ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BAKARA

174

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً أُولَـئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلاَّ النَّارَ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

 

174. Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyip de onu az bir bedelle satanlar, işte onlar karınlarına ateşten başka birşey yemezler. Kıyamet gününde ise Allah onlarla konuşmaz. Onları temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azap da vardır.

 

"Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyip de .. " Yahudi ilim adamları Yüce Allah'ın Tevrat'ta indirmiş olduğu Muhammed (s.a.v.)'in niteliklerini ve peygamberliğinin doğruluğunu gizlediler

 

Burada yer alan "indirdiği" buyruğu "açığa çıkarıp izhar ettiği" demektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın indirdiği gibi ben de indiririm diyenden ..." (el-En'am, 93); ortaya çıkaracağım diyenden, demektir

 

Bu kelimenin, asıl anlamı üzere olduğu da söylenmiştir Yani Yüce Allah'ın melekleri aracılığıyla peygamberlerinin üzerine gönderdiklerini gizleyenler; "Onu" yani gizledikleri şeyleri "az bir bedel ile" yani rüşvet almak karşılığında "satanlar." Burada alınan bedele "az" denilmesi süresinin sona ermesi, akibetinin kötü olması dolayısıyladır. Onların aldıkları rüşvetin (veballerine oranla) az olmasından ötürü böyle denildiği de söylenmiştir

Derim ki: Bu ayet-i kerime her ne kadar yahudi alimleri hakkında ise de elde edeceği dünyalık sebebiyle kendi isteğiyle hakkı gizleyen müslümanları da kapsamına alır. Bu hususa dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

"Karınlarına" buyruğunda "karınlar" kelimesinin zikredilmesi yemenin gerçek anlamıyla olacağına delalet etmesi ve te'kid içindir Çünkü, filan kişi benim arazimi yedi ve benzeri ifadelerde "yemek" tabiri mecaz! olarak da kullanılabilir. Yine "karınlar" kelimesinin zikredilmesi ile onların aç gözlülüklerine ve herhangi bir değer taşımayan bir miktar yiyecekten elde edecekleri pay karşılığında ahiretlerini satmış olduklarına dikkat çekilmektedir.

 

"Ateşten başka" buyruğunun anlamı ise şudur: Onların o aldıkları bedel, onlar için haramdır. Bunu aldıkları için Allah da onları ateş ile azablandıracaktır, Böylelikle onların aldıkları rüşvetleri Allah "ateş" diye adlandırmaktadır. Çünkü bu aldıkları bedel onları ateşe götürür. Müfessirlerin çoğunluğu böyle söylemiştir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Yani Yüce Allah, hakkı gizlediklerinden dolayı gerçek anlamıyla ateş yemek suretiyle cehennemde onları cezalandıracaktır. Böylelikle Yüce Allah sonunda ulaşacakları durumu "hal" ifade eden kiplerle anlatmaktadır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Şüphe yok ki zulümle yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. " (en-Nisa, 10); yani böyle yapanların sonuçta varacakları durum budur.

Şairlerin söyledikleri şu ifadeler de bu türdendir: "Ölmek için doğurunuz, yıkım için bina yapınız." Yine bir başkası şöyle demiştir: "Annenin doğurdukları ölüm içindir."

 

Bir başkası da: "Biz bu evlerimizi zaman onları yıksın diye yapıyoruz" (demektedir).

 

Bu tür anlatımlar Kur'an'da da şiirde de pek çoktur.

 

"Kıyamet gününde ise Allah onlarla konuşmaz." Bu, Allah'ın onlara olan gazabını ve onlardan razı olmasının sözkonusu olmayacağını ifade etmektedir. Çünkü: Bir kimseye kızıp gazap ettiğinde onunla konuşmayacağı söylenir. Taberi de der ki: Bu, Allah sevecekleri bir şekilde onlarla konuşmayacaktır, demektir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır: "Orada hakir olarak kalın ve Benimle konuşmayın." (el-Mü'minun, 108)

Bunun, melekleri onlara selam vermek üzere göndermeyeceği anlamına geldiği de söylenmiştir.

 

"Onları temize çıkarmaz." Onların kötü olan amellerini ıslah edip temizlemez, arındırmaz. ez-Zeccac der ki: Allah onlardan hayır ile söz edip övmez, onları temiz kimseler diye adlandırmaz.

 

"Onlar için acıklı" yani acı ve ıstırap verici "bir azap vardır." Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 10. ayette) geçmiş bulunmaktadır.

 

Müslim'in Sahih'inde Ebu Hureyre (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz, onlara bakmaz ve onlar için can yakıcı bir azap vardır. (Bunlar): Zina eden yaşlı, yalan söyleyen bir hükümdar ve büyüklük taslayan fakir."

 

Bu hadis-i şerifte özellikle bu gibi kimselerin can yakıcı azaba uğrayıp ağır ceza çekeceklerinin belirtilmesi, sadece ve sadece inat olsun diye bu işleri yaptıklarından ve onları bu masiyetlere iten şeyin oldukça önemsiz olmasından dolayıdır. Çünkü onlar böyle bir şeyi ihtiyaçlarından dolayı yapmamakta, böyle olmayıp onlar gibi olmayanların bu gibi hallere ittiği bir zaruret ile bunlar karşı karşıya kalmamaktadır.

 

Hadis-i şerifte "ve onlara bakmaz" buyruğunun anlamı ise onlara merhamet buyurmaz, onlara şefkat etmez demektir. Yüce Allah'ın izniyle Al-i İmran Süresi'nde (77, ayet 1. başlıkta) buna dair açıklamalar gelecektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Bakara 175

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR