ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MUKADDİME

 

Sure, Ayet, Kelime ve Harf:

 

Arap dilinde sürenin anlamı, onu bir diğer süreden açıkça ayırdetmek ve ondan ayrı olması anlamındadır. süreye bu adın veriliş sebebi orada bir mevkiden bir başka mevkiye yükselme olduğundan dolayıdır. Nitekim Rabia şöyle demektedir: "Allah'ın sana yüksek bir makam (şeref ve üstünlük) verdiğini görmez misin? Sen ondan aşağıda kalan her bir hükümdarın aşağıdan ona yükselmeye çalıştığını görürsün."

 

Yani Allah'ın sana verdiği ve seni çıkardığı şeref ve üstünlük makamı hükümdarların makamından daha yüksektir.

 

Süreye bu adın veriliş sebebi, şeref ve yüksekliğin olduğu da söylenmiştir. Yerin yüksekçe olan kısmına "sur" denildiği gibi.

 

Süreye bu adın veriliş sebebinin, o süreyi okuyan (ezbere bilen) kimsenin bu süreyi okuyamayana göre daha şerefli olmasından dolayı olduğu da söylenmiştir. Binanın çevresini saran sur gibi. Bütün bu söyleyişlerde hemze yoktur.

 

Bu adın veriliş sebebinin Kur'an-ı Kerim'in belli bir bölümü oluşundan dolayı olduğu da söylenmiştir. Nitekim araplar arta kalan şeye "su'r" demektedirler. (...) dediklerinde "insanlardan arta kalan şeyler arasında gelmiştir" demek isterler. Buna göre kelimenin aslı hemzeli olarak (...) şeklindedir. Daha sonra bu kelime hafifletilerek, hemze yerine önceki harfin ötreli olması dolayısıyla vav gelmiştir.

 

sureye bu adın veriliş sebebinin eksiksiz ve mükemmel olması olduğu da söylenmiştir. Nitekim araplar, hilkati tam kusursuz dişi deveye sure adını verirler. sure kelimesinin çoğulu, "suver" şeklinde gelir. Nitekim şair, şöyle demiştir: "Karadır gözlerinin çevresi, süreler okumazlar."

 

Bu kelimenin (...) şeklinde çoğul yapılması da mümkündür.

 

Ayet: Alamet demektir. Yani kendisinden önce gelen söz ile daha sonra gelecek olan sözün biribirlerinden ayrı olduğunu belirten alamet demektir. Yani her bir ayet bir diğerinden ayırdedilmekte ve tek başına bulunmaktadır. Araplar: (...) derler. Yani benimle filan kişi arasında bir alamet vardır. Yüce Allah'ın: "Onun hükümdarlığının alameti ..... " (Bakara, 247) buyruğunda geçen (alamet anlamındaki "ayet" kelimesi bu anlamdadır. en-Nabğa da der ki: "Onun için bir takım ayetler (alametlerdir, diye) düşündüm; Altı yıldan beridir ve işte bu yedinci yıl."

 

Bu adı alış sebebinin Kur'an-ı Kerim'deki bir grup harf toplamı ve onun bir parçası olması olduğu da söylenmiştir. Mesela, bir topluluğun hep birlikte çıktığını ifade etmek istediğimizde (...) tabirini kullanırız. Burc b. Mushir et-Ta! de der ki: "İki yarıktan çıktık. Yok bizim gibi kabile Kalabalık topluluğumuzIa katarız önümüze yavrulu, aşılı develerini."

 

İnsanların benzerini söylemekten acze düştükleri oldukça hayret verici bir söz dizisi olduğundan dolayı "ayet" adının verildiği de söylenmiştir.

 

Nahivciler, "ayet" kelimesinin aslının ne olduğu hakkında farklı görüşlere sahiptir. Sibeveyh "fealetun" vezninde "eyeyetun" demektedir. "ekemetun" ve "şeceretun" kelimeleri gibi. Bu kelime de yer alan "ya" harfi hareke alıp ondan önceki harfin harekesi de fetha olduğundan dolayı bu "ya" elife dönüştü. Böylelikle kendisinden sonra med gelen bir hemze şeklinde "ayet" haline geldi.

 

Kisai de der ki: Bu kelimenin aslı, "failetun" vezninde "ayiyetun" şeklindedir. "Amine" kelimesi gibi. Burdaki "ya" harfi harekeli, ondan önceki harf de üstün olduğundan dolayı elife dönüştü. Sonra da bu elif çoğul ile karışmasın diye hazfedildi.

 

el-Ferra da der ki: Bunun aslı birinci ya harfinin şeddeli okunması ile "ayyiyetun" şeklindedir. Bu şeddeli oluş, hoşa gitmediğinden dolayı elife dönüştürülerek "ayet" şekline gelmiştir. Ayet kelimesinin çoğulu ise, "ayun, ayatun, ayaun" şekillerinde gelmektedir. Ebu Zeyd der ki: "Bu zaman onun alametlerinden geriye bir şeyi bırakmadı. Kazanların oturtulduğu saç ayaklarından ve küllerinden başka."

 

Kelime: Yapısına karışan bütün unsurlarıyla birlikte ortaya çıkan şekil demektir. Yüce Allah'ın Kitabında en uzun kelime on harflidir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: "Andolsun onları halifeler yapacaktır. ''(Nur, 55); "Sizi ona mecbur tutarmıyız?'' (Hud, 28) ve benzeri ayetler. Yüce Allah'ın: "Ondan size içirdik." (el-Hicr, 22) buyruğu, Hz. Osman'ın çoğalttığı mushaflardaki yazılışı itibariyle on harf olmakla birlikte söyleyişte onbir harftir. En kısa kelime, (...) gibi iki harfli olanlardır. Belli bir mana ifade eden, soru hemzesi, atıf vavı gibi harfler, kelime olmakla birlikte tek başına bunlar söz olarak söylenmezler.

 

Bazen tek bir kelime, tam bir ayet olabilir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gipi, ''Fecre andolsun...'', ''Kuşluk vaktine andolsun ...'', ''Asr'a andolsun ... " gibi. Aynı şekilde "Elif, lam, mim''; ''Elif, lam, mim, sad, ta, ha ya sin, ha mm'' gibi kelimeler Kufelilerin görüşüne göre tam bir ayet ve birer kelimedirler. Bunlar ise surelerin baş taraflarında bulunurlar. Sure aralarında bulundukları takdirde ise bunlar kelime olmazlar. Ebu Amr ed-Dani der ki: Ben Yüce Allah'ın er-Rahman suresinde buyurduğu "ikisi koyuyeşildirler. ''(er-Rahman, 64) buyruğundan başka tek başına bir ayet olan bir kelime bilmiyorum.

 

Bu harflerin, bazen arka arkaya iki ayrı kelime ve iki ayet halinde geldikleri de olur. Bu da Yüce Allah'ın: "Ha mim, ayn, sin, kaf" harfleridir. Bu sadece Kufelilerin görüşüne göre böyledir.

 

"Kelime" bunun dışındaki hallerde fazla ya da eksik olmakla birlikte kendi başına anlam ifade eden söz ve tam bir ayet de olabilir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Rabbinin israil oğullarına olan o pek güzel kelimesi (va'di, sözü) sabretmeleri sebebiyle tamamlandı." (el-A'raf, 137). Burada yer alan "kelime" ile Yüce Allah'ın şu buyruğundaki va'din kastedildiği söylenmiştir: "Biz ise, o yerde mustaz'af kılınanlara lütufta bulunmak. ... istiyorduk. .. Ve onlara ... korkageldiklerini gösterelim." (el-Kasas, 5-6). Yüce Allah bir başka yerde de: "Onlara takva kelimesi üzerinde sebat verdi. "(el-Feth, 26) diye buyurmaktadır. Mücahid der ki: Buradaki takva kelimesinden kasıt "la ilahe illellah" sözüdür.

 

Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır: "Şu iki kelime, dile kolay terazide ağır, rahman olan Yüce Allah tarafından da çokça sevilen sözlerdir: "Sübhanallah ve bi hamdihi sübhanallahil azim / Allah'ı hamdi ile tesbih ederim, büyük olan Allah'ın şanı ne yücedir." (Buhari, Tevhid 58; Müslim, Zikr ve Dua 31. )

 

Araplar bazan bütünüyle bir kasideye, bütün bir kıssaya da "kelime" adını verirler. Mesela, Kuss, kelimesinde yani hutbesinde şunu söyledi. Züheyr, kelimesinde yani kasidesinde şunu söyledi. Filan kelimesinde yani mektubunda şunu söyledi, derler ve böylelikle eğer sözü edilen o ifadeler söylediği sözlerin kapsamı içerisinde yer alıyor ise, sözün tümüne "kelime" adını verirler. Çünkü, bir şey şeyin bir parçası olup ona yakın, onun çevresinde bulunur herhangi bir şekilde onun sebebiyle o şey varolursa ona mecazen ve kelimenin anlamını genişleterek o şeyin adını verirler.

 

Harf, kelimenin tek başına var olan bir parçasıdır. Az önce açıkladığımız gibi, mecaz ve kelimenin anlamını genişletmek kabilinden, harfe kelime, kelimeye de harf denildiği de olur. Ebu Amr ed-Dani der ki: Sürelerin başlarında tek bir harf halinde gelen Sad, Kaf ve Nun gibi hece harfleri'ne nasıl harf veya kelime adı verilebilir? diye sorulursa, cevabımız şu olur: Buna kelime denilir, harf denilmez. Çünkü harf söylenilerek susulmaz. Ve şekil itibariyle tek başına bulunmaz, onunla birlikte karışık halde bulunan diğer harflerden ayrı yazılmaz. Bu tür harfler ise, söylenilip susulur ve bunlar tek başlarına ve ayrı bulunurlar. Tıpkı kelimenin tek başına ve ayrı olması gibi. O bakımdan bunlara kelime adı verilmiş, harf denilmemiştir.

 

Ebu Amr der ki: "Harf" kelimesi başka anlamda gidiş, mezhep ve şekil anlamlarına da gelmektedir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "insanlardan bazıları, Allah'a bir harf(bir mezhep ve bir şekil) üzere ibadet ederler. "(el-Hacc, 11) Peygamber (s.a.v.)'ın: "Kur'an-ı Kerim, yedi harf üzere indirilmiştir" buyruğu da bu türdendir. Yani yedi ayrı telaffuz şekli üzere indirilmiştir, demektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kur'an-ı Kerim'de Arap Dilinden Başka Kelimeler Var mıdır?

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR