MUKADDİME
Kur'anın i'cazına Dair
Bazı Nükteler ve Mu'cizede Aranan Şartlar:
Mucizenin gerçek
mahiyeti;
Mucize, Yüce Peygamberlerin
(peygamberlik iddialarının) doğruluklarını ortaya koyan her bir belgenin
adıdır. Ona "mucize" denilmesinin nedeni, insanların benzerini
meydana getirmekten aciz olmalarıdır. Mucizenin beş şartı vardır. Bunlardan bir
tanesi olmadı mı mucize olmaz.
Birinci şart: Ancak Yüce
Allah'ın güç yetirebileceği bir şeyolmalıdır. Mucizede bu şartın aranmasının
gerekçesi şudur: Peygamberlerin gelmelerinin mümkün olabildiği zamanlarda
birisi ortaya çıkıp risalet iddiasında bulunsa ve kendisinin mucizesinin de
hareket etmesi, durması, oturup kalkması olduğunu iddia edecek olsa, bu onun
için bir mucize olamaz. Doğru söylediğinin delili de değildir. Çünkü diğer
insanlar da benzeri şeyler yapabilmektedirler. O bakımdan mucizelerin, denizin
yarılması, ayın bölünmesi ve buna benzer insanların güç yetiremeyeceği şeyler
türünden olmaları gerekir.
İkinci şart: Mucizenin
olağanüstü (harikulade) olması gerekir. Bu şartı öngörmenin sebebi de şudur:
Peygamberlik iddiasında bulunan kişi, "benim peygamberliğime delil, gündüzden
sonra gecenin gelmesi, güneşin de doğudan doğmasıdır" diyecek olsa, onun
bu iddiasında mucize olmasını gerektiren bir taraf yoktur. Çünkü bu tür
fiillere her ne kadar Allah'tan başka kimsenin gücü yetmiyor ise de bunlar onun
iddiası dolayısıyla olmamaktadır. Onun peygamberlik iddiasından önce ve bu
iddiada bulunduğu zamana kadar bunlar hep böyleydi. Onun bunların
peygamberliğine delil olduğunu iddia etmesi ile başkasının aynı şeyi kendi
iddiasına delil olarak göstermesi arasında bir fark yoktur. Dolayısıyla
bunlarda o kimsenin peygamberlik iddiasına delalet eden bir taraf da
bulunmamaktadır. Peygamberlerin delil diye gösterdikleri şeyin ise,
doğruluklarına delalet eden bir tarafı vardır. Mesela, bir peygamber şöyle der:
Benim doğruluğumun delili şanı Yüce Allah'ın, O'nun peygamberi olduğuma dair
iddiam dolayısıyla adeti (yani tabiat kanunlarını ve diğer değişmez kanunları)
aşmasıdır. Bu asayı, yılana dönüştürmesi, taşı yarıp onun ortasından bir dişi
deve çıkarması, pınardan fışkırır gibi bu parmaklarımın arasından suyun
fışkırması ve buna benzer ancak göklerin ve yerin mutlak hakiminin yapabileceği
harikulade diğer mucizeler gibi. Böylelikle peygamberlik iddiasında bulunan
kimsenin gösterdiği bu tür harikulade olaylar şanı Yüce Rabbimizin bizzat sözünün
yerini tutar. O'nun bize eşsiz Yüce kelamını işittirip: "O doğru
söylemiştir, onu ben gönderdim" demesiyle bu mucizeler arasında bir fark
yoktur. Bu mes'eleye bir örnek verecek olursak -ki en Yüce örnek Allah'ın ve
Resulünündür- şunu gösterebiliriz: Bir topluluk yeryüzü hükümdarlarından
birisinin huzurunda bulunsa, onun yakın adamlarından birisi de hükümdarın
göreceği ve işiteceği bir yerde kalkıp: Ey topluluk, bu hükümdarımız sizlere
şunu şunu emretmektedir. Bunun delili ise hükümdarımızın kendine has herhangi
bir işi ile beni tasdik etmesidir. Bu ise, benim doğru söylediğimi ifade etmek
amacıyla elinden yüzüğünü çıkartmasıdır dese, hükümdar da, o kişinin topluluğa
söylediği bu sözü ve bu konudaki iddiasını işittikten sonra doğruluğuna delil
diye gösterdiği davranışı yapacak olursa o hükümdarın bu davranışı: "Benim
adıma ileri sürdüğü iddiada doğru söylemiştir" demesinin yerini tutar.
Aynı şekilde şanı Yüce Allah da ancak kendisinin güç yetirebileceği bir iş
yapsa ve bununla Resulü vasıtasıyla ilahi kanununu aşsa, bu fiil bizzat bize
işittireceği ve :
"Kulum risalet
iddiasında doğru söylemiştir. Onu size peygamber olarak Ben gönderdim, onun
sözünü dinleyin ve ona itaat edin" demesinin yerini tutar.
Üçüncü şart: Yüce
Allah'ın peygamberi olduğu iddiasında bulunan kişinin bu mucizeyi (Allah'ın
peygamberi olduğuna) delil göstermesidir. Mesela: Benim peygamber oluşumun
delili Yüce Allah'ın şu suyu zeytinyağına dönüştürmesi yahut benim ona
"sarsıl" demem esnasında yeri sarsmasıdır, diyerek bunu risalet
iddiasına delil göstermesidir. Şanı Yüce Allah bunu yapacak olur ise, o
takdirde meydan okuma gerçekleşmiş olur.
Dördüncü şart:
Göstereceği mucizeyi kendisinin mucizesi olduğuna delil olarak gösteren ve
mucizenin, meydan okuyanın iddiasına uygun olarak gerçekleşmesidir. Bunu şart
koşmaya sebep şudur: Peygamberlik iddiasında bulunan kişi: Benim
peygamberliğimin alameti ve bu iddiamın delili, şu elimin yahut şu hayvanın
konuşmasıdır, dese, eli yahut o hayvan: O yalan söylüyor, peygamber değildir
diye konuşursa, şanı Yüce Allah'ın halkettiği bu konuşma peygamberlik
iddiasında bulunan o kişinin yalancılığına delalet eder. Çünkü şanı Yüce
Allah'ın yaptığı bu harikulade fiil, onun iddiasına uygun olarak meydana
gelmemiştir. Yalancı Müseylime (Allah'ın laneti üzerine olsun) suyu artsın diye
bir kuyuya tükürdüğü fakat artacak yerde kuyunun kuruyup suyunun çekildiğine
dair yapılan rivayet bu türdendir. Şanı Yüce Allah'ın bu türden fiilleri,
kendisi vasıtasıyla gerçekleştirdiği kimsenin yalancı olduğunu ortaya koyan
deliller arasında yer alır. Çünkü bunlar, yalancı, peygamber taslağının
isteğinin hilafına meydana gelmiştir.
Beşinci şart: peygamber
olduğunu belirtip meydan okuyanın yaptığı bu işin benzerini başka bir kimsenin
gösterememesi. Eğer peygamberliğe delil olarak gösterilen ve benzerinin meydana
getirilmesi için meydan okunan bu iş, diğer şartlarla birlikte gerçekleşecek
olursa, o vakit bu, harikulade olayı gösterenin peygamberliğine delalet eden
bir mucize olur. Eğer Şanı Yüce Allah, buna karşı çıkan birisini diker ve
sonunda bu kişi peygamberlik iddiasında bulunanın benzerini yapar, onun
getirdiğinin benzerini getirir ise, onun peygamberliği de batıl olur, yaptığı
iş mucize olmaktan çıkar, onun doğruluğuna delalet etmez. İşte bundan dolayı
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Eğer onlar (Kur'an'ı Muhammed uyduruyor
diyor ve bunda) doğru söyleyenler iseler.. onun gibi bir söz getirsinler. ''
(et-Tur, 35) Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır: "Yoksa onu kendisi
uydurdu mu diyorlar? De ki: O halde haydi siz de onungibi uydurma on sure
getirin. ''(Hud, 13) Bu sözleriyle şöyle diyor gibidir: Eğer sizler bu Kur'an-ı
Kerim'in Muhammed (s.a.v.) tarafından düzenlendiğini ve onun tarafından ortaya
konulduğunu ileri sürüyor iseniz, siz de bu türden on sure meydana getiriniz.
Hepiniz toptan böyle bir şeyi meydana getirmekten acze düşecek olursanız, o
vakit biliniz ki bu, Muhammed tarafından düzenlenmiş, onun tarafından ortaya
konulmuş değildir.
Sözü geçen beş şarta
bağlı olduğunu ileri sürdüğümüz mucizeler, ancak doğru iddialarda bulunanlar
vasıtasıyla gerçekleştirilir. "İşte sizin peygamberinizden naklettiğiniz
rivayetlere göre, el-Mesih Deccal tarafından da yaygın bir şekilde bilinen
mücizeler ve muazzam işler gerçekleştirilecektir", diye bir itirazda
bulunulacak olursa şu cevabı veririz: Peygamber, peygamberlik iddiasında
bulunur. Bu el-Mesih Deccal ise rububiyyet iddiasında bulunmaktadır. Bunlar
arasındaki fark, ayırıcı özelikler ise gözleri görenler ile görmeyenler
arasındaki fark gibidir. İnsanlardan bir kısmının diğer kısmına peygamber
olarak gönderilmesinin imkansız olmayacağına dair akli delil vardır. O bakımdan
Yüce Allah'ın şeriat ve din getiren bir insanın doğruluğuna dair delilleri
ortaya koyması, halketmesi, uzak birşey değildir.
Yine akli deliller şunu
göstermektedir: el-Mesih Deccal belli bir şekle sahip olacaktır ve bir halden
bir hale değişip duracaktır. Bu tür niteliklerin ise muhdes olanlara (sonradan
yaratılmışlara) layık olduğu ise sabittir. Bütün mahlukatı var eden Yüce
Rabbimizin herhangi bir şeye benzemesi veya herhangi bir şeyin O'na benzemesi
ise sözkonusu değildir. Çünkü O'nun hiçbir benzeri yoktur, O, herşeyi
işitendir, herşeyi görendir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN