daha önceki buyruklara -bir delalet olması hali dışında-
ait olmamasıdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ve kendileriyle
zıfafa girdiğiniz eşlerinizden olma himayenizde bulunan üvey kızlarınız da size
haram kılındı.'' (en-Nisa, 23) Görüldüğü gibi burada da bu nitelik yalnızca
kendisine bitişik olan buyruğa münhasır olmakta ve kendisinden öncekilere ait
olmamaktadır. Ta ki kendileriyle nikah kıyılmış hanımların annelerinin haram
kılınması için, kadınlarla gerdeğe girme şartı sözkonusu olmasın.
İlim adamları iddet
içerisinde hul'den sonra talak hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bir grup
şöyle demektedir: Erkek hanımına hul' yaptıktan sonra henüz iddet içerisinde
iken onu boşasa, bu talak iddeti içerisinde olduğu sürece yerini bulur. Said b.
el-Müseyyeb, Şureyh, Tavus, en-Nehai, ez-Zühri, el-Hakem, Hammad, es-Sevri ve
re'y ashabı böyle demiştir.
Bu konuda ikinci bir
görüş daha vardır ki buna göre; talak o kadın için sözkonusu olmaz. Bu ise İbn
Abbas, İbn ez-Zübbeyr, İkrime, el-Hasen, Cabir b. Zeyd, Şafii, Ahmed, İshak ve
Ebu Sevr'in görüşüdür. Malik'in görüşü de budur. Şu kadar var ki Malik şöyle
demektedir: Eğer kadın kocasına kendisini boşadığı takdirde, arka arkaya ve
kesintisiz üç defa boşamak şartıyla fidye vermiş ise bu, kocanın aleyhine sabit
olur. Şayet arada susmak sözkonusu olur ise, sustuktan sonra verdiği boşama
birşeyi ifade etmez. Bunun böyle oluşunun sebebi şudur: Arka arkaya kesintisiz
olarak söz söylemek, o sözün tek bir hüküm taşımasını gerektirir. Allah adına
yemin ederek araya istisna (inşallah diyerek) bitişirse de yine durum böyledir.
Bu da etkisini gösterir ve istisna hükmü sabit olur. Şayet bu istisna ayrı
yapılırsa daha önce söylenmiş olan sözlerle bir ilişkisi olmaz.
2- Üç Kez Talak
Verilmiş Kadın, Eski Kocasına Nasıl Helal Olabilir?
Yüce Allah'ın:
"Eğer onu boşarsa" buyruğu ile kasıt, üçüncü defa boşamasıdır. İşte o
vakit: "Daha sonra ondan başka bir koca tarafından nikahlanmadıkça
kendisine helal olmaz." Bu üzerinde icma olunmuş bir husustur; bunda
herhangi bir görüş ayrılığı yoktur.
Fakat ilim adamları bu
konuda yeterli olan nikahın ne olduğu, kadının eski kocasına helal olmasının ne
şekilde mümkün olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Said b.
el-Müseyyeb ve ona uygun kanaat belirtenler derler ki: Mücerred akit
yeterlidir. el-Hasen b. Ebi'l Hasen de der ki: İnzal olmadıkça, sadece ilişki
kurmak dahi yeterli olmaz.
İlim adamlarının cumhuru
ve fukahanın tümü ise bu hususta ilişki kurmanın yeterli olduğu
görüşündedirler. İlişki kurmak ise (zina halinde) haddi ve guslu gerektiren,
orucu, haccı ifsad eden, karı kocanın muhsan olmalarına sebep teşkil eden ve
kadına tam mehir vermeyi gerektiren sünnet yerlerinin kavuşmasıdır.
İbnu'l-Arabi der ki: Fıkıhta bundan daha zor bir mes'ele ile karşılaşmış değilim.
Şöyle ki, usul-u fıkıhta hüküm isimlerin ilk halleri ile mi taalluk eder, son
halleri ile mi alakalıdır meselesi vardır. Eğer bizler: Hüküm ismin hakkında
kullanıldığı şeyin ilk hallerine taalluk eder, diyecek olursak Said b.
el-Müseyyeb'in görüşünü kabul etmemiz gerekir. Şayet hüküm ismin ifade ettiği
halin son durumuna taalluk eder diyecek olursak haşefenin yerinde kaybolması
ile birlikte inzali de şart koşmamız gerekir. Çünkü el-Hasen'in de ifade ettiği
üzere "balcağız"ın tadına bakmanın son hali budur.
İbnu'I-Münzir der ki:
"Balcağızın tadına bakma"nın anlamı ilişki kurmaktır. Said b.
el-Müseyyeb dışında bütün ilim adamları bu görüştedir. O der ki: İnsanlar
birinci kocasına ikincisi o kadınla cima etmedikçe helal olmaz, derler. Ben de
derim ki: Eğer sahih bir şekilde o kadın ile evlenir ve bununla da eski
kocasına helal olma kastını gütmemiş ise, birincisinin onunla evlenmesinde bir
mahzur yoktur. Bu ise Haricilerden bir taife dışında kendisine muvafakat eden
herhangi bir kimsenin varlığını bilmediğimiz bir görüştür. Sünnet ise
başkalarına ihtiyaç bırakmaz.
Derim ki: Said b. Cübeyr
de Said b. el-Müseyyeb'in görüşündedir. Bunu en-Nehhas
"Meani'l-Kur'an" adlı eserinde zikretmekte ve şöyle demektedir: İlim
ehli burada nikah'ın cima anlamına geldiğini söylemişlerdir. Çünkü burada
"ondan başka bir koca tarafından" diye buyurmaktadır. Burada
öncelikle "zevc: Koca" kelimesi zikredildiğinden dolayı
"nikah"dan kasıt cima olur. Ancak Said b. Cübeyr şöyle demektedir:
Burada nikah, eğer kadının ilk kocasına helal olması kastını gütmemiş ise sahih
bir evliliktir.
Derim ki: Zannederim
onlara "useyle (balcağız)" hadisi ulaşmamış veya onlarca bu hadis
sahih değildir. O bakımdan onlar da Kur'an-ı Kerim'in zahirinden anlaşılanı
kabul etmişlerdir ki; bu da Yüce Allah'ın: "Ondan başka bir koca
tarafından nikahlanmadıkça" buyruğudur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Lafzı Darakutni'nin
olmak üzere hadis imamları Aişe (r. anha)'dan şöyle dediğini rivayet
etmektedirler: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Erkek hanımını üç defa
boşadığı takdirde bir başka koca onu nikahlamadıkça ve her birisi ötekinin
balcağızından tatmadıkça ilk kocasına bir daha helal olmaz." (Darakutni,
IV, 33)
Kimi Hanefi ilim
adamları şöyle der: Said b. el-Müseyyeb'in görüşüne göre akid yapan bir kimse
olursa, hakimin o akdi feshetme hakkı vardır. Bu konuda muhalif bir görüşe
itibar etmez. Çünkü bu görüş ilim adamlarının icmaı dışındadır.
Bizim (mezhebimize
mensup) ilim adamlarımız da der ki: Hz. Peygamber'in: "Onların her birisi
ötekinin balcağızından tatmadıkça" buyruğundan, cimaın lezzetini
tatmaktaki eşitlikleri anlaşılmaktadır. Bu ise bizim mezhebimizdeki iki
görüşten birisinin lehine delildir. Bu görüşe göre erkek uyuyan yahut baygın
olan böyle bir kadın ile ilişki kuracak olur ise onu ilk defa boşayana helal
olmaz. Çünkü bu durumda kadın lezzeti idrak edemeyeceğinden dolayı
"balcağızın tadı"nı almamış olur.
3- Muhallilin (üç
Talak ile Boşanmış Kadının ilk Kocasına Helal Olmasını Sağlamak üzere
Nikahlananın) Nikahı:
Nesai, Abdullah b.
Mesud'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.), dövme yapana,
kendisine yaptırana, saç ekleyene, saç ekletene, faiz yiyene, yedirene,
muhallile ve kendisi için helal kılınana lanet etmiştir.
Tirmizi de Abdullah b.
Mesud'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Rasülullah (s.a.v.)
muhallile ve kendisi için hülle yapılana lanet etmiştir." Tirmizi der ki:
Bu hasen sahih bir hadistir. Bu hadis Peygamber (s.a.v.)den başka yollarla da
rivayet edilmiştir. Peygamber (s.a.v.)'ın ashabından olan ilim ehlince amel
buna göredir. Bunlar arasında Ömer b. el-Hattab, Osman b. Affan, Abdullah b.
Ömer ve başkaları da vardır. Tabiinden fukahanın görüşü de budur. Süfyan
es-Sevri, İbnu'I-Mübarek, Şafii, Malik, Ahmed ve İshak da bu görüştedir. el-Carud'un
Veki'den naklen Veki'in de bu görüşte olduğunu zikrettiğini işittim. Dedi ki:
Rey sahiplerinin bu husustaki görüşlerinin bir kenara atılması gerekir. Süfyan
der ki: Erkek ilk kocasına helal olsun diye bir kadın ile evlenecek, sonra da
onu nikahı altında tutmayı uygun görecek olursa, yeni bir nikah ile o kadın ile
evlenmedikçe o kadın da ona helal olmaz.
Ebu Ömer b. Abdi'l-Berr
der ki: İlim adamları hulle yapanın nikahı hakkında farklı görüşlere
sahiptirler. Malik der ki: Hulle yapan kimse yeni bir nikah yapıncaya kadar ilk
nikahı üzerinde bırakılmaz. Şayet (yeni bir nikah yapmadan) kadın ile ilişki
kurarsa ona mehr-i misil gerekir. Bu şekilde kadına yaklaşması da onu ilk
kocasına helal kılmaz. O kadın ile ilk kadın helal olsun diye evlendiği takdirde
bunu ister bilsinler ister bilmesinler farketmez. O bu şekildeki nikahı üzerine
bırakılmaz ve bu nikahı feshedilir. es-Sevri ve el-Evzai de böyle demiştir. Bu
konuda hiyar (muhayyerlik) ile muhallilin nikahı hususunda es-Sevri'den gelen
ikinci bir görüş daha vardır ki, buna göre nikah caiz, şart batıldır. Aynı
zamanda bu İbn Ebi Leyla'nın hem bu husustaki, hem de mut'a nikahındaki görüşü
de böyledir. el-Evzai'den muhallilin nikahı hakkında: O ne kötü bir iş
yapmıştır! Bununla birlikte nikahı caizdir, dediği rivayet edilmektedir. Ebu
Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed der ki: Kadın ile zifafa girerse nikah caizdir.
Dilediği takdirde ise onu nikahı altında tutmak hakkına sahiptir.
Ebu Hanife de bir
seferinde kendisi ve arkadaşları şöyle der: Birinci kocasına helal olsun diye
onunla evlenecek olursa birincisine helal olmaz. Bir seferinde de şöyle
demişlerdir: O kadın ile cima yapar ve boşayacak olursa, bu nikah (sebebi) ile
ilk kocasına helal olur. Bununla birlikte bu ikinci kocanın nikahının sahih
olduğu ve o nikahı devam ettirme hakkına sahip olduğu hususunda ihtilafları
yoktur.
Bu hususta ikinci bir
görüş daha vardır. Şafii der ki Ben seni ilk kocana helal kılmak üzere seninle
evleniyorum. Bundan sonra ise aramızda nikah diye birşeyolmayacaktır, derse bu
bir çeşit mut'a nikahıdır. Ve bu fasiddir, bu nikah üzere bırakılmaz nikahı
feshedilir. Eğer bu esas üzere o kadın ile ilişki kurarsa bu (o kadını ilk
kocasına) helal kılma olmaz.
Eğer bir şart
koşmaksızın mutlak olarak onunla evlenirse ve ona helal kılma şartını da
koşmazsa, bu hususta Şafii'nin kadim kitabında iki görüşü vardır. Birincisi
Malik'in görüşü gibidir. Diğeri ise Ebu Hanife'nin görüşü gibidir. Şu kadar var
ki Mısır'daki cedid görüşünde; eğer şart koşmayacak olursa nikah sahihtir,
şeklinde tek bir görüş gelmiştir. Aynı zamanda bu Davüd'un da görüşüdür.
Derim ki: el-Maverdi,
Şafii'den şunu nakletmektedir: Şayet akidden önce helal kılma şartı koşulacak
olursa nikah sahihtir ve birincisine o kadını nikahlamayı helal kılmış olur.
Şayet her iki taraf da akidde helal kılmayı şart koşarlarsa nikah batıl olur ve
birincisine de helal olmaz. Maverdi der ki: Bu Şafii'nin görüşüdür.
el-Hasen ve İbrahim ise
şöyle demektedir: üç kişiden (kadın, eski ve yeni kocadan) birisi eğer helal
kılma kastını içinden geçirirse nikah fasid olur. Ancak bu, işi bir
zorlaştırmadır. Salim ve el-Kasım da der ki: Eğer eski karı koca bilmiyor ise
ilk kocasına helal kılma kastıyla onunla evlenecek olursa bir mahzuru yoktur ve
böyle yapan (muhallil) ecir alır. Rabia ve Yahya b. Said de böyle demiştir.
Ayrıca Davüd b. Ali de; eğer akid esnasında şart koşmasında bu husus ortaya
çıkmışsa bu böyledir, demiştir.
4- Hullede Önemli
TarafKimdir.?
Bizim ilim adamlarımıza
göre hulle nikahının cevazı, nikahlayan koca ile ilgilidir. Bunu ister şart
koşsun ister niyet etsin durum değişmez. Böyle birşeyolduğu takdirde nikahı
fasid olur ve bu nikahı üzere bırakılmaz. Onun o kadın ile ilişki kurması da
kadını ilk kocasına helal kılmaz. Boşayan kocanın bunu bilmesiyle bilmemesi de
farketmez. Şöyle de denilmiştir: Eğer o kadını nikahlayanın bu maksat ile
onunla evlendiğini bilecek olursa, tekrar o kadına dönmekten uzak durması
gerekir. İmam Malik'e göre ilk kocasına helal olabilmesi için ancak ona duyduğu
bir ihtiyaç sebebiyle ve isteyerek onu nikahlaması, bu nikahıyla onun ilk
kocasına dönme kastını gütmemesi ve o kadın ile mübah bir yolla ilişki kurması
gerekir. Kadın oruçlu, ihramlı veya ay halinde bulunmamalıdır. Kocası da
müslüman ve baliğ olmalıdır.
Şafii de der ki: Şayet
sahih bir nikah ile o kadına yaklaşır ve haşefesi fercinde kaybolursa, her
ikisi de balcağızın tadını almış olurlar. Nikahın (cima gücünün) güçlü veya
zayıf olması bu hususta farketmez. Organını kendi eliyle yahut kadının onu
kendi eliyle sokması da birşey değiştirmez. Bu ister çocuk, ister murahik
(büluğa yaklaşmış); ister organı kesilmiş ve husyeleri alınmış olan kimsenin
dışındakilerin soktukları gibi sokacak birşeyi kalmış olsun durum değişmez.
Erkek karısına ister ihramlı ister oruçlu yaklaşmış olsun yine farketmez. Şafii'nin
açıkladığı şekliyle bütün bunlar Ebu Hanife'nin arkadaşlarının, es-Sevri,
el-Evzai, Hasen b. Salih'in ve Malik'in kimi arkadaşlarının da görüşüdür.
5- Ecir Beklemek
Kastıyla Hulle Yapmak:
İbn Habib der ki: Kadın
ile evlenip eğer hoşuna giderse nikahında tutar, gitmezse de onu helal kıldığı
için ecir umar niyetiyle evlenirse caiz olmaz. Çünkü onun nikahıyla birlikte
ilk kocasına helal kılma niyeti karışmıştır. Bununla da birinci kocasına helal
olmaz.
6- Kocası Tarafından
Kat'i Olarak Boşanmış Cariye ile Efendisinin ilişki Kurması ilk Kocasına Onu
Helal Kılar mı?
Kocası tarafından
elbette ile boşanmış olan cariye ile efendisinin ilişki kurması onu kocasına
helal kılmaz. Çünkü efendi koca değildir. Bu Ali b. Ebi Talib'ten rivayet
edilmiştir. Aynı zamanda bu, Ubeyde, Mesruk, eş-Şa'bi, İbrahim, Cabir b. Zeyd,
Süleyman b. Yesar, Hammad b. Ebi Süleyman ve Ebu Ziyad'ın da görüşüdür. Değişik
bölgelerdeki fukaha topluluğu da bu görüştedir. Osman, Zeyd b. Sabit ve
ez-Zübeyr'den bunun zıddı bir görüş rivayet edilmekte ve efendisinin, aldatmak
veya helal kılmak kastı olmaksızın cariyesiyle ilişki kurmasının ilk kocasına
onu helal kılacağını ve yeni bir talep ve mehir ile eski kocasına
dönebileceğini söylemişlerdir.
Ancak birinci görüş daha
sahihtir. Çünkü Yüce Allah: "Ondan başka bir koca tarafından
nikahlanmadıkça" diye buyurmaktadır. Efendinin ise cariyeye malik
olduğundan dolayı cariyesine yaklaşmış olduğu gayet açıktır.
7- Elbette ile Carıye
Olan Karısını Boşayan Köle:
Malik'in Muvatta'ında
kaydedildiğine göre Said b. el-Müseyyeb ile Süleyman b. Yesar'a şöyle sorulmuş:
Bir adam kölesini cariyesiyle evlendirse, köle o cariyeyi elbette (kesin
dönüşsüz olarak) diye boşasa daha sonra efendi bu cariyeyi köleye hibe etse acaba
bu cariye o köleye cariyesi olarak (milki yemin ile) helal olur mu? Said ile
Süleyman: Ondan başka bir koca ile nikahlanmadıkça ona helal olmaz, dediler.
8- Elbette ile
Boşanmış Carıyenin Helal Olması:
Malik'ten rivayet
edildiğine göre İbn Şihab'a şöyle sorulmuş: Bir adamın nikahı altında
başkasının mülkiyetinde olan bir cariye bulunup daha önce bir talak ile boşamış
olduğu bu cariyeyi satın alsa İbn Şihab dedi ki: Ona elbette ile talak vermemiş
olduğu sürece cariyesi olarak (mülk-i yemin ile) helal olur. Şayet kesinlikle
(elbette) ona talak vermiş ise ondan başka bir koca ile nikahlanmadığı sürece
cariyesi olarak helal olmaz.
Ebu Ömer der ki: İlim
adamları topluluğu ve fetva imamları bu görüştedir: Malik, Sevrı, Evzai, Şafii,
Ebu Hanife, Ahmed, İshak ve Ebu Sevr.
İbn Abbas, Ata, Tavus ve
el-Hasen ise şöyle derlerdi: Ona elbette talakı vermiş olan kişi, eğer o
cariyeyi satın almış ise cariyesi olarak (milk-i yemin ile) ona helal olur.
Çünkü Yüce Allah'ın: "Yahut sahibi olduğunuz carıyeler .. " (en-Nisa,
3) buyruğunun genel ifadesi bunu göstermektedir. Ancak Ebu Ömer der ki: Bu
hatalı bir sözdür. Çünkü Yüce Allah'ın: "Yahut malik olduğunuz
cariyeler" ifadesi anneleri ve kızkardeşleri mübah kılmaz. Diğer haram
kılınan kadınların durumu da böyledir.
9- Müslüman Bir Kimse
Zımmi Olan Hanımına üç Talak Verirse ...
Müslüman bir kimse zımmı
olan hanımını üç talak ile boşasa bir zımmı de onunla nikahlansa ve gerdeğe
girdikten sonra onu boşasa bir kesime göre bu zımmı o kadın için kocadır ve
kadın bu durumda ilk kocasına dönebilir, derler. el-Hasen, ez-Zührı, Süfyan
es-Sevrı, Şafii, Ebu Ubeyd ve re'y ashabı böyle demişlerdir.
İbnu'l-Münzir derki: Biz
de böyle diyoruz. Çünkü Yüce Allah: "Ondan başka bir koca tarafından
nikahlanmadıkça" diye buyurmaktadır. Hıristiyan bir erkek de kocadır.
Malik ve Rabia der ki: Hıristiyan koca onu ilk kocasına helal kılmaz.
10- Fasid Bir Nikah
Kadını ilk Kocasına Helal Kılar mı?
Cumhurun görüşüne göre
fasid bir nikah, üç talak ile boşanmış bir kadını (ilk kocasına) helal kılmaz.
Sözü geçen cumhur Malik, es-Sevrı, Şafii, el-Evzai, re'y ashabı, Ahmed, İshak
ve Ebu Ubeyd'dir. Hepsi derler ki: Sahih bir nikah ile olmadıkça birinci kocaya
helal olmaz: el-Hakem ise bu şekilde bir nikah ile nikahlayan da kocadır,
dermiş. İbnu'l-Münzir de der ki: Hayır, böylesi koca değildir. Çünkü zihar, ila
ve lian gibi eşler hakkında sabit olan hükümler bu fasid nikah ile onlar
hakkında sabit olmaz.
Kendisinden ilim
bellenen bütün ilim ehli icma ile şunu belirtirler: Kadın birinci kocasına: Ben
evlendim ve kocam benimle zifafa girdi, dese kocası da onu tasdik etse, birinci
kocasına helal olur. Şafii der ki: Eğer birinci koca, kadının kendisine yalan
söylediğine dair içinde bir kanaat doğarsa, onunla evlenmemesi takvaya daha
uygundur, demektedir.
11- Hulle Yapanlara
Karşı Hz. Ömer'in Tavrı:
Ömer b. el-Hattab'dan bu
konuda oldukça ağır bir tutum takındığı rivayet edilmektedir ki; o bu konuda
şöyle demektedir: Bana hulle yapan ve kendisi için hulle yapılan bir kişi
getirilirse muhakkak her ikisini de recmederim.
İbn Ömer der ki: Hulle
yapmak bir zinadır. Yirmi yıl süreyle kalsalar dahi onlar zina ederler. Ebu
Ömer der ki: Hz. Ömer'in bu sözlerinin, cezayı ağırlaştırmaktan başka bir mana
ifade etme ihtimali yoktur.
Çünkü ondan sahih olarak
rivayet edildiğine göre o haram olduğunu bilmeden kendisine haram olan bir
kişiyle ilişki kurana haddi uygulamamış ve bilgisizliği sebebiyle onu mazur
görmüştür. O bakımdan bu şekilde bir yorum daha uygundur. Bu şekilde hulle
yapan bir kimse için recmin sözkonusu olmadığında da görüş ayrılığı yoktur.
[ - ]
Buyruğun: "Şayet o
da onu boşarsa kendileri Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını
zannederlerse tekrar dönmelerinde her ikisi için de vebal yoktur. Bunlar
Allah'ın sınırlarıdır; onları bilen bir kavme açıklar" bölümü ile ilgili
açıklamalarımızı da dört başlık halinde sunacağız:
1- Bir veya iki Defa
Karısına Talak Verdikten Sonra, Karısı da Başka Birisiyle Evlendikten Sonra
Tekrar Boşamışsa ve ilk Kocası ile Bir Daha Evlenirse Kaç Talak Hakkı Olur.?
Yüce Allah: "Şayet
o da onu boşarsa" buyruğu ile ikinci kocayı kastetmektedir. " ... her
ikisi için de vebal yoktur" buyruğu ile de kastedilenler, kadın ve birinci
kocadır. Bunu İbn Abbas söylemiştir. Bu konuda bir görüş ayrı lığı da yoktur.
İbnu'l-Münzir der ki: İlim adamları icma' ile şunu belirtirler: Hür bir kimse
hanımını üç defa boşadıktan sonra iddeti bitse ve bir başka koca ile evlense o
da onunla gerdeğe girse sonra da ondan ayrılsa kadının da o ikinci kocadan
beklemesi gereken iddet sona erse sonra birinci kocası ile bir daha nikahlansa
bu kadın, birinci kocasının yanında yeniden üç talak hakkına sahip olur.
Ancak, hanımını bir veya
iki talak ile boşadıktan sonra hanım bir başkası ile evlense sonra birinci
kocasına tekrar dönecek olsa kaç talak hakkına sahip olduğu hususunda ilim
adamlarının farklı görüşleri vardır.
Bir kısım geriye talak
sayısından kalanı ile nikahı altına girer, derler.
Rasülullah (s.a.v.)'ın
ashabının büyükleri böyle demişlerdir: Ömer b. el-Hattab, Ali b. Ebi Talib,
Ubey b. Ka'b, İmran b. Husayn ve Ebu Hureyre gibi. Aynı zamanda bu Zeyd b.
Sabit, Muaz b. Cebel, Abdullah b. Amr b. el-As 'tan da rivayet edilmektedir.
Abıde es-Selmani, Said b. el-Müseyyeb, Hasan-ı Basri, Malik, Süfyan es-Sevri,
İbn Ebi Leyla, Şafii, Ahmed, İshak, Ebu Ubeyd, Ebu Sevr, Muhammed b. el-Hasan
ve İbn Nasr da bu görüşü benimsemiştir.
Bu hususta başka bir
görüş daha vardır ki, buna göre nikah da yenidir, boşama hakları da yenidir
(yani üçtür). Bu da İbn Ömer ve İbn Abbas'ın görüşüdür. Ata, Nehai, Şureyh,
en-Numan (Ebü Hanife) ve Yakub (Ebü Yusuf) da böyle demiştir. Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe şunu zikreder: Bize Ebu Muaviye ve Veki' el-A'meş'ten o İbrahim'den şöyle
dediğini nakletmektedirler: Abdullah'ın arkadaşları şöyle derlerdi: İkinci koca
üç talakı ortadan kaldırıyor da bir ve iki talakı nasıl olur da ortadan
kaldırmaz? Ebu Bekr der ki: Bize Hafs da Haccac'dan o Talha'dan o İbrahim'den
anlattığına göre Abdullah'ın arkadaşları şöyle derlerdi: (Yeni) koca üç talakı
ortadan kaldırdığı gibi; bir ve iki talakı da ortadan kaldırır. Şu kadar var ki
Abide şöyle der: Hayır, bu durumda bu kadın talakından geri kalan ne ise o
şekilde onunla nikahlanır. Bunu Ebu Ömer nakletmektedir.
İbnu'l-Münzir der ki:
Ben birinci görüşü kabul ediyorum. Bu hususta üçüncü bir görüş daha vardır ki o
da şudur: Şayet son koca onunla gerdeğe girmiş ise boşama hakkı da yeni olur,
nikah da yeni olur. Eğer onunla zifafa girme miş ise geri kalan talak sayısı ne
ise o kadardır. Bu ise İbrahim en-Nehai'nin görüşüdür.
2- Allah'ın Sınırları
Ne Demektir?
Yüce Allah'ın:
"Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını zannederlerse ... "
buyruğu bir şarttır. Tavus der ki: Eğer onların her birisi karşısındakiyle güzelce
geçineceğini zannediyorsa ... demektir. "Allah'ın sınırları"nın O'nun
farzları olduğu da söylenmiştir. Yani her ikisi de ikinci nikah ile aralarında
iyi geçim olacağını bilirlerse demektir. Koca hanımının nafakasını
karşılayamayacağını yahut ona mehir veremeyeceğini veya kendisi için yerine
getirmesi gereken haklarından herhangi bir şeyi ifa edemeyeceğini bildiği
takdirde; bu durumunu açıklamadıkça bununla evlenmesi helal olmaz. Veya
kendisinin kadının haklarını yerine getirebileceğini bilmesi halinde helal
olabilir. Aynı şekilde eğer kadından faydalanmasını engelleyecek bir kusuru var
ise, bunu açıklaması gerekir ki, kadın onun hakkında aldanmasın. Yine iddia
edip uyduracağı bir neseb yahut sahip olduğunu iddia ettiği bir mal veya bir
sanat ile -bu hususta yalan söyleyerek- kadını aldatması da caiz olmaz. Aynı
şekilde kadının da kocasının haklarını yerine getirmekten acze düşeceğini
bilmesi veya delilik, cüzzam, baraş, fercinde bir hastalık gibi kendisinden
yararlanmayı engelleyecek bir hastalığı varsa, o kocayı aldatması caiz
değildir. Onda bulunan bu rahatsızlığını da beyan etmekle görevlidir. Tıpkı bir
mal satan kimsenin malındaki kusurları açıklaması icabettiği gibi. Eşlerden
herhangi birisi ötekinde böyle bir kusur bulduğu takdirde onu geri çevirebilir.
Şayet kusur erkekte ise eğer onunla gerdeğe girmiş ise, kadın mehiri hak eder.
Onunla gerdeğe girmemiş ise mehrin yarısını hak eder. Şayet kusur kadında ise
koca onu geri gönderir ve daha önce ona vermiş olduğu mehri geri alır.
Peygamber (s.a.v.)'ın Beyadaoğullarından bir kadın ile evlendiği göğsünde baraş
görmesi üzerine onu geri çevirip: "Siz bizden kusuru gizlediniz"
dediği rivayet edilmiştir.
İlişki kurmaya gücü
yetmeyenin hanımı, kendisini teslim edip de daha sonra bu sebepten dolayı
birbirlerinden (hakim kararıyla) ayrıldıkları takdirde hükmün ne olacağı ile
ilgili olarak İmam Malik'ten farklı rivayetler gelmiştir. Bir seferinde mehrin
tamamını alır, derken bir diğer seferinde mehrin yarısını alır, demiştir. Bu
görüş ayrılığının esası ise: Kadın kendisini teslim etmekle mi yoksa zifafa
girmekle mi mehre hak kazanır, hususu ile ilgili iki ayrı görüşüne dayanır.
3- Kadın Ev işlerini
Yapmaktan Sorumlu mudur?
İbn Huveyzimendad der
ki: Bizim arkadaşlarımız (Maliki mezhebi alimlerD, kadın hizmet etmekle yükümlü
müdür değil midir hususunda farklı görüşlere sahiptir. Kimi arkadaşlarımız
şöyle der: Kadının hizmet etmek (ev işi yapmak) görevi yoktur. Çünkü (nikah)
akdi faydalanmayı ihtiva eder, hizmeti kapsamaz. Dikkat edilecek olursa nikah
akdi bir icare akdi de değildir, mülk edinme hakkı da değildir. Bu faydalanmak
üzere bir akiddir.
Akid ile kazanılan hak
sadece faydalanmaktır, başkası değildir. Dolayısıyla kadından bundan fazlası
istenemez. Yüce Allah'ın: "Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerine bir
yol aramayın'' (Nisa, 34) buyruğundan da zaten bu anlaşılmıyor mu?
Kimi ilim adamlarımız
ise şöyle demektedir: Kadın kendi durumundaki sair kadınlar nasıl hizmet
ediyorsa öylece hizmet etmekle yükümlüdür. Eğer baba tarafından zenginliği veya
müreffeh olması sebebiyle şerefli bir konumda bulunuyor ise, evin işlerini
yönetmekle ve hizmet edenlere gereken emirleri vermekle yükümlüdür. Şayet orta
halli ise yatak sermek ve benzeri işleri yapmalıdır. Eğer bundan da daha aşağı
durumda ise, evi süpürmesi, yemek pişirmesi, çamaşır yıkaması görevidir. Şayet
Kürt, Deylem ve dağlı kadınlardan olup onların beldelerinde bulunuyor ise,
onların kadınlarına ne tür işler yükleniyor ise ona da o işler yüklenir. Çünkü
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "üzerlerindeki hak gibi ma'ruf şekilde
onların da hakkı vardır.'' (el-Bakara, 228) Eskiden beri de şimdiki dönemlerde
de müslümanların yaşadıkları bölgelerdeki örfleri dediğimiz şekilde cereyan
edegelmiştir. Nitekim Peygamber (s.a.v.)'ın ve ashabının hanımlarının un öğüttükleri,
ekmek pişirdikleri, yemek pişirdikleri, yatak serdikleri, sofra hazırladıkları
ve benzeri işler yaptıklarına dikkat edilmiyor mu? Herhangi bir kadının bunları
yapmak istemediğine dair birşey de bilmiyoruz. Böyle birşeyi yapmak istememek
de onun için uygun düşmez. Hatta onlar bu hususta kusurlu davrandıkları
takdirde kadınlarını dövüyorlar ve hizmette kusurları dolayısıyla
sorguluyorlardı. Eğer bu hizmetleri yapmak kadının üzerindeki bir hak
olmasaydı, elbette onlardan bu işleri yapmalarını istemezlerdi.
4- Allah Bilenlere
Sınırlarını Açıklar:
Yüce Allah'ın:
"Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onları bilen bir kavme açıklar"
buyruğunda sözü geçen "Allah'ın sınırları"ndan kasıt, Allah'ın
koyduğu yasaklardır. Sınır ahlaksızlıkları işleme cesaretini engelleyen bir
engeldir.
Kadın süslenmek
istemediği vakit "sınır koymak" anlamına gelen "ihdad"
tabiri kullanılır. Mahdut (sınırlı adam) ise hayırdan alıkonulmuş kimse
demektir. Mani ve engel anlamına kapıcıya da haddad denilmektedir. Buna dair
açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 287. ayet 35. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır.
Burada Yüce Allah'ın:
"Bilen bir kavme" diye buyurması şu ndan dolayıdır: Çünkü cahile pek
çok emir ve yasak verildiği takdirde o bunları iyice belleyemez ve bunlara
gereken dikkat ve riayeti gösteremez. Bilen kimse ise onları gereken şekilde
korur ve gereken sorumluluğu yüklenir. İşte bu incelik dolayısıyla bilmeyenlere
hitap etmeyip bilenlere hitapta bulunmuştur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN