BAKARA 196 /
Buyruğun; "Emin
olduğunuz vakit ise kim hac zamanına kadar umreden faydalanmak isterse kolayına
gelen bir hediye kurbam (kesmelidir)" bölümüne dair açıklamalarımızı on üç
başlık halinde sunacağız:
1- Bu Buyruktaki "Emniyet"in
Anlamı:
2- Umreden Faydalanmanın (Temettu;
Muhatapları:
3- Temettu' İfrad ve Kır'an Hacları:
4- Temettu' Haccı Şekilleri:
5- Hac Aylarında Umre Yaptıktan Sonra
ikametgahına Dönüp Sonra Hac için Gelen Temettu' Haccı Yapmış Olur mu?
6- Mekke Dışından Umre için Gelip
ikametten Sonra Hacceden Mütemetti' Olur mu?
7- Temettu' Haccı Yapan Kimsenin
Yapması Gereken Tavaf ve Sa'yler:
8- Hac Ayları Dışında Umre Niyetiyle
ihrama Giren, Ancak Hac Aylarında Umresini Yapan Kimsenin Durumu:
9- Umre Niyetiyle Hac Aylarında ihrama
Girdikten Sonra Tavaf Etmeden Hacca Başlarsa:
10- Hacca Umrenin Katılması:
11- Temettu' Haccı Yapanın Kurban
Kesmesi:
12- Temettu' Haccı Yapanın Ölmesi:
13- Kolayına Gelen Kurban:
1- Bu Buyruktaki
"Emniyet"in Anlamı:
Yüce Allah'ın:
"Emin olduğunuz vakit" buyruğu ile ilgili olarak hastalıktan
iyileştiğiniz takdirde anlamına; veya sizi muhasara altına alan düşmanın
korkusu geçip güvenliğe kavuştuğunuz zaman anlamına geldiği de söylenmiştir, Bu
ikinci açıklama şekli İbn Abbas ve Katade'ye aittir. Ayet-i kerimenin lafzına
daha uygun bir açıklamadır.
Şu kadar var ki eğer
hastalık korkusunu düşünecek olursak, o takdirde -az önce de geçtiği gibi-
emniyete kavuşmak, hastalıktan emin olmak anlamına gelir. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
2- Umreden
Faydalanmanın (Temettu; Muhatapları:
Yüce Allah'ın bu ayet-i
kerimede yer alan: "Kim hac zamanına kadar umreden faydalanmak
isterse" buyruğu ile kimlerin muhatap olduğu hususunda ilim adamlarının
farklı görüşleri vardır. Abdullah b. ez-Zübeyr, Alkame ve İbrahim der ki: Bu
ayet-i kerime muhsar kimseler hakkındadır. Burada serbest olanlar muhatap
alınmamıştır.
İbn ez-Zübeyr'e göre
burada geçen faydalanma (temettu')un şekli şöyledir: Kişi hac vaktini
geçirinceye kadar muhasara altına alınır. Daha sonra Beytullah'a ulaşır ve umre
yaparak ihramdan çıkar, arkasından bir sonraki sene de haccını kaza eder.
Böylelikle bu kişi umre ile kaza olarak yaptığı hac arasında temettu' yapmış
olur.
Başkasının görüşüne göre
muhsar olup temettu' yapan kişinin durumu şu şekildedir: Muhsar umre
yapmaksızın ihramdan çıkar ve ertesi sene gelinceye kadar umreyi tehir eder.
Hac aylarında umre yapar ve aynı yıl hac da yapar. İbn Abbas ve bir grup ilim
adamı der ki: Ayet-i kerime muhsar kimselerle muhsar olmayıp yolları serbest
olan kimseler hakkındadır.
3- Temettu' İfrad ve
Kır'an Hacları:
İleride de genişçe
açıklanacağı üzere temettu' haccının da ifrad haccının da kıran haccının da
caiz olduğu hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Çünkü
Rasülullah (s.a.v.) hepsini beğenmiş ve haccı esnasında ashabından herhangi bir
kimsenin hac şeklini reddetmemiştir. Aksine yaptıkları haclarını caiz kabul
etmiş ve bu yaptıkları işlerini beğenmiştir.
Ancak ilim adamlarının
farklı görüşlere sahip oldukları konu şudur: Rasülullah (s.a.v.). haccı
esnasında hangi hac niyetiyle ihrama girmiştir ve bunlardan hangisi daha
faziletlidir? Bu konudaki görüş ayrılıklarının sebebi ise bu hususta varid
olmuş rivayetlerdir.
Aralarında Malik'in de
bulunduğu bazı kimseler şöyle der: Resülullah (s.a.v.). ifrad haccı yapmış idi
ve ifrad, kıran haccından daha faziletlidir. Yine Malik der ki: Kıran da temettu'
haccından daha faziletlidir.
Müslim'in Sahih'inde ise
Hz. Aişe'den gelen rivayete göre o şöyle demiş:
Rasülullah (s.a.v.) ile
birlikte (hac etmek üzere) yola çıktık. O şöyle buyurdu:
"Sizden her kim bir
hac ve bir umre için ihrama girmek isterse yapsın. Sizden her kim yalnızca hac
için ihrama girmek isterse öyle yapsın ve sizden her kim sadece umre ile ihrama
girmek isterse o da öyle yapsın." Hz. Aişe der ki: Rasülullah (s.a.v.) hac
niyetiyle ihrama girdi, beraberinde bulunan birtakım kimseler de bu şekilde
ihrama girdi. Kimisi umre ve hac ile birlikte ihrama girdi. Kimisi sadece umre
niyetiyle ihrama girdi. Ben de yalnızca umre niyetiyle ihrama girenler arasında
idim. Bu hadisi bir grup kimse Hişam b. Urve'den, o babasından o da Hz.
Aişe'den rivayet etmiştir. Bazı raviler bu hadisin rivayetinde şöyle der:
Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ben ise yalnızca hac niyetiyle ihrama
giriyorum."
İşte bu hadis
anlaşmazlık konusu ile ilgili açık bir nastır. Ayrıca bu (Hz. Peygamberin)
ifrad haccı yaptığını ve ifradın daha faziletli olduğunu kabul edenlerin de
delilidir. Muhammed b. el-Hasen de Malik'ten şöyle dediğini nakletmektedir:
Peygamber (s.a.v.)'den birbirinden ayrı iki hadis gelir de bize de Ebu Bekir ve
Ömer'in (Allah ikisinden de razı olsun) bu iki hadisten birisiyle amel edip
ötekini terkettiklerine dair bir haber ulaşırsa, işte bu doğrunun onların amel
ettikleri şekilde olduğuna delalet eder.
Ebu Sevr de ifrad
haccını müstehab kabul eder ve onun temettu' ve kırandan daha faziletli
olduğunu söyler. Şafii'den gelen iki görüşün meşhur olanı da budur.
Başkaları ise umre ile
faydalanıp haccetmeyi (temettu' yapmayı) müstehab kabul eder ve bu daha
faziletlidir, derler. Bu Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. ez-Zübeyr'in
görüşüdür. Ahmed b. Hanbel de bu görüşü benimsemiştir. Şafii'nin iki görüşünden
birisi de budur.
Darakutni der ki: Şafii
dedi ki: Ben ifradı tercih ederim, bununla birlikte temettu' da güzel
birşeydir, onu mekruh görmeyiz.
Temettu' haccının daha
faziletli olduğunu kabul edenler Müslim'in İmran b. Husayn yoluyla rivayet
ettiği hadisi delil gösterirler. Bu hadiste İmran (b. Husayn) der ki: Mut'a
(temettü' haccı) ile ilgili ayet-i kerime Allah'ın Kitabında nazil oldu ve
Rasülullah (s.a.v.) onu emretti. Bundan sonra temettu' haccıyla ilgili ayetini
nesheden başka bir ayet-i kerime de nazil olmadı. Rasülullah (s.a.v.) da vefat
edinceye kadar bu haccı nehyetmedi. Arkasından da adamın birisi (Hz. Ömer'i
kastediyor) kendi görüşüne dayanarak dilediği bir şeyi söyledi.
Tirmizi rivayet ediyor:
Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'ten o İbn Şihab'dan o Muhammed b. Abdullah
b. el-Haris b. Nevfel'den anlattığına göre Muhammed b. Abdullah, Sa'd b. Ebi
Vakkas ile ed-Dahhak b. Kays'ı Muaviye b. Ebi Süfyan'ın hacca gittiği sene,
umre ile haccederek temettu'da bulunmaktan söz ederlerken dinlemiş. ed-Dahhak
b. Kays demişti ki: Böyle bir işi ancak Yüce Allah'ın emrini bilmeyen bir kimse
yapabilir. Sa'd da şöyle demişti: Kardeşimin oğlu sen ne kötü söz söyledin.
ed-Dahhak da der ki: Ömer b. el-Hattab bu işi yasakladı? Sa'd dedi ki:
Rasülullah (s.a.v.) bunu yaptı. Biz de onunla birlikte bunu yaptık. (Tirmizi
der ki): Bu sahih bir hadistir.
İbn İshak da
ez-Zühri'den, o Salim'den rivayetle dedi ki: Mescidde İbn Ömer ile birlikte
otururken Şam halkından bir adam ona gelip umre ile hacca kadar temettu'a dair
soru sordu. İbn Ömer de: İyi ve güzeldir, dedi. Adam: Ama senin baban bu
şekilde yapmayı yasaklıyordu, deyince şöyle dedi: Yazıklar olsun sana. Benim
babam bunu yasakladı, Rasülullah (s.a.v.) ise bunu yapmış ve yapılmasını
emretmiş iken; babamın sözünü mü alıp kabul edeyim yoksa Rasülullah (s.a.v.)'ın
emrini mi alıp kabul edeyim? Kalk git yanımdan! Bu hadisi Darakutni rivayet
etmiş, Ebu İsa et-Tirmizı de Salih b. Keysan'dan o İbn Şihab'dan o da Salim'den
rivayet etmiştir.
Leys'ten, onun Tavus'tan
onun İbn Abbas yoluyla rivayet edildiğine göre İbn Abbas şöyle demiş:
Resulullah (s.a.v), Ebu Bekir, Ömer ve Osman temettu' haccı yaptılar. Bunu ilk
yasaklayan kişi Muaviye'dir. Bu hasen bir hadistir. Ebu Ömer (İbn Abdi'l-Berr)
der ki: Leys'ten gelen bu hadis münker bir hadistir. Buradaki Leys, Leys b. Ebi
Suleym'dir ve zayıf bir ravidir. Hz. Ömer ile Hz. Osman'dan meşhur olan ise her
ikisinin de temettu' haccını yasakladıkları şeklindedir. Hz. Ömer'in
yasakladığı ve yapanları döverek cezalandırdığı temettu'un, umre yaparak haccı
feshetmek olduğunu, önce umre yapıp ondan sonra hacca kadar temettü' yapmayı
(yani ihramdan çıkmayı) ise yasaklamadığını söyleyen bir grup ilim adamı
olmakla birlikte, durum böyledir.
Hz. Ömer'İn temettu'u
yasakladığını sahih kabul edenler de şu iddiayı ileri sürerler: Hz. Ömer'in
temettu'u yasaklamasının sebebi, Beytullah'ın bir yılda iki veya daha fazla
ziyaret edilmesi, böylelikle de hac mevsimi dışında ziyaretçilerin çokça olması
sayesinde onun çokça imar edilmesidir. Diğer taraftan Hz. Ömer bununla giden
gelenin çok olması sayesinde Harem halkının daha rahat ve refah içerisinde
olmasını istemiş; böylelikle Hz. İbrahim'in: ''Artık sen insanlardan bir
kısmının gönüllerini onlara meylettir .... "(İbrahim, 37) şeklindeki
duasının da tahakkuk etmesini amaçlamıştır.
Başkaları da şu
açıklamayı yapmaktadır: Hz. Ömer'in temettu' haccını yasaklaması, insanların
kolay ve hafif olması dolayısıyla temettü'a meylettiklerini görmesi ve
Peygamber (s.a.v.)'ın sünneti olduğu halde ifrad ve kıran haclarının zayi
olmasından korkmasıdır. Ahmed b. Hanbel, temettu' haccın tercih edilişine
Peygamber (s.a.v.)'in: "Eğer geride bıraktığım işin aynısıyla gelecek
(sene) de karşılaşacak olursam beraberimde hediye kurbanlarını götürmem ve ben
bunu sadece bir umre (niyetiyle) yapardım." buyruğunu delil gösterir. Bunu
hadis imamları rivayet etmişlerdir.
Başkaları da kıran haccı
daha faziletlidir demektedir ki, Ebu Hanife ve es-Sevri de bunlar arasındadır.
el-Müzeni bu görüşü kabul eder ve şöyle der:
Çünkü kişi böylelikle
her iki farzı da eda etmiş olur. İshak'ın görüşü de budur. İshak der ki:
Resulullah (s.a.v.) kıran haccı yapmış idi. Ali b. Ebi Talib'in görüşü de
budur.
Kıran haccını müstehab
ve daha faziletli kabul edenler Buhari'nin Ömer b. el-Hattab'dan rivayet ettiği
şu hadisi delil gösterirler. Hz. Ömer der ki: Resulullah (s.a.v.)'ı (Medine'den
dört mil uzaklıktaki) el-Akik denilen yerde şöyle derken dinledim: "Bu
gece Rabbimden birisi gelerek bana: Şu mübarek vadide namaz kıl, dedi ve hac
içinde bir umre (niyet ediyorum) de."
Tirmizi'nin de
rivayetine göre Enes şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.)'ı:
"Bir umre ve bir
hac ile (niyet ediyor) ve lebbeyk (diyorum)." Tirmizi der ki:
Bu hasen sahih bir hadistir.
Ebu Ömer der ki:
İnşaallah ifrad haccı daha faziletlidir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) ifrad haccı
yapmıştı O bakımdan biz de onun daha faziletli olduğunu söylüyoruz. Çünkü Hz.
Peygamber'den ifrad haccı yaptığına dair rivayetler daha sahihtir. Ayrıca ifrad
amel itibariyle daha çoktur.
Daha sonra ise umre ayrı
bir amel olarak yerine getirilir. Bütün bunlar taattir. Taatlerin daha çok
olanı ise daha faziletlidir.
Ebu Cafer en-Nehhas ise
der ki: İfrad haccı yapan bir kimse temettu' haccı yapandan daha çok yorulur.
Çünkü o ihramlı kalmaya devam eder. Bu ise sevabını daha da çok artırır.
Konu ile ilgili
hadislerin birlikte mütalaa edilmesi ve bunların arasının te'lif edilmesi şu
şekilde olur: Resulullah (s.a.v.) bize hem temettu'u hem de kıranı emrettiğine
göre Resulullah (s.a.v.) hem temettu' yapmıştır, hem de kıran yapmıştır, bu
mümkün ve caiz olur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Firavn kavmi
arasında seslenip dedi ki..'' (ez-Zuhruf, 51) Ömer b. el-Hattab'ın şu sözleri
de buna benzemektedir: Biz de recmettik, Resulullah (s.a.v.) da recmetti ve O
recmi de emretti.
Derim ki: Resulullah
(s.a.v)'ın haccında zahir olan kırandır ve onun haccı kıran yaptığıdır. Hz.
Ömer ile Hz. Enes'ten gelen sözü geçen iki hadis-i şerif bunu ifade etmektedir.
Müslim Sahih'inde ise Bekir'den o Enes'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir:
"Peygamber (s.a.v.)'ı hac ve umre için birlikte telbiye getirdiğini
işittim."
Bekr dedi ki: Ben bunu
İbn Ömer'e anlattım, o: Hayır yalnızca hac için telbiye getirdi, dedi. Daha
sonra Enes ile karşılaştım. Ona İbn Ömer'in dediğini anlattım. Enes dedi ki:
Siz bizi galiba çocuk belliyorsunuz. Ben Rasülullah (s.a.v.)'ı: "Bir umre
ve bir hac ile lebbeyk dediğini duydum."
Yine Müslim'in
Sahih'inde İbn Abbas'tan şöyle dediği kaydedilmektedir:
Peygamber (s.a.v.) umre
için telbiye getirdi, ashabı ise hac için telbiye getirdi. Peygamber (s.a.v.)
de ashabından beraberinde kurban getirenler de ihra mdan çıkmadı. Diğerleri
ihramdan çıktılar.
Kimi ilim adamı şöyle der:
Rasülullah (s.a.v.) aslında kıran haccı yapmış idi.
Kıran haccı yaptığına
göre o hem hac hem umre yapmış demektir. Böylelikle konu ile ilgili hadisler
arasında ittifak hasıl olur.
en-Nehhas da şöyle der:
Bu hususta söylenen en güzel sözlerden birisi de şudur: Rasülullah (s.a.v.)
umre için ihrama girip telbiye getirdi. Onun bu durumunu görenler temettu'
yaptı, dediler. Arkasından hac için ihrama girip telbiye getirdi, onun bu
durumunu görenler de ifrad haccı yaptı, dedi. Daha sonra da Hz. Peygamber: "Bir
hac ve bir umre yapmak üzere lebbeyk" dedi; onun bu sözlerini işitenler de
kıran haccı yaptı, dediler. Böylelikle konu ile ilgili hadisler arasında
ittifak hasıl olmaktadır. Bunun delili ise şudur: Hiçbir kimse Peygamber
(s.a.v.)'ın: Ben sadece hac (ifrad) yaptım, temettu' yapmadım, dediğini rivayet
etmemiştir. Bununla birlikte onun Nesai'nin rivayet ettiği gibi "kıran
yaptım" dediği sahih olarak sabit olmuştur. Nesai'nin Hz. Ali'den
rivayetine göre o şöyle demiş: Rasülullah (s.a.v.)ın yanına vardım bana:
"Ne yaptın?" diye sorunca ben: Sen ne şekilde telbiye getirip ihrama
girdiysen ben de aynı şekilde telbiye getirip ihrama girdim, dedim. Bunun
üzerine Hz. Peygamber: "Ben beraberimde hediye kurbanı getirdim ve kıran
(hac ile umreyi birlikte) yaptım." Yine (en-Nehhas devamla) dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) şunu da ekledi: "Eğer geride bıraktığım işin benzeri
ile gelecekte karşılaşacak olursam sizin yaptığınız gibi yaparım, fakat hediye
kurbanlarımı getirmiş ve kıran yapmış bulunuyorum."
Hz. Hafsa'dan da şöyle
dediği sabittir: Dedim ki: Ey Allah'ın Rasülü, insanlara ne oluyor ki umreleri
için girdikleri ihramdan çıktılar. Sen ihramdan çıkmadın? O şöyle buyurdu:
"Ben başımı keçeleştirdim (...) ve beraberimde hediye kurbanı getirdim. O
bakımdan kurbanlarımı kesinceye kadar ihramdan çıkmam."
İşte bunlar Hz.
Peygamber'in kıran haccı yaptığını açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü eğer
temettu' haccı ya da ifrad haccı yapmış olsaydı hediye kurbanlarını kesmekten
imtina etmezdi.
Derim ki: en-Nehhas'ın
"herhangi bir kimse Peygamber (s.a.v.)'ın: "Ben tek başına hacc
(ifrad) yaptım" dediğini rivayet etmemiştir" şeklindeki sözüne
gelince; Hz. Aişe tarafından Hz. Peygamber'in: "Ben ise hac için ihrama
giriyor ve telbiye getiriyorum" buyruğu daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
Bu ise, ben tek başına hacc (ifrad) yapıyorum, demektir. Şu kadar var ki önce
umre için ihrama girmiş olması sonra da hac için ihrama giriyorum demesi
ihtimali de vardır.
Bunu açıklayan
hususlardan bir tanesi de Müslim'in İbn Ömer'den yaptığı rivayettir ki orada
şöyle denilmektedir: Rasülullah (s.a.v.) önce umre için ihrama girdi, sonra da
hac için ihrama girdi. Buna göre Hz. Peygamber'in:
"Hac için ihrama
giriyorum" demesinde ifrad yaptığına dair bir delil kalmamaktadır. Geriye
Hz. Peygamber'in: "Ben kıran (yapmaya niyet) ettim." demesiyle onun
hizmetçisi Hz. Enes'in Hz. Peygamber'in: "Hac ve umreyi birlikte yapmak
üzere lebbeyk" dediğini işittiğini belirtmesi kalmaktadır. İşte bunlar Hz.
peygamber'in kıran yaptığına dair açık naslardır ve te'vil edilme ihtimalleri
yoktur. Darakutni, Abdullah b. Ebi Katade'den, o babasının şöyle dediğini
rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.) hac ile umreyi bir arada yaptı. Çünkü o
bundan sonra bir daha hac edemeyeceğini anlamıştı. (Darakutni, II, 288)
4- Temettu' Haccı
Şekilleri:
İfrad, temettu' ve kıran
ile bunların her birisinin icma ile caiz olduğuna dair açıklamalar yapılmış
bulunmaktadır. İlim adamlarına göre umre yaptıktan sonra ihramdan çıkıp hacca
kadar ihramda yasak olan şeylerden faydalanmak (temettu') dört şekilde
olabilir.
Bunların tek bir şekli
üzerinde ittifak vardır, diğer üç şekli hakkında görüş ayrılığı vardır.
İttifakla kabul edilen şekil, Yüce Allah'ın: "Emin olduğunuz vakit ise kim
hac zamanına kadar umreden faydalanmak isterse kolayına gelen bir hediye
kurbanı (kesmelidir)" buyruğunda kastedilen temettu'dur. Bu da şöyle olur:
Kişi -ileride açıklanacağı üzere- hac aylarında umre için ihrama girer. Bu
kişinin afaki olması (yani Mekke halkından olmaması) ve Mekke'ye gelip umresini
bitirdikten sonra aynı sene beldesine dönmeden önce ya da geldiği cihetin
insanlarının mikatından çıkmadan önce hac için ihrama girinceye kadar Mekke'de
ihramsız olarak kalması şeklinde olur. Kişi böyle yaptığı takdirde temettu'
yapan (mutemetti') kişi olur; Allah Teala'nın temettü' yapana farz kıldığını
yerine getirmelidir. Bu ise kolayına gelen hediye kurbanını kesmektir. Bu
kurbanı keser ve Mina ya da Mekke'de yoksullara dağıtır. Kurban kesecek imkanı
olmazsa üç gün orada oruç tutar, yedi gün de beldesine döndükten sonra oruç
tutar. -İleride açıklanacağı üzere- Müslümanların icmaıyla kurban bayramı
birinci günü (Nahr günü) oruç tutamaz. Şu kadar var ki teşrik günlerinde oruç
tutmasında -ileride geleceği üzere- görüş ayrılığı vardır.
İşte mut'a (temettu'
haccı) ile ilgili eskisiyle yenisiyle ilim ehli kimselerin
icma ile kabul ettikleri
hususlar bunlardır. Bunun sekiz tane şartı vardır:
1- Hac ile umreyi bir
arada yapacak
2- Her ikisi için bir
yolculuk yapacak
3- Aynı yılda bunları
yapacak
4- Hac aylarında bunları
gerçekleştirecek
5- Önce umreyi yapacak
6- Onları birbirine
karıştırmayarak, hac için ihrama umreyi bitirdikten sonra girecek
7- Umre ile hac tek bir
kişi için yapılacak
8- Mekkeli olmayacak
Temettu' haccı ile ilgili
açıklamış olduğumuz hükümlerde, bu sekiz şartı dikkatle aradığınız takdirde
göreceksiniz.
Umre ile hacca kadar
faydalanma (temettu') şekillerinden ikincisi kırandır. Bu ise kişinin tek bir
ihramda hac ile umreyi bir arada yapmasıdır. Hac aylarında veya hac ayları
dışında her ikisi için ihrama girer ve: "Lebbeyke bihaccin ve umretin mean
(bir arada hac ve umre yapmak üzere emrine itaat ediyorum)" der, Mekke'ye
varır varmaz -bu görüşü kabul edenlere görehaccı ve umresi için tek bir tavaf ve
tek bir sa'y yapar.
Bu görüşü kabul edenler
Malik, Şafii, arkadaşları, İshak ve Ebu Sevr'dir.
Aynı zamanda Abdullah b.
Ömer, Cabir b. Abdullah, Ata b. Ebi Rebah, Hasen, Mücahid ve Tavus da bu
görüştedir. Çünkü Hz. Aişe'den gelen hadiste o şöyle demiştir: Resulullah
(s.a.v.) ile birlikte Veda haccında çıktık. Umre için ihrama girip telbiye
getirdik .. Sözü geçen hadiste şu ifadeler de vardır: Hac ile umreyi bir arada
yapanlara gelince bunlar ise tek bir tavaf yaptılar. Hadisi Buhari rivayet
etmiştir. Peygamber (s.a.v.) de Nefr günü (insanların Mina'dan indikleri gün)
henüz Beyt'i tavaf etmeden ay hali olan Hz. Aişe'ye şöyle demişti: "Yapmış
olduğun tavaf, haccın için de umren için de yeterlidir." Bir rivayette ise
şöyle denilmektedir: "Safa ile Merve arasında yapmış olduğun tavaf haccın
için de umren için de yeter." Bu hadisi de Müslim rivayet etmiştir.
Veya kıran haccı yapan
kimse iki tavaf ve iki sa'y yapar ki bu görüşte Ebu Hanife, arkadaşları, Sevrı,
Evzai, el-Hasen b, Salih ve İbn Ebi Leyla tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca
bu Hz. Ali ile İbn Mesud'dan da rivayet edilmiştir. eş-Şabı ve Cabir b. Zeyd de
bu görüştedir. Bunlar Hz. Ali'den gelen hac ile umreyi bir arada yapıp hac ve
umre için iki tavaf ve iki sa'y yaptığına dair hadisleri delil gösterirler. Daha
sonra Hz. Ali şöyle der: Ben Resulullah (s.a.v.)'ın bu şekilde yaptığını
gördüm. Bu iki hadisi de Darakutni rivayet etmiş olup hepsinin zayıf olduğunu
belirtmiş ve kıranı temettu' kabilinden değerlendirmiştir. (Darakutni, II, 263)
Çünkü kıran haccı yapan
kimse umre için ayrı bir yolculuk hac için ayrı bir yolculuk, yapmak halinde
sözkonusu olacak yolculuğu terketmekten faydalanır ve her ikisini bir arada
yapmak ile temettu' eder (yararlanır). Her birisi için kendi beldesinin
mikatında ihrama girmez ve böylelikle hac ile umreyi birbirine katmış olur.
İşte bu kimse de Yüce Allah'ın: "Kim hac zamanına kadar umreden
faydalanmak isterse kolayına gelen bir hediye kurbanı (kesmelidir)"
buyruğunun kapsamına girer.
Bu temettu' şeklinin
caiz olduğu hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Medineliler
ise beraberinde hediye kurbanı götürmediği sürece umre ile haccı birleştirmeyi
caiz kabul etmezler. Hediye kurbanı da onlara göre bir bedene (deve veya
inek)dir, daha aşağısını caiz görmezler.
Kıran'ın bir temettu'
olduğunun delillerinden birisi de İbn Ömer'in sözüdür: Kıran haccı Mekke
dışında oturanlar içindir. Daha sonra Yüce Allah'ın: "Bu, aile ikametgahı
Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir" buyruğunu okudu.
Mescid-i Haram'da
ikametgahı bulunmakla birlikte temettu' ya da kıran yapan kimsenin ne kıran ne
de temettu' için kurban kesmesi gerekir. Malik der ki: Ben Mekkeli bir kimsenin
kıran haccı yaptığını işitmedim. Şayet yapacak olursa onun için ne hediye
kurbanı gerekir, ne de oruç. Bu hususta fukahanın cumhuru da Malik'in
görüşündedirler. Abdulmelik b. el-Macuşun der ki: Mekkeli bir kimse hacc ile
umreyi birlikte yaparsa (kıran) onun kıran haccı kurbanı kesmesi gerekir. Çünkü
Yüce Allah, Mekke halkından sadece temettu' haccında kurban kesme ve oruç tutma
mükellefiyetini kaldırmıştır.
Temettu' haccının üçüncü
şekli: Bu Ömer b. el-Hattab (r.a)'ın yapılmasını tehditle engellediği ve:
Resulullah (s.a.v.) döneminde iki tane müt'a vardı. Ben onları yasaklıyor ve
bunlardan dolayı ceza veriyorum. Sözkonusu bu iki mut'a birisi kadınlarla mut'a
(nikahı) diğeri ise hac mut'asıdır, dediği şekildir. Bundan sonra ilim adamları
bunun caiz olup olmadığı hususunda ta günümüze kadar anlaşmazlık içerisinde
olagelmişlerdir.
Sözkonusu bu mut'a şöyle
olur: Kişi hacc için ihrama girer. Fakat Mekke'ye girdi mi umre yaparak haccını
fesheder, daha sonra ihramdan çıkar ve terviye günü (Arefe'den önceki
Zülhiccenin sekizinci günü) hac için ihrama girinceye kadar ihramsız kalır.
(Yani ihramda yasak olan şeylerden istifade e-der). İşte Peygamber (s.a.v.)'dan
kendisine dair rivayetlerin ardı arkasına geldiği şekil budur. Bunda Peygamber
(s.a.v.) haccettiği esnada ashab-ı kiramından beraberinde hediye kurbanları
bulunmayan ve bu kurbanı getirmeyip hacc için ihrama girmiş olanlara bu
haclarını umreye dönüştürmesi emrini vermiştir.
İlim adamları Peygamber
(s.a.v.)'dan bu hususta gelen rivayetlerin sahih olduğunu icma ile kabul eder
ve bunlardan herhangi birisini tenkid edip reddetmezlerdi. Şu kadar var ki
onlar böyle bir uygulamayı uygun görüp gereğince amel etmek hususunda ihtilaf
etmişlerdi. Bunun da bir takım sebepleri vardır. İlim adamlarının çoğunluğu
böyle bir uygulamanın terkedilmesini kabul etmektedirler.
Çünkü onlara göre bu
Resulullah (s.a.v.)'ın yaptığı o Veda haccında ashabına özel olarak tanıdığı
hususi bir ruhsattır. Ebu Zer der ki: Hac içinde temettu' yapmak bizim için
özel bir durum idi. Bunu Müslim rivayet etmiştir. Yine ondan gelen bir
rivayette o şöyle demiştir: "İki mut'a ancak özel olarak bizim için uygundur.
O bununla kadınlarla mut'ayı ve hac mut'asını kastetmektedir."
Bunun ashaba has
olmasının sebebi ile bunun faydası İbn Abbas (r.a)'ın söylediğine göre
şöyledir: "Onlar (yani cahiliyye dönemi Arapları) hac aylarında umre
yapmayı yeryüzündeki kötü işlerin en büyüğü kabul ediyorlar ve buna karşılık
Muharrem ayını (ayları ertelemek demek olan nesi uygulaması ile) Safer kabul
ediyor ve şöyle diyorlardı:
"Yük taşımaktan
dolayı devenin sırtında yüklerin yaraları iyileşir, aradan geçen zaman
dolayısıyla izler silinir. Ve Safer ayı da sıyrılır çıkarsa umre yapmak
isteyene umre yapmak helal olur." Fakat Peygamber (s.a.v.) ile ashabı
(Zülhicce ayının) dördüncü sabahı hac için ihrama girmiş halde geldiler. Hz.
Peygamber onlara bu haclarını umreye dönüştürmelerini emretti. Böyle bir
davranış onlar gözünde oldukça büyüdü ve: Ey Allah'ın Resulü, biz nasıl
ihramdan çıkacağız (yani ihram dolayısıyla yasak olan herşey bizim için helal
olacak mı)? diye sorunca Hz. Peygamber: "İhram dolayısıyla yasak olan
herşey helaldir" diye buyurdu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Ebu Hatim'in Sahih
Müsned'inde de İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Allah'a yemin
ederim, Zülhicce ayında Resulullah (s.a.v.)'ın Hz, Aişe'ye umre yaptırması
ancak bununla müşriklerin uygulamasını kesmek içindir. Çünkü şu Kureyş kabilesi
ile onların dinleri üzere yol tutanlar şöyle derlerdi: "Develerin tüyleri
bitip yük taşımaktan dolayı sırtlarındaki yaralar iyileşip Safer ayı da çıktımı
umre yapmak isteyene umre yapmak helal olur," Böylelikle onlar Zülhicce
ayı bitinceye kadar umre yapmayı haram kabul ediyorlardı. İşte Resulullah
(s.a.v.)'ın Hz, Aişe'ye umre yaptırması ancak onların bu tür kanaatlerini red
etmek maksadına mebnidir.
İşte bu buyrukta
Resulullah (s.a.v.)'ın umre ile haccı feshetmesinin sebebi ancak onlara hacc
aylarında umre yapmanın bir sakıncası olmadığını göstermektir. Bu ise sadece
O'na ve O'nunla birlikte olanlara has idi, Çünkü Yüce Allah mutlak bir emir
ile; hacc ile umreye başlayan herkese bunları tamamlama emrini vermiş
bulunmaktadır. Kitaptan olup neshedici veya beyan edici bir sünnet olduğunda
herhangi bir kapalılık bulunmayan buyruklar müstesna, Allah'ın Kitabının
zahirine muhalefet etmek gerekmez,
Bunu kabul edenler Ebu
Zer'den naklettiğimiz hadis ile el-Haris b, Bilal'in babasından rivayet ettiği
hadisi delil gösterirler. Bilal dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, dedik. Haccı
feshetmek bizim için özel midir yoksa bütün insanlar için genel midir? Hz,
Peygamber: "Hayır, bizim için özeldir" diye buyurdu,
Hicaz, Irak ve Şafii
fakihleri bu görüştedir. Ancak İbn Abbas, el-Hasen ve es-Süddi'den farklı bir
rivayet gelmektedir ki Ahmed b, Hanbel de bunu kabul etmektedir.
Ahmed der ki: Ben haccın
umre ile feshedilmesine dair sahih mütevatir olarak varid olmuş bu rivayetleri
Haris b, Bilal'in babasından yaptığı rivayeti ile Ebu Zer'in kendi
açıklamasıyla reddedemem, Ahmed b. Hanbel der ki:
Ayrıca ilim adamları Ebu
Zer'in görüşünü icma ile kabul etmiş değillerdir. Eğer icma etmiş olsalardı bu
bir hüccet olurdu, İbn Abbas Ebu Zer'e muhalefet etmiş ve bunu hususi bir durum
olarak değerlendirmemiştir.
İmam Ahmed, sahih hadisi
delil göstermiştir ki bu, Hz, Cabir'in hacca dair rivayet ettiği uzunca
hadistir. Orada şöyle de denilmektedir: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Eğer ben geride bıraktığım işimin benzeriyle gelecekte karşılaşacak
olursam, hediye kurbanlıklarını beraber götürmem ve bunu .umre yapardım,"
Suraka b, Malik b, Cu'şum ayağa kalkıp şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü, bu
yalnız bizim bu yılımız için midir yoksa ebediyyete kadar böyle mi? Resulullah
(s.a.v.) parmaklarından birini diğerine sokarak -iki defa: "Umre haccın
içine girmiştir, hayır bu ebediyyete kadar böyledir." Hadisin bu lafzı
Müslim'e aittir.
Allahu a'lem Buhari de
şu başlığı koyarken buna meyletmektedir: "Hacc için telbiye getirip ismen
onu zikreden." Daha sonra Buhari Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiği
hadisi kaydeder: Resulullah (s.a.v.) ile birlikte bizler hac için lebbeyk
diyerek (telbiye getirdiğimiz halde) geldik. Resulullah (s.a.v.)ın bize emretmesi
üzerine biz de onu umreye dönüştürdük.
Bir kesim de şöyle
demiştir: Peygamber (s.a.v.)ın ihramdan çıkma emrini vermesi bir başka vecih
ile olmuştur. Mücahid bu vechi şöylece zikretmektedir:
Rasülullah (s.a.v.)'ın
ashabı önceleri hacca (niyetle kendilerine) farz kılmamışlardı. Hz. Peygamber
onlara mutlak olarak telbiye getirip ihrama girmelerini emretmiş ve kendilerine
neyin emrolunacağını beklemelerini söylemişti. Hz. Ali de Yemen'de iken bu
şekilde ihrama girip telbiye getirmişti. Peygamber (s.a.v.)'ın ihramı da bu
şekilde idi. Buna Hz. Peygamber'in şu sözü delildir: "Eğer ben işimin
geride bıraktığımın benzeriyle karşılaşacak olursam beraberimde hediye
kurbanları getirmez ve umre yapardım." Sanki Hz. Peygamber kendisine ne
emrolunacağını gözetleyerek çıkmış idi. Ve ashabına da aldığı emrin aynısını
verecekti. Buna Peygamber (s.a.v.)'ın şu buyruğu da delildir: "Bu mübarek
vadi de Rabbim nezdinden birisi bana geldi ve dedi ki: Umre içinde bir hac de,
dedi."
Temettu'un dördüncü
şekli: Bu, muhsarın ve Bey te ulaşmaktan alıkonulan kimsenin temettu'udur.
Yakub b. Şeybe dedi ki:
Bize Ebu Seleme et-TEbuzeki anlattı. Bize Vuheyb anlattı. Bize İshak b. Suveyb
anlatarak dedi ki: Hutbe irad ederken Abdullah b. ez-Zübeyr'in şöyle dediğini
dinledim: Ey insanlar! Allah'a yemin ederim hac zamanına kadar umre ile
temettu' etmek (faydalanmak) sizin yaptığınız gibi değildir. Lakin temettu'
kişinin haccetmek üzere yola çıkması düşmanın ya da kendisini mazur gösterecek
herhangi bir işin onu hac günleri geçinceye kadar engellemesi, bunun akabinde
Bey te gelip tavaf etmesi, Safa ile Merve arasında sa'y etmesi daha sonra ise
ihramdan çıkarak gelecek seneye kadar temettu' yapması ve sonra da haccedip
hediye kurbanını kesmesidir.
Muhsarın hükmü ve ilim
adamlarının bu konudaki açıklamaları ile ilgili bilgiler bundan önce geçmiş
bulunmaktadır. Cenab-ı Allah'a hamdolsun.
Önceden onun (İbn
ez-Zübeyr'in) kabul ettiği görüş şu idi: Muhsar kimse ihramdan çıkmaz. Kurban bayramının
birinci günü onun adına hediye kurbanı kesilinceye kadar ihramlı kalmaya devam
eder, sonra traş olur ve Mekke'ye gelene kadar yine ihramlı kalmayı sürdürür,
Mekke'de umre yaparak hacc ihramından çıkardı. Ancak İbn ez-Zübeyr'in
zikrettiği husus Yüce Allah'ın: "Haccı da umreyi de Allah için
tamamlayın" buyruğundan sonra yer alan: "Şayet alıkonursanız o halde
kolayınıza gelen hediye kurbanından (gönderin)" buyruğunun umumuna
muhaliftir. Ve burada görüldüğü gibi hac ile umre için ihsarın hükmü arasında
etraflı ve farklı hükümler verilmemektedir. Peygamber (s.a.v.) ve ashabı da
Hudeybiye'de alıkonulduklarında ihramdan çıktılar ve Hz. Peygamber ashaba da
ihramdan çıkmaları emrini verdi.
Temettu' Yapana
"Mütemetli" Adının Veriliş Sebebi:
İlim adamları temettu'
yapana "mütemetti' " adının veriliş sebebinin ne olduğu hakkında da
farklı görüşlere sahiptirler. İbnu'l-Kasım der ki: Çünkü o umre vaktinde
ihramdan çıkmak suretiyle hacca başlayacağı vakte kadar ihramlı için yapılması
caiz olmayan herşeyden faydalanmış (temettu' etmiş) olur.
Başkaları ise şöyle der:
Temettu' haccı yapana mütemetti' denilmesinin sebebi iki ayrı yolculuktan
birisini kaldırmakla faydalanmasıdır. Çünkü umrenin hakkı, özel bir yolculuk
kastıyla yapılmasıdır. Haccın hakkı da budur. Fakat o her ikisinden birisini
düşürmek suretiyle temettu' ettiğinden Allah onu bir kurban kesmekle mükellef
tutmuştur. Tıpkı aynı yolculukta hac ile umreyi bir arada yapan karin (kıran
haccı yapan) kimse gibi.
Ancak birinci açıklama
şekli daha geneldir. Çünkü mütemetti' kimse ihramlı olmayan kimsenin yapması
caiz olan herşeyi yapıp ondan istifade eder ve haccetmek için ayrıca evinden
yolculuk yapma gereği üzerinden düştüğü gibi, haccı için ona ait olan mikattan
itibaren ihrama girme yükümlülüğü de düşmüş olur.
İşte Hz. Ömer ile İbn
Mesud'un mekruh gördükleri ve her ikisinin ya da onlardan birisinin buna dair
şu sözü söyledikleri hac şekli de budur: Sizden herhangi bir kimse organından
meni damladığı halde (oradan Arafat'a geçmek üzere) Mina'ya nasıl gelir?
Ancak müslümanlar bunun
caiz olduğu üzerinde icma etmişlerdir.
İlim adamlarından bir
grup da şöyle demiştir: Hz. Ömer'in bunu mekruh görmesinin sebebi, onun
Beytullah'ın aynı senede birisi hac için birisi umre için iki defa ziyaret
edilmesini arzuladığından dolayıdır. Ve ona göre ifrad haccı daha faziletlidir.
O bakımdan ifrad haccı yapmayı emrediyor, ona meylediyor ve onu müstehab
gördüğü için diğer hac şekillerini yasaklıyor idi. İşte bundan dolayı:
"Haccınızın ve umrenizin arasını ayırın, çünkü sizden herhangi bir
kimsenin hac ayları dışında gelip umre yapması haccını da daha eksiksiz
yapmasına, umresini de daha eksiksiz yapmasına sebeptir" demiştir.
5- Hac Aylarında Umre
Yaptıktan Sonra ikametgahına Dönüp Sonra Hac için Gelen Temettu' Haccı Yapmış
Olur mu?
Hac aylarında umre
yaptıktan sonra beldesine ve ikametgahına geri dönüp sonra aynı sene gelip
hacceden kimse hakkında ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. İlim
adamlarının cumhuru şöyle der: Böyle bir kimse temettu' haccı yapmış olmaz. Onun
hediye kurbanı kesmesi de oruç tutması da gerekmez. Hasan-ı Basri ise şöyle
der: Ailesinin ikametgahına dönse dahi haccetse de etmese de yine temettu'
yapmış gibi olur. Çünkü: Hac aylarında bir umre mut'adır, denilirdi. Bunu
Huşeym Yunus'tan o el-Hasen'den rivayet etmiştir. Yine Yunus'tan, onun da
el-Hasen'den rivayetine göre böyle bir kimsenin hediye kurbanı kesmesi
gerekmez. Ancak sahih olan birinci görüştür. Ebu Ömer de ondan bu şekilde:
"İster haccetsin ister etmesin" dediğini zikretmektedir. Fakat İbnu'l-Münzir
bunu bu şekilde zikretmez. İbnu'l-Münzir der ki: el-Hasen'in bu konudaki delili
Yüce Allah'ın: "Kim hac zamanına kadar umreden faydalanmak isterse"
şeklinde Kitab-ı Kerim'in zahiri nden anlaşılandır. Burada ayrıca ailesine
dönmesi ya da dönmemesi istisna edilmemiştir. Şanı Yüce Allah'ın eğer bu konuda
özel bir muradı olmuş olsaydı bunu ya kendisi Kitab-ı Kerim'inde ya da
Resulünün aracılığıyla elbette açıklardı. Said b. el-Müseyyeb 'den de
el-Hasen'in görüşüne benzer rivayet vardır.
Ebu Ömer (İbn
Abdi'l-Berr) der ki: Yine bu hususta el-Hasen'den ilim adamları tarafından
arkasından gidilmeyen ve ilim ehlinden hiçbir kimsenin görüş olarak beyan
etmediği bir söz daha rivayet edilmiştir. O şöyle demiştir: Her kim kurban
bayramı birinci gününden sonra umre yaparsa bu da bir mut'a (temettu') olur.
Tavus'tan iki görüş
rivayet edilmiştir ki, bunlar el-Hasen'den zikrettiğimiz görüşten daha da şaz
ve istisnaidir. Bunlardan birisine göre hac ayları dışında bir kimse umre yapsa
sonra da hac vakti girene kadar (Mekke'de) ikamet etse, sonra aynı yıl haccını
yapsa o kimse mütemettidir. Ancak ilim adamları arasında ondan başka bu görüşü
belirten yoktur. Çeşitli bölge fakihlerinden bu kanaatte olan kimse de yoktur.
Çünkü -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya- hac aylarında umre yapmaktansa
haccetmek daha uygundur. Çünkü umre senenin bütün aylarında caizdir. Haccın ise
yapılacağı vakit, belli aylardır. Herhangi bir kimse hac aylarında bir umre
yapacak olursa, o umreyi hac için daha evla olan bir yerde yapmış olur. Şu
kadar var ki Yüce ALLAH Kitab'ında ve Resulünün aracılığıyla temettu' haccı
yapan ile kıran haccı yapan ve sadece umre yapmak isteyen kimseye umre yapma
ruhsatını vermiştir. Bu onun tarafından bir rahmettir. Ve ayrıca Yüce Allah,
temettu' (ve kıran haccında) kolayına gelen kurban kesmesini de emretmiştir.
Tavus'un bu tür istisnai
ikinci görüşü ise Mekkeli olup da Mekke dışından herhangi bir yerden temettu'
haccı yapan bir kimsenin hediye kurbanı kesmek zorunda olduğu şeklindeki
görüşüdür. Ancak böyle bir görüş benimsenemez. Çünkü Yüce Allah'ın: "Bu,
aile ikametgahı Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir" buyruğunun zahirine
uygun değildir.
İlim adamları
topluluğunca caiz kabul edilen temettu' haccı bizim önceden sözünü ettiğimiz
şartlarla açıkladığımız şekilde yapılan hacdır. Başarımız Allah'tandır.
6- Mekke Dışından Umre
için Gelip ikametten Sonra Hacceden Mütemetti' Olur mu?
Mekke halkından olmayan
bir kimse hac aylarında umre yapmak üzere Mekke'ye gelse ve orada ikamet
kararında bulunsa, sonra aynı sene hacca başlayıp haccetse, bu kimsenin
mütemetti' olacağı ve temettu' haccı yapanın mükellefiyetleri ile mükellef
olduğu hususu üzerinde ilim adamları icma etmişlerdir.
Yine Mekkeli olup da mikat
sınırları dışında umre niyetiyle ihrama girip gelen, sonra da aile halkı
Mekke'de oldukları halde Mekke'den hacca başlasa ve başka bir yerde de meskeni
yoksa bu kimsenin kurban kesmesinin gerekmeyeceğini de icma ile kabul
etmişlerdir. Hem Mekke dışında bir yerde hem de Mekke'de ikametgahı varsa
Mekke'de de başka yerde de ailesi bulunuyor ise yine hüküm budur.
Aile halkıyla birlikte
Mekke'den taşınıp sonra hac aylarında umre yapmak üzere Mekke'ye gelse orada da
aynı sene hac yapıncaya kadar ikamet etse temettu' yapmış olacağını da icma ile
kabul etmişlerdir.
7- Temettu' Haccı
Yapan Kimsenin Yapması Gereken Tavaf ve Sa'yler:
Malik, Şafii, Ebu
Hanife, arkadaşları, Sevri ve Ebu Sevr ittifakla şunu kabul etmişlerdir:
Temettu' haccı yapan bir kimse umre için Beyt'i tavaf eder, Safa ile Merve
arasında sa'y eder. Bundan sonra da haccı için bir tavaf yapması gerekir ve
yine Safa ile Merve arasında da sa'y etmesi gerekir.
Ata ve Tavus'tan rivayet
edildiğine göre ise Safa ile Merve arasında tek bir sa'y yapması yeterlidir.
Birincisi meşhur olandır. Cumhurun kabul ettiği de budur.
Kıran haccı yapanın
tavafı ile ilgili açıklamalar ise daha önceden geçmiş bul unmaktadır.
8- Hac Ayları Dışında
Umre Niyetiyle ihrama Giren, Ancak Hac Aylarında Umresini Yapan Kimsenin
Durumu:
Hac ayları dışında
umreye başlayıp da hac aylarında umre işlerini yerine getiren kimse hakkında
ilim adamlarının farklı görüşleri vardır.
Malik der ki: Bu kişinin
umresi ihramdan çıktığı ay hangisi ise onda kabul edilir. Demek istiyor ki, o
eğer hac ayları dışında umre ihramından çıkacak olursa temettu' haccı yapmış
olmaz. Eğer hac ayları içerisinde umresini bitirip ihramdan çıkarsa bu kimse
aynı sene haccettiği takdirde temettu' haccı yapmış olur.
Şafii: der ki: Haram
aylarda umre için Beyt'i tavaf ettiği takdirde aynı sene haccederse temettu'
haccı yapmış olur. Çünkü umre Beyt'i tavaf etmekle tamam olur ve burada onun
tamam olmasına bakılır. Aynı zamanda bu, Hasan-ı Basri'nin Hakem b. Uyeyne'nin,
İbn Şubrume'nin ve Süfyan esSevri'nin de görüşüdür.
Katade, Ahmed ve İshak
da der ki; Hangi ayda ihrama girmiş ise umresini o ayda yapmış kabul edilir. Bu
anlamda Cabir b. Abdullah'tan da bir rivayet gelmiştir. Tavus der ki: Harem
bölgesine hangi ayda girerse umresini o ayda yapmış kabul edilir.
Re'y ashabı da der ki:
Eğer umre için üç şavt Ramazanda, dört şavt da Şevval ayında yapıp da aynı sene
haccını yaparsa temettu' haccı yapan kimse olur. Şayet tavafın dört şavtını
Ramazan ayında geri kalan üç şavtını da Şevval ayında yaparsa mütemetti' olmaz.
Ebu Sevr de der ki: Hac
ayları dışında umre için ihrama girerse umre için ister Ramazanda tavaf etsin
ister Şevvalde, bu umresi sebebiyle mütemetti' olmaz. Ahmed ve İshak'ın: Hangi
ayda umre için ihrama girdi ise o ayda umre yapmış kabul edilir, şeklindeki
sözlerinin anlamı da budur.
9- Umre Niyetiyle Hac
Aylarında ihrama Girdikten Sonra Tavaf Etmeden Hacca Başlarsa:
Hac aylarında umre
niyetiyle ihrama giren bir kimse, Beyt'i tavafa başlamadığı sürece eğer
haccederse; böylelikle bu kişinin kıran haccı yapmış olacağını ve hac ve umreye
birlikte niyet ederek kıran haccı yapanın yapması gerekenleri de yapmakla
yükümlü olduğunu ilim adamları icma ile kabul etmişlerdir.
Ancak tavafa başladıktan
sonra umreyi bitirmeden hacca başlayan kimse hakkında farklı görüşlere
sahiptirler. Malik der ki: Bunun haccını tamamlaması gerekir ve tavafını
bitirmediği sürece o kişi kıran haccını yapmış olur.
Benzeri bir görüş Ebu
Hanife'den de rivayet edilmiştir. Ondan meşhur olan görüş ise şudur: Tavafa
başlamadan önce bu caiz olmaz.
Şöyle de denilmiştir:
Böyle bir kimse tavaf için kılması gereken iki rek'at namazını kılmadığı sürece
umre üzerine hacca başlama hakkına sahiptir. Bütün bunlar Malik'in ve arkadaşlarının
da görüşleridir. Umre yapan bir kimse umresi için birtek şavt tavaf etse sonra
hac için ihrama niyet etse o kimse kıran haccı yapmış olur; umrenin geri kalanı
ondan sakıt olur ve kıran haccı için kurban kesmesi gerekir.
Yine bir kimse tavafının
birkaç (şavt)ında veya tavaf namazını kılmadan önce fakat tavafını bitirdikten
sonra, hac için ihrama girse durum aynıdır.
Kimi ilim adamı da şöyle
demiştir: Böyle bir kimse Safa ile Merve arasındaki sa'yini tamamlamadığı
sürece haccı umreye katabilir. (Kıran Haccı yapabilir) Ebu Ömer der ki: Bütün
bunlar ilim adamlarınca istisnai (şaz) görüşlerdir. Eşheb der ki: Bir kimse
umre için tek bir şavt tavaf edecek olursa hac için ihrama giremez ve kıran
haccı yapamaz. Böyle bir kimse umresini tamamlayıncaya kadar sürdürür, ondan
sonra hac için ihrama girer. Bu Şafii ile Ata'nın görüşüdür. Ebu Sevr de bu
görüştedir.
10- Hacca Umrenin
Katılması:
Alimler, hacca umrenin
katılması hususunda farklı görüşlere sahiptir. Malik, Ebu Sevr ve İshak der ki:
Umre hacca katılamaz. Her kim hacca umreyi katacak olursa onun yapacağı bu umre
birşey ifade etmez. Malik bu görüştedir. Şafii'nin iki görüşünden biri de
budur. Şafii'den Mısır'da meşhur olarak nakledilen görüş de budur.
Ebu Hanife, arkadaşları
ve kadim mezhebinde Şafii der ki: Böyle bir kimse kıran haccı yapmış olur ve
haccı için tek bir şavt tavaf etmediği sürece kıran haccı yapanın neyi yapması
gerekiyorsa o da onu yapar. Tek bir şavt tavaf ettiği takdirde bunları yapması
gerekmez. Çünkü artık o hac işlerine başlamış olur.
İbnu'I-Münzir der ki:
Ben bu mesele hakkında Malik'in görüşünü kabul ediyorum.
11- Temettu' Haccı
Yapanın Kurban Kesmesi:
Malik der ki: Temettu'
haccı yapan bir kimse umresi için bir kurban kesecek olursa bu ona yeterli
gelmez. Temettu' haccı için bir başka kurban kesmesi gerekir. Çünkü böyle bir
kimse umre ihramından çıktıktan sonra hacca başladığı takdirde temettu' haccı
yapan bir kimse olur ve o vakit onun üzerine kurban kesmesi gerekir. Ebu
Hanife, Ebu Sevr ve İshak der ki: Temettu' haccı yapan kurbanını ancak kurban
günü kesebilir.
Ahmed der ki: Eğer
temettu' haccı yapan kimse (Zulhiccenin ilk) on gününde Mekke'ye gelir, tavaf
ve sa'y yaparsa kurbanını kesebilir. On günün içinde gelirse ancak kurbanın
birinci günü kurbanı keser. Ata da bu görüştedir.
Şafii der ki: Tavaf ve
sa'y yaptığı takdirde umre ihramından çıkar. İster beraberinde hediye
kurbanlarını getirmiş olsun, ister getirmesin.
12- Temettu' Haccı
Yapanın Ölmesi:
Temettu' haccı yapmak
isteyen kimsenin ölmesi halinde (hükmün ne olacağı hususunda) Malik ve Şafii
farklı görüşlere sahiptirler. Şafii der ki: Hac için ihrama girmiş ise eğer
imkanı olmuşsa temettu' kurbanını kesmesi vaciptir. Bunu ez-Za'ferani Şafii'den
nakletmiştir.
İbn Vehb'in rivayetine göre
ise Malik'e: Hac için ihrama girdikten sonra Arafe'de veya başka bir yerde
vefat eden temettu' haccı yapan kimse ile ilgili olarak böyle bir kimsenin
hediye kurbanı kesmesi görüşünde misin? diye sorulmuş; o da şu cevabı vermiş:
Bunlardan herhangi bir kimse Akabe Cemresine taş atmadan önce ölürse görüşüme
göre hediye kurbanı kesmesi gerekmez. Cemreye taş attıktan sonra öldüğü
takdirde ise kurban kesmesi gerekir. Ona: Peki bu bıraktığı ana maldan mı
karşılanır yoksa üçte birinden mi diye sorulunca: Hayır ana maldan karşılanır,
diye cevap vermiştir.
13- Kolayına Gelen
Kurban:
Yüce Allah'ın:
"Kolayına gelen bir hediye kurbanı (kesmelidir)" buyruğuna dair
açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
Bakara 196 giriş
sayfasına dön